Asrın felaketi Uzay dan böyle görüntülendi.

                            BAŞIN SAĞOLSUN TÜRKİYE

Kahramanmaraş‘ta 9 saat arayla yaşanan iki deprem 10 ili etkileyen Türkiye’yi yasa boğdu. Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi merkezli 7.7 ve Elbistan ilçesi merkezli 7.6 büyüklüğündeki depremlerin meydana gelen hasar uzaydan görüntülendi. ABD merkezli MAXAR, asrın felaketini gözler önüne serdi.

www.mudurnuhaber.com

Azerbaycan ile Türkiye arasında kimlik ile seyahat dönemi

Azerbaycan ile Türkiye arasında kimlik kartları ile seyahat dönemi başladı.

Türkiye ile Azerbaycan arasında kimlikle seyahat imkanı tanıyan 10 Aralık 2020 tarihli protokol bugün itibarıyla yürürlüğe girdi.

Buna göre iki ülke vatandaşları 1 Nisan 2021 tarihi itibari ile  karşılıklı seyahatlerini pasaporta ihtiyaç duymadan, yalnızca yeni tip kimlik kartı ibraz ederek yapabilecek.

Uygulama kapsamında, Azerbaycan vatandaşlarına Türkiye’ye girişlerinde, Türk vatandaşlarına ise Türkiye’den çıkışlarında, iki dilli “Giriş-Çıkış Formu” üzerine giriş-çıkış damgaları tatbik edilerek verilecek.

Azerbaycan’ın Türk vatandaşlarına uyguladığı vizeyi kaldırmasının hemen akabinde, 25 Şubat 2020 tarihinde iki ülke vatandaşlarının vizesiz ikamet süreleri 30 günden 90 güne çıkartılmıştı.

 

www.mudurnuhaber.com

Uçan araba 2025’te göklerde

Softtech Genel Müdürü Murat Ertem, uçan arabanın yazılım ve otonom tarafında olduklarını belirterek “Aralık ayında Dubai’de görücüye çıktı. Uçan araba hayal gibi görünse de hayal ettiğimiz çok şeye yakınız. 2025’te göklerde olacak” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı tarafından açıklanan “Millî Uzay Programı” ile Türkiye uzay ve havacılıkta ezberleri bozuyor. Aya ilk uçuşunu 2023 yılında gerçekleştirmeye hazırlanan Türkiye, uçan araba için de kolları sıvadı. İş Bankası’nın teknoloji şirketi Softtech’in ortağı olduğu proje kapsamında Aircar adı verilen yerli uçan araba 2025 yılında havalanacak.


Softtech’in her yıl alanında uzman isimlerin öngörüleriyle hazırladığı 2021 Teknoloji Raporu yayımlandı. Dünyaya yön veren gelecek teknolojilerin yer aldığı bu seneki raporda; Covid-19 pandemisiyle iş hayatının, finansın ve sektörlerin dijitalleşmesi, dijital göçebe, otonom araçlar, kuantum, teknoloji ve girişimcilik ekseninde kurumların dönüşümü konuları ele alınıyor. Teknoloji Radarı ile 2080 yılına kadar tahminleme gerçekleştiren raporun en dikkat çekici konularından biri yapay zekâ ile metin üretebilen GPT-3 teknolojisi ile uçan araba oldu. Softtech Genel Müdürü M. Murat Ertem raporda 60 yazarın görüşlerine yer verildiğini belirterek “61. yazarımız ise yapay zekâ oldu. 2020 Mayıs ayında San Francisco merkezli OpenAl firmasının tanıttığı yapay zekâ ile metin üretebilen GPT-3 teknolojisinin rapor için yazdığı artırılmış gerçeklik makalesi okuyuculara, yapay zekânın gidebileceği noktayla ilgili fikir veriyor. 175 milyar parametre üzerinden değerlendirme yapıyor. GPT-3, hem oluşturduğu karşılıklı konuşmalarla hem de başarılı yazılarla daha önce mümkün olmayan birçok senaryonun hayata geçmesine imkân tanıyor. Bu teknolojiyi tanıtarak, kullanım alanı bulmak için inisiyatif başlatan Softtech, kendi bünyesinde Şubat ayında OPEN AI iş birliği ile başarılı bir GPT-3 Hackathon’u gerçekleştirdi. Softtech yazılım geliştiricilerinin üreteceği senaryolar ile yine Türkiye’de yenilikçi teknolojilerin öncüsü olmayı hedefliyoruz” dedi.
Uçan araba Aircar’ın da yazılım ve otonom tarafında olduklarını dile getiren Ertem, “Uçan araba hayal gibi görünse de hayal ettiğimiz çok şeye yakınız. Aralık ayında Dubai’de görücüye çıktı. Bize heyecan veriyor. 2025 yılında gökyüzünde olacak” diye konuştu.
Ertem ayrıca kuantum bilgisayarlar konusunda ABD’de üç kişilik bir ekiple çalışma yürüttüklerini belirterek “Kuantum bilgisayarda şu an 1950 yıllardaki ilk bilgisayarlara benziyorlar. Yazlım ekosisteminde yer alacağız IBM ile yakın çalışıyoruz. Kuantum  bilgisayar, ezberleri bozacak” ifadelerini kullandı.


YERLİ REKABET
Türkiye’de Softtech’in yanı sıra SİHA üreticisi Baykar da uçan araba konusunda çalışmalar yürütüyor. Baykar tarafından geliştirilen Cezeri Uçan Araba ilk uçuş testlerini geçtiğimiz eylül ayında yapmıştı. Türk mühendislerinin tasarlayıp ürettiği Cezeri, 230 kilogramlık ön prototip uçuş testlerinde 10 metre havalanmıştı. Cezeri’nin en erken 10 yıl içerisinde kullanıma sunulması beklenirken Aircar ise bu alanda ilk olacak.

Kaynak: Türkiye Gazetesi

www.mudurnuhaber.com

buy levitra uk online

Bu Soba Az yakıtla Çok Isı veriyor

Mudurnu’da 40 seneden fazla Dede ve Baba Mesleğinin yanında fındık soba işini yapan İsmail Atlı’nın hikayesi belgesel oldu. Çekilen belgeselde Atlı, baba mesleği olan sobacılığın küçük bir dükkandan başlayıp Yunanistan’a kadar uzanan hikayesini anlattı.

1920 yılında Hacı Kasım Atlı’nın başlatmış olduğu mesleği torunu İsmail Atlı sürdürmeye devam ediyor. Mudurnu’da 1974 yılında babasının Odun ve Kömür Sobası üreten dükkanında çalışmaya başlayan Atlı, fındık ve kestane sobası üretimiyle sektörde adından söz ettirmeyi başardı. Ufuk Bayram’ın yönetmenliğini üstlendiği belgeselde sobacılık adına taşıdığı misyonu, fındık sobasının ne olduğunu, mesleğin tükeniyor oluşunu ve çalışma hayatında başına gelen ilginç anıları şöyle anlatıyor:

Makinelere direnemiyoruz

“Geçmiş dönemlerde öküz arabası tekerliği, pulluk, balta, kürek ve çapa gibi bir çok malzeme üretirdik. Eskiden sıcak demircilik çok daha revaçtaydı. Çarşımızda o dönem 35’e yakın demirci dükkanı vardı. Bu gün bu işleri yapan kaldı. Bugün şahmerdan makinesiyle dövülerek yapılan ürünlerle elle yapılanlar arasında büyük farklar var. Makinelerin yaptığı işçiliğe bizler yetişemiyoruz. Onlar karşısında bizim işçiliğimizin bir önemi kalmıyor.

Ünümüz Ülke sınırlarını aştı. Yunanistan’a bile soba gönderdik

“Bugün Ege’ye Akdeniz’e, Doğu’ya ürün gönderiyoruz. Ürettiğimiz bu sobalar fındık, ceviz kabuğu, kayısı, vişne çekirdeği ve sıkıştırılmış talaş kullanılarak yakılıyor.

Doğu bölgesinde sıklıkla fıstık kabuğu kullanılıyor. Pandemiden önce yurt dışına da satışımız oluyordu. Özellikle Yunanistan’a birçok satışı gerçekleştirdik. Bu sobalar ekonomik olarak inanılmaz avantajlı. Saatte 1 kilogram yakıt yakıyor. Ayrıca kömür kullanıldığı zaman oluşan kirlilik, is, kurum problemi bizim sobalarımızda olmuyor. Kabuklar sobada sıfır kül bırakıyor.

www.mudurnuhaber.com

Kış aylarında koronavirüsten korunma rehberi

İngiltere’de açık mekanlarda maske zorunlu değil ancak İtalya’nın geneli ve Fransa’nın bazı yerlerinde, dışarıda maske de artık zorunlu. Uzmanlar maskelerin nemlendiği takdirde, dışarıdaki bakterileri durdurmayacağı, giyenin de hava damlacıkları yayma ihtimali büyüdüğü için işe yaramayacağı uyarısında bulunuyor. Dolayısıyla yanınızda yedek bir maske taşımak iyi fikir.

www.mudurnuhaber.com

Erdoğan’ın zaferi kıtaları bile aştı!.

Al Jazeera televizyonu: Erdoğan’ın zaferi kıtaları bile aştı!

Arap ülkelerinde yayın yapan gazeteler, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın seçim başarısını okuyucularına farklı şekillerde yansıttı. Katar merkezli “Al Jazeera” televizyonu seçim sonuçları için “Kıtaları bile aşan zafer” değerlendirmesinde bulunurken, Arap basını seçimlerdeki yüksek katılımı ön plana çıkardı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim başarısını “tarihi” olarak nitelendiren Katar merkezli “Al Jazeera” televizyonu, konu ile ilgili haberinde “Kıtaları bile aşan zafer” değerlendirmesinde bulundu.

Haberde, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Cumhur İttifakı’nın sadece Türkiye’de rakiplerini yenmekle kalmadığı, aynı zamanda zaferin uluslararası boyutta olduğu vurgulandı.

Katar’da yayın yapan “Şark” gazetesi de tam sayfa kutlama mesajı yayınlandı. Mesajda “Erdoğan’ı zafere Türk halkına olan güveninin taşıdığı” ifade edildi.

Kaynak: A haber

www.mudurnuhaber.com

İsrail malları boykot listesi 2018 (Yerli malı ürünler listesi)

 

İsrail malları boykot listesi 2018 (Yerli malı ürünler listesi)

İsrail’in Gazze’de estirdiği devlet terörürün ardından vatandaşlar sosyal medyada İsrail mallarına boykot çağrısı yapıyor. İsrail malları boykot listesi haberimizde. ABD ve İsrail ortaklığıyla Gazze’de estirilen terör rüzgarı onlarca Filistinli masum sivilin ölümüne, binlercesinin de yaralanmasına neden oldu. Vatandaşlar İsrail ve ABD’ye olan tepkilerini boykotla gösteriyor.

Sosyal medyada başlayan İsrail mallarına boykot çağrısına destek çığ gibi. Peki nedir bu İsrail malları. Hangi markalar boykot ediliyor. İşte İsrail malları boykot listesi. Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak tanınmasına yönelik ABD tarafından yürütülen operasyona halkın tepkisi devam ediyor. Filistin’de yıllardır yaşanan insanlık dışı katliama duyarsız kalamayan vatandaşlar, elinden geldiği kadarıyla boykot yapmaktaydı. Son günlerdeki adımlarla asıl amacı ortaya çıkan terör devleti İsrail için Yahudi ve Amerikan mallarına yönelik boykot kampanyaları başlatıldı.

BOYKOT KAMPANYASI ÇIĞ GİBİ BÜYÜYOR

Marketler, bakkallar bir bir bu ürünlerin satışını durdurduklarını açıklıyorlar. Aşağıdaki liste sosyal medyada en çok paylaşılan liste olmaya başladı. Kimi vatandaşlar bu listeyi broşür şeklinde basarak etrafına yaymaya çalışıyor.

 

Giyim Sektörü :Timmy Hilfiger Nike Adidas Vakko Polo Ralph Lauren Parizyen Müjde Hugo Boss Calvin Klein Levi’s Timberland Lumberjack Giorgio Armani Lee

Gıda Sektörü :Danone Maggi Nestle Nescafé Nesquik Jacobs Banana McDonald’s Burger King Knorr Calve Komili Becel Sırma Rama Sana First Sakız Falım Kraft Fritolay Milka Ruffles Doritos Lays Cheetos

 

İçecek Sektörü : Coca Cola PEPSİ Yedigün Sprite Fanta Schweppes Damla Su Sırma Hayat Danone Nestle Cappy Meyve Su Sensun Erikli Akmina

 

Temizlik Sektörü: Ace (Çamaşır Suyu) Air Wick Ajax Aldays Alo (Çamaşır Tozu) Ariel (Çamaşır Tozu) Axe Blendax (Şampuan) Calgon Carrefour Cıf Clear (Şampuan) Clit Bang Clin Colgate Dettol Domestos (Çamaşır Suyu) Dixi Diadermine Dove Elidor (Şampuan) Fa Fairy Finish Head & Shoulders Henkel Hacı Şakir Ipana (Diş Macunu) Jhonsons Baby Loreal (Şampuan) Lux Max Factor Nıvea Omo (Çamaşır Tozu) Oral-B Orkıd (Özel) Palmolive Pantene (Şampuan) Prıma (Bebek Bezi) Rejoıce (Şampuan) Persil Perwoll Prill Prima Protex Rejoice Rexona (Şampuan) Rinso (Çamaşır Tozu) Schwarzkopf Sensodyne Signal (Diş Macunu) Syoss Unilever Viecnetta Vileda Vanish Vaseline Veet Vim Yumoş

Teknoloji Sektörü :IBM Intel Dell Nokia Icq IPhone Windows

 

Kaynak: A24

www.mudurnuhaber.com

Muz yemek nükleer santralden daha tehlikeli

Muz yemek nükleer santralden daha tehlikeli

Türkiye’nin ilk nükleer enerji santrali olan Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin temeli Mersin’de atıldı. Nükleer enerjiyle ilgili endişeler de dillendirilmeye başlanırken, nükleer reaktörün yaydığı yıllık radyasyon, bir muz yediğinizde aldığınız radyasyona eşit olduğu belirtildi.

Nükleer fisyon, kütle numarası çok büyük bir atom çekirdeğinin parçalanarak kütle numarası daha küçük iki çekirdeğe bölünmesi olayıdır. Bu reaksiyonlarda uranyum gibi radyoaktif elementler kullanılır. Nükleer fisyon sırasında, atom çekirdeğine çarpan nötron, çekirdeği ikiye böler ve ısı ve radyasyon formunda enerji açığa çıkar. Bu süreçte serbest kalan nötronlar başka uranyum atomlarına çarpar, bu atomların çekirdeği de parçalanır ve süreç bu şekilde kendini tekrar eder. Buna zincirleme nükleer reaksiyon denir.

UÇAKTAKİ RADYASYON DAHA FAZLA
Bu reaksiyon, nükleer reaktörlerde istenilen ısının kontrollü bir şekilde elde edilmesinde kullanılır. Isı ile buharlaştırılan su, türbinleri döndürür ve böylelikle elektrik elde edilir.

Nükleer enerji, radyoaktif elementler aracılığı ile elde edildiği için, çevreye radyasyon yaydığını ve bunun tehlikeli olduğunu iddia edenler vardır. Oysa bu iddia yanıltıcıdır, aslında çevremiz hali hazırda radyoaktif elementlerle doludur ve bunların etkisi reaktörlerin yaydığı radyasyondan fazladır.
Nükleer reaktörün yaydığı yıllık radyasyon, bir muz yediğinizde aldığınız radyasyona eşittir. Muz, radyoaktif potasyum izotopu K40 içerir. Bir nükleer santralin yaydığı radyasyon, yaygın kanaatin aksine, eşit derecede enerji üreten kömür yakan termik santrallerden 100 defa daha azdır. Doğada bulunan kömür, doğal olarak toryum ve uranyum içerir. Bu radyoaktif elementlerin konsantrasyonu kömür yandıkça artar ve uçan küller aracığı ile çevreye yayılır. Ülkeler arası yapacağınız bir uçuşta maruz kalacağınız radyasyon, santralin bir yılda yaydığı radyasyonun 200 katıdır. Yani nükleer santrallerin yaydığı radyasyondan korkmak için hiçbir gerekçe yoktur.

Bazıları nükleer reaktörlerin atom bombası gibi patlayabileceğini, dolayısıyla bu reaktörlerden kaçınılması gerektiğini söyler. Bu tam anlamı ile saçma bir iddiadır. Atom bombası özel maddeler içerir ve büyük patlama etkisi yaratmak için bunların özel bir şekilde imal edilmesi gerekir. Nükleer reaktörlerde bu materyaller bulunmamaktadır.

Bazı çevreciler nükleer enerjinin çevreye zararlı olduğunu söyler. Bu da yanlıştır. Nükleer reaktörler, termik santrallerin aksine sera etkisi yapan CO2 gibi gazlar yaymazlar. Dolayısıyla nükleer enerji, küresel ısınmaya yol açmaz. Ayrıca nükleer enerji, diğer enerji türlerine göre çok daha az alana ihtiyaç duyar, bu da çevre ve doğal yaşamı diğer enerji türlerine göre daha az etkilediği anlamına geliyor.

YA ÇERNOBİL VE FUKUŞİMA?
Peki, Çernobil ya da Fukuşima kazaları, bize nükleer santrallerin tehlikeli olduğunu göstermedi mi? Hayır. Bugüne kadar 33 ayrı ülkede çalışan nükleer reaktörlerin toplam çalışma süreleri 17 bin yılı buluyor. Bu 17 bin yıllık toplam çalışmada sadece üç tane nükleer reaktör kazası oldu, bu da ortalama 6 bin yılda bir kazaya denk geliyor.

Bu üç kaza şunlar: Three Mile Adası (ABD 1979), Çernobil (Ukrayna 1986), Fukuşima (Japonya 2011). Bu üç kazadan sadece Çernobil, 56 kişinin ölümüne yol açtı, diğer iki kazada ölen olmadı. Çernobil’den açığa çıkan radyoaktif elementlerin ne kadar kanser vakasına yol açtığı tartışmalı. En abartılı hesapla bu 9 bin kişiyi bulabilir. Bu abartılı hesaba kurtarma operasyonlarında ölenleri katsak bile, hidroelektrik santrallerde ölenlerin sayısı, nükleerlerin 16 katını bulabiliyor. Zira baraj çökmeleri ciddi su baskınlarına yol açabiliyor. Örneğin 1975 yılında Çin’deki Banqiao Barajı kazası tam 171 bin kişinin ölümüne yol açmıştı. Termik santrallerden ölenlerin sayısı ise nükleerin tam 1.100 katı. Üstelik yol açtığı çevre kirliliğinin sonuçları henüz tam ortaya çıkmış değil.

Nükleer enerji, en temiz enerji kaynağı olarak görülen rüzgar türbinleri ve güneş enerjisi panellerinden bile daha az ölüme yol açıyor. Rüzgar panellerini takarken ya da türbinlere bakım yaparken ölenler ele alındığında, güneş enerjisi nükleerin beş, rüzgar enerjisi nükleerin iki katı ölüme yol açmış. Yani nükleer enerji, net bir şekilde en güvenli enerji kaynağı. Üstelik Akkuyu’ya kurulacak nükleer santral, en ileri güvenlik önlemlerini içeriyor. Yeni inşa edilen santraller çok daha yüksek güvenlik önlemlerine sahip ve kaza riski zaman geçtikçe azalıyor.

Reaktörlerde kullanıldıktan sonra, yakıttan geriye kalan atıkların tehlikesinden bahsedenler de var. Aslında kalan atıklardan yüzde 96’sı geri dönüşüme girip yeniden kullanılabilir ve bu atıkları güvenli bir şekilde depolamanın yöntemleri vardır. Ancak bu bizim için bir sorun değil, zira Akkuyu’dan çıkan atıklar Rusya tarafından alınacak.

Sonuç olarak, nükleer santrallerden korkmak için hiçbir sebep yoktur. Ortaya atılan kötü senaryolar bilimsellikten uzaktır.

Kaynak: A haber

www.mudurnuhaber.com

İDDEF RAMAZAN BAĞIŞLARI

http://www.iddef.org/haber/ramazan-2017-58.html

RAMAZAN’DA SINIRLARI YİNE AŞIYORUZ!

İDDEF olarak her yıl olduğu gibi bu ramazanda da yoksulun, öksüzün, yetimin yanında olmayı ve onlara kucak açmayı bir sorumluluk olarak görüyor ve bu görevi yerine getirmek üzere çalışmalarımıza başlamış bulunuyoruz. Yetimin, öksüzün güldüğü bir dünya da yaşamak büyük mutluluk kaynağıdır.

İmam-ı Rabbani Hz. (k.s.) şöyle demiştir: “Mübarek ramazan ayı, çok şereflidir. Bu ayda yapılan, nafile namaz, zikir, sadaka ve bütün nafile ibadetlere verilen sevap, diğer aylarda yapılan farzlar gibidir. Bu ayda yapılan bir farz, diğer aylarda yapılan yetmiş farz gibidir. Bu ayda bir oruçluya iftar verenin günahları affolunur. Cehennemden azat olur. O oruçlunun sevabı kadar, ayrıca buna da sevap verilir. O oruçlunun sevabı hiç azalmaz.
Bu ramazan da tam 30 ülkeye kol-kanat gerecek olan İDDEF; eğitimden su kuyularına, tebliğ çalışmalarından insani yardımlara kadar faaliyet gösterdiği ülkelerde ramazan çadırları kuracak.

Medreselerimiz de okuyan talebelerin ağırlıklı olarak istifade edeceği çadırlarda, talebelerin aileleri ve bölge halkı da büyük derecede nasipleneceklerdir. Ramazan ayı boyunca 30 ülke ve 50 bölgede her gün binlerce insana iftar yemeği ikram edileceği coğrafyalarda, ümmetin birliğini tesis edecek olan kardeşliği ve yardımlaşmayı sağlama gayreti içerisinde olacağız.

Kurban çalışmalarımız senenin tamamın da devam ettiği gibi, ramazan ayında da devam ediyor. Bağışçılarımız tarafından gönderilen Adak – Akika – Nafile kurbanları iftar çadırlarımız da ikram edilmek üzere kesilecektir. Özenle hazırladığımız ve ramazan ayında dağıtımına başlayacağımız kumanya paketlerini de ihtiyaç sahiplerine ulaştıracak olmanın sevinci içerisindeyiz.

Ramazan ayında bizlere ulaştırılan zekât ve fitreleri ihtiyaç sahiplerine ulaştırıyoruz. Ramazan-ı Şerif ayı içerisinde ve bayram namazına kadar verilebilen fıtr sadakasının yanı sıra zekât ibadetinin de ramazan ayında ağırlık kazanması ile birlikte bu mübarek ay Müslümanlar için çok bereketli hâl alıyor. İhtiyaç sahibi kardeşlerimizin yaralarına bir merhem oluyor.

Ramazan bayramı ile birlikte sevinen, yüzleri gülen kardeşlerimizi görmek bizleri de çok memnun ediyor. Bu bağlamda kardeşlerimize bayramlıklarda hediye edeceğiz. Aynı zamanda bu çalışmalar bizim dini vecibemizdir. Yeryüzünde İslâm’ın yayılması ve yaşatılması gayesi ile İDDEF kardeşlik köprülerini tüm dünyaya yayıyor.

İDDEF ailesi olarak, Ümmet-i Muhammed’in mübarek Ramazan-ı Şerif’ini şimdiden tebrik eder, hayırlara vesile olmasını Yüce Mevlâ’dan niyaz ederiz.

İDDEF BAĞIŞ İÇİN: http://iddef.org/bagisyap/ramazan_9.html

ABD Seçimleri Altını Nasıl Etkileyecek?

ABD Seçimleri Altını Nasıl Etkileyecek?

ABD başkanlık seçimi tarihine yaklaştıkça değerli metalde son derece önemli hareketlenmelerin yaşandığına şahit olduk. Geçtiğimiz günlerde FBI’ın Clintona’a soruşturma açmasından sonra değerli metal güveli liman olarak talep gördü ve sert bir yükseliş yaşandı. ABD başkanlık seçimine yaklaştıkça değerli metalde önemli hareketlenmeler yaşanıyor. Özellikle son günlerde gelen anket sonuçları neticesinde değerli metalde ani yön değişimleri yaşandı.

9 Kasım’da ABD’de yeni başkan belli olacak. Sandıklar açılırken Forex piyasalarında önemli fırsatlar yatırımcının karşısına çıkacak. Sandıklardan Clinton isminin çıkması durumunda risk iştahı artacak ve güvenli limanlarda çıkış yaşanacak. EURUSD ve GBPUSD’de satıcıların devreye girmesi beklenirken, TRY ve MXN gibi gelişmekte olan ülke para birimlerine giriş olacak.

Aksi senaryoda yani sandıklardan Trump isminin çıkması durumunda ise Altında alıcılar devreye girecek ve yükseliş yaşanacak. Yükselişlerde sırasıyla 1310, 1325, 1245 ve 1357 seviyelerinin önemli direnç olarak çalışmasını bekliyoruz. Düşüşlerde ise 1290, 1280, 1260 ve 1250 seviyelerinin destek olarak dikkate alınmasını tavsiye ediyoruz. Sonuç ne olursa olsun değerli metalde önemli hareketlenmeler yaşanacak. Sandıkların son derece dikkatli takip edilmesi gerekiyor. Özellikle oyun kime gideceği belli olmayan Florida, Ohio, Georgia ve North Carolina eyaletlerinden gelecek olan oylar değerli metalin hareketine yön verecek.

 

TANITIM YAZISIDIR.

CUMHURİYETİMİZ 93 YAŞINDA

CUMHURİYETİMİZ 93 YAŞINDA

Mudurnu Haber olarak 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla bir kutlama  mesajı  yayınlıyoruz.

Türk milletinin yakın tarihinin en önemli modernleşme hareketi olarak hayata geçirilen Cumhuriyet idaresi, içte ve dışta hafife alınmayacak kadar güçlü düşmanlarla mücadele edilerek kurulmuştur.

MUSTAFA KEMAL’in önderliğinde yürütülen istiklal mücadelesinin emsalsiz bir zaferle neticelenmesi ve ardından milletimizin kendi iradesi doğrultusunda yönetimde söz sahibi olmasını sağlayan Cumhuriyetin kurulması, Türkiye’nin yönünü belirleyen bir adım olmuştur.

Cumhuriyetin değerleri neticesinde bu ülkede yaşayan herkes hürdür, birinci sınıf vatandaştır; Temel hak ve özgürlükler kanunlar çerçevesinde çizilen bir sistem içerisinde özgürce kullanılabilmektedir.

Herkes, aynı geçmişi ve ortak bir geleceği paylaşmaktır.

Herkes, tasada, kederde ve sevinçte ortaktır.

Devlet halkın devletidir, üstün irade ve her türlü yönetim yetkisinin kaynağı Millet İradesidir.

Büyük Önder ATATÜRK’ün ortaya koyduğu “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir”    ilkesi devletin ve rejimin temelini oluşturmaktadır. Bütün bunların teminatı Cumhuriyettir.

Farklı dil, inanç ve kültürleri bir arada yaşatan, gönüllerimizi kaynaştıran büyük bir adalet ve barış medeniyetinin mirasçıları olan bizler, kardeşçe birbirimizi kucaklayarak, birbirimize sımsıkı kenetlenerek, aydınlık yarınlara hep birlikte yürümeliyiz. Milletçe el birliği ve gönül birliğiyle çalışmayı sürdürecek olursak çok daha güçlü ve çok daha müreffeh bir ülke haline gelmemizin önünde hiçbir engel yoktur.

Dün olduğu gibi bu günde memleketimizin selametini istemeyenlere, yoksul ve dışa bağımlı bir ülke olarak kalmamız için çaba sarf edenlere, insanımızı birbirine düşürmeye çalışanlara karşı, ülkesi ve milletiyle birlik ve bütünlük ruhu ve duyarlılığı ile hareket etmeliyiz.

Bu duygu ve düşüncelerle, başta Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK olmak üzere, Aziz Şehitlerimizi, ebediyete intikal eden Gazilerimizi rahmetle, şükranla anıyor, Hayatta olan gazilerimize sağlıklı ve mutlu yıllar dilerken, tüm halkımızın Cumhuriyet bayramını kutluyoruz.’’

 

MUDURNU HABER  AİLESİ

www.mudurnuhaber.com

 

İKİ ÜLKE ARASINDA VİZELER KALKTI !

İKİ ÜLKE ARASINDA VİZELER KALKTI !

Türkiye ve Irak karşılıklı olarak vizeleri kaldırdı. Karar yarından itibaren geçerli olacak.

IRAK

Türkiye ve Irak karşılıklı olarak vizeleri kaldırdı. Karar yarından itibaren geçerli olacak..

Vize istemeyen ülkeler

 

ANDORA

Umuma Mahsus Pasaport hamilleri 90 gün süreyle vizeden muaftır.
Hususi, Hizmet ve Diplomatik Pasaport hamilleri 90 gün süreyle vizeden muaftır...

Vize istemeyen ülkeler

 

ARJANTİN

Umuma Mahsus Pasaport hamilleri anılan ülkeye yapacakları 90 güne kadar ikamet süreli seyahatlerinde vizeden muaftır.
Hizmet, Hususi ve Diplomatik Pasaport hamilleri anılan ülkeye yapacakları 90 güne kadar ikamet süreli seyahatlerinde vizeden muaftır.

Vize istemeyen ülkeler

 

ARNAVUTLUK

Umuma Mahsus Pasaport hamilleri 90 gün süreyle vizeden muaftır.
Hususi, Hizmet ve Diplomatik Pasaport hamilleri 90 gün süreyle vizeden muaftır.

Vize istemeyen ülkeler

 

BAHAMA

Umuma Mahsus Pasaport hamilleri vizeden muaftır.
Hususi, Hizmet ve Diplomatik Pasaport hamilleri vizeden muaftır..

 

6 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

BARBADOS

Umuma Mahsus Pasaport hamilleri 90 gün süreyle vizeden muaftır.
Hususi, Hizmet ve Diplomatik Pasaport hamilleri 90 gün süreyle vizeden muaftır..

 

7 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

BELARUS

Umuma mahsus pasaport hamilleri 30 gün süreyle vizeden muaftır.
Diplomatik, Hizmet ve Hususi Pasaport hamilleri 30 gün süreyle vizeden muaftır..

 

8 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

BELİZE

Umuma Mahsus Pasaport hamilleri 90 gün süreyle vizeden muaftır.
Hususi, Hizmet ve Diplomatik Pasaport hamilleri 90 gün süreyle vizeden muaftır..

 

9 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

BOSNA HERSEK

Umuma mahsus pasaport hamilleri 180 gün içinde 90 günü aşmamak kaydıyla vizeden muaftır.
Diplomatik, hususi ve hizmet pasaportu hamilleri 180 gün içinde 90 günü aşmamak kaydıyla vizeden muaftır..

 

10 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

BOTSVANA

Umuma Mahsus Pasaport hamilleri vizeden muaftır.
Hususi, Hizmet ve Diplomatik Pasaport hamilleri vizeden muaftır..

 

11 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

BREZİLYA

Umuma Mahsus Pasaport hamilleri anılan ülkeye yapacakları 90 güne kadar ikamet süreli seyahatlerinde vizeden muaftır.
Hizmet, Hususi ve Diplomatik Pasaport hamilleri anılan ülkeye yapacakları 90 güne kadar ikamet süreli seyahatlerinde vizeden muaftır..

 

12 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

DOMİNİKA

Umuma Mahsus Pasaport hamilleri 21 gün süreyle vizeden muaftır..

 

13 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

EKVATOR

Umuma Mahsus Pasaport hamilleri 90 güne kadar olan turistik amaçlı seyahatlerinde vizeden muaftır.
Hizmet, Hususi ve Diplomatik Pasaport hamilleri 90 güne kadar olan turistik amaçlı seyahatlerinde vizeden muaftır..

 

14 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

EL SALVADOR

Umuma Mahsus Pasaport hamilleri 90 güne kadar ikamet süreli seyahatlerinde vizeden muaftır. Hizmet, Hususi ve Diplomatik Pasaport hamilleri 90 güne kadar ikamet süreli seyahatlerinde vizeden muaftır..

 

15 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

FAS

Umuma Mahsus Pasaport hamilleri 90 gün süreyle vizeden muaftır.
Hususi, Hizmet ve Diplomatik Pasaport hamilleri 90 gün süreyle vizeden muaftır.

.

 

16 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

FİJİ

Umuma Mahsus Pasaport hamilleri 90 günü aşmayan turistik seyahatlerinde vizeden muaftır.
Hizmet, Hususi ve Diplomatik Pasaport hamilleri 90 günü aşmayan turistik seyahatlerinde vizeden muaftır.

.

 

17 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

FİLİPİNLER

Umuma mahsus pasaport hamili Türk vatandaşları 30 güne kadar ikamet süreli seyahatlerinde vizeden muaftır.

.

 

18 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

GUATEMALA

Umuma Mahsus Pasaport hamilleri 90 gün süreyle vizeden muaftır.
Diplomatik, Hizmet ve Hususi Pasaport hamilleri 90 gün süreyle vizeden muaftır..

 

19 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

GÜRCİSTAN

Umuma Mahsus Pasaport hamilleri bir yıla kadar seyahatlerinde vizeden muaftır.
Diplomatik, Hizmet ve Hususi Pasaport hamilleri bir yıla kadar seyahatlerinde vizeden muaftır.
Vatandaşlarımızın Gürcistan’a geçerli kimlik belgeleri ile vizesiz olarak seyahat edebilmeleri mümkündür..

 

20 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

HONDURAS

Umuma Mahsus Pasaport hamilleri 90 gün süreyle vizeden muaftır.
Diplomatik, Hizmet ve Hususi Pasaport hamilleri 90 gün süreyle vizeden muaftır..

 

21 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

HONG KONG

Pasaport geçerlilik süresi en az 6 ay olan Türk vatandaşları, Hong Kong S.A.R.’a (Special Administrative Region of The People’s Republic of China/Özel İdare Bölgesi) yapacakları turistik ve iş görüşmesi amaçlı seyahatlerinde üç ay süreyle vizeden muaftır..

 

22 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

Türkiye ile karşılıklı olarak vize uygulamayan ülkeler arasına Irak da katıldı. Karar Resmi Gazete’de yayımlandı..

 

23 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

İRAN

Umuma Mahsus Pasaport hamilleri 90 gün süreyle vizeden muaftır.
Diplomatik, Hizmet ve Hususi Pasaport hamilleri 90 gün süreyle vizeden muaftır..

 

24 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

JAMAİKA

Umuma Mahsus Pasaport hamilleri anılan ülkeye yapacakları turistik amaçlı seyahatlerinde 90 gün süreyle vizeden muaftır.
Diplomatik, Hizmet ve Hususi Pasaport hamilleri anılan ülkeye yapacakları turistik amaçlı seyahatlerinde 90 gün süreyle vizeden muaftır..

 

25 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

JAPONYA
Umuma Mahsus Pasaport hamilleri anılan ülkeye yapacakları seyahatlerinde 90 gün süreyle vizeden muaftır.
Diplomatik, Hizmet ve Hususi Pasaport hamilleri anılan ülkeye yapacakları seyahatlerinde 90 gün süreyle vizeden muaftır..

 

26 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

KARADAĞ
Umuma Mahsus Pasaport hamilleri 180 gün içinde 90 günü aşmamak kaydıyla, anılan ülkeye yapacakları seyahatlerinde vizeden muaftır.
Diplomatik, Hizmet ve Hususi Pasaport hamilleri 180 gün içinde 90 günü aşmamak kaydıyla, anılan ülkeye yapacakları seyahatlerinde vizeden muaftır..

 

27 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

KATAR
Umuma mahsus pasaport hamilleri 30 güne kadar ikamet süreli seyahatlerinde vizeden muaftır.
Diplomatik, Hizmet ve Hususi pasaport hamilleri 180 gün içinde 90 günü aşmamak kaydıyla, anılan ülkeye yapacakları seyahatlerinde vizeden muaftır..

 

28 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

KAZAKİSTAN
Umuma Mahsus Pasaport hamilleri 30 gün süreyle vizeden muaftır.
Diplomatik, Hizmet ve Hususi Pasaport hamilleri 30 gün süreyle vizeden muaftır.
Türk vatandaşlarının Kazakistan’da 5 günden fazla kalmak istemeleri halinde, ülkeye giriş tarihini takip eden 5 gün içerisinde göç polisine kayıt olma ve kayıt yaptırılan şehirden başka bir şehre gidildiğinde kayıt yenileme zorunlulukları bulunmaktadır..

 

29 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

KIRGIZİSTAN
Umuma Mahsus Pasaport hamilleri yapacakları turistik amaçlı seyahatlerinde vizeden muaftır. Türk vatandaşları, turistik, iş ve resmi amaçlarla Kırgızistan’a intikallerinden sonraki 5 iş günü içerisinde pasaportları ile birlikte Devlet Kayıt Hizmeti Başkanlığında kayıt yaptırdıktan sonra ‘vizesiz’ ve ‘süresiz’ olarak Kırgızistan’da kalabileceklerdir.
Diplomatik, Hizmet ve Hususi Pasaport hamilleri anılan ülkeye yapacakları turistik amaçlı seyahatlerinde vizeden muaftır. Türk vatandaşları, turistik, iş ve resmi amaçlarla Kırgızistan’a intikallerinden sonraki 5 iş günü içerisinde pasaportları ile birlikte Devlet Kayıt Hizmeti Başkanlığında kayıt yaptırdıktan sonra ‘vizesiz’ ve ‘süresiz’ olarak Kırgızistan’da kalabileceklerdir..

 

30 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

KOLOMBİYA
Umuma mahsus pasaport hamili Türk vatandaşları 90 güne kadar ikamet süreli seyahatlerinde vizeden muaftır.
Diplomatik, Hususi ve Hizmet pasaportu hamili Türk vatandaşları 90 güne kadar ikamet süreli seyahatlerinde vizeden muaftır..

 

31 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

KORE CUM.(GÜNEY)
Umuma mahsus pasaport hamili Türk vatandaşları 90 güne kadar ikamet süreli seyahatlerinde vizeden muaftır.
Diplomatik, Hususi ve Hizmet pasaportu hamili Türk vatandaşları 90 güne kadar ikamet süreli seyahatlerinde vizeden muaftır..

 

32 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

KOSOVA
Umuma Mahsus Pasaport hamilleri 180 gün içinde 90 günü aşmamak kaydıyla, anılan ülkeye yapacakları seyahatlerinde vizeden muaftır.
Diplomatik, Hizmet ve Hususi Pasaport hamilleri 180 gün içinde 90 günü aşmamak kaydıyla, anılan ülkeye yapacakları seyahatlerinde vizeden muaftır..

 

33 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

KOSTA RİKA
Umuma Mahsus Pasaport hamilleri vizeden muaftır.
Diplomatik, Hizmet ve Hususi Pasaport hamilleri vizeden muaftır..

 

34 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

K.K.T.C.
Umuma Mahsus Pasaport hamilleri vizeden muaftır.
Diplomatik, Hizmet ve Hususi Pasaport hamilleri vizeden muaftır..

 

35 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

LÜBNAN
Umuma Mahsus Pasaport hamilleri 180 gün içinde 90 günü aşmamak kaydıyla, anılan ülkeye yapacakları turizm amaçlı seyahatlerinde vizeden muaftır.
Diplomatik, Hizmet ve Hususi Pasaport hamilleri 180 gün içinde 90 günü aşmamak kaydıyla, anılan ülkeye yapacakları turizm amaçlı seyahatlerinde vizeden muaftır.
Lübnan’a akredite diplomatik, konsüler veya uluslararası örgütler nezdindeki temsilciliklere atanan Diplomatik, Hizmet ve Hususi Pasaport hamilleri görevleri müddetince, vizeden muaftır.
Ticari mahiyette otobüs, kamyon ve benzeri ağır vasıtaların sürücüleri ve yardımcıları, uluslararası sefer yapan tren ve lokomotif mürettebatı, uluslararası yolcu ve mal nakliyesi yapan sivil uçak ile gemi mürettebatı, Lübnan’a yapacakları seyahatleri veya transit geçişlerinde, Lübnan’da toplam ikamet süresi, ilk giriş tarihinden itibaren geçerli olacak şekilde, 180 gün içinde 90 günü geçmemek kaydıyla vizeden muaftır..

 

36 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

MAKAU ÖZEL İDARE BÖLGESİ
Umuma Mahsus Pasaport hamilleri bu ülkeye 30 güne kadar yapacakları seyahatlerde vizeden muaftır. Daha uzun süreli seyahatler için Çin Halk Cumhuriyeti’nin Ankara Büyükelçiliğine vize başvurusunda bulunulması gerekmektedir
Diplomatik, Hizmet ve Hususi Pasaport hamilleri bu ülkeye 30 güne kadar yapacakları seyahatlerde vizeden muaftır. Daha uzun süreli seyahatler için Çin Halk Cumhuriyeti’nin Ankara Büyükelçiliğine vize başvurusunda bulunulması gerekmektedir.

 

37 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

MAKEDONYA
Umuma Mahsus Pasaport hamili Türk vatandaşları 90 güne kadar ikamet süreli seyahatlerinde vizeden muaftır.
Diplomatik, Hususi ve Hizmet Pasaportu hamili Türk vatandaşları 90 güne kadar ikamet süreli seyahatlerinde vizeden muaftır..

 

38 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

MALDİVLER
Umuma Mahsus Pasaport hamilleri 30 güne kadar seyahatlerinde vizeden muaftır.
Diplomatik, Hizmet ve Hususi Pasaport hamilleri 30 güne kadar seyahatlerinde vizeden muaftır..

 

39 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

MALEZYA
Umuma Mahsus Pasaport hamilleri 90 güne kadar seyahatlerinde vizeden muaftır.
Diplomatik, Hizmet ve Hususi Pasaport hamilleri 90 güne kadar seyahatlerinde vizeden muaftır..

 

40 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

MAURİTİUS
Umuma Mahsus Pasaport hamilleri 30 güne kadar seyahatlerinde vizeden muaftır.
Diplomatik, Hizmet ve Hususi Pasaport hamilleri 30 güne kadar seyahatlerinde vizeden muaftır..

 

41 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

MOĞOLİSTAN
Umuma Mahsus Pasaport hamilleri 30 gün süreyle vizeden muaftır.
Diplomatik, Hizmet ve Hususi Pasaport hamilleri 30 gün süreyle vizeden muaftır..

 

42 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

MOLDOVA
Umuma mahsus pasaport hamilleri 90 gün süreyle vizeden muaftır.
Diplomatik, Hizmet ve Hususi Pasaport hamilleri 90 gün süreyle vizeden muaftır..

 

43 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

NİKARAGUA
Umuma Mahsus Pasaport hamilleri vizeden muaftır.
Diplomatik, Hizmet ve Hususi Pasaport hamilleri vizeden muaftır..

 

44 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

PALAU CUMHURİYETİ
Umuma Mahsus Pasaport hamilleri vizeden muaftır.
Diplomatik, Hizmet ve Hususi Pasaport hamilleri vizeden muaftır..

 

45 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

PANAMA
Diplomatik, Hizmet ve Hususi Pasaport ve Umuma Mahsus Pasaport hamilleri 6 aylık bir süre içivizeden muaf bulunmaktadırlar..

 

46 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

PARAGUAY
Umuma Mahsus Pasaport hamilleri vizeden muaftır.
Diplomatik, Hizmet ve Hususi Pasaport hamilleri vizeden muaftır..

 

47 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

PERU
Umuma Mahsus Pasaport hamilleri 180 gün içinde 90 günü aşmamak kaydıyla, anılan ülkeye yapacakları seyahatlerinde vizeden muaftır.
Hizmet, Hususi ve Diplomatik Pasaport hamilleri 180 gün içinde 90 günü aşmamak kaydıyla, anılan ülkeye yapacakları seyahatlerinde vizeden muaftır..

 

48 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

RUSYA FEDERASYONU
Hizmet, hususi ve umuma mahsus pasaport hamilleri vizeye tabidir.
Diplomatik Pasaport hamilleri 90 gün süreyle vizeden muaftır..

 

49 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

SAINT CHRISTOPHER (ST.KİTTS) VE NEVIS
Umuma Mahsus Pasaport hamili Türk vatandaşları 180 gün içinde 90 güne kadar ikamet süreli seyahatlerinde vizeden muaftır. Diplomatik, Hususi ve Hizmet Pasaportu hamili Türk vatandaşları 180 gün içinde 90 güne kadar ikamet süreli seyahatlerinde vizeden muaftır..

 

50 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

SAINT-LUCIA
Umuma mahsus ve resmi pasaport hamilleri vizeden muaftır.

.

 

51 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

SEYŞELLER
Umuma mahsus Pasaport hamili Türk vatandaşları 90 güne kadar ikamet süreli seyahatlerinde vizeden muaftır.
Diplomatik, Hususi ve Hizmet Pasaport hamili Türk vatandaşları 90 güne kadar ikamet süreli seyahatlerinde vizeden muaftır..

 

52 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

SIRBİSTAN
Umuma Mahsus ve Geçici Pasaport ile Seyahat Belgesi hamilleri, Sırbistan’a yapacakları turizm amaçlı seyahatleri veya transit geçişlerinde, Sırbistan’da toplam ikamet süresi, ilk giriş tarihinden itibaren geçerli olacak şekilde, altı ay içerisinde 90 günü geçmemek kaydıyla vizeden muaftır.
Diplomatik, Hususi, Hizmet ve Geçici Pasaport ile Seyahat Belgesi hamilleri, Sırbistan’a yapacakları turizm amaçlı seyahatleri veya transit geçişlerinde, Sırbistan’da toplam ikamet süresi, ilk giriş tarihinden itibaren geçerli olacak şekilde, altı ay içerisinde 90 günü geçmemek kaydıyla vizeden muaftır..

 

53 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

SİNGAPUR
Umuma Mahsus Pasaport hamilleri 90 günü geçmeyen turistik amaçlı seyahatlerde vizeden muaftır.
Diplomatik, Hizmet ve Hususi Pasaport hamilleri 90 günü geçmeyen turistik amaçlı seyahatlerde vizeden muaftır..

 

54 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

SURİYE
Umuma Mahsus Pasaport hamilleri her altı ay içinde ilk giriş tarihinden itibaren geçerli olacak şekilde doksan (90) gün ikametli seyahatlerinde vizeden muaftır.
Diplomatik, Hizmet ve Hususi Pasaport hamilleri her altı ay içinde ilk giriş tarihinden itibaren geçerli olacak şekilde doksan (90) gün ikametli seyahatlerinde vizeden muaftır..

 

55 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

SVAZILAND
Umuma Mahsus Pasaport hamilleri 30 güne kadar vizeden muaftır.
Diplomatik, Hizmet ve Hususi Pasaport hamilleri 30 güne kadar vizeden muaftır..

 

56 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

ŞİLİ
Umuma Mahsus Pasaport hamilleri 90 güne kadar vizeden muaftır.
Diplomatik, Hizmet ve Hususi Pasaport hamilleri 90 güne kadar vizeden muaftır..

 

57 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

TAYLAND
Umuma Mahsus Pasaport hamilleri ise 30 güne kadar vizeden muaftır.
Diplomatik, Hizmet, Hususi Pasaport Hamilleri 90 güne kadar vizeden muaftır..

 

58 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

TRINIDAD-TOBAGO
Umuma Mahsus Pasaport hamilleri 30 güne kadar vizeden muaftır.
Diplomatik, Hizmet ve Hususi Pasaport hamilleri 30 güne kadar vizeden muaftır..

 

59 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

TUNUS
Umuma Mahsus Pasaport hamilleri 90 güne kadar vizeden muaftır.
Diplomatik, Hizmet ve Hususi Pasaport hamilleri 90 güne kadar vizeden muaftır..

 

60 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

TUVALU
Umuma Mahsus Pasaport hamilleri vizeden muaftır.
Diplomatik, Hizmet ve Hususi Pasaport hamilleri vizeden muaftır..

 

61 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

UKRAYNA
Umuma mahsus pasaport hamili Türk vatandaşları 60 güne kadar ikamet süreli seyahatlerinde vizeden muaftır.
Diplomatik, Hususi ve Hizmet Pasaportu hamili Türk vatandaşları 90 güne kadar ikamet süreli seyahatlerde vizeden muaftır..

 

62 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

URUGUAY
Umuma Mahsus Pasaport hamilleri 90 güne kadar vizeden muaftır.
Diplomatik, Hizmet ve Hususi Pasaport hamilleri 90 güne kadar vizeden muaftır.

.

 

63 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

ÜRDÜN
Umuma Mahsus Pasaport hamilleri, Ürdün’e yapacakları turizm amaçlı seyahatleri veya transit geçişlerinde, Ürdün’de toplam ikamet süresi, ilk geçiş tarihinden itibaren geçerli olacak şekilde, altı ay içerisinde 90 günü geçmemek kaydıyla vizeden muaftır.
Diplomatik, Hususi ve Hizmet Pasaportu hamilleri, Ürdün’e yapacakları turizm amaçlı seyahatleri veya transit geçişlerinde, Ürdün’de toplam ikamet süresi, ilk geçiş tarihinden itibaren geçerli olacak şekilde, altı ay içerisinde 90 günü geçmemek kaydıyla vizeden muaftır..

 

64 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

VANUATU
Umuma Mahsus Pasaport hamilleri 30 güne kadar vizeden muaftır.
Diplomatik, Hizmet ve Hususi Pasaport hamilleri 30 güne kadar vizeden muaftır.
(Pasaportunun asgari geçerlilik süresi 6 aydan fazla olan ve dönüş bileti bulunan Türk vatandaşlarının Vanuatu’daki kalış süreleri, belirli bir harç karşılığında 11 aya kadar uzatılabilmektedir)..

 

65 /66 Vize istemeyen ülkeler
 

VENEZUELLA
Umuma Mahsus Pasaport hamilleri, 90 güne kadarki turistik amaçlı seyahatlerde vizeden muaftır.
Diplomatik, hizmet ve hususi Pasaport hamilleri, 90 güne kadarki turistik amaçlı seyahatlerde vizeden muaftır..

 

66/66 Vize istemeyen ülkeler

Kaynak: www.yurdumhaberleri.com

 

Erken Doğumla Birlikte Gelen Körlük Tehlikesi!

Erken Doğumla Birlikte Gelen Körlük   Tehlikesi!

Düzensiz beslenme ve stres gibi çevresel faktörler nedeniyle son yıllarda artış gösteren

erken doğum vakaları, bebekler için ciddi sağlık sorunlarını da beraberinde getiriyor.

Özellikle erken doğan bebeklerin gözlerinde kalıcı hasar bırakan prematüre retinopati

(ROP) hastalığına dikkat çeken Dünyagöz Sakarya’dan Doç. Dr. Yıldırım Beyazıt Şakalar “

Erken doğan bir bebekte aileleri en çok telaşlandıran nokta bebeklerinin kalp ve beyin gibi

organlarının sağlığıdır. Oysa erken doğan, düşük tartılı bebeklerde dikkat edilmesi gereken

hastalıkların başında ciddi ve kalıcı görme kaybına neden olan prematüre retinopati de

gelmektedir” diyor.

 

 

Dünya göz

 

 

Genellikle çevresel faktörlere bağlı olarak gelişen erken doğum vakalarının 2015’te yüzde 8

oranında artış gösterdiğini belirten uzmanlar, erken doğumun beraberinde getirdiği risklere

karşı aileleri uyarıyor. Özellikle erken doğan, düşük tartılı bebeklerde sıkça karşılaşılan

prematüre retinopati hastalığının göz sağlığı açısından tehdit oluşturduğunu belirten

Dünyagöz Sakarya’dan Doç. Dr. Yıldırım Beyazıt Şakalar “Erken doğan bebeklerde göz

damarlarının gelişmemesinden kaynaklanan prematüre retinopati, bebeklerde kalıcı görme

kayıplarına ve körlüğe neden olabilen bir hastalıktır. Çok hızlı ilerleyen bu hastalıkta erken

teşhis, tedavinin başarısı açısından çok önemlidir” diyor.

Dünya Göz

Kuvözdeki yoğun oksijen göz damarlarını etkiliyor!

Bebeklerin doğana kadar göz damarlarının geliştiğini söyleyen Doç. Dr. Yıldırım Beyazıt

Şakalar “Erken doğan bebeklerde bu gelişme tamamlanamadığı için doğduktan sonrada

devam eder. Ancak prematüre bebekleri yaşatmak için verilen yüksek konsantrasyonlardaki

oksijen, gözdeki bu damarların anormal bir şekilde gelişmesine neden olur” diyor. Bebeklerin

göz damarlarında meydana gelen bu oluşumların prematüre retinopatiye zemin hazırladığına

dikkat çeken Doç. Dr. Yıldırım Beyazıt Şakalar “Ciddi göz problemlerini de beraberinde

getiren bu yeni damar oluşumları, özellikle retina bölgesinde neden olduğu bozulmalar ve

göz içi kanamaları nedeniyle bebekte körlük gelişmesine sebep olabilir” diyor. Bilhassa 1500

gramın altında doğan bebeklerde prematüre retinopati riskinin çok daha yüksek olduğunu

belirten Doç. Dr. Yıldırım Beyazıt Şakalar “ Bunun nedeni ise bin 500 gramın altındaki

bebeklerde daha yoğun oksijen takviyesi ve daha uzun kuvözde kalma gerekliliğidir” diyor.

Çocuk doktorları ile oftalmologların birlikte çalışması önemli

32. haftadan önce doğmuş tüm bebeklere mutlaka ROP muayenesi yapılması gerektiğini

vurgulayan Doç. Dr. Yıldırım Beyazıt Şakalar “Erken doğan bebeklerde rastlanan akciğer

sorunları, kalp-damar rahatsızlıkları, ağır enfeksiyonlar ve beyinde yaşanabilecek problemler

de ROP riskini artırmaktadır. Bu nedenle erken doğan bebeklerde ROP’un erken tanısı ve

tedavisinin uzmanlaşmış çocuk doktorları ve oftalmologlar tarafından yapılarak, ailenin doğru

yönlendirilmesi son derece önemlidir” diyor.

 

Tedavide başarıyı hastalığın evresi belirliyor!

Hastalığın hafiften ağıra doğru 5 farklı evresinin bulunduğunu belirten Doç. Dr. Yıldırım

Beyazıt Şakalar tedavide başarıyı etkileyen en önemli faktörün teşhis ve tedaviye başlandığı

evre olduğunun altını çiziyor. Hastalığın ilk iki evresinde takibin yeterli olduğunu söyleyen

Doç. Dr. Yıldırım Beyazıt Şakalar “Üçüncü evreden itibaren gerekli enjeksiyon ve lazer

tedavisine başlanması gerekiyor. Çünkü bu hastalık tedaviye en iyi sonucu üçüncü evrede

veriyor. Ancak bu başarı oranı dördüncü ve beşinci evrelerde maalesef düşüş gösteriyor”

diyor. Doç. Dr. Yıldırım Beyazıt Şakalar sadece ROP açısından değil, tüm yeni doğan

bebeklerin 6. ayda göz muayenesinin yapılmasının şaşılık, göz tansiyonu ve göz tembelliği gibi

birçok göz hastalığının teşhis ve tedavisinde büyük önem taşıdığına dikkat çekiyor.

www.mudurnuhaber.com

Volkswagen üzerinden İslam dünyasına oynanan büyük oyun

Volkswagen üzerinden İslam dünyasına oynanan büyük oyun

Haberseyret.com yazarı Bi Simit, İslam coğrafyası üzerinde oynanan oyunlara ve bu oyunlara karşı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın verdiği savaşa dair çarpıcı bir yazı kaleme aldı.

zuntikamin-silahi-erdogan

İşte o yazı:

Yazmak kanımı kaynatmıyor artık. Yazmak bana keyif vermiyor. Sadece canımı acıtıyor yazmak. Öfkemi kabartıyor. Gözlerim yaşarıyor kalem tuttuğumda. Eksik olan bir şeyler olduğunu hissediyorum. Bir yandan da yazmak zorunda olduğumu. Çünkü her taraftan saldırıyorlar. Çünkü her taraftan gedik açıyorlar. Ellerimizde kum, toprak, su niyetine harfler ve cümleler. Birileri bu devletin planlarını ve öngörüsünü yazmalı. Birileri bu milleti belkilerden ve ihtimallerden kurtarmalı. Milletin planları ve olanları bilmesini yıllar boyunca tehlike olarak görenler yüzünden asıldı Menderes. Bu yüzden zehirlendi Özal. Şimdi yine ne olduğunu bilmeyen. Ne olacağını kestiremeyen bir millet ve bütün şer odaklarına karşı savaşan bir lider. Bu millet bu liderin arkasında dursun evet. Ama ne olur birileri bu millete neler olup bittiğini de anlatsın.

Küçükken okula gittiğimde, medreseye giden abimin yol parası olmadığı için haftada bir defa gelmek yerine ayda bir defa da olsa eve gelişlerini özledim. Her geldiğinde getirdiği ezgi kasetlerini. Babam’ın 28 Şubat gecesi sobada yaktığı arapça kitapları ve kürtçe beyit kasetlerini özledim. Medresede diz çöktüğümde küçük olduğum için anlamadığım halde ezberlediğim nasara-yensuruları, darabe zeydun amran örneklerini, Şule Yüksel’in Huzur Sokağı kitabında Bilal’in dünyevi aşkına kavuşamayışı oldu beni sevindiren. Grup Maveranın “Adınla büyü bebeğim, adın şehadet” dediği her saniyeyi, her saliseyi zerre zerre oksijen gibi içime çekerek Çeçen dağlarında Şamil Basayev’i, Mashadov’u, Salman Raduyev’i düşündüğüm günleri özledim. Yavuz Bahadıroğlu’nun kitaplarını. Temürmelik’i özledim. Harzemşah Celaleddini. Sunguroğlu’nu. Çağrı filmini izlerken Hz. Hamza birkaç adım attıktan sonra düştüğünde ağlamayı. “Hz. Vahşi’ye kin besleme sakın, o da bir sahabe” diyerek duygularımı dengelemeye çalışan Babamın uyarısını. Erbakan’ın kendine özgü zafer işaretini yaparken kalbime anlam veremediğim o sıcaklığın düştüğü günleri.

Belki de Endülüs’e veda etmemeliydi Yavuz Bahadıroğlu. O kitabı yazması için ona gerekçe veren tarihi olaylar hiç olmamalıydı. Müslümanların fethi unutup tembelliği, zevk-ü sefayı, şehveti ve keyfiyeti el üstünde tuttuğu andan itibaren ellerinden kayıp giden Endülüs’ü anlatan o kitabı yazdırmamalıydı Endülüs’ün sultanları. Ama şehadetin tadını çoktan unutmuşlardı. Tarık Bin Ziyad’ın gemileri neden yaktırdığını unutmuşlardı. Çünkü ellerinde hikâyeleri kalmamıştı. Kahramanları kalmamıştı. Tükenmişlerdi. Tıpkı elimizden Mevdudi’nin, Malcolm X’in, Seyyid Kutup’un, Ömer Muhtar’ın, Aliya’nın, Hasan El Benna’nın, İkbal’in, Hattab’ın, Dudayev’in gidişi gibi. Elimizde hiçbir şey bırakmamıştı modernizm. Çok güzel anlatıyordu Aliya İzzetbegoviç çağı kaybetmiş Müslümanları. “En kötü birleşim: Boş bir ruh ve dolu bir mide!” diyordu Aliya. Evet, birçok konuda rebeze çölünün kırık kanadı Ebuzer el-Gıfari’ye (r.a.) katılmak zorunda kalsam da bir konuda ona hak veremedim. “Evinde yiyecek ekmeği olmadığı halde kınından ayrılmış bir kılıç gibi isyan etmeyene şaşarım” diyen Ebuzer’e bu konuda hak veremiyordum. Bizler karnımız açken çok daha Müslüman olduğumuzu biliyorum çünkü. Güçsüzken aslında çok daha güçlü olduğumuzu biliyorum. Elimizden başörtümüz alındığında mesela, elimizden ezan alındığında, elimizden kutsallarımız alındığında bizler bugün olduğundan çok daha erkektik, bunu biliyorum.

Ortalık yine çok karışık. Cizre’yi filan yazmayacağım. Diyarbakır’ı da. Hakkâri ya da Dağlıca’yı da. Buralar bizim. Bizim olana yoğunlaşmak, bizim olupta elimizden almak istedikleri başka yerleri ihmal etmemize neden oluyor. Bizler Halep’i konuşurken, Musul’u ve Kerkük’ü konuşurken Türkiye’nin medyası bütün dikkatleri Cizre’ye çekiyor. Bizim cenahın medyası da maalesef öyle. Salak diyorum kusura bakmasınlar. Salaksınız oğlum işte. Hepiniz salaksınız. Erdoğan’a yardım mı etmek istiyorsunuz? Doğan medyası gibi siz de saldırın en azından ki hangi tarafta olduğunuz netleşsin. Bu milletin size harcadığı paraya yazık ulan. Bütün dünyanın peşinde olduğu Cumhurbaşkanı Erdoğan daha geçen gün yine bizim cenahtan bir kanalda canlı yayına çıkıyor. Sunucu’nun sorduğu soruyu aktarıyorum aynen : “Cumhurbaşkanım şu anda Reisçilik ve Hocacılık diye kavramlar var. Ne düşünüyorsunuz?”

Şimdi diyorum ya. Bütün dünyanın peşinde olduğu Erdoğan tutup Ümmete faydası olsun diye senin kanalında, senin programında canlı yayına çıkıyor ve sen tutup Erdoğan’a bu soruyu soruyorsun. Milllet Halep’i sormanı bekliyor, Suriye’deki mücahitleri sormanı bekliyor, İran açık bir şekilde generallerini Esed ve PKK komutanlarına destek olsun diye gönderip fotoğrafları medyaya servis ederken Türkiye neden generallerini Suriye’de Ahraru Şam ya da Peşmerge’nin yanına göndermiyor? Türkiye neden generallerini Çeçen mücahitlerin yanına gönderip fotoğraflar servis etmiyor. Millet sunucudan kana kan, dişe diş sorular beklerken bizim geri zekâlı sunucu tutup Hocacı mı yoksa Reisci mi diye bir soru ile Erdoğan’ı dumura uğratıyor.

Kardeşlerim ben mi abartıyorum? Ya ben bu dünyadan değilim ya da bizim en kaliteli gazeteci diye ekrana koyduklarımız aslında bir ahmaktan ibaret.

Dikkatinizi Cizre’ye, Dağlıca’ya vermeyin. Hepsi birer yem. Gözünüzü dışarıya dikin. Gözünüzü Suriye’den, Yemen’den, Mısır’dan ayırmayın.

Sizlere yazacağım ve sizinle paylaşacağım çok şey varken üç-dört ayda bir yazı yazmamın sebebi de bütün bunları biliyor olmanın verdiği ızdırap değil mi? Hadi kabul edin artık. Biz en zayıf olduğumuz günlerde kazandık. En güçlü olduğumuz dönemde kaybettik. Bu tıpkı Osmanlı Devleti’nin gerileme dönemine benziyor. Cennet mekân Kanuni Sultan Süleyman için Osmanlı Devleti’nin en yüce Sultanı derler. Osmanlı Devletinin en başarılı, ufukları en çok arşınlamış komutanı. Oysa benim için Cennetmekân Kanuni Sultan Süleyman Osmanlı Devleti duraklama devrinin ilk padişahıdır. Çünkü tarihi tersten okuduğunuz zaman en son planlı ve düzenli fetihler onun zamanında gerçekleşmişse de Osmanlı Devletinin çöküşünü hızlandıran ilk Viyana kuşatması da bu Padişah zamanında başarısızlığa uğramıştı. Onu suçlamıyorum. Sadece tarih kalbimden geçen verileri doğrular nitelikte. Osmanlı Devleti’nin en güçlü olduğu, en zengin olduğu, halk arasında hiç aç olmadığı, herkesin refah yaşadığı, vergilerin fazla geldiği, bunun üzerine bazı ülkelerden Osmanlı Devletinin vergi almamaya başladığı (kapitülasyonlar) bir dönemden bahsediyorum. Acı ve sıkıntı olmayınca zaferlerin sona erdiği tezini en çok Kanuni Sultan Süleyman devri doğruluyor. Yanlış anlaşılmasın. Cennetmekân bir Sultanı yermek benim haddime değil. Sadece tarihi tespitler üzerinden değerlendiriyorum ve bu değerlendirmeyi de en güzel Kanuni üzerinden anlatabileceğimi düşündüm. Bu yüzden bana göre Osmanlı Devleti’nin en zayıf Sultanı Kanuni’ydi. Çünkü karnı toktu. Çünkü zengindi. Çünkü kudretliydi. Çünkü psikolojik sınırlara ulaşmıştı. Çünkü artık herkesin gözünde yenilmezdi. Peki, yenilmez olanı yenersen ne olur? Yani birine yenilmez dedikten sonra, o kişi 1.Viyana kuşatmasında olduğu gibi başarısız olursa ne olur? Önce psikolojik olarak kalplerde daha sonra da somut olarak sahada galip olursun. İşte Avrupa Kanuni’ye bu kötülüğü yaptı. Onu yenilmez olarak nitelendirdi. Ona bütün yüce sıfatları yakıştırdı. Onu Osmanlı Devleti’nin kudreti ile eş tuttu. Ve daha sonra Viyana kapılarında onu durdurdu. Ve kendi halkına “İşte yenilmez olanı, durdurulamaz olanı durdurduk, şimdi yok etme zamanı” diyerek Osmanlı’ya karşı bir eylem başlattı.

Biz tok günlerin adamı değiliz dostlar. Steve Jobs’ın bir üniversitenin mezuniyet balosunda yaptığı konuşmanın milyonlarca defa youtube’da tıklanıyor olmasının sebebi o adamın yüzde yüz haklı olması değil mi? “Aç kal, budala kal” diyordu Steve Jobs. Çünkü sen aç kaldığın müddetçe gözlerin, ellerin, kalbin ve beynin yeni arayışlara yönelecek. Tok olduğun müddetçe, yani derdin ve tasan olmadığı müddetçe dünya hayatı senin için bir eğlence merkezinden ibaret olacak. Bilmiyorum yeterli mi bu kadar örnek. Fark ettiyseniz tek bir şey anlatmaya çalıştım ey Ümmet. Tek bir soru sormaya çalıştım. DERDİN VAR MI? HEDEFİN VAR MI? AMACIN VAR MI?

Hadi modernizmin rüzgârında savrulan kardeşlerime onların anlayacağı tarzda, cafcaflı bir iş başvurusu stilinde sorayım bu soruyu. 10 yıl sonra ÜMMETİ nerede görüyorsunuz? Ya da 100 yıl sonra?

Neyse konuya gireyim artık. Evet, daha başlamadım. Ne yapayım. Ben de içimi dökmeden yazamıyorum işte. Sizi kardeşim gibi gördüğüm için aklıma ne gelirse sıraya koymadan diziyorum. Eski yazılarımı okuyan kardeşlerim bu yazdıklarımı çok rahat anlayacaklardır. Bu yazdıklarımı bütünleştiremeyen dostlarımdan ricam da eski yazılarımı mutlaka okumalarıdır.

Bağlantı kurmayı seviyorum. Resimlere bakmayı, denklemleri birbirine bağlamayı. Ortada televizyon varsa kumandayı aramak aptallık değil. Ortada bilgisayar varsa gözün hemen Mouse’u da arıyor ister istemez. Gelelim meseleler zincirine. Kâbe’de bir kaza oluyor. Kazanın sebebi komik bir ihmal. Müsebbibi ise Bin Ladin Şirketler Grubu. Bin Ladin şirketler grubu Suudi Arabistan kurulduğu günden itibaren (kuruluşundan sonra yaklaşık 15 yıl içerisinde) Bin Ladin ailesinin kurduğu bir holding yapılanması. Suudi Arabistan ile beraber küçülüp, Suudi Arabistan ile beraber büyüyen bir şirket. O kadar ironik ki Suud’da bir kral düşse, ya da kral değişse zaman zaman bu şirkette de kayıplar ve yönetimsel değişiklikler oluyor. Yani Suudi’yi yöneten eller, Bin Ladin şirketler grubunu da yönetiyor. Bu şirket isimlerini unutmayın.

Hac esnasında kaza oluyor. Sebebi yine komik. İki çapraz sokaktan gelen hacıların kontrolsüz bir şekilde ortada buluşması ile birbirini ezmesi ve yaklaşık 500 şehit. Sokak dediysek sanmayın gerçek sokak. Sokak dedikleri tel örgüler ya da bariyerlerle suni bir şekilde yapılmış geçiş yolları. Yani iki çapraz geçiş yolu kasıtlı bir şekilde yapılıyor ki gelenler birbiri ile çarpışsın. Bunu yapan da G4S güvenlik şirketi. Patronu ise daha önce British Gas PLC şirketinin de kurucularından Güney Afrika Asıllı Ashley Martin Almanza isimli şahıs. Kendisi aslen finansçı. Londra eğitimli. İngiliz güdümlü. Güney Afrikalı dediysem siyahi biri sanmayın. Bir eroin kadar beyaz. Evet şeker ya da un gibi kutsal nimetlere benzetmek istemedim kendisini. BİR EROİN KADAR BEYAZ. Tekrar ediyorum; bu bahsettiğim şirketleri ve isimleri sakın unutmayın. Az sonra hepsi lazım olacak.

Bu iki olay daha sıcaklığını korurken Amerika’da yaşayan 29 yaşındaki Prens Macid Abdülaziz el-Suudi Beverly Hills’teki milyon dolarlık malikânesinde bir kadın çalışanı taciz ettiği iddiasıyla tutuklanıyor. Yanlış anlamayın. Prensi savunmuyorum. Hepsi bu dünyada yaşadığı lüksün cezasını ahirette ödeyecek. Bu konulara girip dikkatinizi dağıtmak istemiyorum. Daha sonra Prens Üç Yüz Bin dolar kefaretle serbest bırakılıyor. Tabi sözde. Arka planda ABD devleti Suudi’den ne aldı bilmiyoruz. Bildiğimiz tek şey bu Prens’in şu anki Kral Selman’a yakın biri olduğu. Aslında olay bu bile değil. İşin içinde 3 tane temizlikçi kadın var. 3’ü de aynı anda şikâyetçi oluyor. Yani Prens 3’üne aynı anda taciz etmiş olamaz. 3’ü de bir yerlerden direktif alıyor ancak zamanlama hatası yapıyorlar. Yani aynı anda saldırdığını iddia ediyorlar. Bu olayı da ellerine gözlerine bulaştırıyorlar.

Yine ne hikmetse aynı bölgede; yani Beverly Hills’de Katarlı bir prens aşırı hızdan dolayı polis tarafından tutuklanıyor. Prens Hamid bin Hamad ailesinden. Bu olaylar hep aynı haftada oluyor. Yine aleyhte suçlamalar ve işlemler gerçekleştiriliyor.

Bir iki gün sonra İran medyasından haberler yayılıyor. Kabe’de şehit olan hacıların sayısının 5000 olduğu; ancak Suudi’n bunu sakladığı iddia ediliyor. İran medyası ortaya öyle bir yem atıyor ki bizim Türkiye’deki medya bile bu habere balıklama atlayıp İran’ın reklamını yapıyor. Türkiye’deki medya dediysem yanlış anlamayın. Doğan ya da Paralel medyası değil ha ! Hani bize ait olduğunu sandığımız, Müslümanlara çalıştığını sandığımız beş para etmez, canlı yayında başörtülü birinin kıçını göstererek, bir erkek sunucunun eli ile yine bu bayanın beline masaj yaptırarak bunu yayınlayan rezil bir televizyon kanalının haber sitesinden bahsediyorum. Anladınız siz o yeteneksiz, kabiliyetsiz ahmakları. İşte stratejik hamlelerden habersiz, kopyala-yapıştır haberlerle hayatını idame ettiren bu tür yayın organları tutup İran medyasının borazanlığını yapıyor. Bilerek mi? Tabi ki hayır. Bunların bunu bilerek yapacak kadar bile zeki olmadığı aşikâr. Neyse devam edelim.

Olaylar zinciri devam ediyor. İngiliz The Guardian gazetesinde bir röportaj yayınlanıyor. Güya Suud ailesinden bir başka Prens The Guardian kâfirine demeç veriyor. Kral Selman’ın ülkeyi iyi yönetemediğini ve bu yüzden Suudi’n geleceğinin karanlık olduğunu söylüyor. Bununla da yetinmeyip Suud ailesinin bütün büyüklerine mektup yazdığını ve Selman’ı azletmeleri gerektiğini ifade ediyor. Ne hikmetse bu Prensler, bu röportajlar, bu demeçler hep The Guardian’ı buluyor. Eeee, adamlar adil ne de olsa, güvenilir ne de olsa. Hem Arabistan yarımadasını Osmanlı’dan alıp onlara teslim eden de İngiliz The Guardian’ı kuranların ataları değil miydi?

Bu kadar mı? Değil tabi. Bütün bu olaylardan sonra finans baronları yaygarayı koparıyor. Suudi Arabistan’ın petrol fiyatlarındaki düşüş ve Yemen’deki operasyonları bahane ederek uluslararası piyasalardan 70 milyar dolarını geri çektiğini salya sümük haber yaptılar. Bu haberi de Kral Selman’ın fotoğrafı ile yaptılar. Evet, burada YEMEN bahanesini sakın es geçmeyin.

Şimdi fotoğrafları birleştiriyorum. Fırtına burada kopuyor. Beverly Hills’deki otellerin de, Kabe’nin güvenliğinden sorumlu GS4 şirketinin de ve en önemlisi bu çok dikkat edin İran’ın dini lideri Ayetullah Hamaney’in 100 milyar dolardan fazla servetini de, durun daha bitmedi, Türkiye’de 17 Aralık darbesini gerçekleştirip İran’daki gibi devrim yapmak isteyen ancak beceremeyen Fethullah Gülen’in şirketlerinin kazançlarını da yöneten Blackrock ve Legal and General finans şirketleri. Eee? Yetmediyse bir bomba daha patlatalım. Suudi Arabistanın piyasadan çektiği 70 milyar dolarlık fonun da aynı zamanda yöneticisi olan Blackrock ve Legal and General şirketlerinden bahsediyorum. Şimdi oturuyor mu taşlar yerine? Biliyorum çoğunuz bu makaleyi dinleyecek; ancak aradaki bağıntıları iyi kurmanız için makaleyi ayrıca okumanızı da tavsiye ediyorum.

Dostlar bu kâfirler o kadar koldan saldırıyorlar ki.

Şimdi çok gerilere gidelim. “Ses Kayıtları Gerçek Ama” başlıklı bir yazı yazmıştım. 2014 yılında. Arap şeyhlerin paralarını Avrupa ve Amerika’dan çekerek Türkiye’ye yatırdığını ve Erdoğan önderliğinde yeni bir dünya düzenine hazırlanmak istediklerini söylemiştim. Erdoğan’ın Türkiye’de son bir kale oluşturmaya çalıştığını ve bunun farkında olanlarla Türkiye’yi güçlendirerek Ümmetin bütün Dünya’ya buradan meydan okuyacağını söylemiştim. İşte Kral Selman başa geçtiği günden beri Avrupa ve Amerika’dan sistemli bir şekilde parasını çekerek Türkiye’ye aktarıyor. Dolar 3 TL’yi görmüş de TÜSİAD ve diğer şer odakları şikâyetçi oluyormuş. Ulan hedefleri sadece 2014 yılının başında 5 TL’yi görmesiydi. Yani 2 ay içerisinde dolar üzerinden Türkiye’yi yıkmak isteyenler 2 yıl sonra bile Dolar’ın 3 TL’de kalmasına kuduruyor. Bunun sebebi Türkiye’nin doğru ekonomi politikaları diyerek kimseyi kandırmak istemiyorum. Senin ekonomik politikan ne kadar doğru olursa olsun kilon belli, ağırlığın belli. Her şey bilimsel. Ekonomide mucize denen bir şey yoktur. Hele hele SSCB’nin dağılmasından sonra kurulan yeni finans sistemi hiçbir şansa veya ihtimale dayalı bir model değil. Ne zaman nerden ne kazanacağını çok iyi bilenlerin satranç tahtasının her iki tarafında olduğu bir oyun bu. Yani hiçbir zaman kaybetmedikleri bir oyun. İşte bu oyunun tek kuralı yıkılmamak için daha güçlü olmak. Ya da rahmetli Erbakan’ın yapmaya çalıştığı gibi kendi sistemini kurmak.

Yazdıklarım çok karışık değil. Sadece konudan konuya atlıyorum. Atlamak zorundayım. Türkiye’yi sarmaladıkları ağ bir yönden saldırmıyor. Her yönden saldırıyor. Bu yüzden her tarafta bir gedik açıyorlar. Bu yüzden her tarafa bir cümle yetiştirmek, her taraftan bir örnek vermek, her açıdan fotoğrafı size göstermek zorundayım.

Artık şunu aklınızdan çıkarmayın. Türkiye IMF’ye borcunu ödediği gün Batı’nın müttefiki olmaktan da çıktı. Ortadoğu’da Batı’nın gözbebeği saman altından su yürüten ve o güne dek Batı’nın Ortadoğu’daki eli ve ayağı olan; ancak bunu aşikâr bir şekilde yapmaktan çok İsrail’i her dakika tehdit etme kisvesi altında saklayarak yapan İran’a bütün haritalar teslim edildi. Buna Mekke ve Medine’de dâhil. Bunun farkında olan Kral Selman Yemen politikası ile İran’ı oyalamaya çalışırken Ortadoğu’da Türkiye’nin daha rahat oynayabilmesi için de maddi yardım yapmaya devam ediyor.

İsrail de bu günlerde boşu boşuna Mescidi Aksaya yüklenmiyor. Hatırlıyor musunuz bilmiyorum Erdoğan konu ile ilgili şu açıklamayı yapmıştı: “İsrail bence ateşle oynuyor, yanlış adım atıyor. Bugüne kadar Mescidi Aksa ile ilgili attığı adım, yani bir taraftan zaman, bir taraftan mekân itibarıyla bir bölme harekâtını gerçekleştirmektir ama ne onu, ne onu Allah’ın izniyle gerçekleştiremeyecek. Çünkü buradaki atılan adım karşısında, tabii başta ülkemiz olmak üzere, biz tüm İslam Dünyası olarak bir defa bir dayanışma içerisindeyiz. Bununla ilgili bazı çalışmalar var”

İşte Erdoğan’ın bu açıklamasının altında aslında çok farklı mesajlar vardı. Erdoğan İslam İşbirliği Teşkilatı içinde Katar, Suud, Bahreyn gibi ülkelerle aslında Yemen ve Suriye merkezli Ortadoğu karışıklıklarına karşı kendilerinin de bir planı olduğunu ima ediyor ve İsrail üzerinden Batı’yı uyarıyordu.

Sadede gel Bisimit diyorsunuz. Geleyim. Suud’un Yemen politikası ve her fırsatta çelme çaktıkları Türkiye’ye yaptığı yardımı kesmesi için Batı son uyarılarını yapıyor. Yemen’in bileti kesildi ve İran’a teslim edildi. Düşünsenize İran artık Suudi Arabistan’a komşu oldu. Bu İran’ın Mekke ve Medine’yi istilası için atılan ilk adımdı.

Kral Selman’ın kendi ülkesindeki istihbarat teşkilatını baştan sona yenilemesi, bütün parasını Batı’dan çekmeye temayül etmesi, Erdoğan’ın İsrail’e karşı mesajları ve daha neler neler.

Daha neler neler Bisimit?

Volkswagen dırdırı var ya hani bu aralar. Batı kendi kendini yiyip bitirir mi diye bir soru geldi mi hiç aklınıza? Volkswagen batağı aslında Katar’a atılan bir çelmeydi. Volkswagen’deki en büyük yatırımcılardan biri Katar’dır. Katar Volkswagen üzerinden öyle bir tehdit yedi ki sadece 2 hafta içerisinde Katar’a ait Volkswagen’deki hisseler 5 milyar dolar kaybetti ve kaybetmeye de devam edecek. Peki, birileri 5 milyar dolar kaybederken, birilerinin de kazanması lazım değil mi? Kazananları söylememe gerek var mı?

Çok şeyler dönüyor. Allah rızası için yalvarıyorum size. Volkswagen battı diye sevinenler var, onlara da gülüyorum. Almanya’nın kim olduğunu bilmeyenlerin yaptığı bir yorumdur bu. Almanya dünyada kurulu bu sistemin ana taşıyıcılarından. Bu sistem kendi ayağına sıkar mı sanıyorsunuz? Bu projede yine en büyük kaybı Ortadoğu’da ABD ve İngiltere önderliğindeki Batı hegemonyasına kafa tutan Erdoğan’a destek veren Suudi ve Katar yedi. Olay sadece Volkswagen değil çünkü yine Arapların sermayelerinin olduğu Audi, Porsche, Skoda gibi birçok marka ve model.

Tekrar Suriye’ye geçiyorum. Suriye’de devletimizin çabalarını özellikle son birkaç ay içerisinde ağlayarak izledim. Hiçbir gücü olmayan, Dünya’da son 100 senedir ismi bile olmayan bir devlet tutup oyun kuranlara çatıyor, muhalifleri örgütlüyor, İngiltere, İran ve İsrail’in planlarını bozuyor. Ben neden Şam’da Cuma kılmadık diyen hainlerin, geri zekâlıların aksine şu anda Suriye’deki Cihat’ın hala devam ediyor olmasına şükrediyorum. Buna vesile olan da hiç şüphesiz yine Erdoğan’dır. Hem de kendini Müslüman olarak lanse eden İran’ın bütün kahpeliğine rağmen. Erdoğan’ın Esedli veya Esedsiz geçiş süreci açıklaması Erdoğan’ın daha önce hem Rusya hem de ABD üzerinden oynadığı oyunun son sahnesiydi aslında. Rusya ve Amerika İran üzerinde anlaşarak Türkiye’yi saf dışı bıraktılar. Bu Erdoğan’ın olmasa da benim beklediğim bir hamleydi. Çünkü bizim kâfirlerle ittifak yapmamız Ümmete yapacağımız abiliği lekeleyecekti. Hz. Allah plan yapanlara karşı Türkiye’yi tertemiz bir şekilde hazırlıyorken bizim bu tür açıklamaların arka planında art-niyet aramak yerine strateji geliştirmemiz gerektiği aşikâr. Erdoğan’ın son açıklama ile beraber Suriye’de muhaliflere desteği arttıracağı ve Halep’e kadar sınırları genişleteceğine artık kesin gözü ile bakıyorum. Karşımıza çok badire çıkacak. Belki çok canımız yanacak ama kâfirlerin planlarını Allah’ın izni ile yine bozacağız. Bu planları bozarken kafama takılan en büyük engel milletimizin şehitleri gördükçe salya sümük olup “terör bitsin” bahanesi ile devlet üzerinde baskı kurup aslında terörün değil, savaşın bitmesini istiyor olmaları. Ahmaklar sürüsü. Savaş Habil ile Kabil’den beri var ve kıyamete kadar da var olacak. Hz. Allah’ın peygamberi Hz. Musa’yı ve ümmetini savaş ile sınadığını unutan ahmaklar; savaş yapmayan ülkeler yok olmaya mahkûmdur. Savaşmayan ülkeler köpekleşmeye, köleleşmeye mahkûmdur. Savaşmayan ülkeler Mısır olmaya, Suriye olmaya, Irak olmaya mahkûmdur. Bu ülke Halep’i, Musul’u, Kerkük’ü alana dek savaşmayacak. Bu ülke bu dünyaya adalet gelene kadar savaşacak. Bunu siz kabul etmezseniz bu kutsal vazife Türklerden alınır bir başka millete verilir. Emanet emniyet ehline verilir. Eğer emin olunanlardan olmazsak ve bu emanet bizden alınırsa artık bu ülke ayağa kalkamaz. Artık bu ülke bir daha iflah olmaz.

İran her gün Suriye’de onlarca askerini kaybederken, Lübnan’da ve Irak’ta onlarca askerini kaybederken, Yemen’de onlarca askerini kaybederken ki belki de her gün en az 100 askeri İran sınırları dışında hayatını kaybederken sizin hem Türkiye’nin büyümesini hem de şehitlerin olmamasını istemeniz ahmaklık değil mi?

Sözüm okurlarıma değil, sözüm şehitleri bahane eden ya da gerçekten davayı anlamamış, sindirememiş kalpleredir.

Devletimiz ne yapıyor biliyor musunuz? Suriye ve Irak’ın kuzeyini tekrar topraklarımıza katmak için Türk halkından umudunu kesti. Şu anda Hatay’da muhacirler ordusu kuruluyor. Yani Suriye’den gelen, Kuzey Afrika’dan gelen Arap, Kürt ve Magripli kardeşlerimizden müteşekkil bir muhacir ordusu. Yani bu fetihler olduğu zaman bu ümmetin lideri Erdoğan’la gurur duyabilirsiniz ama Türkiye ile asla. Bunu henüz hak etmiyoruz. Biz her gün 100 şehit sadece ülke sınırları dışında verdiğimiz zaman belki Erdoğan ya da Davutoğlu’na hesap sorma hakkımızı kendimizde bulacağız. Ama bugün sınırlar dâhilinde 10 şehide tahammülü olmayanlarla bu gemi yürümez. Bunu aramızdaki hainler çok iyi biliyor ve bu zaafımız üzerinden ellerini ovuşturuyorlar. Uyanın, şehitlerinizle gurur duyun. Şehit olduğu günlerin değil, şehit olmayan günlerin hesabını sorun bu devletten. Çünkü iyi bilin ki şehit olmayan bir günümüz boş geçmiş bir gündür. Devletin uyuduğu gündür o gün. Erdoğan’ın ve Davutoğlu’nun hesap vermesi gereken gündür şehit vermediğimiz gün.

Hep İran, hep İran değil mi?

İran veya Şiiler kimdir sorusunu soruyor birçoğunuz. Şiiler Hz. Hüseyin’i Küfe ‘ye davet edip ona sahip çıkmayan daha sonra da Hz. Hüseyin şehit edildikten sonra Hz. Hüseyin için ağıt yakan ve ihanetini unutturmaya çalışanlardır. Bugün Hz. Hüseyin’i sahiplenenler aslında tarihte ona ihanet edenlerdir.

Tıpkı Yasin Boru’yu şehit ettikten sonra suçu Devlet’e atanlar gibi. Tıpkı Cizre’de küçük çocukların buzdolabına koyup daha sonra Devlet katletti diyenler gibi. Tıpkı 13 yaşındaki kızları zorla evlerinden alarak dağa kaldırıp hem tecavüz eden, hem de suçlusu Devlettir diyenler gibi. Tıpkı Irak’ta 3 milyon Müslümanı öldürüp buna rağmen terör algısını Müslümanlar üzerine oynayanlar gibi. Tıpkı Filistinlilerin ülkelerini işgal edip daha sonra Hitlerin sahte soykırımı üzerinden bütün dünyaya timsah gözyaşı dökenler gibi.

İşte size Şiiler kimdir sorusunun cevabı.

Dikkat ederseniz Hz. Hüseyin, Hz. Zeynep, Hz. Zehra, Hz. Fatıma, Hz. Ali’ye mersiyeleri hep Şiiler yazar. Dualarda dövünürler. Kendilerini keserler. Sanmayın ki bu aşklarındandır. Bu aslında bir pişmanlıktır. Bu Hüseyni tek başına Kerbela’da zalimlere yem etmenin verdiği pişmanlıktır. Bu günahı ataları 1450 yıl önce işlemiştir ama öyle bir lanettir ki, öyle bir kancıklıktır ki, öyle bir pişmanlıktır ki bu nesilden nesle sirayet etmiştir ve kıyamete kadar da edecektir.

Onlar TEK MİLLETTİR. PKK gibi, YPG gibi, İran gibi, ABD gibi, İngiltere gibi, İsrail gibi, Çin gibi, Rusya gibi. Ve benim merak ettiğim soru. Bunlar bu kadar çirkef, namussuz olmalarına rağmen onlarca askerini batıl olan davaları uğruna feda ederken, bizim suskun kalmamız ve iki üç şehit verdiğimizde kadınlar gibi ağlıyor olmamız ne demek oluyor? Onların davası daha mı ikna edici? Böyle düşünen varsa buyursun o dava için savaşsın o zaman?

Dostlar bu sorular, bu kızgınlıklar size değil. Bu soruların adresi bellidir. Onlar kendilerini çok iyi biliyorlar. Kâfirlerin yaptığı planların geri tepmesini istiyorsak devletimize güvenmenin dışında elimizi farklı şekillerde taşın altına koymamız lazım. Görüyorsunuz ya adamlar en küçük kıvılcımdan yangın çıkarmayı beceriyor. Her türlü saldırıyorlar. Yahu Volkswagen üzerinden Türkiye’yi destekleyen Arapları zarar ettirmek ne demek? Bu kadar köpekler işte. Hiçbir şeyi es geçmiyorlar. Bütün sinsilikleri deniyor ve deneyecekler. Bunlar daha başlangıç. Çok şeyler olacak. Sakın ola tembellik etmeyin. Devletinizin planlara karşı plan yapması için önümüzdeki seçimlerde tek başına iktidar olması şart. AK parti teşkilatlarına kaldıysak 1 Kasım seçimlerini kaybettik demektir. Sakın teşkilatlardan bir şey beklemeyin. Rahmetli Erbakan’ın yaptığı gibi gerekirse siz kapı kapı dolaşın. Allah’a yemin ediyorum ki Ak Parti de bu büyük sistemin denkleminde sıkışmış bir partiden ibaret. Ak parti umurumda bile değil. Ama bu ümmetin salahiyeti için Erdoğan’ın ve Davutoğlu’nun başımızda olması şart. Yoksa Türkiye değil, ümmet kaybedecek. Tek düşündüğüm Suriye’deki, Irak’taki, Doğu Türkistan’daki, Kuzey Afrika’daki, Mısır’daki, Myanmar’daki, Keşmir’deki, Afganistan ve Filistin’deki Müslümanlar.

Yazımın en başında özlediklerimden bahsettim. Evet, o ruhu özledim. Filistin, Afganistan, Çeçenistan’da savaşan, her an patlamaya hazır bomba olan Müslümanları özledim. Ne olduysa bir gün Harun Yahya diye biri çıktı ve “Bu dünyada bütün sistemi Siyonizm yönetiyor. Boşuna uğraşmayın. Büyük bir akıl var ve siz o akla asla galip gelemezsiniz. O aklı sadece mehdi yenebilir.” diyerek mücadele etmek isteyen Müslümanları da tembelliğe sevk etti. Artık çekirdek çitileterek mehdi bekler olduk. Bir yandan zulüm bitsin derken, diğer yandan şehitler olmasın der olduk. Aramızdan birisi dünyaya meydan okurken, biz elimizin tersi ile onu kenara itip “Mehdi’yi bekle” der olduk.

Mehdi de aramızda, Şeytan da. Deccal da aramızda, İsa da. Artık uyanın bre sahip çıkın bu devlete. Kıçını koltuğa dayayıp Halep’i hayal edenlere sesleniyorum. Sizi İstanbul’da bile yaşatmayacaklar.

Son sözüm, son çağrım; intikam istemiyor musunuz ey Müslümanlar? Allah’ın zuntikam olduğunu unuttunuz mu ey Müslümanlar?

Ve en önemli soru; Allah intikam alırken sizleri silah olarak kullansın istemiyor musunuz?

Ve sahibimiz son noktayı Âli İmran’da koyuyor : “De ki ey kâfirler yenileceksiniz ve cehenneme sürüleceksiniz”

 

Kaynak: www.bisimit.com  www.yeniakit.com.tr