ŞEHRE HAYVAN GİBİ BAK!

ŞEHRE HAYVAN GİBİ BAK!

Hayvan Partisi tarafından düzenlenen ‘Şehre Hayvan Gibi Bak!’ temalı fotoğraf yarışması, herkesi yaşadığı şehre; kedi, köpek , fare ve güvercin gözünden bakmaya davet ediyor. İnstagram üzerinden gerçekleşen yarışmanın son katılım tarihi 20 Mayıs.

Yaşadığımız şehirlere hep aynı açıdan baktık, aynı açıdan fotoğrafladık ve aynı açıdan kameraya aldık. Yani insan boyundan, insanın göz hizasından. Şimdi yaşadığımız yere bu defa öteki hemşehrilerimiz kediler, köpekler, fareler ve güvercinlerin gözüyle bakma zamanı. 

‘Bu Anayasaya Kuyruk Lazım’ sloganı ile farklı bir çıkış yapan Hayvan Partisi, ‘Şehre Hayvan Gibi Bak’ sloganıyla farklı bir fotoğraf yarışması düzenliyor. 

Bu yarışmaya katılmak çok kolay ama önce şehre hangi hayvanın gözünden bakacağınıza karar vermeniz gerekiyor. Eğer fareyi seçerseniz biraz yerlerde sürünmeniz gerekebilir. Güvercini tercih ederseniz şehri kuşbakışı kadrajlarla fotoğraflamalısınız. Evimizin yanı sıra sokakta da en çok sık karşılaştığımız hemşehrilerimizden kedi ve köpeğin gözünden bakmayı da unutmayın. Sonra çektiğiniz fotoğrafları instagram’a yüklemeniz yeterli. 

HERKES JÜRİ OLACAK!

İlk elemede jüri, tüm instagram kullanıcıları olacak. Bu aşamayı geçen fotoğraflar Atlas Dergisi’nin usta fotoğrafçıları ve Hayvan Partisi üyelerinden oluşan jüri tarafından değerlendirilecek ve dört hayvan kategorisinde ilk üç eser belirlenecek. 

Fotoğrafa, şehre ve hayvanlara ilgi duyan tüm instagram kullanıcılarına açık olan yarışma 20 Şubat’ta başladı ve 20 Mayıs 2013’de sona erecek. Yarışma sonunda her kategoriden birinciye 500, ikinciye 250, üçüncüye 100 liralık para ödülü verilecek. 

 

Yarışma Takvimi:

Son Katılım Tarihi: 20 Mayıs 2013

Sonuç Bildirim Tarihi: 30 Mayıs 2013

Sergi ve Ödül Töreni: 11 Haziran 2013

Başvuru: instagram; @hayvanpartisi  #kedigozundensehir, #kopekgozundensehir, #guvercingozundensehir, #faregozundensehir

 

Kedi Kategorisi ödülleri:   

1. Altın Kedi Madalyası + 500 TL                                                       

2. Gümüş Kedi Madalyası + 250 TL                                                  

3. Bronz Kedi Madalyası + 100 TL

 

Fare kategorisi ödülleri:

1.Altın Fare Madalyası+ 500 TL

2.Gümüş Fare Madalyası+ 250 TL   

3.Bronz Fare Madalyası+ 100 TL     

 

Köpek kategorisi ödülleri:     

1. Altın Köpek Madalyası + 500 TL                                                   

2. Gümüş Köpek Madalyası+250 TL 

3. Bronz Köpek Madalyası + 100 TL  

                                               

Güvercin Kategorisi ödülleri:   

1.Altın Güvercin Madalyası+ 500TL   

2.Gümüş Güvercin Madalyası +250TL

3.Bronz Güvercin Madalyası+ 100 TL 

https://www.facebook.com/hayvanpartisi

https://twitter.com/HayvanPartisi

https://www.youtube.com/hayvanpartisi

İLETİŞİM: Rumeysa Boz

                  0 533 433 48 55

                  bozrumeysa@gmail.com

www.mudurnuhaber.com

 

CARLOS MARTİN MUDURNU YA HAYRAN KALDI

http://www.youtube.com/watch?v=XFpjaDbgR1g
İtalyan Manken  MUDURNU ilçesi çok ilgimi çekti, sordum nereye gidebilirm diye bana MUDURNU yu tavsiye ettiler dedi.

carlos martin

Biscolota reklamının yakışıklı erkeği  İtalyan  Manken Carlos Martin Beyaz’a konuk oldu. Programda Programın yapımcı ve sunucusu Beyazıt ÖZTÜRK Türkiye de  neyi merak ediyor dedi, Ünlü Manken Carlos Martin  ben Türkiye de Doğu yu merak ediyorum dedi.

ÖZTÜRK, Daha önce Türkiye de  CARLOS un Ankara yı , ESKİŞEHİR İ Bodrum u ve Mudurnu yu gezdiğini  belirterek Mudurnu ya niye gittin, Tavuk  çiftliklerinimi gezdirelim  dediler, sebep neydi diye sordu.

CARLOS, en sevdiğim şehir  yer Mudurnuydu, Mudurnu ya bayıldım dedi. ÖZTÜRK tüm MUDURNU lulara buradan sevgiler dedi ve CARLOS şu anda buradan müthiş bir MUDURNU reklamı yapıyor dedi. ÖZTÜRK, CARLOS a özellikle gel seni bizim bir MUDURNUMUZ var götürelimmi demişler dedi, Carlos, aslında doğa ve dağlık bir yer içinde olmak istedim, beni MUDURNU ya yönlendirdiler dedi.Beyazıt ÖZTÜRK , Ben bir BOLU doğumlu olarak MUDURNU yu övecez yani güzel yerdir dedi.

www.mudurnuhaber.com

Sokak tabelalarına yeni düzenleme

Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, şehirlerdeki görüntü kirliliğinin önlenmesiyle ilgili çalışmalarının devam ettiğini belirterek, “Tabelaların daha derli toplu, düzenli, anlaşılır olması ve çevre açısından görüntü kirliliğine sebebiyet vermeyecek şekilde düzenlenmesini sağlayacağız” dedi.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, cadde ve sokaklardaki tabelaların görüntü kirliliği oluşturmasını engellemek için çalışma başlattı. Yılsonuna kadar her cadde ve semtte oraya ait dükkanların kullanacağı bir tabela kriteri getirilecek, 2014 yılı itibariyle tüm dükkanlar bulunduğu cadde ve semtin standartlarına göre tabela kullanacak. Görüntü kirliliğine engel metal ve plastik tabelaların yerini mümkün olduğunca ahşap tabelalar alacak.

Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, sokak ve caddelere girildiğinde tabela kargaşasından ve kirliliğinden insanların aradığı şeyi bulamadığını söyledi. Şehirlerdeki görüntü kirliliğinin önlenmesiyle ilgili çalışmalarının devam ettiğini ifade eden Bakan Bayraktar, “Cadde ve sokaklarda esasında belediyenin bünyesinde olan, belediyenin düzenlenmesini yaptığı ve izinlerini belediyenin verdiği, ruhsatlarını belediyenin verdiği bu tabelalar konusunda hakikaten çok ciddi bir görüntü kirliliği oluştu” dedi.

TABELALAR DAHA DÜZGÜN VE DAHA ANLAŞILIR OLACAK

Bakanlık olarak görüntü kirliliğini giderici düzenlemeler yaptıklarını belirten Bayraktar, “Yani belediyeler de bu işin üzerinde esasında hassasiyetle duruyor, ama Bakanlık olarak biz görüntü kirliliğinin giderilmesi yönünde daha önce bu çanak antenler konusundaki çalışmamızı biraz daha genişleterek tabelaları da düzenleyici mahiyette çalışma yürütüyoruz. O çalışmalarımızı belediyelerimizle paylaşacağız, belediyelerimiz gerçekten görüntü kirliliğini giderici ve çevre açısından hoş görüntü oluşturan yerlerde bizden destek isteyebilir. Maddi destek, yani biz şartlı nakdi yardım yapacağız onlara ve o düzenlemeler de belki onlar da oradaki işletme sahiplerine bu düzenlemeyi yapmaları için destek olabilirler diye düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.

Görüntü ve gürültü kirliliğinden dolayı Bakanlığın ceza yazma yetkisine sahip olduğunu dile getiren Bayraktar, şöyle devam etti:

“Biz bunu işletmeyi çok arzu etmiyoruz, ama mecbur kaldığımız noktada da işleteceğiz. Biz istiyoruz ki halkımız biraz bunu bilerek yapsın, isteyerek yapsın, zorlamayla olmasın. Çevresel açıdan görüntü kirliliğine sebebiyet veren tabelaları daha düzgün, daha anlaşılır ve daha ülkenin şartlarına da uygun hale getirerek. Mesela öyle yerler var ki, kimi ışıklı tabela, kimi ışıksız, kimi büyük, kimi küçük, kimi tahtadan, kimi plastikten, kimi işte demirden veya alüminyumdan, bunların daha derli toplu, daha düzenli, daha anlaşılır ve çevre açısından görüntü kirliliğine sebebiyet vermeyecek şekilde düzenlenmesini sağlayacağız.”

BELEDİYELERE HEM MADDİ HEM TEKNİK DESTEK
Bu düzenlemenin boyut noktasında olacağını söyleyen Bayraktar, “Mesela İstanbul’da İstiklal Caddesi’ni biliyorsunuz. Şimdi İstiklal Caddesi’ne girdiğiniz zaman ahşaptan tabelalar yapılmış ve böyle baktığınız zaman hakikaten bir ahenk içerisinde. Yani biri böyle çok büyük, biri çok küçük, biri böyle okunmayacak şekilde, biri farklı yazı, öyle değil, daha derli toplu, daha anlaşılır ve insanların da gözüne hoş gelen bir görüntü var, bunu arzu ediyoruz. Birçok belediyemiz bunu uyguluyor zaten. Biz bu noktada var olan şeyin hızlandırılması ve Bakanlığımız tarafından da maddi olarak belediyelerin desteklenmesi şeklinde güçlendirilip hızlandırılmasını arzu ediyoruz” diye konuştu.
Yıl içerisinde çalışmaların ana hatlarıyla bitirileceğini bildiren Bayraktar, “2013 ve 2014 yılı itibarıyla bunun altyapısı oluşmuş bir şekilde uygulamanın gerçekleşmesi için de denetimlerimize başlarız. Nasıl yapılabileceğiyle ilgili belediyelere hem maddi destek veriyoruz hem de teknik destek veriyoruz” dedi.

www.mudurnuhaber.com

 

Mudurnulu Evliya Çelebi Adayının Avrupa Gözlemleri,

Mudurnulu Evliya Çelebi Adayının Avrupa Gözlemleri,

Yazının başlığı ve konusu Almanya Augusburg’tan Notlar olacaktı ancak Türkiye
deki arkadaşlar ve sosyal medyadan yoğun istek geldi; projenin adının ne olduğu ve kim
tarafından düzenlendiğine dair. Katıldığımız projenin adı;
T.C.
Avrupa Birliği Bakanlığı
Avrupa Birliği Eğitim Ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı
Leonardo Da Vinci – Hareketlilik Projeleri
(Avrupa Birliği Projesi)
Konu başlığı; Bolu’nun Tatil beldesi ve Abant Gölü diyarı Mudurnu ilçesinin
iç ve dış Turizm Potansiyelini artırmaya yönelik bazı Avrupa birliği ülkelerindeki
profesyonel Organizasyonların ve faaliyetlerin incelenmesi. Projenin Ulusal Ajans ve
SETA tarafından düzenlendiğini ve değişik Türk ortakları olduğunu biliyorum.
Almanya’ya geldikten sonra Mudurnu’dan geziye biz neden katılamadık diye
soran arkadaşlar oldu ben buna en son cevap verebileceklerden biriyim. Nedenine gelince
“Mudurnu da Turizm ve tanıtımla yeterince ilgilenmediğim için” ilk yazılan listede
ben yoktum. Son anda Programın konu başlığından haberim olup ta Mudurnu için böyle bir
proje olacak ve benim ismim yok? Ben böyle bir projeye katılmaya uygun değilsem kim
uygun diye sorduğumda en uygun sensin dendi. Peki, neden ismim yok o zaman dedim?
Tamam, birini siler seni yazarız dediler yani ben rahmetli Erbakan hocanın deyimiyle kerhen
yazıldım.
Bunun için gidenleri kim organize etti meslekleri ne Mudurnu ya ne katkıları olacak
diye sorarsanız www.mudurnuhaber.org sitesinde İlhami bey haber yaptı Belçika ve Almanya
katılan listeleri ve mesleklerini oradan görebilirsiniz.

Almanya Augusburg’tan Notlar;
İki Kasım günü sabaha karşı kafile olarak Mudurnu’dan ayrıldık. Sabiha Gökçen hava
alanından Almanya ve Belçika’ya giden ekipler ayrıldı. Almanya gurubu olarak saat 11.05
te uçağa binip yaklaşık iki buçukta Münih hava alanına inip servisle bir saatlik yolculuktan
sonra Augusburg’ta kalacağımız otele yerleştik. Şimdiden gezi projenin amacına ne kadar
uygun olacağını bilmiyorum!
Uçaktan indiğimden itibaren servisle giderken bir taraftan etrafı gözlemeye başladım.
İlk edindiğim izlenimler;
Tarlaların hepsi düzenli ve tarım yapılabilir durumda her taraf su kanalları ve tarlalara açılmış
asfalt yollarla çevrili idi.
Tarlalarda karaca yavruları serbestçe geziyor kimse vurmuyordu
Yol kenarlarında görüntü kirliliği yaratan kablolar yoktu
Şehirde kimse kornaya basmıyordu
Yerlerde çöp yoktu
Kırmızı ışıkta geçen, telefonla bağırarak konuşanlar yoktu, beş yüz yıllık binaları yıkıp rant
için müteahhit’e vermediklerinden her yer on beşinci yüzyıldan kalan binalarla dolu idi.
İnsanlar elektronik marketler yerine her köşe başında bulunan kitapçılara doluşuyordu.
Sokakta başıboş gezen sokak hayvanları yoktu.
Sabah altıdan itibaren günlük yaşam başlıyor akşam erken saatlerde herkes dinlenmeye
çekiliyor…
Dizi ve tv kirliliği yerine insanlar evlerinde aileleri ile vakit geçirmeyi tercih ediyordu.
Bavyera bölgesi soğuk olmasına rağmen işe gidenlerden pek çoğu bisikleti tercih ediyorlardı.
Alman toplumu Hitler faşizminden sonra ırkçılığın kötü bir şey olduğunun farkına varmış ve
geçmişi ile yüzleşmesinin bir ifadesi olarak ziyaret ettiğimiz meslek okulunun sınıf kaplarına

SCHULE OHNE RASSISMUS
SCHULE MIT COURAGE
(mealen “ırkçılık insanoğlunun yüz karasıdır” afişleri

asmışlardı.)

Kuşkusuz bir toplumu tanımak için uzun zaman lazım… Geçmiş genetik kodlarını
yaşam biçimini tanımadan yapılan her yorum yüzeysel gözlem olur benim yaptığımızda
sadece gözlem.

Augsburgta bu gün ziyaret ettiğimiz Mozart’ın babasının evinde turizm yetkilisin
yaptığı sunumda sordum. Belediyelerde Kültür birimi kanunla ikinci dünya savaşından sonra
1945 te resmileşmiş. Şu an Belediye ve özel şirket Augsburgu tanıtıyor.Yılda yaklaşık altı
yüz elli bin ziyaretçi alan bir yer rehberlik hizmetine çok önem veriyorlar guruplara iki rehber
tanıtım yapıyormuş biri anlatarak diğeri de epik tiyatronun da kurucusu olan Augsburg
doğumlu Bertolt Brecht’ten kısa tiratlar ve Mozart’tan parçalar söyleyerek turistin ilgisini
daha fazla çekiyorlarmış. Birde ellerinde tarihi değer ifade eden ne varsa korumasına ve
tanıtımına çok önem veriyorlar. Bizim evlerimizde bulunan sıradan objeleri bile koruma
altına almışlar. Okullarda yazı tahtasının kalitesi yerine eğitime önem veriliyordu. Her şey
vatandaşa güven odaklı olduğundan metro ve otobüslerde bilet kontrolü çatılarda çanak anten
yoktu.

Mozartın evinden kaldığımız otele dönerken yollara caddelere bakıp tarihi bir kiliseyi
ziyaret ettim. Tramvay raylarını eski kesme taşların arasına yapmışlar bir an düşündüm
acaba biz aldığımız için Andezit taşı bulamadılar mı diye? Yaptıkları yeni binalara bile eski
binadan söktükleri kapıları takmışlar.

Yerleşik kültürel birikime rağmen olumsuz olan birçok şeye şahit oldum,

Sokakta yürüyen insanların yüz ifadesinde yaşama dair ışık azdı.

Sokakta simitçi, çaycı köşe başında berber sokakta kedi, kuş yoktu. el ele tutuşanlar, küfürlü
konuşanlar telefonda bağırarak konuşanlar kırmızı ışıkta geçenler yok trafikteki ışıklar
engellilerin geçişine gör yapılmıştı. Nüfus yaşlı ve sokakta hamile bayanlar yoktu. Kitap
marketlerinde bayram ve yılbaşı kartların başında insanlar vardı. Birde normal musluktan
akan sular bizim piyasada satılanlardan daha kaliteli.

Mehmet Cantürk

Almanya Augsburg 05.12.2012

Not: Almanya Augsburg Gezi ve Fotoğraflarını görmek isteyenler Facebook: Mehmet
Cantürk sayfasından Almanya fotoğraflarını görebilirler.

www.mudurnuhaber.com

 

Müftü den Hoca ya Sarık ve Cübbe Hediye

Müftü den Hoca ya Sarık ve Cübbe Hediye

Bolu nun Mudurnu ilçesinde 5 yıldan bu yana görev yapan ve son olarak Mudurnu Merkez Müftülüğünde görevli iken Erzincan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi araştırma görevlisi olarak atanan Ahmet ŞEN e Mudurnu Müftüsü Arif CEVLEK tarafından Sarık ve Cübbe hediye edildi.

 

 Mesai Arkadaşları tarafından Ahmet ŞEN için düzenlenen Veda yemeğinde konuşan Mudurnu Müftüsü Arif CEVLEK, bizler arazideyiz birde bu işin mutfak kısmı var, şu anda Ahmet Arkadaşımız işin mutfak kısmında görev alacak dedi. İmamlık tan ayrılıp araştırma görevlisi olacak olan arkadaşımız yine bu camiaya hizmet edecek ama, bu sarık ve Cübbe Kafaya bir girdimi sen 100 bin defa kalksan ben Hoca değilim desen yine hocasın, Ölünceye kadar bu çıkmayacak, hiç çıkarmaması dileği ile maddi değeri belki küçük ama manevi değeri çok ağır olan bu Cübbe ve Sarığı hediye ediyoruz ve bundan sonraki görevinde başarılar diliyoruz dedi.

 

Cevlek, Ahmet Hocamın bizi unutmamasını diliyoruz,  Vefa İstanbul da sadece bir semtin adı olmasın, Vefa bizim insani ilişkilerimizde gözettiğimiz en önemli bir kavram olsun, yani bir Bayram vesilesi veya başka bir vesile ile Telefonu çevirip arkadaşlar, hocam nasılsınız demesinden memnun oluruz dedi.

Söz alan Ahmet ŞEN, Mudurnu nun benim hayatımda unutamayacağım kadar fazla anım var, ben burada görev aldım, burada Memur oldum, Burada Evlendim, Çoluk Çocuğum burada oldu, o sebepten burayı unutamam dedi.

Mudurnu ile ilgili söyleyeceklerim saatlerce anlatsam bitmez, fakat sizlerden Hakkınızı Helal etmenizi istiyorum, bende yana tüm haklarım helal olsun dedi.

www.mudurnuhaber.com

Kültür Bakanını Sirtaki ile Karşılamak!

               Kültür Bakanını Sirtaki ile Karşılamak!

               Halk arasında gerçek ama “gülmece” gibi bir olay olduğunda tam Aziz Nesinlik deriz. Mudurnu’da yapılan bazı olaylar ve yapılan işler üst üste gelince bunları yazmaya karar verdim. Bu yazıda yapılmak istenen şunu bunu hedef almak değil, bir zihniyetin eleştirisidir. Ayrıca bu yazı biraz sizlerin öneri ve yorumlarınızla şekillenecektir.

            Yıllar önce Kemal Sunal’ın oynadığı ve bir bölümü ilçemizde çekilen ‘Deli deli küpeli’ filmi vardı. Kaymakam olmayan bir ilçeye tımarhaneden kaçan iki “deli”den biri karlar kalkmadan “kaymakam” olur. Yani önümüz kış bize de böyle biri gelir diye korkuyorum. Yorum yazan olur belki, yazan olmadan ben yazayım; aslında bize böyle biri gelse daha iyi olur, hiç değilse kar da geç kalkarsa kaymakamsız kalmamış oluruz. İşin şakası bir yana bir ilçede beş senede sekiz kaymakam ve onun da yarısı ya stajyer ya da vekil. Bir haftalık, üç haftalık, iki aylık beş aylık seç beğen al… Bazı ilçelerdeki adliyeler kaldırılıyor bu arada bizi de ilçe olmaktan çıkarsınlar madem devlet atayacak kaymakam bulamadı böylece bu sorunda ortadan kalkmış olur! 

 

             Yapamadığımız işlerden birisi hatta en önemlisi ilçemize yapacağımız işlerin yapımında ortak karar alamayışımız ve yapılacak işlerde kontrol sürecinde herkesin kendi bildiğini söylemesi. Bu durum böyle giderse maddi ve  manevi çok bedel öderiz. Birincisi herkes aklını başına alsın Mudurnu’da siyaset yapmak mı önemli, geleceğe dönük yaşadığımız çağa dair sorumluluklarımızı yerine getirmek mi? Başbakan geldiği zaman ‘Abant yolu yapılsın’ dedi,  bir bölümü yapılacak oldu eğimi daha da fazlalaştı ve yol yapımından sonra daha çok kaza olmaya başladı. Oysa bilenler bilir, kurt kapanı mevkiinden, Abant’ın tepeye kadar bir eşek yürütüp gittiği yeri işaretleselerdi yolun eğimi daha düzgün olurdu. Bolu yolunda çalışma var umarım kışa sonuçlanır, Nallıhan yolumuz her halde bir kış geçsin diye bekleniyor. Sivil toplumu iş yapım ve kontrol süreçlerinde karar mekanizmasına dahil edemezsek bu sıkıntıları hep yaşarız. Lider ve sözcü bir kişi olur ama kararlar ortak alınamazsa birimiz yapar birimiz bozar dururuz.

              Kaplıca sorununu ve hastane yerini kim çözecek? Kışın “Deli Kaymakam”gelsin çözsün diye mi bekliyoruz.

              Yine yapamadığımız işlerden biri yapılan bir etkinlik sonrası oturup olumlu olumsuz değerlendirmesini yapmıyoruz. Kendi adıma yakın zamanda yaptığımız festivale en kısa sürede katılanlardanım. Festival programı toplantılarından birine ‘Kent Konseyi Başkanı’ olarak davet edildim ve zaman ölçüsünde görüşlerimi söyledim. Festival konusu uzun bir konu ama kısaca bir iki şey yazayım… Birinci görüşüm festivallerde biz kendimiz çalıp kendimiz oynuyoruz. Altı yıldır konakçılık da ”ev sahipliği” yapıyorum, festival zamanı bir Allah’ın kulu arayıp da ‘Siz de kültür festivali varmış geleyim mi?’ demedi. Bu konu araştırmalarıma göre ilçemizde ki konaklama yerleri için de aynı. Ulusal anlamda tanıtım yapamıyoruz çünkü festival çalışması devamlı bir kültür birimi tarafından bir yıl boyunca değil festivale iki ay kala başlanıyor!

               Kültür festivalleri bir ilçenin kültürel ve folklorik zenginliğini göstermek, tanıtmak ve yaşatmak için yapılır. Festivalde ilçemizde geçmişte yapılan el sanatlarından kaçını gösterebildik?  Ya da böyle bir çabamız oldu mu? Kendi kendimize erişte,yufka,dolmamı satıp duracağız?

                Kültür bakanı davet edildi, geldi. Liseli kızlarımız da olmasa bakanı “yeşil ördek” yerine ‘sirtaki’ ile karşılayacaktık. Nerde bizim çiftetelli, melek hanım, meşeli, Mudurnu zeybeğimiz? Bütün ulusların folkloru güzel ve ortak zenginliğimizdir. Buna itizarım yok ama festivale katılan yabancı folklor guruplarına da bizim seyirlik oyunlarını, birikmeleri, ahilik törenini, çiftetellimizi, melek hanımı, meşeliyi, zeybeği izletseydik onlar da bizi davet eder kültürel zenginliğimizi bu vesile ile duyurmuş olurduk.Kendi folklorumuzun tanıtım ve organizasyonunu yapamazsak yurt içi ve yurt dışından getirdiğimiz guruplarla nereye gideceğiz.Yönetimlerin görevi güncel işleri yapmanın yanında kendi kültürünü gelecek kuşaklarla da buluşturmak olmalı.

                Ayrıca gelen protokol konuk olduğu sürece bize tabi olmalı, bunu yapabilmeliyiz. Bunu yapabilirsek kültürel değerlerimizi daha iyi tanıtmış, zenginliklerimizi daha fazla göstermiş oluruz.

           Kısa sürede durduğum festival alanında protokol oturma biçiminde de sıkıntı vardı. İlçenin seçilmiş belediye başkanı nezaketen konuk gelen milletvekiline bakanın yanındaki yerini veriyorsa, bakanın yanında oturması gereken belediye başkanına da kim yer vermesi gerekiyorsa verecek.

               Sivil toplumu esnafı ilçe halkını karar süreçlerine katabilmeliyiz. Yapılan bazı işlerle ilgili kısaca düşüncelerimi yazmaya çalışayım.

                Çarşıda, pazarda, sokakta kaldırımcı dedemin ve daha eskilerinin emeği olan ne kadar taş varsa hepsini ortaya çıkarırdım. Esas zenginliğimiz bunlar! Asfalt, kilit parke ya da andezit taşı değil. Mudurnu’ya gelen andezit taşı, asfalt, kilit parke görmeye gelmez doğal olanı görmeye gelir.

                Çift yol başlangıcından itibaren direklerde ki ışıkları yeşil değil direkteki lamba ışığı tonunda ve amblemin çam değil eski çatı ve baca motiflerini çağrıştırmasını isterdim.

                Kırmızı-beyaz boyanan bordür taşlarının kahverengi-beyaz olması tarihi dokumuza daha uygun olurdu. Zira gelen konuklara girişten itibaren tarihi bir kasabaya geldiklerini hissettirmek çok önemli.

                Ana yurdu demir ağlarla öremedik ama Mudurnu’nun her yerini tellerle ördük. Mezarlıklar vb. çok güzel olan yerler var ancak kasaba girişi ve terminali ferforje ile yapılması daha uygun olurdu.  

               Geçtiğimiz aylarda Dokuder Derneği aracılığı ile kardeş belediye olma ve Eko yaşam alanları, müzeleri ile ilgili kültürel amaçlı ilçemize gelen ve İstanbul platformundaki Mudurnulu gönüllü arkadaşların da desteği ile ağırlanan İtalyan heyeti iadei ziyaret anlamında ilçemiz belediye ve sivil toplum kuruluşu temsilcilerini davet ettiler.  Bu davete sivil toplumun da katılması, kardeş belediye ve kültürel devamlılık sağlanması amacıyla, kent konseyi, Dokuder,  Muktuder adına birer temsilcinin de katılması ve ödenek ayrılması için meclise önerge verdim. Bu ve diğer yapılacak işlerle ilgili görüşmelerde, meclisin sivil topluma, kültürel olaylara ve ilçe için yapılması gereken ve yapılan işlerde daha donanımlı olması gerektiğini düşünüyorum. Yoksa sivil kuruluşlar işin takipçisi olmazsa seçilmişler tekrar seçilemeyince yapılan kültür alışverişi de biter.

             ÇEKÜL (Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma ve Tanıtma Vakfı)geçtiğimiz hafta Çekül vakfı başkanı ve beraberindeki delegasyon davetlisi olarak ilçemize ziyarette bulundu. Çekül vakfının web sayfalarındaki tanıtım yazıları şöyle idi; 

              “Belge bırakarak, üretilen değerleri yaygınlaştırarak, üretirken öğrenerek ve öğreterek, somut ve somut olmayan doğal, tarihsel, kültürel varlıkların kalıcılığını ve sürekliliğini dikkate alarak, ülkeyi dünyanın gündemine taşımayı, dün olduğu gibi bugün de ana hedeflerden biri olarak görüyoruz.”  Prof. Dr. Metin Sözen

Kurulduğu günden bugüne ÇEKÜL Vakfı yaptığı çalışmaları ve bağlı kaldığı ilkeleri kamuoyu ile paylaşmak amacıyla çeşitli yayınlar yapıyor ve etkinlikler düzenliyor. Çalışmalardan edinilen deneyim ve birikimi belgeye dönüştürerek geleceğe kalmasını sağlamak için çaba gösteriyor. Bu kapsamda yapılan çalışmalarda, Anadolu kentleriyle ilgili yapılan belgelemeler, belgesel filmler, kentsel ve kırsal yörelerde yapılan fotoğraf ve kamera çekimleri de arşivlerde yer alıyor. Yayın ve tanıtım etkinlikleri kamuoyunu bilinçlendirmenin yanı sıra, koruma politikalarının oluşmasında ve uygulanmasında etkin rol üstlenen kamu kurumları ile yerel yönetimlerin de yararlanacağı kaynaklar olarak önem taşıyor. Web sayfasına ana ilke olarak bunları yazan Çekül heyetine ilçemize yapmış oldukları gezide Mudurnu’da ve diğer tarihi kasabalarda, taşınmaz kültür varlıklarının nasıl restore edilmesi gerektiğine örnek olan, 1840 lı yıllarda ki yaşanmışlığı günümüze taşıyan “işletmeci” mantığı ile değil ev sahipliği ile Mudurnumuzun geleneksel kültür taşımacılığı ile kültür paylaşımını amaçlayan Hacı Şakirler Konağını gösterebilseydik Çekül’ün ana amaçlarında yazdıkları koruma politikalarının oluşmasına katkı vermiş olurduk.

          Uzun zamandır yazmayı düşündüğüm bir konu daha var; ilçemizde restorasyon adı altında bir sürü yanlışlık yapılıyor. Tamir edeceğiz diye o güzelim işleme dolap kapılarını, konak kapılarını, balkon işlemelerini yok edip yeni ağaçları boyayıp sıvayarak eski yaşanmışlığı yok ediyoruz. Bu işi acil rant işi olmaktan çıkarıp planlanması ve işi bilen uzmanlarca kontrolünün yapılması lazım. Henüz turizm bürosunda görevli bir eleman bulamadık umarım daha fazla bozulma olmadan mimari anlamda geleceğimizi planlayan bir mimar buluruz.

Mehmet Cantürk

17.07.2012

www.mudurnuhaber.com

“ELLERE VAR BİZE NİYE YOK VE TEVFİK TÜRESİN”

“ELLERE VAR BİZE NİYE YOK VE TEVFİK TÜRESİN”
Mudurnu haber sitemizin dikkat çektiği önemli bir konuyu açıyorum. Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumunun, Kırsal Kalkınma (İPARD) Programı başvuruları 1 Şubat’ta başladı. Tarım Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurulu (TKDK) tarafından girişimciye verilen yüzde 50′lik hibe Kanatlı Eti üretiminde söz sahibi olan İlimiz ve genelinde bu tip bir uygulamadan neden yararlanamıyoruz?

Sebep Bolunun yanıltıcı istatistikî verileridir. Kalkınma planları çerçevesinde Türkiye bölgelere ayrılmış ve düzey 2 bölgesi olarak derecelendirilmiştir.
Kocaeli, Sakarya, Düzce, Bolu, Yalova illeri TR42 bölgesidir. Bolu ilimiz hem TR42 bölgesindeki iller içerisinde, hem de Türkiye’nin 81 ili arasında, KİŞİ BAŞINA MİLLİ GELİR TUTARINDA BİRİNCİ SIRADADIR.
Kocaeli ili sanayi gelişmişliği ve tabi doğal olarak ciro potansiyeli olarak hepimizin bildiği gibi en üst sırada.,
Düzce ilinde özellikle deprem sonrası çok iyi çalışılmış, AB fonları ve desteklerden en verimli şekilde faydalanmış, sanayisini ve ticaret potansiyelini geliştirmiş bir il.
Bolu Türkiye’deki beyaz et arzının %35 ini karşılayan bir il. Kişi başına aylık gelir 2011 yılında 7.500 TL olarak açıklandı. Bunun tamamı beyaz et sektöründen geliyor değil. Yine 2011 verilerine göre bankalardaki mevduat hatırladığım kadarıyla 970 milyon TL (eski değer ile 970 trilyon) . Bunun sadece 170 milyon TL si şirketlere ait dönen mevduat idi. Geri kalanı yastık altı yani..!!! Rakamları yüzeysel hatırlıyorum.
İşte maalesef bütün bunlar Kalkınma Planları çerçevesinde verilen desteklerden faydalanmamıza engel teşkil etmektedir.

Yatırım yapan yok. Yastık altı garanti. Yatırım yapanlarında bu desteklerden faydalanılamadığı için diğer bölgelerdeki rakiplerine göre rekabet şansları azalıyor. Bu bahsettiğim konu sadece tarım ve hayvancılık alanında değil sanayi ve endüstri konusunda da böyle.
Aslında dengesiz bir gelir dağılımı da söz konusu.. Tavukçuluk sektöründe daha 60 lı yıllarda Amerika’da bile yokken, Bolu da Sn. Tevfik Türesin sayesinde sözleşmeli üretim modeli uygulanmış ve on binin üzerinde aile yıllarca gelir elde etmiştir. Bugün bu kümeslerin birçoğu boş diye biliyorum. Büyük potansiyelli çiftlikler mevcut. Taa Erzurum’dan gelip Mudurnu’da kümes için 50–60 dönüm arazi arayanları biliyorum.
Zaten küçük üretici bu desteklerden faydalanabilecek imkânlara maalesef sahip değil. Çünkü % 50 hibeye % 50 eş finansman gerekiyor. Bu eş finansmanı kredi kullanıp sağlamak zorunda. Ama, karşılığında gösterebileceği belki üç beş dönüm arazi. O da belediye sınırları dışında olunca zaten bankalar teminata kabul etmiyorlar.
Artık, turizm, tarım hayvancılık ya da sanayi konusunda Bolu yönünü belirlemelidir. Kalkınma sadece il bazında düşünülemez, ilçeler ve köyler ile birlikte düşünülmelidir. Ama biz sürekli ilçelerden büyük şehirlere göç veriyoruz. İlçelerde yatırım yapılmıyor çünkü ilçelere yapılan tesislerin arazi değeri yok, eleman bulmak sıkıntılı, lojistik sıkıntılı. Turizm yatırımları konusunda, işletilen ya da kurulacak olan tesisler ile ilgili endişeler söz konusu. Bir kaç kişinin şahsi çabası ile bir yere varılamıyor.

Ama yine de özellikle ilçelere ve köylerimizi yatırım yapılmalı, yastık altı para ticaret yoluyla, yatırım yoluyla piyasa da dönmeli. Potansiyelimiz ortaya çıkmalı ki ilimize verilecek desteklerin verimliliğinden ve değer artışından, emin olunduktan sonra arkası gelir. Bu konuda değerli temsilci ve yöneticilerimizin de üzerlerine düşeni yaptıklarına ve yapacaklarına inanıyorum.
Bu vesile ile bir konuya daha dikkat çekmek istiyorum ;
Sn. Tevfik Türesin 19. Dönem milletvekili olduktan sonra 1993 yılı Bolu’nun yatırım yılı olmuş, Cumhuriyet tarihinin en büyük devlet yatırımları yapılmıştır.

Abant İzzet Baysal Üniversitesi: 34 milyar TL. (ödeneğinin bir kısmı değerli Bolu büyüğümüz Sn. İzzet Baysal’ın kurduğu vakıf tarafından bir kısmı da devlet tarafından karşılanması planlandığı halde, bir önceki hükümet zamanında ödenek çıkmadığından yarım kalan inşaat için bizzat kendisi iki gün maliye bakanının kapısında bekleyerek bu ödeneği çıkarttırmış ve üniversite binasının açılmasına katkıda bulunmuştur. Ayrıca kanunen bu üniversiteye şahıs ismi verilmesi yasak olduğu halde kanun değişikliği için mücadele vererek Türkiye’de bir ilki başarmış ve üniversite isminin İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ olmasını sağlamıştır)

İl Bayındırlık Müdürlüğü: 9 milyar TL
Karayolları (Yapım, bakım, onarım) : 196 milyar TL
Karayolları Otoyol Yapımı: 696 milyar TL
Bolu Tüneli (Tamamı 6 Trilyon) : 1.100 milyar TL
Köy Hizmetleri Müdürlüğü: 65 Milyar TL
Milli Eğitim Müdürlüğü: 170 milyar TL
Orman Bölge Müdürlüğü: 19 milyar TL
Or-Köy Baş Müdürlüğü: 20 milyar TL
Özel İdare Müdürlüğü: 16 milyar TL
İl Sağlık Müdürlüğü: 43 milyar TL,
Gençlik Spor İl Müdürlüğü: 4 milyar TL
PTT Başmüdürlüğü: 180 milyar TL
TEK müessese müdürlüğü: 52 milyar TL
TOPLAM: 2 Trilyon 604 milyar TL.

Ve bu devlet yatırımlarının gerçekleşmesine milletvekili kimliği ile katkılarının yanında yaşamı boyunca kendisini doğduğu Bolu’ya adamış ve YATIRIM YAPMIŞTIR. Şahsi gayretleriyle, halen çalışmakta olan, Mudurnu Tavukçuluk, Gentaş, Bolpat, Seben Süt fabrikalarını ilimize kazandırmış, büyük baş hayvancılığın bölgede gelişimi ve köy yaşamının devamlılığı için mısır silajı yem bitkilerini ekerek çiftçimize örnek olmuştur. Yine bu işletmeler sayesinde dolaylı yollardan irili ufaklı pek çok işin kurulmasına vesile olmuştur. DEVLET İMKÂNLARINI KULLANMADAN KENDİ ÖZ KAYNAKLARI VE HALKTAN ORTAKLIKLARLA YATIRIMLAR YAPMIŞTIR. İsteyen istediği yerlerden bu bilgilerin doğruluğunu teyit edebilir. İleri görüşlülüğü ile tarım ve hayvancılığın büyüyüp gelişmesi için önce tabanın yani üreticinin desteklenmesi gerektiğini meclis konuşmalarında sürekli dile getirerek bu politikaların üreticilerin lehinde gelişmesi için azami gayreti göstermiştir.
İleri görüşlülüğü ile Mudurnu’nun eğitim göçünü önlemek, sanayinin ara teknik elaman ihtiyacını karşılamak için kendi arsasını verip inşaat tahsisini çıkartıp çok amaçlı Endüstri Meslek Lisesi formatında ülkemizin 2.büyük okulunu yaptırmıştır. Maalesef bugün bu bina YİBO olarak hizmet vermektedir. Oysaki amacına uygun hizmet ediyor olsa idi, bugün Mudurnu’ya Göynük’ten, Nallıhan’dan, Seben’den, Taraklı’dan hatta diğer uzak ilçeler ve Bolu Merkezden Mudurnu’ya öğrenci gelecek, hatta aileleriyle birlikte geleceklerdi.
Bunun yanında kendisinin de söz etmekten hiç hoşlanmadığı “hayır gizli olur, gösteriş için yapılmaz, unutulur hatırlanmaz hatırlattırılmaz” dediği, başkalarından duyduğum hayırseverlik faaliyetlerini yazmak istemiyorum.

Bildiğim ve istediğim bir tek şey var. O da Sn. Tevfik Türesin’in örnek alınmasıdır. Ömrünü verdiği değerleri kaybetme riskine rağmen MEMLEKETİME YATIRIM demiştir. Ha bu arada “koca Mudurnu Tavukçuluk niye battı? Diyenleri duyar gibiyim. Bana 2001 krizinde batan binlerce firmanın neden battığını, ya da bu gün koca koca ülkelerin neden battığı sorusunun cevabını versinler ki istedikleri cevaba ulaşsınlar. Kulaktan dolma bilgiler ve dedikodular ile değil araştırıp rakamlar ve belgelerle konuşulsun lütfen. Yapılamıyorsa da konuşulmasın. Zira dinimiz gözle gördüğünüze bile en az iki şahit ister. Kaldı ki Sn. Tevfik Türesin’in katkılarıyla bu gün Türkiye de ve Bolu da beyaz et sektörü bu kadar gelişmiş ve yaptığı yatırımlar halen çalışmakta, binlerce insan istihdam edilmektedir. Bunları sadece Türesin ailesi ve Mudurnu Tavukçuluk için söylemiyorum. Bugün Mudurnu’da ya da Bolu da üretim yapan, istihdam sağlamış, yatırım yapan herkes için söylüyorum. Laf, dedikodu, kavga, değil çözüm üretilmelidir. Rakamlar ile, net ve kesin bilgiler ile hareket edilir ve doğru politikalar üretilir ise bölgenin destek almaması, nufus göçü, dengesiz gelir dağılımı ve benzeri bu sorunlar %50 çözülmüş olur. Geriye sadece uygulamalar ve başarı kalır.
İnşallah Mudurnu’muz , diğer İlçelerimiz ve BOLUMUZ layık olduğu değere ve güzel olan ne varsa her şeye bir gün gelir kavuşur…….
Herkese Saygılarımla Selam Ederim….

Uğur TÜRESİN Mudurnu Haber www.mudurnuhaber.com

 

Modern Kümesler Kendi Elektriğini Kendisi üretebilir

Son yıllarda gelişen Teknoloji sayesinde değişik yollardan Elektrik üretimi sağlanmaya Ülkemizde de başlandı.

Bunlardan bazılarıu ise, Biogaz sistemi ile Elektrik Üretimi,Rüzgar dan Elektrik Üretimi ve şimdide Güneş ten Elektrik Üretimi Ülkemizde de yaygınlaşıyor.

GÜNEŞ TEN ELEKTİRK ÜRETİMİ İLE PİLİÇ YETİŞECEK www.mudurnuhaber.com
GÜNEŞ TEN ELEKTİRK ÜRETİMİ İLE PİLİÇ YETİŞECEK www.mudurnuhaber.com

        TAVUK KÜMESLERİ GÜNEŞ ENERJİSİ İLE AYDINLANACAK

Çeşitli ülkelerde Proje çalışmalarını yüğrüten ve Türkiye genelinde de çalışmalara Başlayan  SOLAR UZEL  Proje danışmanı Mustafa UZEL , bu sistemler ile Bolu ve genelindeki Modern Piliç yetiştirme Kümeslerinin aydınlatılmasının Güneş panelleri sayesinde yapılabileceğini belirtti. 

Uzel, Büyük ve Modern Kümesler için  Güneşten Elektrik üretimi konusunda örnek bir maliyet tablosu açıkladı.

Sebekeye bagli 10 KW lik gunes paneli sistemi fiyatlandirmasi.

 Saatte 10 KW verecek gunes paneli sistemi icin,
1 panel (180 W): 1,58 x 0,808 = 1,27664 metre kare olup saat basi 10 KW icin toplam 556 panel gerekmektedir. 56 x 1,27664 = 71 metrekare.

Yani saatte 10 KW uretimi icin 71 metrekare yere ihtiyaciniz olacaktir.
Yaz kış  butun senenin guneş radyasyonunu kullanma gundelik ortalamasi 7,2 saatdir.

7,2 x 365 x 10 =  Paneller ortalama olarak senede 26280 KW elektrik uretimi saglayacaktir.

Elektrik fiyati 0,32 ytl kurustan hesap edersek, 0,32 : 2 = 0,16 euro cent yapmaktadir.

Yillik panel uretiminden kazanciniz: 26280 x 0,16 = 4205 eurodur.
Saatte 10 KW lik bir sistem icin panel ve gerekli malzemelerin size teslim fiyati 20000 eurodur.

1KW 250 euro iscilik (x 10KW) ve 2100 euro invertor masrafi eklenmektedir. Buna gore 10 KW lik bir sistem icin ortalama 4600 doseme ve invertor masrafi eklenmektedir.

Toplam Masraf 24600 eurodur.

Masraflarin amorte suresi: 24600 : 4205 = 5,8 yildir. Yani panel systeminin tamamen alimi, dosenmesi ve islevsel hale getirimi icin vereceginiz masrafi ortalama 5,8 sene icerisinde amorte edebileceksiniz.

Ayni zamanda kendi elektrigini ureten Hotel gibi sirketler onumuzdeki donemlerde yenilebilir enerji yasalarindan yararlanabilecekler. Avrupa birligi uyelerinde mesela Hollanda Almanya da kendi elektrigini uretene devlet KW saat uretim basi 0,33 cent odemektedir. Kendi elektriginizi ucretsiz hale getirdiginiz kendi uretiminiz devletten arti para almaniz mumkun olacaktir. AB ye uyum reform ve yasalari cercevesinde Turkiye de de bu yasalar yururluge girecektir.

Her halukarda herhangi bir devlet yardimi olmadan dahi 5-6 sene icerisinde yukarda belirttigim gibi butun masraflari cikarmaniz mumkun. Daha detayli bilgiler icin lutfen sorularinizi iletiniz.

Mustafa UZEL UZEL SOLAR ENERJİ  e_mail:info@solaruzel.com

www.solaruzel.com

www.mudurnuhaber.com