Turizm de Sınıf ta kaldık

Turizm de Sınıf ta kaldık

Anadolu Efes, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı ortaklığıyla yürütülen Gelecek Turizmde – Sürdürülebilir Turizm Destek Fonu’na 60 ilden 250′nin üzerinde başvuru yapılmıştı.

Doğal ve Kültürel Mirası Koruma Derneğinin  yaptığı Proje  Sürdürülebilir Turizm Destek fonuna gönderilerek 250 Projenin içinde ilk sırayı almaya hak kazanmıştı.

Ön değerlendirme aşamasını geçen  Mudurnu ilçesi Hüsamettindere Köyündeki Türkiye nin ilk Ekomüzesi  Projesi elendi.

………………………………………………………………………………………

Sürdürülebilir Turizm Destek Fonu Final Değerlendirme Sonuçları

Proje Adı: “%100 Misia Projesi”
Proje Sahibi: Nilüfer Misi Köyü Kadınları Kültür ve Yardımlaşma Derneği
Proje Ortakları: Nilüfer Belediyesi ve Gümüştepe Muhtarlığı
Proje Yeri: Bursa, Misi Köyü.
Proje Süresi: 1 yıl
Proje Özeti: %100 Misia Projesi, kaybolan ipekböcekçiliği zanaatını yeniden canlandırma ve kadınların istihdam edilebilirliğini artırma üzerine odaklanıyor. Proje, tarihi özellikleri ve doğal güzelliğiyle öne çıkan Misi Köyü’nde süregelen turizm faaliyetlerinin kültür turizmi çerçevesinde, yörenin tarihsel geçim kaynağı olan ipekböcekçiliğini merkeze alarak gerçekleştirilmesini amaçlarken, kadın emeğinin yine kadınlar tarafından değerlendirileceği bir model oluşturmayı hedeflemekte. Proje faaliyetleri arasında, Misi Köyü kadınlarının eğitimi; Tescilli Misi Evi olan Koza Evi’nde açılacak restoranın kadınlar tarafından işletimi; Tescilli bir Misi Evi olan İpek Evi’nde ipekböcekciliği üzerine atölyelerin ve mağazanın açılması ve kadınlar tarafından işletimi yer almakta. Daha sonra İpek Evi’nde kadınlar tarafından üretilen ürünlerin markalaştırma çalışmaları ile birlikte pazarlama ve satışı gerçekleştirilecek.

***

Proje Adı: “Mardin’de Kadın Liderliğinde Sürdürülebilir Turizm Girişimlerinin Yaratılması Projesi”
Başvuru sahibi: Kadın Emeğini Değerlendime Vakfı
Proje Ortakları: İpek Yolu Kadın Çevre Kültür ve İşletme Kooperatifi
Proje Yeri: Mardin
Proje Süresi: 1 yıl
Proje Özeti: Projenin amacı, Mardin’de turizm alanında örnek bir kadın girişimi yaratarak sürdürülebilir turizmin gelişmesine ve iyi örneklerin çoğalmasına katkı sağlamak.
Proje faaliyetleri arasında, İpekyolu Pansiyon ve Kafeteryası’nın faaliyete geçirilmesi; 50 kadın ve genç kıza eğitimlerin verilmesi; çok sektörlü bir işbirliği platformunun kurulması ve özellikle turizm sektöründe kadın girişimciliğini destekleyen bir ortam yaratılması yer almakta. Bu faaliyetlerin sonucunda bölgede turizm sektöründe konaklama ve yiyecek hizmeti verilmesi, diğer illerde de uygulanabilecek, örnek bir kolektif kadın girişimi oluşturulması hedeflenmekte.
Proje ile 50 kadın ve genç kızın turizm alanında iş imkanlarına erişme kapasitelerinin ve gelir elde etme olanaklarının artırılması, turizm sektörünün kadınlar için girişimcilik potansiyeli konusunda farkındalık yaratılması bekleniyor.

***

Proje adı: “Seferihisar’ın Geleneksel Mutfağı Projesi”
Proje Sahibi: Hıdırlık Tarımsal Kalkınma Kooperatifi
Proje Ortakları: Seferihisar Belediyesi, Yavaş Yaşamı Destekleme Derneği ve İzmir Ekonomi Üniversitesi Mutfak Sanatları ve Yönetimi Bölümü
Proje Yeri: İzmir, Seferihisar İlçesi
Proje Süresi: 1 yıl
Proje Özeti: Projenin çıkış noktası; yerelde oluşan kadın emeğini markalaştırma ve yaygınlaştırma üzerine. Kurulacak Mutfakta, Seferihisarlı kadınlar, kurs vermek için eğitici eğitimleri alarak, bilgi ve deneyimlerini ziyaretçilere aktaracaklar. Ayrıca kadınlar tarafından üretilen ürünler için markalaştırma ve tanıtım çalışmaları gerçekleştirilecek. Markalaştırılan ürünlerin Seferihisar pazarlarının yanı sıra internet aracılığıyla da tüketiciye ulaştırılması hedefleniyor.

www.mudurnuhaber.com

 

EV TELEFONLARINIZI  AVANTAJLI TARİFEDEN  YARARLANARAK İLK 6 AY 14.90 TL YE  TÜRKİYE NİN TÜM İLLERİNDEN ORİS TELEKOM A   TAŞIMAK İÇİN MUDURNU FOTOĞRAFÇILIK’A MÜRACAAT EDEBİLİRSİNİZ.

ADRES: Seyrancık mah. Demirciler cad. No:17 MUDURNU Tel.0 374 421 28 83 Gsm: 0535 735 91 64

 

Turizm Destek Fonu birinci sınavından Mudurnu geçti

Turizm Destek Fonu birinci sınavından Mudurnu  geçti

 

 

Anadolu Efes, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı ortaklığıyla yürütülen Gelecek Turizmde – Sürdürülebilir Turizm Destek Fonu’na 60 ilden 250’nin üzerinde başvuru yapıldı.

 

Ön değerlendirme aşamasını geçen ve 29-30 Mayıs tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirilecek olan Sürdürülebilir Turizm ve Proje Geliştirme Atölye Çalışması’na katılmaya hak kazanan projelerin

içinde ilk sırada Mudurnu ilçesi Hüsamettindere Köyündeki Türkiye nin ilk Ekomüzesi yer alıyor.

 

Doğal ve Kültürel Mirası Koruma Derneğinin  yaptığı Proje  Sürdürülebilir Turizm Destek fonuna gönderilerek 250 Projenin içinde ilk sırayı almaya hak kazandı.

www.mudurnuhaber.com

Haber: Aydın ÖZPELİT

 

Termal TARAKLI yı hareketlendirdi

Termal TARAKLI yı hareketlendirdi

Komşu  İlçe TARAKLI  geçtiğimiz yıl  Cittaslow Uluslararası Koordinasyon Komitesi, Sakarya nın Taraklı, Çanakkale nin Gökçeada, Aydın ın Yenipazar ve Muğla nın Akyaka beldelerini “sakin şehir” ilan etmişti.

İLÇEDE HAREKETLİLİK BAŞLADI

Komşu ilçe TARAKLI da  yapımına başlanan TARAKLI Termal Tesisleri ilçeye  gelen Turist  sayısını  3 e katladı.

TARAKLI ilçesinde yapımına başlanan TARAKLI Termal tesisleri  yurdun değişik yerlerinden her gün ziyaretçi akımına uğruyor.

TERMAL TARAKLI YA CAN VERECEK

Taraklı Belediye Başkanı  Tacettin ÖZKARAMAN , ilçenin tarihi ve kültürel yapısının yanı sıra bir sağlık turizminde merkezlerinden biri olacağını söyledi. Taraklı ‘ya ilginin arttığını ifade eden Özkaraman, “2007 yılında Termal turizm bölgesi olmak için başvuru yapmıştık ve istediğimiz sonucu aldık.”  6 bin kapasiteli Taraklı TERMEL ‘in inşaatının sürdüğünü ve 2014 ün sonlarına doğru   hizmete açılacağının bilgisini verdi.

Özkaraman, “Bölgede turizm yatırımları artacak. Ayrıca bir hastane ve hem otel hem de kongre merkezinin yatırımların böylelikle hız kazanacak. TARAKLI  ilerleyen dönemlerde  turizmin yıldızı haline gelecek.”diye konuştu.

 

Haber: Aydın ÖZPELİT

www.mudurnuhaber.com

 

 

 

 

TOKİ’den Restorasyona 40 Milyon Lira

Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) modern şehirler inşa ederken bir yandan da unutulmaya yüz tutmuş, yıkılma ve yok olma tehlikesi içindeki tarihsel değerleri, sağladığı restorasyon kredileriyle gelecek nesillere kazandırıyor.

Haber: TOKİ'den Restorasyona 40 Milyon Lira 

Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) modern şehirler inşa ederken bir yandan da unutulmaya yüz tutmuş, yıkılma ve yok olma tehlikesi içindeki tarihsel değerleri, sağladığı restorasyon kredileriyle gelecek nesillere kazandırıyor. Bugüne kadar 466 restorasyon projesi için yaklaşık 40 milyon lira kredi tahsis eden TOKİ, 8 Nisan-3 Mayıs 2013 tarihleri arasında restorasyon kredi başvurularını kabul edecek. TOKİ, 2013 yılında tarihi yapılar için verilecek kredi üst limitini ise 115 bin liraya çıkardı.

TOKİ’den yapılan açıklamaya göre İdare, sivil mimari örneği, özel hukuka tabi gerçek ve tüzel kişilerin mülkiyetinde bulunan, korunması gerekli tescilli taşınmaz kültür varlıklarının bakımı, onarımı ve restorasyonu için rekor miktarda kaynak sağladı. Tescilli taşınmaz kültür varlıklarının restorasyonuna katkı amacıyla 2005 yılında “restorasyon kredisi” uygulaması başlatan TOKİ, 466 kültür varlığına kredi desteği verdi. Başlatılan restorasyon projelerinden 294’ü tamamlanarak kültür değerlerimiz arasındaki yerini perçinledi.

2012’DE YAKLAŞIK 11 MİLYON LİRA KREDİ

2010 yılında 44 restorasyon projesi için yaklaşık 3.5 milyon lira kredi tahsis eden İdare, 2011’de 73 restorasyon projesine 6.4 milyon lira kredi sağladı. 2012 yılında ise 110 proje için yaklaşık 11 milyon lira kredi tahsis etti. 2005’te 16, 2006’da 51, 2007’de 34 projeye kredi veren TOKİ, 2008’de 55, 2009’da 83 yapının yeniden hayat bulması için kredi sağladı. İdare, 2010 yılında 44, 2011’de 73, 2012’de 110 olmak üzere toplam 466 projeye yaklaşık 40 milyon lira kredi tahsis etti.

KREDİ ÜST LİMİTİ 115 BİN LİRA

2005 ve 2006 yıllarında kredi üst limiti 75 bin lirayken 2010 yılına kadar kredi üst limiti 80 bin liraya, 2011’de 90 bin, 2012 yılında ise 105 bin liraya çıkarıldı. TOKİ, 2013 yılıyla birlikte artan maliyetler ve enflasyon oranını göz önünde bulundurarak kredi üst limitini 115 bin lira olarak belirledi.

TOKİ, 2013 yılı restorasyon kredisi başvurularının 8 Nisan –

3 Mayıs 2013 tarihleri arasında kabul edecek. Her bir proje için, keşif özetinin yüzde 70’ine kadar ve en fazla 115 bin lira olmak üzere kredi kullandırılabilecek. Restorasyon kredisi başvurusunda “Eserin, Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları Bölge Kurulu’nun onaylanmış rölöve ve restorasyon projeleriyle restorasyon raporu, onaylı projeye göre düzenlenmiş keşif raporu, arsanın ve binanın durumunu gösteren tapu örneği” gibi belgeler isteniyor. Kredilerde özelikle tarihi kent dokularını sağlıklaştırılmasına yönelik olan ve yerel yönetimlerin öncülüğündeki projelere öncelik verilecek. Bakım, onarım ve restorasyon işlemleri yapılacak taşınmaz kültür varlığının; mimari ve kültürel değeri, fiziki durumu, bulunduğu çevrenin özellikleri, kullanım amacı göz önünde bulundurulacak. Taşınmaz kültür varlığının bakımı, onarımı ve restorasyonu için yapılacak işlemlerin; yapının kültür varlığı niteliğinin devamını sağlaması, gerekirse sağlıklaştırılması ve işlev kazandırılması amacına yönelik olması zorunlu. TOKİ’nin bugüne kadar kredilendirdiği projeler arasında İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Eskişehir, Gaziantep, Hatay, Amasya, Bartın, Çanakkale, Muğla, Uşak, Kastamonu, Tokat, Trabzon, Giresun, Edirne, Şanlıurfa ve Artvin illerinde; Safranbolu, Kalecik, Bergama, Ürgüp, Bolaman, Bandırma, Ayvalık, Milas, Foça, İnegöl, Mudanya, İnebolu, Alanya, Akçaabat, Osmaneli, Mudurnu, Kemaliye, Göynük, Taraklı, İncesu, Zile, Daday, Mustafapaşa, Kalkan, Çavuşin, Uzungöl gibi ilçe ve beldeler de bulunuyor.

www.mudurnuhaber.com

 

Çanakkale’yi geçilmez yapan Mudurnu lu kınalı kuzular

            Çanakkale’yi geçilmez yapan Mudurnu lu kınalı kuzular

            Bu gün Çanakkale Deniz Zaferi’nin 98 yıldönümü törenlerle, panallerle, mevlitlerle kutlanıp gelecek yıldönümüne kadar unutulacak.

            Peki, ne yapacağız başta yaptığımız işleri geçmişi unutmadan, geleceği düşünerek “adam gibi yapacağız ”hiçbir ırkı, dili, dini, düşman görmeyeceğiz… Çalışmadan, üretmeden herkes bize düşman gözü ile bakarsak, bilimi, ilimi, teknolojiyi, sevgiyi, saygıyı, vefayı es geçersek “papazı” imam yaparlar farkına varmayız.

            Doksan sekiz yıl önce atalarımız düşmana geçit vermedi ama biz üç tarafı denizlerle çevrili memleketimizde yeterli deniz taşımacılığı yapamadığımız gibi kişi başı balık tüketimi Japonya’ya oranla 50 kat daha az. Japonya’da yılda kişi başına 500 kilonun üzerinde, Norveç’te 445 kilo, Danimarka’da 230 kilo ve Fransa’da ise 21 kilo balık tüketiliyor.

           Atalarımız düşmanı boğaza gömdü biz  “Kazdağlarında” altın arasınlar diye teslim ettik. Siyanürle beynimize, angusla midemize, gdo lu mısır, fasulye, hormonlu tohumlarla

Genlerimize yerleştiler…

           O zaman ne yapalım; cemaate, tarikata bir gönüllü, partimize bir oy, sendikaya bir üye, başını açıp yâda kapatacak birini aramak yerine kendi işimizde olsa devlet işi de olsa bindiğimiz arabada oturduğumuz koltukta bu yurdun hatta dünyanın, insanlığın bu günlere nasıl geldiğini düşünerek hareket edelim. Makam, mevki, unvanımız ile değil, insanlık için ne üretiyoruz ne gibi katkıda bulunuyoruz onunla övünelim. Kişiliğimizi mal, mülk, makamlar değil, hayata kattığımız değerler belirlesin… Yoksa mal, mülk. Makam elden gidince kişiliğimizde gider.  

           Yanımızda “biat” eden boş kalabalıklar olacağına yazı yazdığımız tükenmez kalem “Faber Casteli, Bic” tükenmez kalemi biz neden icat edemiyoruz diye sorgulayan insanlar olursa işte o zaman tekrar Çanakkale yi geçilmez yaparız.

           Bir çift ayakkabıyı iki kişi giyen Mudurnulu Gaziler,

           Mudurnulu kınalı kuzuların hikâyesini yazmadan yukarıda satırları yazmamın nedeni kimseye ders verme değil kendimizle yüzleşme isteği…

           Musalla Mahallesinden Caferoğlu Abdullah ve Karapınar kavağı köyünden Hasan oğlu Hüseyin 1885 doğumludur 2 Ağustos 1914 tarihinde Harbiye Nezaretince genel seferberlik ilan edilir. O dönem Osmanlının Yemen, Hicaz, Asir, Şam, Arap yarımadasında birlikleri vardır.

            Seferberlik ilanında 29,30 yaşlarında olan Mudurnulu gençler hareket planına göre ikinci bölge “Obüs bölgesi”diye bilinen ve 8. Ağır Topçu Alayı, Bağımsız Ağır Numune Topçu Taburu, 1 ışıldak. Görevi: Giriş bölgesinden geçen düşman donanmasının, Merkez Tabyalarının büyük toplarının ateşlerinden etkilenmeden “İntepe”Erenköy Koyunda demirlemesi veya burasını üs yapacak girişimlerde bulunmasını önlemektir.

            Mudurnulu kınalı kuzular ve mehmetcik arkadaşları canları, Hüseyin dede sağ ayağını, Abdullah dede sol ayağını vererek düşmanın boğazı geçmesine izin vermezler. İki ayakla gittikleri memleketlerine gazi olarak birer ayakla dönerler. Soy ismi kanunu çıktığında Cafer oğlu Abdullah’a bir ayağını kaybettiği İntepe soyadı Hasan oğlu Hüseyin’e Çanakkale’de kaybedilen binlerce fidanların anısına Fidan soyadı verilir.

            İki arkadaşın askerden geldikten sonrada dostlukları devam eder… İsraf olmasın diye bir çitf ayakkabı alıp biri sol ayağına biri sağ ayağına giyer.

           Vatan. Millet, Müslümanlık naralarından geçilmeyip günde altı milyon, yılda iki milyar ekmeğin çöpe gittiği güzel yurdumda bize örnek ve önder olmaya devam ediyorlar.

Mehmet Cantürk

18 Mart 2013

www.mudurnuhaber.com    

 

Açıklama; Abdullah İntepe Musalla mah.Mehmet Yozgatlı  (Cek dayının dedesi)fotoğraf Mehmet Yozgatlı arşivinden alınmıştır.

                  Hüseyin Fidan Karapınar kavağı köyünden Şenol Fidan’ın dedesi

 Fotoğrafta ortada oturan Mudurnu esnaflarından(merhum) Ahmet İğneci’nin kayınpederi

Ayıptır, Günahtır, Zulümdür, Yazıktır…

Ayıptır, Günahtır, Zulümdür, Yazıktır…

Ayet “Zulme sesiz kalan dilsiz şeytandır”der.
Mudurnu haberde yayınlanan http://www.mudurnuhaber.com/mudurnu-da-ne-yapilmak
isteniyor başlıklı haber içeriğinde T.C.Mudurnu ilçesi Babas Kaplıca Birliği 22.11.2012
2012 /04 sayılı Encümen Kararında Mudurnulu iki il genel meclisi üyesi ve iki Belediye
Meclisi üyesinin imzası var.

Başkan Vali beyle toplam üye sayısı yedi biri üye katılmamış
yâda “Mudurnulu olmadığı” için yapılan haksızlığa dayanamayıp imzalamamış veya
muhalefet şerhi koymuş. Toplantıya katılan yâda imzalayan altı üyenin dördü icra makamında
olan Mudurnulular. Mudurnunun ali menfaati içinde 2000 tl lik kirayı uygundur buyurmuşlar!
Mudurnu Belediyesi 2006 yılından bu yana Yıldırım Beyazıt hamamı’nı sorumluluk
projesi kapsamında işletiyor. Yaz dönemi hariç kaplıcada aynı konumda.Hamama günde
kaç kişi gidiyor ..kaplıcanın bina alt yapısı ve hizmet standardı bu durumda iken kaç kişi
gelecek…diyelim para kazandı Belediye gelir elde edince para Mudurnu yerine başka ilçeye
mi gidecek.
Benim işim bu şunu dedi o bunu dedi değil olayları kendi okuduğumdan, gördüğümden
ibarettir. Başka işleri bilmem ama dünyanın en özel termal sularından birine sahip olan
Mudurnu’muzun sahibi yok.
Tahminen bir buçuk yıl önce kaplıcanın durumunu görüp vatandaş sorumluğu
içinde basın açıklaması yapmıştım.Memlekette sivil toplumu anlayacak yerel ve genel
idari kültür birikimi ve geleneği olmadığı için bir yerden olumlu yâda olumsuz tepki
gelmemişti.Açıklamayı merak edenler http://www.youtube.com/watch?v=dBLG6jZGf-w
izleyebilirler.
Bu açıklamadan sonra geçmişten geleceğe kimlerin bu işte sorumluluğu varsa kim
yanlış yaptı ise kendisi ile yüzleşsin. Ayıca şu anda icra makamlarında olanlara önerim
Mudurnu’nun termal suyuna çözüm bulamayan bir anlayış memleketin hangi sorununa çözüm
bulacak merak ediyorum.
Ayrıca bir öneri daha kendi vicdanında bu işin sorumluğunu taşıyanlaradır. Yıllardır
çözüm bulamadıkları Babas kaplıcası suyu vicdanları da temizleyecek kadar saf, temiz ve
şifalı olduğunu biliyorum, burayı arada bir ziyaret edebilirler.
Bu açıklamaya son alınan karar sadece vesile olmuştur. Yok değildir diyen olursa bir
buçuk sene önce yaptığım açıklamayı izleyebilir.
Yıllarca Mudurnu halkına yapılan bu zulüm devam eder ve bir an evvel çözüm
bulunmaz ise konuyu Başbakanlığa, Cumhurbaşkanlığına, ilgili Bakanlıklara ve ulusal basına
ileteceğim.
Mehmet Cantürk
Mudurnu Kent Konseyi Başkanı
05.01.2013

www.mudurnuhaber.com
http://f1301.hizliresim.com/15/5/hp49w.jpg

 

TELEFON HAKKINDA BİLİNEN YANLIŞ

 

TELEFON HAKKINDA BİLİNEN YANLIŞ

Mudurnu Türk Telekom yetkilileri Ev  ve İş yeri telefonlarında  Mudurnu ve çevresinde  bilinen bir yanlışın olduğunu ifade ederek, bu yanlışın sonrasında Milli servete zarar veriliyor dediler.

Bilinen yanlışın, Ev veya bir iş yerindeki Telefon hattının iptalinden sonra Telefon tellerinin vatandaşlar tarafından söküldüğünü veya kesildiğini ifade eden yetkililer, Telefon iptali gerçekleştikten sonra Kabloları koparmaya gerek yok. Zaten Hattınız görüşmeye Santralden kapanıyor, bu davranış sizden sonra oraya gelecek kiracının tekrar Telefon hattı istemesi sonucunda  direkten yeniden sıfır tel çekilmesi milli servete zarar veriyor dediler.

MUDURNU AYDIN ÖZPELİT www.mudurnuhaber.com

Seyyahın Avrupa Gözlemleri (iki)

          Seyyahın Avrupa Gözlemleri (iki)  

            İlk izlenimlerimi bundan önceki yazımda ifade etmiştim, hafta içi programlarından sonra hafta sonu tarih kenti Salzburg’ga gitmek üzere Augsburgtan,Münihe oradanda trenle üç saatlik yolculuktan sonra  Avusturya Salzbuga ulaştık.

              Üç saat önce başka bir ülke topraklarında üç saat sonra başka bir ülkedeydik. Ne kimlik, ne dil, ne din soran vardı insanların farklılıklarıyla bir arada yaşayabilmesi ne güzel bir şeymiş! Bunu öğrenebilmek ve bir arada yaşayabilmek için kan dökmek mi gerekir diye düşündüm.

             Salzburg ta yeyenim Kenan ve Avusturyalı gelinimiz Andrea ile buluşup soğuk ve kar yağışı eşliğinde Salzbug sokaklarında yürüyerek adını bilemediğim başpiskopos prensin Metresi için yaptırdığı Mirabell şatosunu vardık, şato görülmeye değer! hanımı için yaptırsaydı daha iyiydi ama insana “ne sevgiymiş” dedirtiyor.

             Karşı tepede görünen kaleye doğru yürürken kenti ikiye bölen Salzach nehrinin üzerinde bulunan köprüden geçerken ilk dikkat çeken şey köprünün tel korkuluklarına dilek tutularak kilitlerin takıldığı ve anahtarlarının nehre atıldığını öğrendim.

             Bu durum hemen Anadolu daki dilek tutarak türbeleri ziyaret etme ve ağaçlara çaput bağlama geleneğini hatırlattı. Demek ki insanoğlu her coğrafyada maddi, manevi ihtiyacı olanı keşfediyor.

              Kaleye doğru ilerlerken beş, altı yüz yıllık binaların ara sokaklarından geçerek müzik dâhisi Mozart ın evinin önüne varıyoruz.

Evin önü kalabalık içeri girmeye sıra gelecek gibi değil… Noel ayı nedeniyle sokakta gezen insan kalabalığına göre yerlerin temizliğini görünce ”temizlik hangi imandan gelir” eğitimden mi kurallara göre davranan insan yetiştirmekten mi gelir düşünmeye başladım.

            Burada şunu da yazayım bizim atalarımız yere tükürmeyi “ayıp sayıp” cebinde mendil taşırken, Avrupalı pisliğini camlardan atıyordu.

            Pislikleri de kafalarına geldiği için şemsiyeyi icat etti. Avrupalı nın bir küvette on kişinin elini yüzünü yıkadığı ve kokudan kurtulmak için parfümü icat ettiği dönemde bizde altı yüz elli sene önce han, hamam, imarethane, tuvalet kültürü vardı’ da neden şimdi yol kenarları cam kırığı, poşet, pet şişe piknik alanları pislik içinde,

            Bize göre Ekmek nimetti, yere düşerse öper başımızın üstüne koyar, buğday, fındık tarlasını ziyan olmasın diye “başak” yapardık… Bugün bayram, mevlüt yemeklerimizin yarısı neden çöpe gidiyor düşünmemiz lazım.

            Salzburg kalesine çıkacak kapıya vardığımızda kapıda yoğun bir kalabalık vardı. 150.000 bin nüfusu olan şehre yılda“resmi rakam” 8.000 (Sekiz milyon turist geliyormuş)bu durumu öğrenince içim acıdı! Bizimde kültür varlığımız ve adını aldığımız Mudurnu Kalemiz var… Kalesi gitmiş”kale -cik“ kalmış… Ne olur daha fazla uyumayalım aklımızı başımıza alıp tarihi değerlerimizi kaybolmaktan kurtaralım.

            Bunu başarabilirsek geçmişimize de, geleceğimizde en büyük iyiliği yapmış oluruz.

Mehmet Cantürk

10.12.2012

Augsburg – Almanya

Not: Sonraki yazı, Dachau Nazi toplama kampı izlenimleri     

www.mudurnuhaber.com

       

 

Yakasız Damat Göyneği

Yakasız Damat Göyneği

 

             Anadolu’nun her bölgesinde geçmişi geleceğe taşıyan o yörenin yaşam biçimine göre şekillenmiş adet ve gelenekler vardır.

              Anadolu kadını anasına, babasına, askere ya da gurbete giden yavuklusuna evlenince kayınvalidesine, kayınpederine, eşine söylemek isteyipte anlatamadıklarını oyaya, nakışa, dantele, dikişe dokuduğu kilime, heybeye, baş gülüne, keseye, çevreye, yağlığa nakşettiği motiflerle dile getirmiştir.

                Motifler ve çizgiler insanın yaşadığı dönemin tanıklığını doğumu, ölümü, dişiliği ve erkekliği, zenginliği, hüznü ve mutluluğu sembolize etmiştir.

                 Anadolu’daki Coğrafi özelliklere etnik yapılara, inanışlara göre şekillenen adet ve töreler ticaretten el sanatlarına kadar geçmişi ve günlük yaşamı geleceğe taşır.

                 Geçmiş gelenekleri gelecek ile buluşturabilen toplumlar sosyal sorumluluklarını yerine getirebilmiş olurlar.

                  Yazıya konu olan başlıktaki gelenekte Mudurnu’da uzun yıllar devam etmiş ise de şimdilerde unutulmuştur.

                   Yöresel ev tezgâhlarında dokunan “çulfalık” kız evi tarafından damat bohçasına konan iki adet beyaz renkli olan ”gizlencelik”(düğünde bayramda özel günlerde giyilen)ve renkli dokunan”kündelik”(Gündelik işlerde giyilen) diye tabir edilen iç göyneğinden beyaz ve yakası açılmadık olanı güvey girdiği akşam gelin hanım tarafından damadın boynuna göre açılarak dantelle süslenir ve sabah evin ahalisi ile sofraya oturduklarında damadın giydiği iç göyneğin nakış ve dikişinden gelin hanımın ne kadar maharetli ve hünerli olduğu anlaşılmış olur. 

Kıssadan hisse: Geleneğini kaybeden, Geleceğini kaybeder.

Mehmet Cantürk MUDURNU HABER

www.mudurnuhaber.com

 

Korayım’ ın Konak Hikâyesine Önsöz;

Korayım’ ın Konak Hikâyesine Önsöz;

            Aşağıdaki yazıya önsöz yazarken insanın kendine ait bir hikâyeyi beyninde, yüreğinde olgunlaştırıp yazıya dökmesinin yazılmış bir hikâyeye önsöz ve açıklama yazmaktan daha kolay olduğunu düşündüm. Aşağıda okuyacağınız yazı yeğenim Koray tarafından kaleme alındı.

           Koray doğa ve gönül mühendisi, ‘şairliğimden utanırım’ diyecek kadar şair ve şiir yorumcusu, yazarlığımdan utanırım diyecek kadar hikâyeci, mutluluğu Avm’lerde arayan günümüz gençliğinin “avamlığında” değil,  mutluluğu sahaflarda arayan kitap dostu, doğa, bitki, börtü, böcek aşığı. Dünyanın herhangi bir yerinde yanan ağaca ağlayan hümanist, Geleneğini, doğasını, geleceğini kaybetmiş günümüz insanların atasından kalan kömürlü ütüyü, iki bakır tabağı mahalleye gelecek hurdacıya vermek için beklediği zamanda, eşimin müzayedede satmayı düşündüğü amcasının “asari antikalarına” sahip çıkıp gelecek kuşaklara bu kültürü, geleneği aktarmayı düşünen “zamane dervişi”İflaholmaya_CAN kadar Fenerli, her hafta sonu amcasının yanına Mudurnu’ya gelemezse kederli, on iki yaşına kadar Mudurnu’da yaşamış insanın memleketi doyduğu yer değil çocukluk kültürünü aldığı yer diyen Mudurnu sevdalısı, Bu yazı her lafın başı “sözde” biz Mudurnuluyuz deyip yetiştiği evini köyünü anasını, babasını, amcasını, teyzesini unutan Allah geçinden versin öbür tarafa intikal ettiğinden, beni “hacet tepesine”götürün diyenlere “Mudurnu hatırası” olsun.

Mehmet Cantürk 15.10.2012

 

 

Koray’ın Konak Hikâyesi

            Şakir Ağa her zamankinden ayrı bugün biraz daha gecikmişti. Fakat gecikmesine rağmen O gelmeden konakta yemek yenmezdi. Gecikmesinin nedenini aile fertleri bilir, bunun için ayrıca saygı duyarlardı.

            Osmanlı devleti artık duraklama devrinden de geçmiş, gerileme dönemine girmişti. Padişah ve uleması geriye giden ekonomiyi düzeltme yolu olarak vergileri arttırmayı öngördülerse de, bu, halkın üzerindeki yükü arttırmaktan başka bir işe yaramamış, en çok da Şakir Ağa gibi ticaretle uğraşan çarşı eşrafını olumsuz etkilemişti. Şakir Ağa kötüye giden ekonominin farkında olduğu için pazarını genişletmeye çalışmış, doğuda Ankara, batıda İstanbul’a kadar ilişkilerini kuvvetlendirmişti. Ne var ki, artık o da vergilerin yükü altında ezilmeye başlamıştı. Yaşı da hayli ilerlediğinden eskisi kadar çalışamıyor, gençliğinde büyük emek vererek yaptırdığı konağa ulaşmayı asıl hedef haline getiriyordu.

O gün yine gün batımına yakın, Nallıhan’dan döndüğünde, her zamanki gibi ikiyüzelli yıllık çınarın yanında atından indi. İki elini beline koyarak geriye doğru esnedi. Her ne kadar ikinci kattaki odasından bu ulu çınara bakmak zevkliyse de, pazardan dönüşünde de bu ulu çınarın yanından konağa bakmak o kadar keyifliydi. Atının ayak sesinden, ağasının geldiğini anlayan kâhyası, hemen çınara doğru koşar, atın eğerinden tutarak alt kattaki ahıra kadar getirirdi. Ağanın gelmesine, atın, suyu ve yemi de hazır olurdu.

            Konağın damı giriş katta, insanların yaşam alanından farklı olmayacak şekilde inşa edilmişti. Birinci kattan atın soluğunu, kişnemesini duyabilirdiniz. Şakir Ağa bunu özellikle istemişti. At bereketti, at ile beraber yaşayanın ömrü uzun olurdu. Bu nedenledir ki, Şakir Ağa atını çok sever, ev halkı de bu yüzden At’a, Şakir Ağaya olduğu kadar iyi bakarlardı.

            Şakir Ağa her zaman ki gibi geriye yaslana yaslana ağır adımlarla konaktan içeri girdi. Ağır adımlarla on basamaklı merdiveni tırmanarak birinci kata çıktı. Çıktığı merdivenin ucu sofaya bağlanır, burada da onu bakır el ve ayak yıkama leğeni, güğüm ve işlemeli havlusuyla gelini karşılardı. Gelinini çok severdi. Şakir Ağanın tek oğlunun sevdiği kadındı o, daha evi yaptırırken hayalini kurduğu gelin odasına açılırdı sofa. Aynı sofada gelininin kendisini beklemesi, O’nu hem gençliğine geri götürür hem de yıllarca uğraşıp didindikten sonra elde ettiklerinin hazzını yaşatırdı.

            Mevsim sonbahardı, Şakir Ağa sofada elini yıkarken bir yandan da konağın arka bahçesine bakardı. Buraya gençliğinde iki tane dut dikmişti. Çünkü ipek ve deri tüccarıydı. Bir tüccarın bahçesinde koza olmazsa olmazdı. Bu dutlar yaptığı işin simgesi gibiydi. Şakir Ağa elini yıkarken bir üşüme geldi.  Gelinine ; ‘ Artık Aşağı inmeli kızım ‘ dedi. Çünkü evin birinci katı ısıyı muhafaza etmek ve daha çok faydalanmak için alçak yapılmıştı. Bu katın pencereleri daha küçük, sadece sofadan arka bahçeye bakan camlar büyüktü. Bu da güneşten daha çok faydalanmak içindi.

            Şakir Ağa yemekte ev halkının bir arada olmasına özen gösterir, sofra da da her zaman bir tabak fazla görmek isterdi. Böyle olmadığı zamanlarda hanımına çıkışır, ’belki dışarıdan aç biri gelir derdi. Şakir Ağa kalkmadan sofradan kimse kalkmazdı. Sofrada da pek konuşulmaz, günlük yaşamda başa gelen işler, olaylar, ikinci katta ki sofada dile dökülürdü. İkinci kata onbir basamak merdivenle çıkılırdı. Burası birinci kata göre daha yüksek tavanla yapılmış, Şakir Ağanın en sevdiği sofanın bulunduğu kattı. Şakir Ağa akşam kahvesini muhakkak bu sofada içer, konağın giriş tarafına bakan sofadan, elinde gaz lambalarıyla camiye giden insanları seyrederdi. Ev halkı pek konuşmaz, Şakir Ağanın kendilerine soru sormasını beklerlerdi. Şakir Ağa ilk önce hanımına hal hatır, sonra da oğluna işlerinin nasıl gittiğini sorardı. Şakir Ağa iyi gitmediğini bilse de oğluna çok yüklenmez, acele laflarla geçiştirip torunlarını severdi.

            Şakir Ağa bu konağı yaptırırken çok düşünmüştü, ustayla dost olmuştu. Usta ne istedi ise hemen bulup getirtmişti. Hep dediği bir şey vardı ; ‘ Geç olsun da güç olmasın’. Konağın tek parça kirişlerden olması bu sabrın ürünüydü. Konağın arka yüzüne bakan yirmi metrelik çam kirişi, Eskişehir’in Mihalıççık ormanından getirtmişti. Ülkenin en iyi sarıçamları orada yetişirdi çünkü. Ne zaman inşaatın hızlı gittiğini gözlese; ‘ağır olun, acele etmeyin’ derdi. Odaların içinde ki dolap gözleri bu yüzden bu kadar güzeldi. Şakir Ağanın ustası, usta adamdı, Şakir Ağa kadar ileriyi görürdü. Bunun için ayrı bir kız odası da düşünmüş, lakin Şakir Ağanın kız çocuğu olmamıştı. Bu oda ikinci katta, girişteki sokağa bakan sofanın yanında ki odaydı. Pencereleri büyük, dolapları genişçeydi. Odada, bir ocak, genişçe de bir sedir vardı. Odanın pencereleri sokağa bakardı. Ağanın kızı bu pencerelerden bakıp, evleneceği erkeği seçecekti. Fakat olmadı, Allah Ağaya kız evlat nasip etmemişti ama şimdi bir kız torunu vardı. Bu oda artık O’na aitti. Pencere üstlerine işlemeli pervazlar koydurtmuştu. Buralara da hanımının ördüğü en güzel perdeleri çektirdi.

            Şakir Ağanın uyuması yatsıyı bulmazdı. Yani ev halkının bildiği buydu. Şakir Ağa konağı yaptırırken kendi odasının, illa çınara karşı bakmasını istedi. Çınar uluydu, çınar uzun ömürlüydü. Ona bakarken hep kendi ağalığını düşünürdü.  Ölümü düşünürdü sonra, ‘benden ikiyüzelli yıl yaşlısın, beşyüz yıl daha yaşlı olursun’ derdi, çınara… Ağalığın çarşıda pazarda değil, böyle bir yerde böyle bir çınara karşı ev yapabilme özgürlüğünde saklı olduğunu düşünürdü hep.

            Bu yüzden ustaya özel bir şey yapmamasını, odanın yönünün zaten onu özel kılacağını söylediyse de, usta ağayı dinlememiş, bir de işleme ustası getirmişti. Konağın yapımı en uzun süren odası burası olmuştu. Ahşapla dokunan her alan çok özel olmalıydı. Giysi dolabından gusülhanenin kapağına, süs gözlerinden tavan işlemelerine kadar her şey ağaya layık olmalıydı.

            Ağa odasından içeri her girdiğinde, ustanın inşaat sürecinde kendini bu odaya sokmamasını tebessümle hatırlardı. İçinden ‘Allah rahmet eylesin ‘ derdi. Ustanın ölümünü çok sonra duysa da, ölümünden kendini de sorumlu tutar, engel olabilirdim diye kendi kalbini ezerdi. Usta Ermeniydi, çok sonraları duymuştu hak etmediği bir muamele gördüğünü…

            Şakir Ağa hava güneşli ise bahçede dokuma tezgâhının yanında kahvaltı etmeyi çok severdi. Burada, Hanım Ağanın gençliğinde yün eğirmesini hatırlar, hanımına bugünlere gelmesinde payı olduğu için de minnet duyardı.

            O sabah yine hava güneşliydi. Yarısı sararmış çınar yaprakları güneşi daha da sarı yapmıştı gözünde. Kahvaltı arka bahçeye kurulacaktı. Ağa elini yüzünü yıkadı. Sargısını sarıp şapkasını giydikten sonra merdivenlerden aşağı inecekti ki, gözüne merdiven başında ki mahyada bulunan tarih ilişti. Binsekizyüzkırk yazıyordu. ‘Hey gidi’ dedi, adetti, inşaat bitince merdiven başına tarih atılırdı.

            Ustanın ;’ Çok güzel bir konağın oldu Ağam’ dediğini hatırladı. Ağa da ‘ hayır bu konak benim değil, kadir kıymet bilenlerin “yüz yetmiş yıl sonrasının da ‘ demişti.

            Sonra Mehmet Cantürk’ü bir el uykusundan uyardı. Fatma Hanım arka bahçede kahvaltıyı çoktan hazırlamıştı. 15.10.2012

   Koray Cantürk     

www.mudurnuhaber.com

Okul Servis ihalesinde heyecan başladı

2012-2013 Öğretim yılının başlamasına az bir süre kala Mudurnu ilçesine köylerden taşımalı olarak gelecek öğrenciler için  Servis ihaleleri Mudurnu Milli Eğitim Müdürlüğünde başladı.

İhale Komisyonu Mudurnu Hükümet Konağı Kaymakamlık  Toplantı salonunda Mudurnu ilçesine köylerden öğrenci taşıyacak olan servis sahiplerinden Kapalı Zarf usulü ile teklifleri topladı.

İhalede adres hatalarından dolayı bazı servis sahipleri ihaleye katılamadı. İhale sonrasında Kapalı Zarf usulü ile servis bölgelerine en ucuz fiyat teklifi verenler ihaleyi almış olacak.

www.mudurnuhaber.com

Sizinle Daha iyiye

Mudurnu Haber Sitesi Başta olmak üzere MUDURNU siteleri 28 Mayıs 2012 günü gün boyunca bakım ve iyileştirme çalışmaları nedeni ile yayınına ara verdi.

HER ŞEY DAHA GÜZELİ İÇİN

1999 Yılında başladığımız MUDURNU tanıtım yolculuğumuzun 13 cü yılında  değişik faaliyetler ile MUDURNU isminin duyulması için elimizden gelen gayret ve çabayı bizlere destekçi olan çok değerli hemşehrilerimiz ile sürdürüyoruz.

  1999 YILINDA MUDURNU.COM  2012 YILINDA MUDURNUMARKET.COM

1999 yılında  www.mudurnu.com sitemiz ile başlayan yolculuğumuzda 2001-2002 yılında www.mudurnuhaber.com  2010 yılında www.mudurnuorganik.com 2011 yılında www.mudurnuagroturizm.com 2012 yılında ise www.mudurnumarket.com ve www.mudurnushoping.com adresleri  ve bunlara  bağlı çalışan 15 civarındaki internet sitemiz ile MUDURNU siteleri ile ilçemizin ismini duyururken 2012 yılında yeni bir karar aldık.

MUDURNUHABER ARTIK BÖLGENİN SESİ OLACAK

Mudurnu Haber Sitesi olarak yaklaşık 11 yıllık bir yayın hayatından sonra şimdide 2012 Temmuz ayından itibaren Bölgenin sesi olmak için kollarımızı sıvadık.

  

  İPEKYOLU DERGİSİ YAYIN HAYATINA BAŞLIYOR

2012  yılının Temmuz ayı itibari ile MUDURNU sitelerine kardeş olarak İPEKYOLU siteleride yayın hayatına başlıyor. İPEKYOLU Dergisi 2012 Temmuz ayında ilk sayısı ile okurları ile buluşacak. 2 ayda bir yayımlanacak olan İPEKYOLU dergisi Sakarya nın SAPANCA ilçesinden başlıyarak Geyve-Taraklı–Göynük-Taşkesti-Mudurnu-Kıbrıscık-Seben-Nallıhan-Sarıyar-Karaşar-Kırbaşı-Uruş-Beypazarı ve Ayaş  İPEKYOLU güzergahında yayın hayatına başlayacak.

www.ipekyolupostasi.com ve www.dergiipekyolu.com sitelerimiz ise Temmuz 2012 itibari ile aktif hale gelecek olup İPEKYOLU bölgesinden güncel haberler ile Bölgenin sesi olacak.

Bu güzel ve Turizm çalışmalarını destekleyici yolculuğumuzda Maddi ve Manevi yanımızda olan ve olacak olan  tüm dostlarımıza teşekkürü bir borç biliriz.

 Aydın ÖZPELİT

Reklam ve Tanıtım Desteği  için görüşmek isteyenler Tel: 0 535 735 91 64 nolu telefonu arayabilirler.

www.mudurnuhaber.com

 

 

 

Meterolojiden çok önemli uyarı!

Bu hafta bahar yağmurları Türkiye’nin tamamında etkili olacak. Uzmanlar, selin yanı sıra ani hava değişiklikleriyle yıldırım düşeceği uyarısı yaptı

Meteoroloji Genel Müdürlüğü hafta sonuna kadar bahar yağmurları uyarısı verdi. Önümüzdeki 10 gün boyunca Türkiye’nin neredeyse tamamının yağış sisteminin etkisi altına alacağını belirten Meteoroloji, kısa süreli, yerel, sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışların taşkınlara neden olabileceğine dikkat çekti. Uzmanlar sel riski konusunda da uyardı ve ekledi: “Yıldırım düşmesi vakaları da can alabilir, aman dikkat!”

“AĞAÇ ALTINA SIĞINMAYIN”

Ahmet Uçar (Meteoroloji Genel Müdürlüğü Hava tahminleri Şube Müdürü): Yurdumuzun iç ve doğu kesimlerinde geçtiğimiz hafta bahar mevsimine uygun kısa süreli sağanak yağışlar etkili oldu. Buna ilave olarak yurdumuzun yeni bir yağışlı hava kitlesinin etkisine gireceği ve önümüzdeki hafta boyunca büyük bir bölümünde bu yağışların etkili olacağı tahmin edilmektedir. Hava sıcaklıklarında önemli bir değişiklik olmayacak. Yağışlar çok local olacak, örneğin Ankara’nın bir mahallesinde yoğun yağış görülebilir. Bu sel değil ama taşkınlara yol açabilir, başka bir yerde hiç görülmeyebilir. Gök gürültülü sağanak yağış beraberinde şimşek ve yıldırımı da doğurur. Bu nedenle yıldırım çekebilecek ağaç dibi gibi yerlere sığınmak doğru olmaz. Özellikle iç Anadolu’da çiftçilerimize bu yağışlar ekinleri için çok iyi gelecek, faydalı olacak.

“NOKTASAL UYARI ŞART”

İsmail Küçük ( Meteoroloji Mühendisleri Odası Eski Başkanı): Ani yağışların sel tehlikesi doğurabileceğini biliyoruz. Bu tip hava sıcaklıklarındaki ani artış sağanak yağışla birlikte yıldırım düşmesi riskini de doğuruyor. Ancak Meteoroloji artık son derece hassas ölçüm yöntemleri ile çalışıyor. Yağış ve fırtınayı 20 dakika önceden bile tespit edebilirler. Uyarıların bölge bazında ve genel olması yerine yerel ve noktasal olması gerekir. Bugün hangi ilin hangi ilçesinde ne kadar yağış beklendiğinin biliniyor.

Hafta sonu hava nasıl olacak Son değerlendirmelere göre cuma günü Akdeniz kıyıları dışında, yurdun tamamında yağış bekleniyor. Yağışlar genellikle sağanak ve gök gürültülü sağanak şeklinde olacak. Bu yağışların yurdumuzun kuzeydoğusu, Marmara, Kuzey ve İç Ege, İç Anadolu ile Batı ve Orta Karadeniz’de etkili olması öngörülüyor. Cumartesi İstanbul’da gök gürültülü sağanak yağış bekleniyor. Pazar günü ise İstanbul’da yağış yok. Pazar günü yağışların yurdun kuzey ve doğu bölgelerinde etkili olmaya devam edeceği, Karadeniz, Marmara’nın doğusu, İç Ege, Akdeniz’in dış kesimleri, İç Anadolu ile Doğu Anadolu bölgesinde sağanak ve gök gürültülü sağanak yağış olacağı tahmin ediliyor. Bu yağışlı hava kütlesi 10 gün boyunca Türkiye’yi etkisi altına alacak.

Kasap Mehmet UZUNOĞLU Vefat etti (Yedi kuvvet)

Mudurnu ilçemizin sevilen simalarından Musalla Mahallesi Sakinlerinden Erol UZUNOĞLU nun Babası, Mehmet UZUNOĞLU (Yedi kuvvet ) Kasap İstanbul da tedavi gördüğü hastanede vefat etti.

Merhumun Cenazesi 3 Nisan 2012 Salı günü bu gün  Musalla Mahallesi Toki sitesindeki evinden saat 12.00 de alınarak Büyükcami önüne getirilecek kılınacak Öğle ve Cenaze namazından sonra Hacettepesi mezarlığında toprağa verilecektir.

Mehmet UZUNOĞLU Amcamıza Allah tan Rahmet Aileye Baş sağlığı dileriz.

Baş sağlığı mesajı için :oğlu: Erol UZUNOĞLU  0533 764 56 79

www.mudurnuhaber.com

TOKİ’den Tarihi Binası Olana 105 Bin Lira Restorasyon Kredisi

Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ), çağdaş kent normlarına uygun yapılar inşa ederken bir yandan da unutulmaya yüz tutmuş, yıkılma ve yok olma tehlikesi içindeki tarihsel değerleri sağladığı restorasyon kredileriyle gelecek…

TOKİ KREDİ

Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ), çağdaş kent normlarına uygun yapılar inşa ederken bir yandan da unutulmaya yüz tutmuş, yıkılma ve yok olma tehlikesi içindeki tarihsel değerleri sağladığı restorasyon kredileriyle gelecek nesillere kazandırıyor. Şimdiye kadar 28.6 milyon lira restorasyon kredisi veren TOKİ, 6 Şubat–2 Mart tarihleri arasında kredi başvurularını kabul edecek. 2012 yılında tarihi yapılar için verilecek kredi üst limiti ise 105 bin liraya çıkarıldı.

TOKİ, sivil mimari örneği, özel hukuka tabi gerçek ve tüzel kişilerin mülkiyetinde bulunan, korunması gerekli tescilli taşınmaz kültür varlıklarının bakımı, onarımı ve restorasyonu için rekor miktarda kaynak sağladı. Tescilli taşınmaz kültür varlıklarının restorasyonuna katkı amacıyla 2005 yılında “restorasyon kredisi” uygulaması başlatan TOKİ, 2005 yılından bu yana 371 kültür varlığına kredi desteği verdi. Başlatılan restorasyon projelerinden 220’si tamamlanarak kültür değerlerimiz arasındaki yerini perçinledi.

2010 yılında 49 restorasyon projesi için 3.9 milyon lira kredi tahsis eden idare, 2011’de 73 restorasyon projesi için 6.4 milyon lira kredi verdi. İdare, yıkılma ve yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalan değerler için 2005 yılından bu yana 28.6 milyon liralık destek sağladı. 2005 yılında 16, 2006’da 51, 2007’de 34 projeye kredi veren TOKİ, 2008 yılında 55, 2009 yılında 93 yapının yeniden hayat bulması için kredi verdi. İdare, 2010 yılında 49, 2011’de ise 73 olmak üzere toplam 371 projeye 28.6 milyon lira kredi tahsis etti.

2005 ve 2006’da yıllarında kredi üst limiti 75 bin lirayken 2010 yılına kadar kredi üst limiti 80 bin liraya, 2011’de ise 90 bin lira çıkarıldı. 2012 yılıyla birlikte restorasyon kredilerinde miktar arttırılarak 105 bin liraya çıkarıldı.

TOKİ, 2012 yılı restorasyon kredisi başvurularının 6 Şubat- 2 Mart tarihleri arasında kabul edileceğini açıkladı. Her bir proje için, keşif özetinin yüzde 70’ine kadar ve en fazla 105 bin lira olmak üzere kredi kullandırılabilecek. Restorasyon kredisi başvurusunda “Eserin, Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları Bölge Kurulu’nun onaylanmış rölöve ve restorasyon projeleriyle restorasyon raporu, onaylı projeye göre düzenlenmiş keşif raporu, arsanın ve binanın durumunu gösteren tapu örneği” gibi belgeler isteniyor. Kullandırılan kredinin faizi yıllık yüzde 4, vadesi ise 10 yıl olacak. Geri ödemeler aylık sabit taksitler halinde tahsil edilecek.

Kredilerde özelikle tarihi kent dokularının sağlıklaştırılmasına yönelik olan ve yerel yönetimlerin öncülüğündeki projelere öncelik verilecek. Bakım, onarım ve restorasyon işlemleri yapılacak taşınmaz kültür varlığının; mimari ve kültürel değeri, fiziki durumu, bulunduğu çevrenin özellikleri, kullanım amacı göz önünde bulundurulacak. Taşınmaz kültür varlığının bakımı, onarımı ve restorasyonu için yapılacak işlemlerin; yapının kültür varlığı niteliğinin devamını sağlaması, gerekirse sağlıklaştırılması ve işlev kazandırılması amacına yönelik olması zorunlu.

www.mudurnuhaber.com

MUDURNU İHA  MUDURNU İHLAS HABERAJANSI 

MUDURNU BERA OTEL

Mudunru reyon