Darıca dan DAVET var

Kocaeli’nin Darıca Belediyesi tarafından geleneksel bir hale gelen Şehirler ve Kültürler Kaynaşması  start aldı. ilk gece ile start alan şenlik bir ay boyunca devam edecek.

12 Haziran 2012 Salı Akşamı   Darıca Bolulular Derneği nin etkinlikleri  yeralacak.

Dernek Başkanı Ahmet YILMAZ gecede Bolu il ve ilçelerinin Darıca da tanıtılacağını ifade ederek, geceye tüm Hemşehrilerimizi davet ediyoruz, bizleri yalnız bırakmayıp onurlandırırsanız seviniriz dedi.

12 Haziran 2012 salı günü saat 19.30 da başlayacak olan etkinlikler gece  saat 23.00 e kadar devam edecek.

www.mudurnuhaber.com

 NOT: Program için Mudurnu dan araç kaldırılacaktır. Gitmek isteyenler Aydın ÖZPELİİT 0 535 735 91 64 nolu telefondan kayıt yaptırabilir.

Erhan ASTARCI ya En iyi Tez Ödülü

 Mudurnu ilçe esnaflarından Orhan ve Turgut Astarcı nın yeğeni İlhan ASTARCI nın oğlu Erhan ASTARCI Ortadoğu Teknik Üniversitesi Fen bilimleri enstitüsü Doktora Programı en iyi tez ödülü ne hak kazandı

Adana Osmaniye Üniversitesi Genetik Bilim dalı Öğretim Görevlisi Erhan ASTARCI Ankara da “Ortadoğu Teknik Üniversitesi Fen bilimleri enstitüsü Doktora Programı en iyi tez ödülü “ nü düzenlenen bir ödül töreninde aldı.

 

www.mudurnuhaber.com

 

Bu OKUL Örnek okul olma yolunda

Göynük ilçesi  Dedeler Köyü Ali ERİCEK İlköğretim Okulu Bölge’de Örnek Okul olmak için Eğitim ve Görsel yönden çıta yükseltiyor.

Okul’a yeni atanan  Okul Müdürü Fatih KARAKAN, okul ve çevresinde  hummalı bir çalışma başlattıklarını ifade ederek, kendilerine çevre insanından ve Ali ERİCKE ten  destek geldiğini ifade etti.

KARAKAN, Okul Öğrenci velilerininde kendilerine yardımcı olduğunu belirterek, Okul çevresinde gözle görülür bir düzenleme yapmak için kolları sıvadıklarını ifade etti.

KARAKAN, Eğitim de kaliteyi artırmak için Okulun iç yapısında da değişiklikler yapıldığını, Bilgisayar odalarında yüksek sistemli Bilgisayarlar ile Öğrencilerin eğitim gördüğünü ve okulun 24 saat 12 adet Güvenlik Kamerası ile kayıtların alındığını belirtti.

www.mudurnuhaber.com

 

BEYPAZARI FESTİVALİ BAŞLIYOR

13. Uluslararası Beypazarı ve Yöresi Festivali Başlıyor


8-9-10 Haziran tarihinden Komşu ilçemizde – 13. Uluslararası Beypazarı ve Yöresi Festivali  başlıyor.

Festival süresince, Konserler, Halk Oyunları, Gösteriler, Yarışmalar, El Sanatları, Müze Gezisi, Yöresel Defile, Yöresel Yemekler, Yöresel Takılar, En Güzel Havuç Yarışması, Güzellik Yarışması yapılacak.

Belediye Başkanı Özalp, geçen yıl festival kapsamında ilçeyi 135 bin kişinin ziyaret ettiğini, bu yıl bu sayının 150 bini geçmesini beklediklerini belirterek, bu kapsamda hazırlıkların devam ettiğini, ziyaretçileri en iyi şekilde ağırlamak için çalıştıklarını kaydetti.

Özalp, ”İlçeyi ziyaret eden yerli ve yabancı misafirlerin ilçeden yemek yemeden ayrılmalarını istemiyoruz. Geçmişte yoğunluk nedeniyle bu konuda sıkıntı yaşanmıştı. O yüzden esnafımızla gerekli önlemleri alıyoruz” dedi.

Festivalde konserler, çeşitli gösteriler, yöresel kıyafet ve takı defilesi, resim sergileri, havuç güzeli yarışması düzenleyeceklerini, Milli Piyango İdaresi’nin 9 Haziran çekilişini yapacaklarını ifade eden Özalp, ilçede 30 konak pansiyon ve otellerle birlikte 500 yatak kapasitesi bulunduğunu, termal kaplıcada yaklaşık  600 yatak kapasitesi olduğunu, ilçe merkezindeki otel ve pansiyonların dolması durumunda ziyaretçileri buraya yönlendirebileceklerini bildirdi.

Özalp, ”Bu yıl festivale katılımın daha yüksek olacağını düşünüyoruz. Yabancı ülkelerden katılımlar olacak, ilçemiz kültürler buluşmasına sahne olacak. 3 gün sürecek festival boyunca ilçemizi 150-200 bin kişinin ziyaret etmesini bekliyoruz” diye konuştu.

 

Beypazarı ve yöresi festivalinde

“Kuzeyin oğlu Volkan Konak”  ve 

Bolulu Ramazan Çelik konser

verecek.

Festivalin finalinde ise sadece sanatı ile gündeme gelen sanatçılardan Kuzeyin Oğlu Volkan Konak, sevenleri ile buluşacak. Volkan Konak çıkardığı 11 albüm ve aldığı 13 önemli müzik ödülü ile son günlere müzikal kariyerinin doruklarında yer alan sanatçılar arasında yer alıyor.

Volkan Konak 10 Haziran 2012 Saat 21:30 da Beypazarı Şehir Stadyumunda duygusal ve hüzünlü şarkılarıyla insanları hüzünlendirip, fıkraları ve hayat hikâyeleriyle güldürerek, doğal Karadeniz insanının iki yönlü özelliğini yansıtacak.

Öte yandan yine kıvrak oyunları ve söylediği türkülerle insanların sevgisini kazanan Geredeli Ramazan Çelik’te ilçede konser verecek sanatçılar arasında yer alıyor.(Gündem Beypazarı)

www.mudurnuhaber.com

 

Hemşehrimiz Ödül’e Layık görüldü

Hemşehrilerimiz Emekli Emniyet müdürü Güray önal ile Emekli öğretmen Saime Önal’ın kızları, Anadolubank Tevtiş Kurulu Başkanı Tuba Burçe Önal (Yaman), Türkiye İç Denetim Enstitüsü tarafından düzenlenen ve Dünya da İç Denetim Farkındalık ayı olarak kutlanan Mayıs ayında 2012 yılı ödülüne layık görüldü.

Tuba Burçe Önal (Yaman), İstanbul Sabancı müzesinde düzenlenen bir törenle ödülünü aldı. Güray ÖNAL ağabeyimizin Facebook sahifesinden aldığımız bu haberi bizde Mudurnu Haber sitesi olarak okuyucularımız ile paylaşmak istedik. Hemşehrimiz Tuba hanımefendiyi tebrik ediyor, başarılar diliyoruz.

www.mudurnuhaber.com

 

DÜZCE Yağlı güreşlerine davet

DÜZCE Belediyesi Tarafından düzenlenen   “6. GELENEKSEL YAĞLI
PEHLİVAN GÜREŞLERİ” 9 Haziran Cumartessi saat 11.00 ÇAYBÜKÜ MEVKİ D- 100 KARA YOLU ÜZERİ DEDEKORU MESİRE ALANI GÜMÜŞOVA/DÜZCE’DE YAPILACAKTIR.

 

TÜM HALKIMIZ DAVETLİDİR.

www.mudurnuhaber.com

 

Muş’ta hain saldırı


 

 

 Alınan bilgilere göre, akşam saatlerinde görevden dönen Ankara’nın Sincan ilçesi nüfusuna kayıtlı Varto İlçe Jandarma Komutanlığı Trafik Tim Komutanı Astsubay Erdinç Aydın (24), kimliği belirsiz kişi ya da kişilerin silahlı saldırısına uğradı. Sırtına isabet mermiyle olduğu yere yığılan ve ağır yaralanan Erdinç Aydın, olay yerine çağrılan ambulansla Varto Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Aydın, doktorların tüm müdahalelerine rağmen kurtarılamayarak şehit oldu.

Ankara nüfusuna kayıtlı olan Şehit Astsubay’ın evli ve bir aylık bir çocuğu olduğu öğrenildi.

Erdinç Aydın, Mudurnu ilçe Jandarma Bölük Komutanlığında görev yapmıştı.

Kaynak: İHA

www.mudurnuhaber.com

Meterolojiden çok önemli uyarı!

Bu hafta bahar yağmurları Türkiye’nin tamamında etkili olacak. Uzmanlar, selin yanı sıra ani hava değişiklikleriyle yıldırım düşeceği uyarısı yaptı

Meteoroloji Genel Müdürlüğü hafta sonuna kadar bahar yağmurları uyarısı verdi. Önümüzdeki 10 gün boyunca Türkiye’nin neredeyse tamamının yağış sisteminin etkisi altına alacağını belirten Meteoroloji, kısa süreli, yerel, sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışların taşkınlara neden olabileceğine dikkat çekti. Uzmanlar sel riski konusunda da uyardı ve ekledi: “Yıldırım düşmesi vakaları da can alabilir, aman dikkat!”

“AĞAÇ ALTINA SIĞINMAYIN”

Ahmet Uçar (Meteoroloji Genel Müdürlüğü Hava tahminleri Şube Müdürü): Yurdumuzun iç ve doğu kesimlerinde geçtiğimiz hafta bahar mevsimine uygun kısa süreli sağanak yağışlar etkili oldu. Buna ilave olarak yurdumuzun yeni bir yağışlı hava kitlesinin etkisine gireceği ve önümüzdeki hafta boyunca büyük bir bölümünde bu yağışların etkili olacağı tahmin edilmektedir. Hava sıcaklıklarında önemli bir değişiklik olmayacak. Yağışlar çok local olacak, örneğin Ankara’nın bir mahallesinde yoğun yağış görülebilir. Bu sel değil ama taşkınlara yol açabilir, başka bir yerde hiç görülmeyebilir. Gök gürültülü sağanak yağış beraberinde şimşek ve yıldırımı da doğurur. Bu nedenle yıldırım çekebilecek ağaç dibi gibi yerlere sığınmak doğru olmaz. Özellikle iç Anadolu’da çiftçilerimize bu yağışlar ekinleri için çok iyi gelecek, faydalı olacak.

“NOKTASAL UYARI ŞART”

İsmail Küçük ( Meteoroloji Mühendisleri Odası Eski Başkanı): Ani yağışların sel tehlikesi doğurabileceğini biliyoruz. Bu tip hava sıcaklıklarındaki ani artış sağanak yağışla birlikte yıldırım düşmesi riskini de doğuruyor. Ancak Meteoroloji artık son derece hassas ölçüm yöntemleri ile çalışıyor. Yağış ve fırtınayı 20 dakika önceden bile tespit edebilirler. Uyarıların bölge bazında ve genel olması yerine yerel ve noktasal olması gerekir. Bugün hangi ilin hangi ilçesinde ne kadar yağış beklendiğinin biliniyor.

Hafta sonu hava nasıl olacak Son değerlendirmelere göre cuma günü Akdeniz kıyıları dışında, yurdun tamamında yağış bekleniyor. Yağışlar genellikle sağanak ve gök gürültülü sağanak şeklinde olacak. Bu yağışların yurdumuzun kuzeydoğusu, Marmara, Kuzey ve İç Ege, İç Anadolu ile Batı ve Orta Karadeniz’de etkili olması öngörülüyor. Cumartesi İstanbul’da gök gürültülü sağanak yağış bekleniyor. Pazar günü ise İstanbul’da yağış yok. Pazar günü yağışların yurdun kuzey ve doğu bölgelerinde etkili olmaya devam edeceği, Karadeniz, Marmara’nın doğusu, İç Ege, Akdeniz’in dış kesimleri, İç Anadolu ile Doğu Anadolu bölgesinde sağanak ve gök gürültülü sağanak yağış olacağı tahmin ediliyor. Bu yağışlı hava kütlesi 10 gün boyunca Türkiye’yi etkisi altına alacak.

Peygamber Şehri MEDİNE de bir Mudurnu lu


Peygamber Efendimizin Şehri MEDİNE de bir MUDURNU lu Esnafın olduğunu biliyormuydunuz?

Bolu nun Mudurnu ilçesi Tımaraktaş köyünden Rıdvan YILMAZ Medine de Hurma tüccarlığı yapıyor. Üç yıldan u yana Suudi Arabistan ın Medine şehrine Eşi ve çocukları ile birlikte yerleşen Rıdvan YILMAZ, ve eşi Mudurnulu hemşehrilerine Peygamber şehrinde ev sahipliği yaptı.
www.mudurnuhaber.com Aydın ÖZPELİT MEKKE

KABE YE DÜNYANIN HER YERİNDEN ZİYARETÇİLER AKIN EDİYOR

 

Allah ın Evi KABE yi Dünya nın her köşesinden Müslümanlar akın ediyor.

Irk ve Dil problemi olmaksızın Dünya nın değişik bölgelerinden binlerce kilometre yol katederek KABE ye gelen Müslümanlar burada Tavaflar yapıyor.

KABE nin etrafında 7 kez dualar ile dönerek Tavaflarını tamamlayanlar Tavaf namazı kılarak Tavaf duası yaparak Tavafını tamamlıyor.

Aydın ÖZPELİT MUDURNU HABER MEKKE

Aydın ÖZPELİT KUTSAL TOPRAKLAR DAN BİLDİRİYOR


Mudurnu Haber Editörü Aydın ÖZPELİT ve beraberinde 40 kişilik UMRE ci gurubu ilk olarak Suudi Arabistan ın Medine Şehrine gitti. Peygamber Efendimize 5 gün Misafir olan UMRECİ gurubunun içinde 8 kişi Mudurnulu UMRECİ bulunuyor.

Medine de 5 gün ziyaretlerde ulunan UMRECİ ler daha sonra MEKKE şehrine geçti. MEKKE şehrine geçişte Medine çıkışında İHRAM giyilerek UMRE yolculuğu için niyet edildi.

www.mudurnuhaber.com

TESCİLLİ RAKI UZMANI DOÇENT,GIDA ELEŞTİRMENLİĞİNE SOYUNURSA…!

TESCİLLİ RAKI UZMANI DOÇENT,GIDA ELEŞTİRMENLİĞİNE SOYUNURSA…!

 ERKAN KONURALP    www.ciftlikdergisi.com.tr

 Son zamanlarda tüm televizyon kanalları ve yazılı basında yaptığı gıda maddeleri eleştirileri ile gündeme gelen Doç.Dr.Yavuz Dizdar, son olarak Vatan Gazetesi’nden Mine Şenocaklı’ya verdiği demeç tüm halkımızın dikkatini üzerine çekmeyi bildi.Tabii Doç.Dizdar ile birlikte eleştirileri araştırıp,soruşturmadan yayınlayan gazeteci ve televizyoncuların da bu işte büyük veballeri vardı.

Bilindiği gibi Doç.Dr.Yavuz Dizdar önce süt ve yoğrut hakkında verdiği demeçlerle dikkatleri üzerinde toplamayı başardı.Bu eleştirilerin sonu gelmeden bu kez aynı şahıs tavukçuluk sektörünü hedef alarak aşağıda okuyacağınız bilimsel verilerden uzak demeçlerle halkımızın tedirgin olmasını sağladı.

Önce biz Yavuz Dizdar Hakkında bilgi verelim.Önce Dizdar çok iyi bir i çki ve rakı uzmanıdır.Bunu göz önüne alınca bu açıklamaları ayık kafayla verdiği konusunda da şüpheliyiz.

Şimdi Yavuz Dizdar’ın önce rakı uzmanlığı ile ilgili şahsi sitesinde yazdığı yazı ile kendisini tanıyalım:

Biz neden rakı içeriz?

Yazan; Yavuz DİZDAR /  

Rakının nasıl içilmesi gerektiği üzerine çok yazıldı. Ne kıvamda nasıl soğutulup ya da belki soğutulmadan bardağa konulan iki parça buz üzerine yavaş yavaş sızdırılarak zehrinin alınmasından tutun, “illa ki sek” diyenlere varana kadar ben bunlardan en az iki düzine okumuş ya da dinlemişimdir. Rakının içilme adabı kendini rakı müdavimi addedip de ayda yılda bir kadehi zor görenlerin sohbet konusudur daha çok; oysa benim bu konuda bildiğim tek kaide açılan şişenin bitirilmesi gerektiğidir, zira yarım kalmış bir şişe yeni başlanacak bir sofranın dünden yarım kalmış mezelerini, üstü geçiştirilmiş sohbetlerini çağrıştırır da, rakı içmeye durmanın tazeliğini yorarmış gibi gelir, “nimetin” ziyan edilmemesinden ziyade.

“Nimet” yakıştırmasını abartılı bulup, hatta hoşlanmayanlar lütfen alınmasın. Dünyadaki her şey gibi rakı da nimettir. Onu nasıl değerlendireceğiniz, keyif ve hikmetinden mi yararlanacağınız, yoksa mihnet ve illete mi dönüştüreceğiniz tamamen kendi elinizdedir. Lakin rakı alkollü diğer içeceklerden ciddi olarak farklıdır. Üstelik birkaç satır ilerde size kendi yorumumla sıralayacağım bu farklar, aslan sütü nitelendirmesiyle kendimize yakıştırmamız, hatta daha ileri götürüp milli içkimiz olarak tanımlamamızdan da kaynaklanmamaktadır. Herkese kendi yavrusu aslan görünür, ama nedendir bilinmez, alkolle arası kötü olmayanlar belki hak vereceklerdir, rakı için söylenecek çok daha fazlası var.

Bütün içkiler yudumlanarak içilmeye başlanır, ancak rakı önce kokusuyla içilir. Şarap merakı olanlar, hatta degüstatörler istedikleri kadar koklayıp, rengine baksınlar, taze, kekremsi, gövdeli ve hatta yaramaz, şakacı diye adlandırsınlar şaraplarını, kokusuyla içilmeye başlanan hiçbir içecek yoktur. Kokuyla içmek sandığınız gibi bir kelime oyunu, şereflendirme değildir. Tat duyusu koku algısıyla birlikte çalışır (nezle olduğunuzda bu nedenle koku alamazsınız desem daha iyi anlaşılacaktır), lakin kokunun başka bir özelliği vardır. Koku en derin hafızamızı taşır. Büyüdüğünüz evin kiler kokusu, aşık olduğunuz kadının ten kokusu, siz her şeyi unutsanız bile duygularınızla öyle iç içe geçmiştir ki, kimi zaman olayları bile hatırlayamaz, ama o duyguları aynı sıcaklığıyla hissedersiniz kokuyu duyduğunuzda. Rakının kapağı açılıp da ortaya yayılan bu kokusunun içilmesinin esprisi de budur. O koku en içten paylaşılan anların öncesindeki katıksız birliktelik, aşık olmuşlukların heyecanıdır. O koku hafızanın kendisidir. Bence biz işte en çok bundan rakıyı severiz ve severek içeriz.

Rakının ikinci önemli hafızası ise boğazınızdan yuvarlanıp gidiverirken bıraktığı o yanma hissidir. Acı olduğunu bile bile içersiniz, ama hiçbir zaman bir ilaç niyetine değil. Arkasından atıştıracağını mezenin tadını daha iyi alacağınızın bilincidir bu, o tat ahenginin uzatılmasıdır. Aceleye getirilip, “mırk mırk” yutuluvermez, belki de bundandır rakı öyle üstünkörü sofraların içeceği de olamaz, hani iki paket cips biraz çerezle düzülüvermez o sofralar, az olur ama lezzetli olur, keseye göre, bunun tek istisnası beyaz leblebidir ki, o zamanın yokluklarına inattır da, bu zamanın şükran borcunun hatırlanmasıdır.

Lakin rakı arka bahçelerin kendine dönüp sessiz sakin düşünme seanslarının içkisi değildir, rakı birlikteliklerin içkisidir. Üstelik öyle üstünkörü dostlukların yeni bitivermiş birlikteliklerin sığlığına da sığmaz. Velakin böyle birliktelikler bira tadında, şarap kıvamında yaşanıverir de rakı bardaklarının sığlığında yarıya kadar doldursanız bile boğuluverir. Bundandır belki de rakıyı sadece kendi kendinizle paylaşacaksanız, sohbeti müzikle yapmak zorunda kalırsınız, aslında türkülere de pek sığmaz, ille de sanat müziğiyle ister, hatta bana göre mümkünse Zeki Müren, “kader kime şikayet deyim seni” derken,  “bir alev halinde düştün elime, hani ey gözyaşım akmayacaktın” oluverir, yalnızlığın en güzel bedelidir, ağlarım.

Şaraba sigara yakışmaz, viski puroyla gider, lakin rakı ne olsa kabul eder duman niyetine. Kim bilir belki dumanı içindedir de, suyu yavaş karıştırırsanız görürsünüz. Şampanya büyük mutlulukların, viski ince hesapların içkisi oladursun, rakı büyük buluşmaların ve büyük düşlerin içeceğidir. Soğuklar votkayla, kanyakla sıvanıp, sıcaklar birayla serinletilebilir; şarapla aşklar tutuşturulup, cinle geçiştirilebilir. Lakin rakıyla gerçekten ülkeler kurtarılıp, devletler tesis edilebilir. Sakın unutmayın.

Ben bütün bu satırları kısa bir süre sonra Efe’ye kardeş olarak beğeninize sunulacak olan “yeni yetişme” Çilingir adlı rakının kokusu hürmetine yazdım. İçimi biraz daha sert, tadı yerinde derler, oradaydım ama henüz tatmadım. Alkolden haz etmeyenler sakın bu sözlerimden alınmasınlar; herkesin hayattan aldığı tatları, pekiştirdiği alışkanlıkları, üzüntülerini söndürdüğü bardakları ve yalnızlığını paylaştığı kaçamakları vardır. Rakı benim için hep dost ve kardeş sofralarının içeceği oldu, sizinle paylaşmaya da bundandır meylim.

(Kaynak:http://www.yavuzdizdar.com/index.php/biz-neden-raki-iceriz/)

 TAVUKLARA GÜNDE 3 YUMURTA YUMURTLATAN UZMAN GEÇİNEN  BİLGİ YOKSULU,

TÜRK BASININ GÖZBEBEĞİ..

Yazıya arkadaşımız Veteriner Hekim Hakan Boyar’ın bir açıklaması ile başlamak istiyorum.Boyar şöyle söylüyor”Bilim insanı olmak ciddiyet ister, büyük sorumluluk gerektirir.Bilim dogmalardan uzak kalındığı kadarı ile bilimdir.Birey olarak Hocayı Bilim Etiğine uygun davranmaya davet ediyorum.”

Bu yazı Vatan Gazetesi’nde 04.Nisan.2012 tarihinde Mine Şenocaklı’nın köşesinde yayınlandı:

“SAĞLIKLI DİYE YEDİĞİNİZ TAVUKLAR TAVUK DEĞİL”

 MİNE ŞENOCAKLI VATAN GAZETESİ)

İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Onkoloji Enstitüsü Öğretim Üyesi Dr. Yavuz Dizdar: “Biliyorum canınız sıkılacak, yüreğiniz kabaracak, üzüleceksiniz ama gerçekleri öğrenmeniz lazım. Daha yumurtadan çıkar çıkmaz civcive antibiyotik veriliyor. Kemikleri gelişmesin, sadece et yapsın diye… Tavuklar tarladaki patatesler gibi hiç kıpırdamadan yetiştiriliyor. Bıraksanız bile kıpırdayamıyorlar… Elinize aldığınızda kemikleri kırılıyor… Bu inanılmaz bir vicdansızlık… Sonra, görüyoruz her gün gencecik bir kadın meme kanserine yakalanıyor. Büyük olasılıkla daha sağlıklı diye sık sık tavuk yiyorlardır…”

“TARIM İLACINI TAVSİYE EDEN ZİRAAT MÜHENDİSLERİ TARIM İLACI SATIYOR”

 – Biz ne korkunç insanlar olduk böyle?

Maalesef biz korkunç bir ırkız. Bakın, tarım ilacını sonuçta kim tavsiye ediyor? Ziraat mühendisi… Bakıyorsunuz ziraat mühendislerinin büyük kısmı, aynı zamanda tarım ilacı bayiliği yapıyor. Duydum ve inanamadım, tarım ilacı satarken çiftçiye, “Kendin için mi kullanacaksın, yoksa satacağın ürün için mi?” diye soruyorlarmış. Böyle insafsızca bir durum var. Aynı anda bayii olan birisi tarım ilacı satışını kontrol edebiliyorsa eğer, tüketimini nasıl denetler? Adam kendi satışını mı baltalayacak? Oradan bir sıkıntı çıkıyor. İkincisi, tarım ilaçlarının amaç dışı kullanımı var. Bu tavuklarda büyütme amaçlı kullanılan antibiyotik gibi bir durum. Böyle bir şeyi bin yıl düşünsem aklıma gelmezdi. Yumurtadan çıkar çıkmaz civcive antibiyotik vermeye başlıyorlar. Bizim üreticimiz inşallah bu konuda bir düzenleme yapacak, umutluyum. BESD-BİR, “Elimizden geleni yapacağız” dedi. Fakat antibiyotiğin bu şekilde kullanımı kim tarafından akıl edildiyse, bunu Amerikan Akademileri bile anlamış değil…?Siz civcive antibiyotiği verirseniz, civcivin bağırsak sisteminin gelişmesini önlüyorsunuz. Normalde yediğimiz besinlerin önemli bir bölümü bağırsak metabolizmasında kullanılıyor çünkü. Dolayısıyla enerji tüketimi azalıyor. Siz bu civcivi güneşe de çıkartmazsanız, kemikleri de sağlıksız gelişeceği için sadece et yapıyor…

 “TAVUKLAR O KADAR ETLİ Kİ KEMİKLERİ KIRILIYOR”

– Hiç anlayamadım hocam…

Aksi takdirde güneşe çıkartırsanız civciv sağlıklı gelişeceği için kemik de yapıyor. Ama kemik yapsın istenmiyor, sadece et yapsın isteniyor. O zaman oradan da tasarrufa gidiyorsunuz, hayvan sonunda patates tarlasında yatan patates gibi hiçbir şekilde kaçamayan, olduğu yerde büyüyen bir hayvan oluyor. Bunu kesimde çalışan bir arkadaşımız anlattı, “Zavallı hayvancağızı yerden alırken kemiklerinin elinizin altında kırıldığını hissediyorsunuz. Kaçamıyor zaten. Bıraksanız da hareket edemiyor” diyor. Çünkü hiçbir şekilde enerji harcamayacak ve et yapacak şekilde yetiştiriliyorlar. Düşünebiliyor musunuz 1.7 kilo yemle 1 kilo tavuk elde ediyorlar. Böyle bir dönüşüm var mı dünyada?

– Tavukların nasıl bir eziyetle yetiştirildiğini biliyordum, bu yüzden de asla yemem, ama bu kadarını bilmiyordum. Para kazanacağız diye nasıl bu kadar vicdansız olabiliyoruz?

Haklısınız, son derece vicdansızlık bu. Bir yandan da baktığımızda bunu yapanlar inançlı insanlar…

 “ARKADAŞIM KIZINA YUMURTA YEDİRMEYİ KESTİ, ÇOCUK SAĞLIĞINA KAVUŞTU”

– Vallahi yüreğim daha fazla kaldırmayacak. Yazmak da lazım ama…

İnsanların canlarının sıkılması gerekiyor, yürekleri kabaracaksa kabaracak biraz, ama gerçekleri öğrenmeleri lazım. Geçen haftalarda bir arkadaşım anlattı. Çok hazin bir örnek. 10 yaşındaki kızının bacaklarında tüylenme sorunu başlamış. Doktor doktor dolaştırıp bir sonuç alamayınca, “Ya biz bu çocuğa ne yediriyoruz ki böyle oluyor” demişler. Ve geldikleri nokta yumurta olmuş. “Her gün bir yumurta veriyorduk, kestik ve tüylenme geçti. Ondan sonra organik yumurtaya döndük, bir sorun kalmadı” diyor.

– Yumurtada ne var ki?

Günde iki-üç defa yumurtlatabilmek için tavuğa mutlaka bir şey yapmak zorundasınız. Çünkü bu kadar yumurtlama hayvanın doğasının dışında bir şey.

– O yüzden kız çocukları erken adet görmeye başladı, erkek çocukların göğüsleri büyüyor…

Evet. Korkunç bir gidiş var. Bu memleketin beslenmesinin düzelmesi gerekiyor. Büyük hastaneler açarak kanser vakalarını önleyemeyiz. Erken tanı yöntemlerini geliştirerek önlenebilecek bir şey değil kanser. Beslenmemizin düzelmesi gerekiyor. Yediğimiz yumurtadan hormon alıyoruz, süt zaten süt değil, yoğurt desen öyle… Bir yandan tarım ilacını bol miktarda alıyoruz. Bu şekilde beslenen vücut bir kere böyle beslense bunu karşılar, iki kere beslense yine karşılar, ama tek seçenek bu olduğu zaman hastalık kaçınılmazdır. Kanserler patladı. Batman’dan çiftçi telefon ediyor, altıncı düşüğü yapmış eşi… Kars’tan genç bir köylü telefon ediyor, kanser… Marketten alıyormuş tavuğu, çünkü Kars’ta kuş gribi hikâyesinden sonra 2.5 milyon köy tavuğu yakılınca ellerinde tavuk kalmadı…

“GİDİŞ İYİ DEĞİL”

– Nasıl öyle bir şey yapabildik? Tavukları canlı canlı toprağa gömdük, yaktık. Bunun günahı bile bize yeter?

İnanılmaz bir hezeyandı o… Bütün tavukları yaktık. Birkaç yıl sonra aynı hezeyan bu kez domuz gribi olarak geri geldi. Ne zaman bu hezeyan bitti? Başbakanımız, “Ben domuz gribi aşısı olmuyorum!” dediği zaman. Sağlık Bakanı’nı kandırıyorlar. Ne oluyormuş? Aşıda Avrupa’ya örnek oluyormuşuz! Hadi canım! Şu anda millette çok ciddi böbrek hasarı var. Çünkü diyaliz merkezlerinin artmasından bunu görebiliyoruz. Bunun en önemli nedeni; doğru beslenmiyor oluşumuz. Yok işte, çok sigara içti de, ortam kötü de… Bunlarla açıklayamazsınız. Çünkü bu tarım ilaçlarının böbrek toksisitesi yaptığı biliniyor. Kesinlikle Başbakan’ın bizzat tarım ve gıda işine de el atması lazım! Yoksa bu gidiş hiç iyi bir gidiş değil!

Mine Şenocaklı / Vatan

YORUMLAR:

 M.HAKAN BOYAR

VETERİNER HEKİM / İZMİR

 Saçmalıklara bir örnek:

 ”HAYVANLAR DEMİR EKSİKLİĞİ YÜZÜNDEN AHIRIN PASLANMIŞ METAL AKSAMLARINI YALIYOR”

Hayır efendim, Sekunder / ikincil fosfor yetmezliğine bağlı olarak Pika görülür.

Paslanmış ya da paslanmamış metal aksamları fosfor eksikliği nedeni ile yalarlar.

————————————————————————————————————————-” Yumurtada ne var ki?

Günde iki-üç defa yumurtlatabilmek için tavuğa mutlaka bir şey yapmak zorundasınız.

 Çünkü bu kadar yumurtlama hayvanın doğasının dışında bir şey.”

 Günde iki-üç kez yumurtlayan tavuğu henüz Japonlar icat etmedi…

Söyleşi veren Hocanın kamuyu doğru bilgilendirme, gazetecinin ise yazdığını okuma gerekirse düzeltme sorumluluğu, zorunluluğu vardır.

Bunların ışığında 30 yıla yakın zamandır sektörün içinde biri olarak bazı noktaları cevapmama izin verin:

1.Ne uzmanı olduğu tartışılan Dizdar kuluçkadan çıkan civcivlere antibiyotik verilmesini eleştiriyor.

Bu uygulama tüm dünya ülkelerinde yapılan bir işlemdir.e  kuluçka devresinde olabilecek enfeksiyonlara karşı  antibiyotik uygulanır.Büyüme devresinden kesime gelmeden 10 gün öncede yemlerle verilen antibiyotik kesilir ve bu süre zarfında hayvanın vücudundan atılır.Yani insana geçmesi imkansızdır.

2 .Dar kafeslerde yetiştirilmesine gelince tüm dünya literatüründeki kafes sistemi ile yetiştirilir.Kapalı yerde enfeksiyon kapmasın diye.Şimdi yeni uygulanacak AB uyum yasalarına göre daha serbest olacaklar.Çalışmalar sürüyor.

3.Gelelim günde 2/3 yumurta yapan tavuk eleştirisine.

Bugün ilkokul mezunu bir insan bile bilir tavuğun günde iki veya üç yumurta yapmayacağını.Çünkü bir yumurta oluşumu için 27 saat gereklidir.4. Bir öğrenci kızın yumurtayı yemesi kesilince tüylenmesi de bitmiş.Buna kargaların bile güldüğünü farkederiz.

Tüm dünya ülkelerinin uyguladığı sistem ve teknoloji ile üretim yapan bir sektöre ve en ucuz protein tüketen tüketiciye saygılı olmamız gerekiyor.

Yoksa, sayın Dizdar bu beyanatları verirken uzman olduğu rakının tesiri ile mi hareket etti acaba?

Allah O’nun hastalarını korusun…!

Bırakın şu garip suçlamalarla gündem yaratmayı da fakir fukara ucuz ve bol proteinli tavuk ve yumurta tüketsin.

Kaynak: www.ciftlikdergisi.com.tr

 

BÖRTÜ BÖCEK VE İNSAN DIŞKISI YİYEN TAVUK VE ÜRÜNLERİNİ Mİ TÜKETELİM?

BÖRTÜ BÖCEK VE İNSAN DIŞKISI YİYEN TAVUK VE ÜRÜNLERİNİ Mİ TÜKETELİM?

Erkan KONURALP  www.ciftlikdergisi.com.tr

2005 yılını Türk Tavukçuluk Sektörünün “Çağ” atlaması olarak kabul edebiliriz.Zira o tarihte ülkemize gelen “Kuş Gribi” sonucu büyük kararlara imza atılarak uygulamaya konuldu.Bu kararların en önemlisi de o güne kadar tüketiciler tarafından önemsenmeyen hemen hemen tüm tavukçuluk ürünleri ambalaja girerek markalı gıda oldu.

Ambalajlı ürünler biraz pahalı olsa bile,  fiyat farkını tüketici kabullendi ve ” Birkaç kuruş için hastalık riski almaya değmez”dedi ve bu ürünlerinin markalılarını tercih etti

2001 yılında 9 kilo olan piliç eti tüketiminin 2011 yılında 18 kiloya çıkması Türk tüketicisinin nereye rağbet ettiğinin kanıtıdır.Diğer yandan tüketimin artmasıyla üretimin de artış gösterdiği beyaz et sektöründe geçen yıl 1 milyon  420 bin ton tavuk eti üretildi.

Beyaz ette 2001 yılında 12 bin 289 tavuk eti yurt dışına gönderilirken, 2010 yılında bu rakam 104 bin 128 tonu buldu.

Önümüzdeki yıllarda beyaz et ihracatının buna bağlı olarak da üretimin artacağına  herkes kesin gözü ile bakıyor.

Tüketimin bu denli artışı bilinçli alıcıdan kaynaklanıyor.

ŞARLATAN DİYETİSYENLER PİYASADA

Garajlarında 800-900 bin liralık araba ve milyon dolarlık evlerin sahibi şarlatan sözde diyetisyenler, verdikleri reklamlar sayesinde televizyon ekranlarından bayisi oldukları  alternatif tıp ürünlerini korkusuzca anlatarak ceplerini doldururken halkımıza olmayacak

Erkan KONURALP  www.ciftlikdergisi.com.tr

www.mudurnuhaber.com

 

 

TARIM VE HAYVANCILIKLA UĞRAŞAN ÇOK PARA KAZANACAK

ct lottery

Edirne’de düzenlenen Trakya Hayvancılık Kongresi’nde konuşan TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu, önümüzdeki dönemde tarım ve hayvancılıkla uğraşanların çok para kazanacaklarını vurgularken, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından oluşturulacak Et Süt Fiyat İstikrar Kurulu’nda mutlaka, üreticinin, sanayicilerin ve borsaların olması gerektiğini bildirdi.​

TOBB Yönetim Kurulu Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu, Edirne Ticaret Borsası ile Namık Kemal Üniversitesi işbirliğiyle düzenlenen ”Trakya Hayvancılık Kongresi”nde, dünyanın ana sorununun gıda sorunu olduğunu söyledi.

Dünyada gıda sorununun yaşanmasının iki nedeni bulunduğunu, bunlardan birincisinin aşırı derecede nüfus artışı, ikincisinin ise son 10 yılda alt gelir grubuna dahil olan 1,5 milyar insanın orta gelir grubuna geçmesinin neden olduğunu vurgulayan Hisarcıklıoğlu, tarım ve hayvancılığın eskiden karın doyurmak için yapılırken, bugün ise para kazanmak için yapıldığını belirtti.

Geçen yıl dünyada en çok fiyatı yükselen malın içinde üç tanesinin hayvancılıkla ilgili olduğunu anlatan Hisarcıklıoğlu, önümüzdeki dönemde para kazanmak isteyenlerin tarım ve hayvancılıkla uğraşması gerektiğini bildirdi.

Hollanda’da süt üreticilerinin Türk üreticisinden 10 kat daha fazla para kazandığını vurgulayan Hisarcıklıoğlu, para kazanmanın yolunun markalaşmadan, hijyenik, kaliteli üretimden ve pazarlamadan geçtiğini ifade etti. Hisarcıklıoğlu, bu sistemlerden bir tanesinin eksik olması halinde para kazanmanın mümkün olmadığını kaydetti.   Hayvancılıkta da 3 konunun iyi yapılması gerektiğini anlatan Hisarcıklıoğlu, şöyle devam etti:  ”Hayvancılıkta yem çok önemli. Et ve süt hayvancılığın girdisi yüzde 65-70′ini yem oluşturuyor. Meradaki besicilik çok önemli. Çünkü ot bedava biliyorsunuz. Bedava olan otu biz iyi yetiştiriyor olmamız lazım. Allah bize toprak vermiş, dünyada ekilebilir arazi sıralamasında da dünya dokuzuncusuyuz. Verimli topraklar. Ama, biz boş otun bittiği araziye mera demişiz. Özellikle gelişmiş ülkelerde örneğin Hollanda’da her yıl buğday, arpa eker gibi, profesyonel meracılık ekimi yapıyorlar. Eğer bu işi profesyonel hale getirmezsek, meradan beslenmezsek küspe ile burada rekabet edebilme şansımız yok.

Hayvanın kalitesi de çok önemli… Maalesef biz bir türlü hayvan ırkımızı oluşturamadık. Bütün gelişmiş ülkelere hayvancılık noktasında baktığımız zaman, hepsinin kendi ırkı var. Biz hepsini birbirine karıştırdık, melezi de koruyamadık. Ne olduğu belli değil bizde. Bu nedenle de verim düşük. Ürettiğimiz ürünler modern olmazsa, hijyenik olmazsa rekabet edebilme şansımız olmaz. Eğer Avrupa Birliğine mal satmak istiyorsak, hem verimliliğe hem hijyene en üst standartlarda dikkat ediyor olmamız lazım. Diğer bir konu da kadınlarımızı hayvancılığın içine çekmek zorundayız. Kadın istihdamı AB’de yüzde 60, bizde ise yüzde 26 oranında. Sadece büyükbaş hayvancılığa değil küçükbaş hayvancılığına da odaklanmamız lazım. Küçükbaş süt üreticiliğini desteklememiz lazım.”

Üreticileri müjde de veren Hisarcıklıoğlu, ”Bağkur tevkifatları yüzde 1′den yüzde 5′e çıkmıştı. Borsalarımızdan gelen talep doğrultusunda Sayın Bakanımızla yaptığımız görüşmeler sonunda yüzde 5 olan tevkifatlar yüzde 1′e düşürüldü. Kayıt dışını önleme acısından bu çok önemliydi. Sayın bakana teşekkür ediyoruz.

Borsa Konseyimizde bakanımızla beraberdik. Orada bize Et ve süt ürünlerinin fiyat ve istikrarına yönelik bir müdahale kurulu oluşturulacağını söyledi. Sayın bakan yardımcım burada, bürokratları burada. Orada da ifade ettik. Bizim bakana da ifade ettik. Et, süt fiyat istikrar kurulunda tarafların olması lazım. Taraflar olmazsa bu işi iyi yaptığımızı zannederiz. Onun içinde üretici, sanayici, borsalar bu işin içinde olması lazım.”

-Tarımda ihracat arttı-

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakan Yardımcısı Kutbettin Arzu da hükümetin, başta eğitim, sağlık, demokratikleşme alanında yapmış olduğu başarılı çalışmalar gibi Gıda tarım ve Hayvancılık Bakanlığınında kendi alanlarında çok başarılı çalışmalar yaptığını belirtti. Türkiye’nin, tarımcılıkta dünyada 11. sırada iken bugün 7. sıraya, Avrupa’da ise 1. sıraya geldiğini vurgulayan Arzu, ”Bu başarı hepimizin. Sanayicinin, üreticinin, pazarlamacınındır. Onun için sizlere teşekkür ediyorum. Siz Türkiye’yi dünyada 11′den 7 sıraya, Avrupa’da da 1.’liğe getirdiniz. Bu başarı sizin başarınızdır. Türkiye’de aynı topraklar üzerinde 23 milyar dolar üretim yaparken, tarımda, son 10 yıl içinde bunu 63 milyar dolara getirdiniz. Bu sizin başarınızdır. Türkiye’deki 75 milyon nüfus, 30 milyon turisti beslemenin dışında Türkiye’deki ihracatı 4,5 milyar dolardan 17 milyar dolara getirdiniz. Sizleri kutluyorum” dedi.

Edirne Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı ve TOBB Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Yardımcı da Türkiye’de bir ilki başararak Canlı Hayvan Borsası’nı kurduklarını, bundan sonra Canlı Hayvan İhtisas Borsalarının kurulması gerektiğini, insanların hayvancılığa ve küçükbaş süt üretiminin desteklenmesi gerektiğini vurguladı.

Konuşmaların ardından lisanslı depoculuğun silolarının temeli atıldı, Canlı Hayvan Borsası’nın açılışı yapıldı.

Kaynak : www.ciftlikdergisi.com.tr

KÜPCÜ DEN TEŞEKKÜR VE BOLU’MUZ İÇİN DEV MÜJDE!!!

illinois lottery

    TEŞEKKÜR VE BOLU’MUZ İÇİN DEV MÜJDE!!!

Bolu Milletvekili Fehmi KÜPÇÜ  bir Basın açıklaması yayımladı.

 5 Yıldır rahatsızlığım nedeniyle dizimden geçirmiş olduğum ameliyat sonrası bizi arayıp soran ‘’geçmişolsun dileklerini’’ ileten tüm dostlara ve Bolu’lu halkımıza yürekten teşekkür ediyorum.

Ayrıca Bolumuzla ilgili yeni bir kazanımımızı ve müjdemi de paylaşmak isterim. ‘’Uzun zamandır takip ettiğimiz ’’ 130.000 m2 kapalı alan üzerine Kamu-Özel ortaklığıyla 475 yataklı bir hastane daha bolumuz elhamdülillah kazanacaktır. Yatırım programına alınan ve birçok sağlık hizmetini de bünyesinde birleştirecek bu projenin bu yıl ihalesi yapılacak, 2013 yılında da inşallah yapımına başlanacaktır.

Diş hekimliği, kamp eğitim merkezi, atletizm pisti, ve en son Bolu’nun içme suyu kapsamında (Karadere) kaynaklarımızın tahsisinde ve sair yerel hizmetlerde ki (belediye başkanı, il genel meclisi) Ak Parti ailesi olarak verilen uğraşlarımızla birlikte yeni bir müjdeyle Bolu’lu hemşerilerimizin karşısındayız. ‘

’ Biz, bize inananları mahcup etmeden, hayal ve hamaset yapıp, sadece görüntü veren, söz söyleyen değil, bize inanan güvenen halkımızın güvenini boşa çıkarmadan, biz ısrarla hizmet üretmeye devam edeceğiz.’’ Tekraren bu devasa projenin Bolumuza hayırlı olmasını temenni ediyorum. Ayrıca bu hizmetin Bolu’ya kazanılmasında samimi niyetle emek ve katkı veren değerli başhekimimiz Hüseyin İKA’ya da teşekkür ediyoruz. Tekraren halkımızı ve kamuoyumuzu saygıyla selamlarım.

www.mudurnuhaber.com