BAĞCIYI DÖVDÜNÜZ, GÖRENİ DE ÜZDÜNÜZ

BAĞCIYI DÖVDÜNÜZ, GÖRENİ DE  ÜZDÜNÜZ

 

Geçtiğimiz gün Mudurnu Keyvanlar Konağı  bahçesinde yapılan  Mudurnu Şeyh ÜL İmran Vakfı  toplantısına davet üzerine katıldım.

 

Orada toplantı anında  Mudurnulu Esnaf Büyüğümüz  Reşat ÜNSAL amcamız, bundan bir kaç ay önce  bizim yaptığımız  bir haber hakkında  Vakıf Üyelerine soru sordu ve  sorunun cevabı olarak tarafım gösterildi. Daha sonrada kendiside  bana konu hakkında bilgi vermemi istedi. Bilgiyi verdikten sonra  benim verdiğim bilgi çok tatmin edici olduğundan dolayı  fazla tartışmaya girilmedi. Ama ne yazikki aradan 2 gün geçtikten sonra  Facebook sitesinde  Mudurnulular Birlik oluyoruz  adındaki hesaptan video yayınlanarak benim bu işlerle ne alakam olduğu ve  orada neden konuştuğum Reşat ÜNSAL amca tarafından sorulmuş. Birincisi , orada  cevap hakkını  bana siz verdiniz, videoyu izlerseniz  anlarsınız, ikincisi ise kim oluyor demişsiniz, Ben Allah kuluyum.

Siz bana orda sordunuz bende cevap verdim. Cevap vermemek için kendimi zor tuttum, ama benim yaptığım haberi okumayıp sadece Fotoğrafa bakıp, ortaya laf attınız.

Kusura bakmayın, buna CEVAP vermek zorundaydım. Bu yaptığınız iş hiç Hayra değil tam tersine şerre hizmet etmektedir.

 

Amca, yatırların sağ sol davasını siz kendiniz çıkardınız, Lütfen, videoyu her kes izlesin. Konuyu Reşat amca kendi başlattı ve suçu benim üzerime atmaya çalışıyor. Eğerki soruyu sorduysanız ben orada bir basın mensubu olarak üzerime düşen görevi yapmak zorundayım.

 

Evet, size yakışmamış, Seyhan amca sizede yakışmamış. Siz benim büyüklerimsiniz, ama sizin şu an yaptığınız iş Yangına MEŞALE ile gitmekten başka bir şey değildir. Değerli Reşat Amcacığım, o kadar ballandıra ballandıra anlatıyorsunuzki, bilen bilmeyende Mudurnu’yu alt üst getirdim zanneder.

 

Ama bu tip yorumları Mudurnu nun yaptığım diğer haberlerinde de yapmanızı isterdim. Ama maalesef, siz bir kere Niyetlenmişsiniz ve mecburen yapmanız gereken bir şey var ve onu yapmak için hareket ediyorsunuz. Bu tip davranışlar ile MEMLEKET VE MUDURNU MUZ kaybeder. Bu davranışlarınızı kınıyorum. Bakınız, sözler çok ağır,böyle davranmakla, Mudurnu da birlik beraberlik olmaz.   Ayrıca Bülent AĞRI Ağabeyimde Maşaallah  Körükçübaşı gibi,  hem Facebook  adını Mudurnulular Birlik oluyoruz diyor ama, tam tersine hareket ediyor.

 

Karşılıklı atışmaları siyasi olarak nitelendiriyorum. Kusura bakmayın, ilerleyen günlerde yine yüz yüze bakılacak. İstediğiniz kişiye internet aracılığı ile veryansın edebilirsiniz, ama yarın öbür gün yine biz beraberiz, Mudurnu dayız, kırın , dökün ,vurun,parçalayın, KOLAY. Fakat toplaması zor. Lütfen değerli büyüklerim eğer bir problem var ise ve memleket meselesi ise bu konuşulup çözülmelidir. Bizim Mudurnu nun bir sesi olduğumuzu unutmayınız. Bizler yerel Basın mensupları Mudurnu ilçesinde birisinin burnu kanasa onunla ilgili haber yapmak zorundayız, Neden mi?

Çünkü bizi Dünya genelinde takip eden binlerce hemşerimiz ve Mudurnu sever bulunmaktadır.

 

Onlar Mudurnu ile ilgili haberleri takip etmekle birlikte Mudurnu daki eş,dost ve akrabaları ile ilgili haberleri bizlerden öğrenmektedir. Onun için bizleri kimse kınamasın, tabiiki her insan gibi bizlerinde mutlaka bir siyasi görüşü olacaktır, aynı sizin gibi… Bu tip şeyler hoşgörü ile karşılanmalı. Ben sol görüşlü bir arkadaşın davranışlarını nasıl hoş görü ile karşılıyorsam, kusura bakmayın sizlerden de aynı yaklaşımı beklemek en doğal hakkım diye düşünüyorum. Mudurnu bu güne kadar beraber hareket etmediği , sürekli dedikodu ve o, onu görmüş, oda göreni görmüş mantığı ile kaybetmiştir. Gelin, oturalım, konuşalım, birbirimizi kırmadan MUDURNU muza sahip çıkalım. Yoksa, biz bu şekilde birbirimiz ile didişirken başkaları gelir Mudurnu da düzen kurar bizde bakarız. Aydın ÖZPELİT Bir Mudurnu Vatandaşı olarak yazdı.

 

Aydın ÖZPELİT MUDURNUHABER

MUDURNU

www.mudurnuhaber.com

 

MUDURNU YUKARI HAMAM

MUDURNU YUKARI HAMAM

Çocukluğumuzda yıkılan Cumhuriyet İlkokulu bahçesinde top oynarken, topa hızlı
vurup Aşağı Hamam önüne kaçırdığımızda “Haydi yukarı hamam hastane” şeklinde
bağırırdık. O zamanlar faaldi Yukarı Hamam. 1950 li yılların başında Sirkelerin Mustafa amca
çalıştırırdı hamamı. Aşağı Hamamın (Yıldırım Beyazıt Hamamı) kadınlar kısmını teyzem,
erkekler kısmını da eşi Mustafa Kırkık çalıştırırdı. O yıllar evde, ibrikle yüklüklerde yıkanılırdı
ve hamama gitmek başlı başına bir olaydı.

Mudurnu’da küçük yaşlardaki erkek çocukları da kadın hamamlarına alınırdı.
Annelerimizle ya da ninelerimizle giderdik. Göbek taşında keş li cevizli ev makarnası ile turşu
yenirdi. Erik Pestil’ i olmazsa, olmazıydı sofranın.

Rahmetli anneannemin beni bacaklarının arasına sıkıştırıp, sabun kaçan gözlerimin yanmasıyla bastığım nara ya aldırmadan yıkadığı günler ne güzelmiş meğer. Sonraki yıllarda bir gün bir kadının “Kocaman adam olmuş bu, bari babasını da getirseydiniz.”sözleri üzerine büyüdüğümü anlamıştım. Artık terfi etmiş, babamla birlikte erkekler hamamına gitmeye başlamıştım. Allah biliyor ya bu daha zevkli ve daha tantanalıydı. Artık bir tellak tarafından yıkanıyordum. Özel odada soyunup, peştamallarımızı kuşanarak hamama giriyor, göbek taşı üzerinde terleyip, tellak tarafından keseleniyor, daha sonrada kocaman bir tas içinde köpürmüş sabunlu liflerle yıkanıyordum. Şimdi ne annem ne babam nede eski hamamcılar, hiçbiri hayatta değil. Nur içinde yatsınlar.

Geçenlerde İlhami Çetin kardeşimin “Mudurnu Haber “internet sitesine girdiğimde
27.11.2011 tarihli “Mudurnu ilçesindeki Frikyalılar dönemine ait 1800 yıllık tarihi yukarı
Hamam göz göre göre yok ediliyor” başlıklı haberi okumuştum. O zaman bu hamam ve tarihi
ile ilgili bende ki mevcut bilgileri sizinle paylaşmak istedim.

İlçemiz Havlu Mahallesindeki bu hamam, halkımız arasında“Yukarı Hamam” adıyla
bilinir. Yapılış tarihi hakkında kesin bir bilgi yoktur. İlhami Çetin kardeşimin, hamamın
Frikyalılar dönemine ait oluşu ile ilgili bilgiyi nerden aldığını ve doğruluk derecesini
bilmiyorum. Ancak ben 23 Nisan 1953 tarihli Bolu gazetesindeki Hayrettin Arıkana ait bir
yazıdan hamamın Selçuklu dönemine ait olduğu şeklinde kaynak gösterilmeyen bir yazısını
okumuştum. Daha sonra hamamın vakıflar idaresinden sonraki ilk sahibi merhum Mustafa
Eryılmaz’ın kızı Melahat Demirel hanımefendi ile konuşup bilgi almıştım. Öğrendiklerim
yapılış dönemi dışında, gazete haberini doğrular nitelikteydi.

Kastamonu salnameleri incelendiğinde Mudurnu’da 1869 ile 1889 yılları arasındaki
hamam sayısı iki olarak görülüyor ve 1893 tarihinden sonraki salnamelerde sayı üçe çıkıyor.
Kanaatime göre sayımda Yıldırım Beyazıt hamamının erkek ve kadın bölümleri iki ayrı hamam
gibi gösterilmiştir. Bundan da Yukarı Hamamın 1893 tarihinden sonra faaliyete geçtiği
anlaşılıyor.

Yukarı Hamamın yapılış tarihini gösteren bir kitabesi yoktur. Hamam girişindeki
mevcut kitabe tamir kitabesi olup hamamın 1897 tarihinde Çüce oğlu Ali isimli birisi
tarafından tamir edildiğini göstermektedir. Bu kitabe yazısının bir bölümü okunamamış olup,

okunan bölümü şu şekildedir;

“Gel imdi sen ……….li Veli.”

“Tamir eyledi cüce oğlu Ali”1

Sene :1315 (1897)

Rivayete göre, eski devirlerde Mudurnu büyük bir sel felaketine uğramış ve dere
kenarında bulunan bazı yerleşim alanları toprak altında kalmıştır. Yukarı hamamda bunlardan
birisidir. Yıllarca toprak altında kalan Hamam 1890 lı yıllarda Bugünkü Haytalar konağı
bahçesinde oyun oynayan üç genç kız tarafından kubbesi bulunarak tespit edilmiştir.
Bilahare de etraf kazılarak hamamın tamamı gün yüzüne çıkarılmıştır. Hamamın kızlar
tarafından bulunmuş olması sebebiyle hamam çalıştığı sürece genç kızlardan ücret
alınmamıştır. Bu adet 1949 lu yıllara kadar da devam ettirilmiştir.

Tamir kitabesinden anlaşıldığına göre, gerçek olan şu ki, Hamam 1897 tarihinden çok
önce yapılmış olup, yukarıdaki rivayet doğruysa, bu tarihlerde toprak altından çıkarılıp tamir
edilmiş olmalıdır.

Hamam soyunmalık, soğukluk ve sıcaklık bölümleri ile oldukça küçüktür. Soyunmalık
kare planlı, ahşap tavanlıdır. Ortasında fıskiyeli on köşeli bir havuz vardır. Soyunmalığın
güneyindeki dar bir kapıdan uzun bir koridora geçilmekte olup, batısında tuvaletler bulunur.
Güneyindeki bir başka kapıdan da beşik tonozlu dikdörtgen biçimli soğukluğa geçilmektedir.
Sıcaklık hamamın doğusunda bulunmaktadır. Kare planlı olan sıcaklığın üzeri, pandantifli bir
kubbe ile örtülüdür. Sıcaklığın yanında yine kubbeli iki halvet hücresi bulunmaktadır.

Uzun yıllar Vakıflar İdaresi tarafından işletilen Hamam 1949 yılında özelleştirilerek
Mustafa Eryılmaz’a2 (Sirkeler Ailesi) 4000 TL karşılığında satılmıştır. Aynı yıl yeni sahibi
tarafından Bolu’dan getirilen İhsan Taşdelen3 isimli bir ustaya esaslı bir şekilde tamir
ettirilerek faaliyete geçmiştir. Bu tamiratla ilgili kitabesi hamam içinde olup şöyledir.

Cüce oğlu Mehmet Ali 1315 (1899) yılında Bolu İdadisi resim öğretmeni olup Bolu Karaçayır Mahallesindendir.
Babasının taş ustası olması sebebiyle aile lakapları Mimarzade dir. Cüce oğlu Mehmet Ali iyi bir ressam ve hattattı. Bolu Yıldırım Beyazıt camii ile İmaret camiinin hadisi şerifleri onun eseridir. Ayrıca İstanbul Fatih Camisinin müezzin mahfelinde bulunan eşsiz tablo da ona aittir. İstanbul’da “Efkaf İslamiyye Müzesi” Müdürlüğü yapmıştır. Sevr anlaşmasına onay veren son Osmanlı şeyhülislamı Mustafa Sabri Efendi’nin damadıdır. Kayınpederinin Milli Mücadeleye ve Atatürk’e karşı çıkması sebebiyle onunla birlikte yurt dışına kaçmış, Mısır’da geçirdiği bir tramvay kazasında ölmüştür .

(Z.Konropa, Bolu Tarihi,S:583) Mudurnu Yukarı Hamamın kitabesindeki Cüce oğlu Ali’nin bu aile fertlerinden biri olması ihtimal dahilindedir.
2 Merhum Mustafa Eryılmaz Mudurnu Sirkeler ailesindendir. İsmet hanım ile evliliğinden Sebahat, Melahat ve Mehmet isimlerinde üç çocuğu olmuştur.
3 İhsan Taşdelen’e ait kitabenin yazılması ile ilgili olarak Melahat Demirel Hanımefendiden alınan küçük bir Anekdot: İhsan Taşdelen kendisine ait tamir kitabesini yeni harflerle yazması sırasında, tesadüfen bulunan merhum öğretmen Mehmet Vardallı’nın, başlangıçta “hergelen”olarak yazılan kelimenin “Hergele olarak okunabileceğini söyleyerek “her giren” şeklinde düzeltilmesini sağlamıştır.

1

“Şifa bulsun bu hamama her giren”

“Tamir etti Bolulu İhsan Taşdelen.”

1949

Hamam 1957 yılında el değiştirerek Cemal Akman (Çatacıklılar)’a satılmıştır.
Yeni sahipleri tarafından kısa bir süre daha çalıştırılan hamam 1960 lı yılların ortalarında
kapanmış, yüklüklerin banyoya dönüştürülmesi ile de unutulmuştur.

Şimdi giriş bölümü üstü otel şekline dönüştürülerek sahibi tarafından korunmaya
çalışılan hamam, idare veya belediyenin elinde olsaydı, askerlik şubesi veya Cumhuriyet
İlkokulu gibi çoktan tarihe karışmış olurdu şeklinde düşünmekten de kendimi alamıyorum.

Hamam sahibi Yıldırım Akman’ın, kendisiyle röportaj yapan İlhami Çetin’e
söylediği ; “Tarih isteyenlere işte tarih. Gelip görsünler. Buranın çürüyüp yok olmasına göz
yummasınlar.” sözleri çok şey ifade ediyor aslında.

Anlayanlara…!

Güray ÖNAL

www.mudurnuhaber.com

 

KUTSAL TOPRAKLARA YOLCULUK

 

KUTSAL TOPRAKLARA YOLCULUK

 

18 Nisan 2012 günü Mudurnu dan Kutsal Topraklara yolculuk için hareket başlıyor. Mudurnu dan hareketimiz önce Bolu ya ve oradan da İstanbul’a , ve gece saat Türkiye saati ile 1.55 te Uçağımıza geçiyoruz. Uçağımız istanbul semalarında bir kuş gibi süzülerek bizleri Türkiye den Kutsal topraklara taşıyor. İstanul dan 40 kişilik Umreci gurubumuz da Peygamber efendimizi ziyarete gideceğimizden dolayı heyecan başlıyor.

 

Uçak yolculuğumuzun ardından MEDİNE hava alanına iniş yapıp gerekli işlemlerin ardından Otobüs ile Otelimize geçiyoruz. Hocamız Mehmet SÜRÜCÜ eşliğinde 40 kişilik UMRE ci gurubumuz ile birlikte Peygamber Efendimizi selamlamaya gidiyoruz.

DÜNYA NIN BU KADAR KÜÇÜK OLDUĞUNU BİLMEZDİM

 

Kader’e çok inanırım. Ve bu Kader de yazılan her şeyinde çıkacağını bilirim. İşte Kaderde yazılanlardan birincisi, birbirimizden habersiz iki Mudurnulu Kutsal Yolculukta aynı Kafileye düşüyoruz. İkincisi ise Medine de gezerken Dünya nın dört bir yanından gelmiş insanın arasında bir batımki Bolu Maliye Çalışanlarından Mudurnu’nun Eniştesi İlahn DİNÇ ağabeyimizi görüyorum. Karşılıklı bakıştık ve selamlaştık. Daha önce geldiğimizde de tesadüfen karşılaşmıştık, İlhan beyle…

 

Demekki Kalpler karşılıklı, oradan ayrılıyor ve camiye Namaz için yöneliyoruz. Camide İlhan beyle yine karşılaşınca, gelin bakın burda Başka Mudurnulularda var deyip, guruplarının yanına götürdü. Baktıkki, Mudurnu Esnaflarından Terzi İhsan ÖZBEY amca Alpagut Köyünden İsmail arkadaşımı görüp namaz esnasına kadar hasret gideriyoruz.

 

Namaz sonrasında, Mescidi Nebevide dolaşırken birde baktım Örencikli Hacı Amca, hemen yanına vardım ve oturdum. Namazını bitirdi ve selam verdikten sonra yanında beni görünce hemen kucakladı. Ve daha sonra Babas tan Hacı Fikret abi ile karşılaştık, demekki Kaderimizde bunlar yazılı ve bizlerin bu kutsal Topraklarda buluşmamız yazılmıştı.

 

Peygamber efendimizin şehrinde Medine de 5 gün misafir olduk. Buradaki misafirliğimiz esnasında Geziler düzenlenerek, UHUD dağı na Kıbleteyn Mescidine giderek ziyaretlerde bulunduk.

 

Rabbim bu Kutsal topraklara Tüm İnanan Müslüman kardeşlerimizi gelerek ibadet etmeyi nasip etsin.

 

Bir sonraki Yazımda Allahın EVİ KABE ye yolculuk. Aydın ÖZPELİT MEKKE

WWW.MUDURNUHABER.COM