Sizden gelenler

Sizden gelenler

Siz, Mudurnu Belediye Başkan Adayları Herkes bir şekilde vaatlerde bulunuyor, şunu fark ettim ki çoğu kişi neredeyse hepsi, Mudurnu için bir şeyler yapmak istiyorlar.

Hoş güzel Mudurnu’muzu geliştirin, güzelleştirin… Ama artık yeter hangi biriniz sokaktaki taşları düşünmek yerine Mudurnu’nuzun gençlerini düşüneceksiniz!

Sokağa çıkın sorun her 10 gençten 8-9 u buradan memnun değildir. Çünkü; Mudurnu’da gençler adına hiçbir şey yapılmıyor kimse gençleri düşünmüyor. Neden burada spor kompleksleri, fitness salonları, spor aktiviteleri, vakit geçirebileceğimiz alanlar yok? Mudurnu’daki çoğu genç lokallerde, birahanelerde, sokaklarda…

Peki biz böyle mi olmasını istiyoruz, kendimden örnek vereyim; haftanın yarısından çoğunda lokaldeyiz, sokaktayız hiçbir şey yapamıyorsak bir kola, cips, çekirdek alır oturur muhabbet ederiz. Bunları yapmak istediğimizden mi yapıyoruz sanıyorsunuz? Eğer bir fitness salonu olsa neden gitmeyelim? Eğer bir futbol sahası vb. olsa neden gitmeyelim?

 

Bir spor aktivitesi olsa nende gitmeyelim? Bence bunun çözümü sizin ellerinizde sokaklara taş döşemek yerini birazda gençlerinizi düşünün inanın istediğiniz yerlere geleceksinizdir…

Aykut KUŞÇUOĞLU

MUDURNU HABER

www.mudurnuhaber.com

Mudurnu nun bilinmeyen Manevi değeri

Mudurnu nun bilinmeyen Manevi değeri

Bolu nun Mudurnu ilçesinde Kaygana Mahallesi Terminal yolu üzerinde evlerin arasında kalmış bir Manevi değerdir o…

Mudurnu Halkından eski yaşı 70 ve üzerinde bulunanlar bu Türbe yi çok iyi bilirler. Yürüyen Dede, ismi ile çevrede bilinir.  Son yıllarda ise “ Yürüyen Dede” evlerin arasında gizli olarak kaldığından ilçede yaşayanların hele, hele dışarıdan gelerek ilçeye yerleşenlerin çoğu bilmez bu manevi değeri…

Yürüyen dede, nin buradaki Türbesinin bulunmasını ise mahallenin yaşlıları şu şekilde anlatır. Zamanın birinde yukarı dağlardan gelen Sel önünde Kopuk bir insan Bacağı yürüyerek gelmiş ve burada kalmıştır, bunun üzerine buraya gelen Bacağı defin ederek o zamanın kişileri burayı muhafaza altına almıştır. Tarihi hakkında herhangi bir bilgi yoktur.   Yürüyerek geldiği için “Yürüyen Dede “ ismi ile halk arasında bilinir.

 

Mudurnu’da yaşayan vatandaşlar, yürüme yaşı gelmesine rağmen yürüyemeyen Çocuklarını buraya getirerek dua ederler ve Çocukla birlikte Türbe de bir müddet durduktan sonra Çocukların yürüyeceğine inanılır.

 

Aydın ÖZPELİT

MUDURNU HABER

www.mudurnuhaber.com

Bina tamam, açılış tarihi belli değil

MUDURNU EMNİYET BİNASI TAMAM AÇILIŞ  TARİHİ BELLİ DEĞİL

Mudurnu ilçesinde Mudurnu Emniyet Müdürlüğü binasının inşaatı tamamlanmasına rağmen  sessiz bir bekleyiş devam ediyor.

Mudurnu Haber  Aydın ÖZPELİT Bolu İl Emniyet Müdürlüğü   Lojistik Şube yetkilileri ile görüşerek, Mudurnu Emniyet Müdürlüğü  yeni Hzimet binasının ne zaman hizmet vereceği hakkında bilgiler aldı.

Edinilen bilgiye göre Müteahhit firma, Binayı süresinden önce bitirdi, firmanın  Taahhüt tarihinin bitmesine yaklaşık 8-9 a gibi bir sürenin olduğu   bunun içinde   açılış için herhangi bir çalışmanın olmadığı belirtilerek, normal inşaat rayişinde işliyor denildi.

 

www.mudurnuhaber.com

 

Sıra Mudurnu’ya Geldi

Sıra Mudurnu’ya Geldi

Yıllardır Mudurnu Tek Banka şubesi olması sebebiyle sürekli vatandaşların şikayetlerini sonunda nihayet yerine getirildi.

 MUDURNU ZİRAAT BANKASI NA SIRAMATİK GELDİ

Yıllardır vatandaşlar sürekli,  dakikalarca sırada bekledikleri , bunun için  sürekli Sıramatik takılması için vatandaşlardan istek vardı.

Mudurnu  ziraat Bankası şubesi de artık Sıramatik cihazına kavuştu.

mudurnu-ziraat1

www.mudurnuhaber.com

 

BUNLARI BİLİYORMUSUNUZ?

Çiğ patatesi rendeleyin suyunu için: Miğde rahatsızlıklarına iyi gelir.

KAŞIK SAPI YEMEĞİ TARİFİ ÇOCUKLARI ŞAŞIRTTI

KAŞIK SAPI YEMEĞİ TARİFİ ÇOCUKLARI ŞAŞIRTTI

 Bolu nun Mudurnu ilçesinde Nilüfer Hatun Anaokulu öğrencilerine yöresel yemeklerin tanıtılması amaçlı bir proje hazırlandı.

 Projede ilk olarak Mudurnu ilçesinin Meşhur Keşli Cevizli Kaşık SAPI makarnası öğrencilere tarif edilerek tanıtıldı.

 Öğrencilerin bazıları bu yemeği bildiğini ama bazı öğrencilerin ise bu yemeği daha önce hiç bilmediğini ve görmediğini belirttiler.

Mudurnu Nilüfer Hatun Anaokulu  Müdürü Havva ÖZDEMİR ,Nilüfer Hatun Anaokulu olarak çocuklarımıza küçük yaşlardan itibaren yaşadıkları yer Mudurnu hakkında bilgi vermek istedik. Bunun için öncelikle yemek kültüründen başlayalım dedik ve Mudurnu nun herkes tarafından sevilen Kaşık Sapı nın yapılışını gösterdik. Çocuklarımız yapılan kaşık Saplarını afiyetle yedi. Kaşık Sapı yapan velilerimize çok teşekkür ediyoruz, faaliyetlerimiz devam edecek dedi.

 

MUDURNU İHA AYDIN ÖZPELİT www.mudurnuhaber.com

 

Mudurnu Mezbahanesi Kapatıldı

Mudurnu ilçesinin Etlerinin tedarik Edildiği Mudurnu Belediyesine Bağlı Mezbahanenin  kapatıldığı belirtildi.

Mudurnu ilçesinde Hayvan kestiren işletme sahiplerine , artık bundan böyle Bolu Mezbahanesinde kesimlerin yapılacağı duyuruldu.

 ARTI BİR MAALİYET BİNECEK

Mudurnu ilçesinde faaliyet gösteren Kasaplar, olaydan bir hayli rahatsız olduklarını ve bu uygulamadan dolayı  maaliyetlerin artacağını ifade ederek, zaten Mudurnu’da  işler iyi değil, hayat durma noktasına geldi, üstüne üstlük böyle bir olay  esnafın belini bükecek dediler.

 

 BİR BÜYÜK BAŞ HAYVANDA 340 TL DAHA FAZLA MAALİYET BİNECEK

Kesilecek her Büyükbaş için Mudurnu ilçesine oranla 340 tl daha fazla maaliyetin  bineceği hesaplanırken, bunun için yetkililerin biran önce çözüm üretmesi gerektiği ifade edildi.

www.mudurnuhaber.com

 

Mudurnulu Evliya Çelebi Adayının Avrupa Gözlemleri,

Mudurnulu Evliya Çelebi Adayının Avrupa Gözlemleri,

Yazının başlığı ve konusu Almanya Augusburg’tan Notlar olacaktı ancak Türkiye
deki arkadaşlar ve sosyal medyadan yoğun istek geldi; projenin adının ne olduğu ve kim
tarafından düzenlendiğine dair. Katıldığımız projenin adı;
T.C.
Avrupa Birliği Bakanlığı
Avrupa Birliği Eğitim Ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı
Leonardo Da Vinci – Hareketlilik Projeleri
(Avrupa Birliği Projesi)
Konu başlığı; Bolu’nun Tatil beldesi ve Abant Gölü diyarı Mudurnu ilçesinin
iç ve dış Turizm Potansiyelini artırmaya yönelik bazı Avrupa birliği ülkelerindeki
profesyonel Organizasyonların ve faaliyetlerin incelenmesi. Projenin Ulusal Ajans ve
SETA tarafından düzenlendiğini ve değişik Türk ortakları olduğunu biliyorum.
Almanya’ya geldikten sonra Mudurnu’dan geziye biz neden katılamadık diye
soran arkadaşlar oldu ben buna en son cevap verebileceklerden biriyim. Nedenine gelince
“Mudurnu da Turizm ve tanıtımla yeterince ilgilenmediğim için” ilk yazılan listede
ben yoktum. Son anda Programın konu başlığından haberim olup ta Mudurnu için böyle bir
proje olacak ve benim ismim yok? Ben böyle bir projeye katılmaya uygun değilsem kim
uygun diye sorduğumda en uygun sensin dendi. Peki, neden ismim yok o zaman dedim?
Tamam, birini siler seni yazarız dediler yani ben rahmetli Erbakan hocanın deyimiyle kerhen
yazıldım.
Bunun için gidenleri kim organize etti meslekleri ne Mudurnu ya ne katkıları olacak
diye sorarsanız www.mudurnuhaber.org sitesinde İlhami bey haber yaptı Belçika ve Almanya
katılan listeleri ve mesleklerini oradan görebilirsiniz.

Almanya Augusburg’tan Notlar;
İki Kasım günü sabaha karşı kafile olarak Mudurnu’dan ayrıldık. Sabiha Gökçen hava
alanından Almanya ve Belçika’ya giden ekipler ayrıldı. Almanya gurubu olarak saat 11.05
te uçağa binip yaklaşık iki buçukta Münih hava alanına inip servisle bir saatlik yolculuktan
sonra Augusburg’ta kalacağımız otele yerleştik. Şimdiden gezi projenin amacına ne kadar
uygun olacağını bilmiyorum!
Uçaktan indiğimden itibaren servisle giderken bir taraftan etrafı gözlemeye başladım.
İlk edindiğim izlenimler;
Tarlaların hepsi düzenli ve tarım yapılabilir durumda her taraf su kanalları ve tarlalara açılmış
asfalt yollarla çevrili idi.
Tarlalarda karaca yavruları serbestçe geziyor kimse vurmuyordu
Yol kenarlarında görüntü kirliliği yaratan kablolar yoktu
Şehirde kimse kornaya basmıyordu
Yerlerde çöp yoktu
Kırmızı ışıkta geçen, telefonla bağırarak konuşanlar yoktu, beş yüz yıllık binaları yıkıp rant
için müteahhit’e vermediklerinden her yer on beşinci yüzyıldan kalan binalarla dolu idi.
İnsanlar elektronik marketler yerine her köşe başında bulunan kitapçılara doluşuyordu.
Sokakta başıboş gezen sokak hayvanları yoktu.
Sabah altıdan itibaren günlük yaşam başlıyor akşam erken saatlerde herkes dinlenmeye
çekiliyor…
Dizi ve tv kirliliği yerine insanlar evlerinde aileleri ile vakit geçirmeyi tercih ediyordu.
Bavyera bölgesi soğuk olmasına rağmen işe gidenlerden pek çoğu bisikleti tercih ediyorlardı.
Alman toplumu Hitler faşizminden sonra ırkçılığın kötü bir şey olduğunun farkına varmış ve
geçmişi ile yüzleşmesinin bir ifadesi olarak ziyaret ettiğimiz meslek okulunun sınıf kaplarına

SCHULE OHNE RASSISMUS
SCHULE MIT COURAGE
(mealen “ırkçılık insanoğlunun yüz karasıdır” afişleri

asmışlardı.)

Kuşkusuz bir toplumu tanımak için uzun zaman lazım… Geçmiş genetik kodlarını
yaşam biçimini tanımadan yapılan her yorum yüzeysel gözlem olur benim yaptığımızda
sadece gözlem.

Augsburgta bu gün ziyaret ettiğimiz Mozart’ın babasının evinde turizm yetkilisin
yaptığı sunumda sordum. Belediyelerde Kültür birimi kanunla ikinci dünya savaşından sonra
1945 te resmileşmiş. Şu an Belediye ve özel şirket Augsburgu tanıtıyor.Yılda yaklaşık altı
yüz elli bin ziyaretçi alan bir yer rehberlik hizmetine çok önem veriyorlar guruplara iki rehber
tanıtım yapıyormuş biri anlatarak diğeri de epik tiyatronun da kurucusu olan Augsburg
doğumlu Bertolt Brecht’ten kısa tiratlar ve Mozart’tan parçalar söyleyerek turistin ilgisini
daha fazla çekiyorlarmış. Birde ellerinde tarihi değer ifade eden ne varsa korumasına ve
tanıtımına çok önem veriyorlar. Bizim evlerimizde bulunan sıradan objeleri bile koruma
altına almışlar. Okullarda yazı tahtasının kalitesi yerine eğitime önem veriliyordu. Her şey
vatandaşa güven odaklı olduğundan metro ve otobüslerde bilet kontrolü çatılarda çanak anten
yoktu.

Mozartın evinden kaldığımız otele dönerken yollara caddelere bakıp tarihi bir kiliseyi
ziyaret ettim. Tramvay raylarını eski kesme taşların arasına yapmışlar bir an düşündüm
acaba biz aldığımız için Andezit taşı bulamadılar mı diye? Yaptıkları yeni binalara bile eski
binadan söktükleri kapıları takmışlar.

Yerleşik kültürel birikime rağmen olumsuz olan birçok şeye şahit oldum,

Sokakta yürüyen insanların yüz ifadesinde yaşama dair ışık azdı.

Sokakta simitçi, çaycı köşe başında berber sokakta kedi, kuş yoktu. el ele tutuşanlar, küfürlü
konuşanlar telefonda bağırarak konuşanlar kırmızı ışıkta geçenler yok trafikteki ışıklar
engellilerin geçişine gör yapılmıştı. Nüfus yaşlı ve sokakta hamile bayanlar yoktu. Kitap
marketlerinde bayram ve yılbaşı kartların başında insanlar vardı. Birde normal musluktan
akan sular bizim piyasada satılanlardan daha kaliteli.

Mehmet Cantürk

Almanya Augsburg 05.12.2012

Not: Almanya Augsburg Gezi ve Fotoğraflarını görmek isteyenler Facebook: Mehmet
Cantürk sayfasından Almanya fotoğraflarını görebilirler.

www.mudurnuhaber.com

 

TRT AVAZ MUDURNU DA

TRT Avaz  İstanbul televizyonu Gurbetten Sılaya programın çekimlerini yaptı.İlçemizde çekimleri yapılan Program 09 Aralık 2012 tarihinde saat 9.15 te gösterilecek.    

              Türk Cumhuriyetlerinden gelip Türkiye’de öğrenim gören öğrencilerin, yaşadıkları, eğitim gördükleri, eğlendikleri alanları ve Türkiye’yi tanıtmayı amaçlayan Gurbetten Sılaya programında öğrencilerin ailelerine mesajları ve gönderdikleri klipler yer alıyor.

 
Her hafta farklı bir mekanda gerçekleştirilen programda, ülkemizin tüm üniversitelerine gidilerek bu öğrencilerimize ulaşılmaya çalışılıyor ve onların dünyalarına doğru bir yolculuğa çıkılıyor.Her öğrencinin yaşadığı şehir tarihi ve turistik yönleri ile , öğrenim gördüğü üniversite, yaşadığı alan kısaca tanıtılmaya çalışılıyor.

Bunun dışında bu öğrencilerimizin katıldığı etkinlikler veya kendilerinin organize ettiği etkinlikler takip edilerek buradaki sosyal hayatları da ekranlara taşınıyor.Ayrıca bu öğrencilerimizin daha önceden gitmediği mekanlara gidilip hem onlara hem de ailelerine bu mekanlarla ilgili kısa bilgiler veriliyor.

Türk Cumhuriyetlerinden gelip ülkemizde öğrenim gören öğrenciler özellikle ekonomik şartlardan dolayı ülkelerine sık gidemedikleri için, Gurbetten Sılaya Programı aracılığı ile farklı bir iletişim kurmaya çalışılıyor.

www.mudurnuhaber.com

Korayım’ ın Konak Hikâyesine Önsöz;

Korayım’ ın Konak Hikâyesine Önsöz;

            Aşağıdaki yazıya önsöz yazarken insanın kendine ait bir hikâyeyi beyninde, yüreğinde olgunlaştırıp yazıya dökmesinin yazılmış bir hikâyeye önsöz ve açıklama yazmaktan daha kolay olduğunu düşündüm. Aşağıda okuyacağınız yazı yeğenim Koray tarafından kaleme alındı.

           Koray doğa ve gönül mühendisi, ‘şairliğimden utanırım’ diyecek kadar şair ve şiir yorumcusu, yazarlığımdan utanırım diyecek kadar hikâyeci, mutluluğu Avm’lerde arayan günümüz gençliğinin “avamlığında” değil,  mutluluğu sahaflarda arayan kitap dostu, doğa, bitki, börtü, böcek aşığı. Dünyanın herhangi bir yerinde yanan ağaca ağlayan hümanist, Geleneğini, doğasını, geleceğini kaybetmiş günümüz insanların atasından kalan kömürlü ütüyü, iki bakır tabağı mahalleye gelecek hurdacıya vermek için beklediği zamanda, eşimin müzayedede satmayı düşündüğü amcasının “asari antikalarına” sahip çıkıp gelecek kuşaklara bu kültürü, geleneği aktarmayı düşünen “zamane dervişi”İflaholmaya_CAN kadar Fenerli, her hafta sonu amcasının yanına Mudurnu’ya gelemezse kederli, on iki yaşına kadar Mudurnu’da yaşamış insanın memleketi doyduğu yer değil çocukluk kültürünü aldığı yer diyen Mudurnu sevdalısı, Bu yazı her lafın başı “sözde” biz Mudurnuluyuz deyip yetiştiği evini köyünü anasını, babasını, amcasını, teyzesini unutan Allah geçinden versin öbür tarafa intikal ettiğinden, beni “hacet tepesine”götürün diyenlere “Mudurnu hatırası” olsun.

Mehmet Cantürk 15.10.2012

 

 

Koray’ın Konak Hikâyesi

            Şakir Ağa her zamankinden ayrı bugün biraz daha gecikmişti. Fakat gecikmesine rağmen O gelmeden konakta yemek yenmezdi. Gecikmesinin nedenini aile fertleri bilir, bunun için ayrıca saygı duyarlardı.

            Osmanlı devleti artık duraklama devrinden de geçmiş, gerileme dönemine girmişti. Padişah ve uleması geriye giden ekonomiyi düzeltme yolu olarak vergileri arttırmayı öngördülerse de, bu, halkın üzerindeki yükü arttırmaktan başka bir işe yaramamış, en çok da Şakir Ağa gibi ticaretle uğraşan çarşı eşrafını olumsuz etkilemişti. Şakir Ağa kötüye giden ekonominin farkında olduğu için pazarını genişletmeye çalışmış, doğuda Ankara, batıda İstanbul’a kadar ilişkilerini kuvvetlendirmişti. Ne var ki, artık o da vergilerin yükü altında ezilmeye başlamıştı. Yaşı da hayli ilerlediğinden eskisi kadar çalışamıyor, gençliğinde büyük emek vererek yaptırdığı konağa ulaşmayı asıl hedef haline getiriyordu.

O gün yine gün batımına yakın, Nallıhan’dan döndüğünde, her zamanki gibi ikiyüzelli yıllık çınarın yanında atından indi. İki elini beline koyarak geriye doğru esnedi. Her ne kadar ikinci kattaki odasından bu ulu çınara bakmak zevkliyse de, pazardan dönüşünde de bu ulu çınarın yanından konağa bakmak o kadar keyifliydi. Atının ayak sesinden, ağasının geldiğini anlayan kâhyası, hemen çınara doğru koşar, atın eğerinden tutarak alt kattaki ahıra kadar getirirdi. Ağanın gelmesine, atın, suyu ve yemi de hazır olurdu.

            Konağın damı giriş katta, insanların yaşam alanından farklı olmayacak şekilde inşa edilmişti. Birinci kattan atın soluğunu, kişnemesini duyabilirdiniz. Şakir Ağa bunu özellikle istemişti. At bereketti, at ile beraber yaşayanın ömrü uzun olurdu. Bu nedenledir ki, Şakir Ağa atını çok sever, ev halkı de bu yüzden At’a, Şakir Ağaya olduğu kadar iyi bakarlardı.

            Şakir Ağa her zaman ki gibi geriye yaslana yaslana ağır adımlarla konaktan içeri girdi. Ağır adımlarla on basamaklı merdiveni tırmanarak birinci kata çıktı. Çıktığı merdivenin ucu sofaya bağlanır, burada da onu bakır el ve ayak yıkama leğeni, güğüm ve işlemeli havlusuyla gelini karşılardı. Gelinini çok severdi. Şakir Ağanın tek oğlunun sevdiği kadındı o, daha evi yaptırırken hayalini kurduğu gelin odasına açılırdı sofa. Aynı sofada gelininin kendisini beklemesi, O’nu hem gençliğine geri götürür hem de yıllarca uğraşıp didindikten sonra elde ettiklerinin hazzını yaşatırdı.

            Mevsim sonbahardı, Şakir Ağa sofada elini yıkarken bir yandan da konağın arka bahçesine bakardı. Buraya gençliğinde iki tane dut dikmişti. Çünkü ipek ve deri tüccarıydı. Bir tüccarın bahçesinde koza olmazsa olmazdı. Bu dutlar yaptığı işin simgesi gibiydi. Şakir Ağa elini yıkarken bir üşüme geldi.  Gelinine ; ‘ Artık Aşağı inmeli kızım ‘ dedi. Çünkü evin birinci katı ısıyı muhafaza etmek ve daha çok faydalanmak için alçak yapılmıştı. Bu katın pencereleri daha küçük, sadece sofadan arka bahçeye bakan camlar büyüktü. Bu da güneşten daha çok faydalanmak içindi.

            Şakir Ağa yemekte ev halkının bir arada olmasına özen gösterir, sofra da da her zaman bir tabak fazla görmek isterdi. Böyle olmadığı zamanlarda hanımına çıkışır, ’belki dışarıdan aç biri gelir derdi. Şakir Ağa kalkmadan sofradan kimse kalkmazdı. Sofrada da pek konuşulmaz, günlük yaşamda başa gelen işler, olaylar, ikinci katta ki sofada dile dökülürdü. İkinci kata onbir basamak merdivenle çıkılırdı. Burası birinci kata göre daha yüksek tavanla yapılmış, Şakir Ağanın en sevdiği sofanın bulunduğu kattı. Şakir Ağa akşam kahvesini muhakkak bu sofada içer, konağın giriş tarafına bakan sofadan, elinde gaz lambalarıyla camiye giden insanları seyrederdi. Ev halkı pek konuşmaz, Şakir Ağanın kendilerine soru sormasını beklerlerdi. Şakir Ağa ilk önce hanımına hal hatır, sonra da oğluna işlerinin nasıl gittiğini sorardı. Şakir Ağa iyi gitmediğini bilse de oğluna çok yüklenmez, acele laflarla geçiştirip torunlarını severdi.

            Şakir Ağa bu konağı yaptırırken çok düşünmüştü, ustayla dost olmuştu. Usta ne istedi ise hemen bulup getirtmişti. Hep dediği bir şey vardı ; ‘ Geç olsun da güç olmasın’. Konağın tek parça kirişlerden olması bu sabrın ürünüydü. Konağın arka yüzüne bakan yirmi metrelik çam kirişi, Eskişehir’in Mihalıççık ormanından getirtmişti. Ülkenin en iyi sarıçamları orada yetişirdi çünkü. Ne zaman inşaatın hızlı gittiğini gözlese; ‘ağır olun, acele etmeyin’ derdi. Odaların içinde ki dolap gözleri bu yüzden bu kadar güzeldi. Şakir Ağanın ustası, usta adamdı, Şakir Ağa kadar ileriyi görürdü. Bunun için ayrı bir kız odası da düşünmüş, lakin Şakir Ağanın kız çocuğu olmamıştı. Bu oda ikinci katta, girişteki sokağa bakan sofanın yanında ki odaydı. Pencereleri büyük, dolapları genişçeydi. Odada, bir ocak, genişçe de bir sedir vardı. Odanın pencereleri sokağa bakardı. Ağanın kızı bu pencerelerden bakıp, evleneceği erkeği seçecekti. Fakat olmadı, Allah Ağaya kız evlat nasip etmemişti ama şimdi bir kız torunu vardı. Bu oda artık O’na aitti. Pencere üstlerine işlemeli pervazlar koydurtmuştu. Buralara da hanımının ördüğü en güzel perdeleri çektirdi.

            Şakir Ağanın uyuması yatsıyı bulmazdı. Yani ev halkının bildiği buydu. Şakir Ağa konağı yaptırırken kendi odasının, illa çınara karşı bakmasını istedi. Çınar uluydu, çınar uzun ömürlüydü. Ona bakarken hep kendi ağalığını düşünürdü.  Ölümü düşünürdü sonra, ‘benden ikiyüzelli yıl yaşlısın, beşyüz yıl daha yaşlı olursun’ derdi, çınara… Ağalığın çarşıda pazarda değil, böyle bir yerde böyle bir çınara karşı ev yapabilme özgürlüğünde saklı olduğunu düşünürdü hep.

            Bu yüzden ustaya özel bir şey yapmamasını, odanın yönünün zaten onu özel kılacağını söylediyse de, usta ağayı dinlememiş, bir de işleme ustası getirmişti. Konağın yapımı en uzun süren odası burası olmuştu. Ahşapla dokunan her alan çok özel olmalıydı. Giysi dolabından gusülhanenin kapağına, süs gözlerinden tavan işlemelerine kadar her şey ağaya layık olmalıydı.

            Ağa odasından içeri her girdiğinde, ustanın inşaat sürecinde kendini bu odaya sokmamasını tebessümle hatırlardı. İçinden ‘Allah rahmet eylesin ‘ derdi. Ustanın ölümünü çok sonra duysa da, ölümünden kendini de sorumlu tutar, engel olabilirdim diye kendi kalbini ezerdi. Usta Ermeniydi, çok sonraları duymuştu hak etmediği bir muamele gördüğünü…

            Şakir Ağa hava güneşli ise bahçede dokuma tezgâhının yanında kahvaltı etmeyi çok severdi. Burada, Hanım Ağanın gençliğinde yün eğirmesini hatırlar, hanımına bugünlere gelmesinde payı olduğu için de minnet duyardı.

            O sabah yine hava güneşliydi. Yarısı sararmış çınar yaprakları güneşi daha da sarı yapmıştı gözünde. Kahvaltı arka bahçeye kurulacaktı. Ağa elini yüzünü yıkadı. Sargısını sarıp şapkasını giydikten sonra merdivenlerden aşağı inecekti ki, gözüne merdiven başında ki mahyada bulunan tarih ilişti. Binsekizyüzkırk yazıyordu. ‘Hey gidi’ dedi, adetti, inşaat bitince merdiven başına tarih atılırdı.

            Ustanın ;’ Çok güzel bir konağın oldu Ağam’ dediğini hatırladı. Ağa da ‘ hayır bu konak benim değil, kadir kıymet bilenlerin “yüz yetmiş yıl sonrasının da ‘ demişti.

            Sonra Mehmet Cantürk’ü bir el uykusundan uyardı. Fatma Hanım arka bahçede kahvaltıyı çoktan hazırlamıştı. 15.10.2012

   Koray Cantürk     

www.mudurnuhaber.com

MUDURNU VE AHİLİK

MUDURNU VE AHİLİK

Türkiye de Ahilik Haftası çeşitli etkinlikler ile kutlanıyor. Bolu ili Mudurnu ilçemizde de son dakika da kararlaştırılan ve geçen yıl es geçilen AHİLİK Haftası kutlama töreni yapıldı.

Ahilik hakkında, çeşitli konuşmaların yapıldığı Mudurnu ATATÜRK anıtı önünde öğrenci kardeşlerimizde olmasa ( Her zamanki gibi) programdaki söylenenleri sadece protokol dinleyecekti.

 Esnaf Odasının Duyuru ve Davetiye dağıttığı Benim Güzel ilçemizin, Güzel esnafları aşırı müşterisi olduğu için mi etkinliklere katılma dı? Yoksa başka nedenlermi var dı?  

Yapılan program sadece biz bize yapılmış bir program oldu, iyiki Cuma Duasını Meydanda yapalım fikri oluştu da bahane ile kalabalık göründük.  Ne söylesek az,  bu gibi  programlara katılımın daha fazla olması ve gerçekten hedefine ulaşması için Mudurnu’daki bizlerin AHİ olması gerekli….

İşte o zaman bu Meydan dolar taşar, ama şu an için içinde ben de dahil, maalesef Mudurnu’da AHİ görmek çok zor.  ATATÜRK Meydanında konuşmacılar anlatıyor, Ahi Şöyle olur, Ahi Böyle olur, olur da yetiştirirseniz olur. Her kes ipin bi ucundan tutar, birileri birbirinin ekmeğinde gözü olur, birbirine gol atmaya çalışırsa kusura bakmayın, Mudurnu da Kahvehanelerde konuşulanlar gibi Mudurnu’da hiçbir şey olmaz.

Mudurnu’da yıllardır süre gelen Esnaf duasında örnek bir ilçeyiz, ama sadece örneğiz, görüntü var ses yok. Dua  yı yaparız, yapacağımızı yaparız, mantığı ile Mudurnu’da Ahi olmak çok zor. Bunun aksini iddia edenler çıkabilir, bu arkadaşlarında tuzu kuru olduğundan iddia edeceklerdir.

Ahi, olmak yanındaki komşusunun alışverişinde gözü olmamaktır, Ahi olmak, yardıma ihtiyacı olan kişilere karşılıksız yardım elini uzatmaktır. Ahi olmak, zora düşen birine, hah sanamı kalmış, öyle her şeye burnun sokarsan, kezerin kalkar deyeceğine, elinden gelen bir şey varsa yardımcı olmak, elinden gelen bir şey yoksa bile, yardımcı olmak için organizeye katkı sağlamaktır.

Dik kuyrukluluk hiç kimseye fayda sağlamaz,  “Her nefis ölümü tadacaktır”  Elmalılı Hamdi Yazır Kuranı Kerim de Enbiya /35 Ayeti Meali şöyledir.  Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak kötülük ve iyilikle deneyeceğiz. Hepiniz de sonunda bize döndürüleceksiniz.

Bizler, Mudurnu’da Ahi olabilmek için hep birlikte ortaklaşa çalışmalı ve bunun için altyapı çalışması yapılmalıdır. Yoksa bu programlar ve Dualar sadece  Şow amaçlı kalır, bunun da hiç kimseye faydası olmaz.

Saygılarımla

Aydın ÖZPELİT

www.mudurnuhaber.com

 

Böyle Bir KAYMAKAM görmedim

Böyle Bir KAYMAKAM görmedim.

Geçtiğimiz hafta Pazartesi günü Mudurnu Kaymakamlığına atanan Nurullah ERTAŞ Mudurnu lular tarafından ziyaretçi akınına uğruyor.

 

Kaymakamımız Van EDREMİT ilçesinde Kaymakamlık görevini yürüttükten sonra Mudurnu ya atanmış. Kaymakamımızı Mudurnulular o kadar çok özlemişki, aylardır hep vekil Kaymakamla idare edilen bir ilçeye sonunda Asil ve kalıcı bir Kaymakamın gelmesi ile birlikte ziyaretlerin ardı arkası kesilmiyor. Kimileri bi tanışalım, Memleketi neresidir belki tanıdık bir yanımız vardır umudu ile Kaymakam bey ziyaretleri epey bi yoğunluk var.

Mudurnu Kaymakamımızı Makamında bizde MUDURNU HABER olarak ziyaret ettik ve hayırlı olsun temennisinde bulunduk.

Mudurnu Kaymakamlık sekreterliğinde 15 dakikalık bir molanın ardından Kaymakam bey’in makamına girip tanışma faslına başladık.

Şu son 12 yıldır gördüğüm Mudurnu ya gelen en heyecanlı Kaymakamlardan biri olarak Nurullah ERTAŞ Beyefendi için sohbetimiz esnasında Kendi kendime, Mudurnu sonunda aradığı Kaymakamı buldu dedim.

Van Edremit ilçesinde Kaymakamlık ve bunun yanı sıra Van Vali yardımcılığı görevleri esnasında birçok projede ismi olan bir Kaymakam.

Van daki çalışmalarını anlatırken heyecanla dinledik Kaymakam bey’i, aslında kendi Mudurnu ya gelmeden biz kendisi hakkında ve çalışmaları hakkında bilgiler edindik ve çok mutlu olduk.

Böyle Bir Kaymakam Görmedim

Sıcak ve güler yüzlülüğü ile insanı birden ısıtan bir yaklaşım gördüm kendisinde… Kaymakam dediğin işte böyle olur. Ama bizim toplumumuzda Kaymakamlar, Valiler ve İdari amirlerin yanlarına çıkmak öyle kolay değildir diye bilinir. Derdin var söyleyemesin, söylesende yakınındakiler bir şekilde atlatır dertler ve sorunlar hiçbir zaman en üste ulaşmaz ve sadece sen çabaladığın ile kalırsın.

MUDURNU ARADIĞI KAYMAKAMI BULDU İNŞAALLAH

Evet, sohbetimiz esnasında Mudurnu ilçemizin uzun bir süredir Kaymakam problemi çektiğini hatırlatmamız üzerine, Nurullah ERTAŞ, Evet burası bir talihsizlik yaşamız inşallah bundan sonra ben Mudurnu için elimden geleni yapacağım, birlikte çalışıp Mudurnu adını en iyi şekilde yükselteceğiz diyor.

 MUDURNU ‘DA POTANSİYEL VAR

Mudurnu Kaymakamı Nurullah ERTAŞ Mudurnu adını marka ve Bolu nun ilçesi olarak bildiğini ve daha önce bu bölgeye hiç gelmediğini ifade ediyor ve diyor ki, kendimi evimde Memleketimde hissettim, insanların konuşma tarzı aynı bizim Kütahya gibi…

 Mudurnu’da Potansiyel çok diyen Kaymakam ERTAŞ,  burada yapılacak çok Proje ve çok iş var, çözümü birlikte üreteceğiz, yapıcı olacağız, Mudurnu için çalışacağız diyor.

Kaymakam beyi çıkması gerektiği Randevusuna daha fazla geciktirmemek için Makamından tokalaşarak ayrılıyoruz. Diyor ki, bunu saymam oturup konuşalım, sizi ziyarete de geleceğim diyor. Bu sohbetten çıkardığımız sonuç şu… Mudurnu Kaybetmez ise aradığı Kaymakam’ı buldu. İnşallah Mudurnu adına ilçemizde görev aldığı sürece güzel işlere imza atmak nasip olur.  Mudurnu ilçemize hayırlı olsun.

Aydın ÖZPELİT

MUDURNU HABER  www.mudurnuhaber.com

 

Ramazan Bayramımız Mübarek olsun

Ramazan Bayramımız Mübarek olsun

 Çok kıymetli Dostlar,  bir Ramazan Bayramına daha erişmenin sevinci ile sizlere bu sayfalar aracılığı ile sesleniyorum.

 Bayramlar, Uzaklardaki yakınlarımız ile Aile ve Dostluk bağlarımızı kuvvetlendiren en güzel günlerdir. O günlerden birini daha hep birlikte yaşıyoruz. Ama ne yazıkki, Bayram dönüşlerinde birçok insanımız Trafik kazalarında can ve Mal kaybı ile karşılaşmaktadırlar. Bu kazaların oluş nedenlerinden biri dikkatsiz araç kullanmak ve aşırı hız nedeni ile direksiyon hâkimiyetini kaybetmektir. Siz siz olun, gideceğiniz yere sağ salim varabilmek ve mutlu bayramlar geçirmek için Trafik kurallarına uyunuz.

  Trafik kuralları deyince aklıma sürekli gelen bir hususuda hatırlatmadan edemeyeceğim, Mudurnu girişinde son günlerde yaşanan Trafik kazalarında ölümcül olmasa da maddi hasarlı kazalar gerçekleşmiştir. Mudurnu girişinde gerekli sinyalizasyon çalışmaları ve gerekli Trafik tedbirleri bir can’a mal olmadan alınmalıdır.

 Mudurnu İlçesindeki termal Canlılık

Evet, Mudurnu ilçemizde yılan hikâyesine dönen ve Su akar Türk bakar mantığı artık kırılmalıdır. Mudurnu ilçemiz Taşkesti beldesi sınırlarında faaliyete geçen Sarot Termal Bölgede bacasız bir fabrika görevi görmekte ve bölge halkı buradan maddi gelir elde etmektedir.

Neden Mudurnu ilçesindeki Babas suyu Mudurnu ekonomisine değer katmasın?

 Neredeyse 30 yıllık mazisi olan Babas kaplıcası hala sürüncemede…

İnşallah siyasiler ve idareciler bir an önce Mudurnu Ekonomisinin canlanarak ilçenin gelir düzeyinin yükselmesi için Kaplıca Turizmine yatırım yapacak olan yatırımcıların önlerini açarlar.

Her Şey MUDURNU muz için

Bizim yaptığımız haberlerden, yazdığımız köşe yazılarından rahatsız olanlar olduğunu çok iyi biliyoruz, ama bunun tek bir sebebi var, oda Memleket aşkıdır.  Yoksa, kimse kusura bakmasın Türkiye da kaç tane bizim Mudurnu gibi ilçe var ve orada Bayramlarda gazete çıkıyor bir takip edin. Bunun sonucunda biz Madalya veya Plaket istemiyoruz, ama gölge etmeyin başka bir şey istemem, her kes görevini yapmalıdır. Basın temsilcileri aksaklıkları hataları görür ve yazar, bunuda onaracak ve tamir edecek konu ile ilgili yetkililer ve kurumlardır.  Yapılan haberler hiçbir zaman açık aramak değil Mudurnu ilçesinin daha yaşanabilir ve insanların daha mutlu olması ve sorunların çözülmesidir. Bakınız, Küçük bir not; Mudurnu Demirciler çarşısı girişi açık çıkışı ise Trafiğe kapalıdır,  bu sebepten dolayı çarşıya günde en az 10 araç yanlış giriş yapmakta ve geri, geri giderken araçlara ve çevreye maddi zarar verilmektedir. Bu konuyu  www.mudurnuhaber.com sitemizde birkaç kez dile getirmemize rağmen henüz çarşı girişine bir uyarıcı levha dikilmemiştir,  ilçemizi gezmeye ve tanımaya gelen Misafirlerimiz Türkiye nin başka hiçbir yerinde böyle bir uygulama yok, diye hem gülüyor hemde tepki göstermektedir. Küçük sinek mide bulandırdığı gibi bu tip çalışmalar Turizme köstek vurur, Bilginize…

Mutlu Bayramlar

Aydın ÖZPELİT

e-mail: aydinozpelit@mudurnu.com

 

DOSTUMUZ FARELER

DOSTUMUZ FARELER

“Benim sadık yarim kara topraktır” diyen Aşık Veysel’in , bunu söylerken gideceğimiz yer karatopraktır amaçlı anlatmadığı belli. Allahın bize bahşettiği toprağımızı işlemek üretmek  gibi ağır bir görevin ve vebalin altındayız.

Senelerdir üretim yaptığım tarlamı busene fırsat bulup işleyemedim, boş bıraktım. Bakalım bunun günahını nasıl ödeyeceğim. Bize emanet edilen topraklarımızı mutlaka işlemeliyiz, yapamıyorsak ta birisine işletmeliyiz. Ürün çıksın. Birilerinin boğazından geçsin. 

Ürettiğimiz tahılın, sebzenin, meyvenin, ağaçların nasıl bir hayatta kalma, üretme  savaşı verdiklerini hiç düşünüyor muyuz. Yol kenarındaki küçücük bir çam fidesi var. o ana kadar nasıl bir mücadele ile toprağa sarılmış, suyunu bulmuş, ezilmekten kurtulmuş, serpilmiş. Gelin  gözlerimizi kapatıp tohumun oraya düşmesinden fide oluncaya kadar neler yaşadığını hayal edelim. Tüylerinizin ürperdiğini göreceksiniz.

Konumuz farelere . Bitkilerin gelişmesi için gerekli olan su, ışık, ısı, topraktaki azot,fosfor,potasyum ve mineraller e ihtiyaç olduğunu her çiftçi bilir. Toprağa attığımız tohum bu şartları görünce kıpırdanır, kabuğundan çıkar, sağa sola kollarını uzatır ve gıdasını almaya uğraşır. Artık onun için yaşam başlamıştır.

Topraktaki gözle göremediğimiz milyarlarca mikroorganizma dediğimiz hareket halindeki canlılar için de yaşam mücadelesi devam etmektedir. Kökler ve mikroorganizmalar.

Mikroorganizmaların görevi , köke uzaktaki gıdaları alıp taşımak , ona satmak karşılığında enzimini alıp gitmek. Müthiş bir ticari alışveriş. Bitki için ışık,su,ısı ve diğerleri nekadar önemli ise, bu mikroorganizmalar da o kadar önemli. Onlar olmadan kökler nasıl gıdasını toplayacak. Yalnızca köke bitişik gıdalar ile yetinecek.

Topraktaki mikrorganizmalar nekadar çok ve semiz olursa, bitki okadar çok serpilip büyür, bol ürün verir. Bunun için toprağa ,müthiş bir mikroorganizma deposu olan yanık hayvan gübresini atıyoruz.

Toprakta zaten var olan ve gübre ile çoğalttığımız bu mikroorganizmalar, bütün canlı yaşamın başlangıç noktasıdır. Onlar olmadan hayat olmaz, bizler de olmayız.

Yüce Allah tarafından bu derece hayati görev verilen mikroorganizmalar ın bizden istediği tek bir şey var.:  Kendilerini rahat bırakmamız.

Onlar diyorlarki ;  gölge etmeyin, bizi öldürmeyin , biz size lazımız , biz sizin için çalışıyoruz.

Mikroorganizmalar toprağın alt ve üst katmanlarına yerleşmişler ısı, nemlilik, beslendikleri diğer mikroorganizmalar, kökler vs ile yaşamlarını sürdürmekteler.

En önemlisi de farelerimizin, köstebeklerimizin, böceklerimizin, yılanlarımızın açtığı tünellerden gelen hava ile oksijenlerini almaktalar. Oh ne rahat bir yaşam .

Onlar, yaşamları için uygun olan derinlikteler. İnsanlarda  kendilerine  uygun olan yerdeler. Bir fil nasıl ki kutupta yaşayamaz ise, kutup ayısını da ekvatorda yaşatamazsınız.

Derken, tarlaya pulluğu sokuyoruz ve toprağın altını üste, üstünü alta çevirmiyor muyuz. Bunu yaparken torağın alt katmanları havalansın, toprak kabarsın diye bilmeden mikroorganizmaların hava alması amacımız var, ama onları da yuvalarından ediyoruz. Bir deprem .evler yuvalar yıkılmış, ölenler var. Yaşamın tekrar normale dönmesi, herkesin kendi vatanına yerleşmesi için zaman gerekiyor. Her şey normale döndüğünde, yani toprak tav a geldiğinde, çalışmalar tekrar başlıyor. Fareler, köstebekler tünellerini açıyor, aşağıyı havalandırıyor. Bedavamı?  Hayır, her şey karşılıklı, onlarda bitki kökleriyle beslenip, nasiplerinde ne varsa onu alıyor.

Bu müthiş düzeni bilinçsizce yok eden, bizler kadar zararlı var mı ? diye ,kendimizi sorgulayalım.

Ne yapmamız lazım ?

1-     Pulluk aletini dünya terk etti. Artık patlatma-çizel diye adlandırdığımız ve toprağı alt-üst yapmadan, mikroorganizmalar için, aşağı katların havalanmasını sağlayan aletleri kullanacağız.

2-     Mikroorganizmaların bitki köklerini beslemekte yetişemediği durumlarda verilmesi gereken sun’i gübreyi bilinçli ve yeterince kullanacağız. Sun’i gübrenin mikroorganizmalara zarar verdiğini ve toprağımızı giderek çoraklaştırdığını kesinlikle unutmayacağız. Sun’i gübre hiç kullanılmasa daha iyi ama, bu insan nüfusunu beslemek için , yüksek verim alıp bazı değerlerimizi feda etme gibi bir mecburiyetimizin olduğunu da kabul etmemiz gerekiyor. Ama ölçüsüz ve bilinçsiz değil.

3-     Tarlamızdaki böceklerin, kuşların, farelerin hepsinin bu yaşamda görevli olduğu bilinci ile onları yok etmeyeceğiz. Kimyasal zehirleri  asla kullanmayacağız. Örnek :Yaprak altındaki pireleri zehirlediğimizde diğer faydalı böcekleri de öldürüyoruz. Pirecikleri iştah ile yiyen ağustos böcekleri bu zehirlere son derece hassas.

4-     Doğada (Doğal yaşamda) her şeyin bir sebebi, her şeyin bir çaresi var.

Sayın okurlardan ricam, yazımı 2 defa daha okuyup çevrelerine aktarmalarıdır.

Nevzat Anlıtan

İnş.Y.Müh.

 www.mudurnuhaber.com

Mudurnu ve Mudurnu Haber

Mudurnu ve Mudurnu Haber

Değerli okurlarımız, Mudurnu ilçesinde 1993 yılında başladığımız Habercilik serüveni 2000 yılından bu yana çok Aktif bir şekilde devam ediyor.

Hedefimiz, Mudurnu nun ve Mudurnulu nun sesini duyurmak ve ilçedeki gelişmeleri Dünya üzerindeki Hemşerilerimize ve bizleri seven ve takip eden insanlara duyurmaktır.

Tabiî ki, bunu yaparken zaman, zaman topluma faydası olacak şekilde eleştiriler haberlerde yapmamız gerektiğinin farkındalığı ile birlikte üzerimize düşen görevi yapıyoruz.

Tabiî ki  bu durum bazen en sevdiğimiz insanların bile bize cephe almasına sebep oluyor. Bunun nedeni ile tamamen çıkar ilişkiliği olduğunu söylememe gerek yok sanırım. Hani, bir Atasözümüz var, Yılan kimi sokarsa soksun, Umurumda değil yeterki bana bir şey yapmasın, deriz yaaa…

Ama, aynı Yılan gelip bizi öpse bile, ortalığa bizi Yılan soktu diye avazımızın çıktığı kadar  ses çıkararak taraftar toplamayı düşünürüz. Bu insanoğlunun genlerinde olan bir mekanizmadır.

Mudurnu ve Mudurnu Haber denildiğinde kimileri der, yanlı, kimileri der, yansız, kimileri ise ben bilmem deyip geçiverir. Ama durum bu şekilde olmamalıdır,  Mudurnu da yanlı yansız olmamalıdır. Biz elimizden geldiği kadarı ile yansız davranmaya gayret ediyoruz. Bunuda köşe yazarlarımız ve yazılarından anlamanız çok fazla zor olmasa gerek…

Yanlı, demek sürekli kötü veya sürekli iyileri yansıtmak demek olmamalıdır. Haberine göre zamanı geldiğinde okurlara iyi ve kötü haberleri yansıtmak zorundayız.

Mesela, geçtiğimiz günlerde Okullardaki öğrencilerin sigara içme alışkanlığında çoğalmalar olduğunu haber yaptık. Eğerki Sigara iyi bir şey ise herkes içsin. Ama Mudurnu ilçemizde bile özenti ile Sigaraya başlamış ve Kolları bacakları kesilerek ızdıraplar içersinde ölüm döşeklerinde aylarca bekleyerek vefat edenler geçmişte hatırlıyorum. Bu toplum haberidir, isterdim ki bu haberin altına Eğitimciler, öğrenciler ve Veliler yorumlar ile doldursun ve gelecek nesil in sadece bir özenti şeklinde başladığı illet olan Sigara bağımlısı olacak gençlere yardımcı olunsun.

Ama gördüm ki, sadece okuyup geçmişiz. Okullar da Sigara içen ve Sigara içmeye özenen Kız veya Erkek evlatlarımızı Rehber öğretmenler daha fazla vakit ayırıp mutlaka zararlarını anlatmalıdırlar. Ama işin birde şu yönü var. Eğer Öğretmen arkadaşımda sabahtan akşama kadar Teneffüsleri bir fırsat bilip Öğrencilerin karşısında Sigara içiyorsa, diyecek hiçbir şeyim yok, Çözümü kendiniz bulun. Ben diyeceğimi dedim. Hiç olmasa ilerde ben hatırlatmış ve elimden geleni yapmıştım derim.

Bazı arkadaşlar ise sitedeki bazı haberlerin altına ısrarla değişik isimler ile yorum gönderip, efendim Mudurnu da habermi bulamıyorsunuz da bu haberi yaptınız gibi kelimler sarf ediyorlar. Mudurnu, inanın Bolu ilinin Haber yönünden en zengin ilçelerinden ilk birinci sıradadır. Mesela Nüfusu kalabalık olmasına rağmen bir Gerede bizim kadar gerek yerelde, gerekse ulusalda ismini duyuramaz. Hal böyle olunca da Mudurnu internet ortamında çok reklamı yapılan bir yerdir. Zaman, zaman kötü haberlerde aksetse de, Mudurnu yazdığınızda binlerce fotoğraf ve Binlerce Haber ve yüzlerce videoya rastlarsınız.  Bunda yerel gazeteciler olarak bizlerin rolü çok yüksek. İster, şucu ister bucu, olsun. Mudurnu için çalışıyoruz, her kesin görüşüne sahip çıkılması taraftarıyım.

Gelelim Mudurnu ve Mudurnu spor’a

Geçtiğimiz günlerde yaşanan ve haber yapmamızdan dolayı çok tepki aldığımız bir konuya gelelim. Arkadaşlar, yapılan iş yanlıştır.  Mudurnu Spor u ben hepinizden çok severim ve sürekli takip eder, haberlerini duyurmaya çalışırım. Ama kimse kusura bakmasın, insanlara zorla Bilet satılması ve üstüne üstlük 5tl 10 tl fazla para alınması yanlıştır dedik. Mudurnu Spor a yardım mı lazım?

Evet…

 O zaman yönetimdeki arkadaşlar ellerine makbuzlarını alırlar ve ileri gelenler ve yöneticiler ile, Fabrika ziyaretleri, iş yeri ziyaretleri yapılır, bunun 100 misli daha fazlası toplanacağına eminim.  Ayrıca, bunun değişik yolları daha bulunur. Bunları illaki burdan saymamız gerekmez.

Yok para toplayamayız, olmaz diyenler çıkabilir. Ama , bende derimki işinize geldiği zaman nasıl toplarsınız, bu tip davranışlardan bazen çok moralim bozuluyor. İçimde şöyle bir duygu geçiyor. Mudurnu da hareketlilik olsun diyemi bu tip işler yapılıyor, ve bunları Habere taşıtmak için hususimi yapılıyor diye aklımdan geçmiyor değil haniii…

Mudurnu’da hakikaten Maddi ve Manevi hareketlilik isteniyorsa , her kes birlikte taşın altına elini sokmalıdır. Her  taşın altına elimizi sokturup, ondan sonrada  uzaktan bakılması, bu Dünya için hoş olabilir, ama ben bu işin Ahiret ayağı ile daha çok ilgileniyorum, bilesiniz…

Bilet satışı konusunda, Burada ben kimseyi suçlamak istemem, iyi niyetli bir davranış olabilir, ama yapılış tarzı yanlıştır. Mudurnu’ya 8000 adep Boluspor bileti gelmiş bu biletler 10 tl yerine 15 ve 20 tl den satılıp , üstü Mudurnu Spor a yardım olsun.Peki, bilet alanların hepsi biliyor mu? Karşılığında makbuz… Aynı şekilde ben insanlardan zorla, para toplasam ve karşılığında herhangi bir makbuz vs kesmesem, benim başıma gelecekleri düşünemiyorum bile…

 www.mudurnuhaber.com

Devamı Haftaya > > > > >>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>

*Mudurnu Esnafı ve Mühürlemeler

*Mudurnu Haber ve Siyaset

*Mudurnu Haber ve Turizm

*Mudurnu Haber ve Hedefimiz

www.mudurnuhaber.com

Siz Hiç Menengiç Kahvesi içtiniz mi?

Mudurnu ilçemizde çocukluk yıllarımızda  dallarına sarkarak topladığımız ve dışındaki o tatlı lezzeti yedikten sonra geride kalan çekirdeğini arkadaşlarımızla Çitlemik savaşları oynadığımız, o güzel lezzetle yıllar sonra yeniden GAZİANTEP te buluştuk.

Gaziantep i gezerken sırtından hafiften, hafiften duman  çıkan bir ağabey ile karşılaştık, sırtında taşıdığı nargile türü bir şey vardı, sorduğumuzda bunun içinde Menengiç kahvesi var, Antep imizin meşhur içeçeğidir dedi.

Kahve satıcısı bize hemen plastik bir bardak içersinde Menengiç kahvesinden ikram etti. Şaban TAŞKIN isimli Kahveci, Antep e gelinipte Kahvemizden içmeden gitmek olmaz dedi.

menengiç kahvesi

Biraz sohbet sonrasında bu Kahvenin başta, Öksürüğü kestiğini ve kuvvetli Balgam söktürme marifetinin yanısıra bir çok hastalığa şifa olduğunu söyledi.

Ardındanda memleketinize giderken mutlaka  bu kahveden götürün, markasıda  Şekeroğlu olsun, onlar bu işi en güzel  yapan firmalardan diyede tembihledi.

www.mudurnuhaber.com