Mirasyediler bir “evvel zaman içinde”

Mirasyediler bir “evvel zaman içinde”

 Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde pireler berber iken, develer
kervan iken, meydanlarda tellallar duyan duymayan kalmasın diye bağırırken eski zamanda
ipek ve baharat yolu üzerinde hisar ve kulaklı tepeleri arasına yerleşmiş şirinmi şirin bir
kasaba varmış “masala” göre bu kasaba ormanlarıyla, şifalı sularıyla, ceviz bahçeleri, üzüm
bağları, büyük ve küçükbaş hayvancılığıyla el sanatlarıyla, dericiliği, bakırcılığı, semerciliği,
süpürgeciliği, terziliği, kundura çeşitlerinin her birini üretir, ustaları körüklerde demiri kızdırır
örslerde demir döverler nal, mıh, hatıl, araba tekeri, ok, yay, gazıcak, kürek, kazma sacıcak,
bakır sahanlar, naşırfalar, yedekler, ibrikler, soba, mandız, kama, kılıç, çakı, bıçak, soba
küreği, maşa, kötürüm, tandır imal edilirmiş.
Bu topraklar Bursa tekfurluğuna bağlı iken Bursa tekfuru dillere destan güzellikteki kızı
Matarni’ anısına ve aynı zamanda kasabayı korumak için Anadolu coğrafyasında eşi benzeri
bulunmayan bir kale yaptırıp bu gün bile boşa akıp duran “papazının” kaplıcasından küntlerle
su akıtıp kalede kullanmış. Babas kaya evlerinde altın imalatı, Hıristiyanlık serbest olunca
piskoposluk merkezleri kurulmuş, asar köyde para basılmış. Zaman su gibi akmış orta Asya
steplerine sığamayan atalarımız Anadolu’yu mekân tutmaya başlamış.
Moğol ordularının saldırıları bu süreci hızlandırmış ve hızını alamayan atalarımız
Özbek, Oğuz, Türkmen, Tatar, Yörük gelip bu şirin kasabaya yerleşip daha önceki ev
sahipleri ile beraber yaşarken Bizans’tan; Selçukluya, Selçukludan Bizansa el değiştirmiş
sonunda bu işin böyle olmayacağını söyleyen Osman oğulları buraları kimseye yar etmem
deyip yönetime el koymuş.

Giden gitmiş kalan kalmış,Osman oğullarının bölgede hâkimiyeti
ele geçirmesinde Anadolu da ilk sivil esnaf örgütlenmesi olan ahiliğin çok önemli katkıları
ve destekleri olmuş. Osmanlı beylik beni kesmez büyük devlet olacam deyince Ahilerin
desteği devam etmiş bu desteği unutmayan Osmanlı daha devletleşme sürecini tamamlamadan
hâkimiyeti altındaki geniş arazilere düz ovalara kalıcı eserler yapmadan Mudurnu benim
mayamı tuttuğum yer deyip camii, han, hamam yaptırmış ve güvende gördüğü bu topraklara
devlet adamı yetiştirecek ilim irfan sahibi hocalar gönderip şehzadeler yetiştirmiş.

O zamanki devirlerde sarp dağlar geçit vermez, yollar zorlu iken seyyah ve gezginler
önemli ticaret ve kültür merkezlerine gider oradaki ticari hayatı yaşamı kayıt altına alır
belgelerlermiş. Gezginlerin kayıtlarına göre arasta çarşıda yazıda belirtilen el sanatlarına
ilave olarak Çine, Hinte kadar ünü yayılan su boduçları, iğneler, sepetler, çeşit çeşit oyalar,
danteller işlenir, ipek halılar, kilimler, şallar, kılçanlar dokunmuş, kullep, menteşe, kanca,
burgu, nacak, kapı tokmakları, kilitler imal edilirmiş. O devirlerde dilden dile dolaşan kapı
tokmaklarında başka bir ustalık,nezaket ve incelik varmış. Bu tokmaklardan her evin kapsına
iki tane takılır eve erkek geldimi kalın sesli olana bayan ise ince sesli olana vurulur evin
hanımı kılık kıyafetini ona göre ayarlarmış.
Saray mutfağını süsleyen, tereyağı, peyniri, tavuğu, tatlıları, hamur yemekleri ile
dillere destan olmuş. Memleketin her bir köşesine ve yurtdışına dahi deri gönderilirmiş.
Ticaretten el sanatlarından elde edilen gelirle kasaba yeniden imar edilmiş aile birlik ve
dayanışmasının bir ifadesi olan iki üç katlı evler konaklar yapılmış dededen toruna gelenek,
kültür ve zanaatkârlık devam etmiş gitmiş.
Masal bu ya zaman gelmiş zalim beyler türeyip halka zulüm yapmaya başlamış
buna karşı her devirde zalimlere karşı koyacak yiğitlerde çıkmış Anadolu da yiğitler yiğidi
Köroğlu’da zalim Bolu beyinin üstüne atını sürerken Mudurnulu demirci ustalarının nallatmış
atını deh etmiş zalimlerin üstüne.
Gel zaman git zaman dükkânlarda sanatkârlar, ahi ocaklarında iş ahlakı, birikmelerde,
yaşam biçimi öğretilmiş savaşa gitmeyen oğlunu eve almayan analar, efe olmayan oğlunu
kucaklamayan babalar çıkmış vatan elden gidiyor deyince ilk cepheye koşanlarda Mudurnu
yu geçilmez kale yapanlarda buradanmış.

Olan oldu giden gitti ve geldik bu güne.

Not: Mirasyediler devam edecek…

Mehmet Cantürk
www.mudurnuhaber.com

 

KIZIN ADI (AB Ve ABD Açılımı)

KIZIN ADI    (AB Ve ABD Açılımı)
 

Kızın adı Teri’dir
Bakışları eritir
Boy huy güzelliğine
Ne söylense yeridir.Kızın adı Barbi’dir
Her bir sözü harbidir
Bir kez sevdimi seni
Ömür boyu yar bilir.

Oy Oksana Oksana
Biraz bana baksana
Şu gönül ocağımı
Tutuşturup yaksana.

Kızın adı Sahara
Gönlü benzer bahara
Tutulunca ona sen
Bakmazsın başka yar’a.

Zengin kızı Edra’dır
Hep bindiği kotradır
Kaşı gözü boyalı
Eli yüzü pudradır.

Kızın adı Ellene
Onu fazla elleme
Bir giderse zor gelir
Anasına yollama.

Kızın adı Sabrini
Erken kazar kabrini
Dırdırı zır zırıyla
Taşırır hep sabrını.

Kızın adı Birdine
Düştüm onun derdine
Öyle bir milletiz ki
Saygılıyız her dine.

Kızın adı Olga’dır
Nede hırçın dalgadır
Onu sıkı sararsan
Hep peşinde gölgedir.

Bakın bir de Fara’ya
Gönlü benzer saraya
Ruhunla kaynaşarak
Merhem olur yaraya.

Severseniz Eden’i
Ateş sarar bedeni
Gönülleri hoş tutmak
Yaşamanın nedeni.

Vaz geçemem Kevin’den
Farkı yok ki Nevin’den
Ölümüne bağlıdır
Hiç ayrılmaz evinden.

Görünce Ben Hazel’i
Oymuş dünya güzeli
Gonca gülüm dururken
Ne yapayım gazeli.

Zengin kızı Melissa
Azıcık boyu kısa
Bir kusuru daha var
Her şeyi eder tasa.

Kızın adı Tarin’dir
Bakışları derindir
Hiç de zora gelemez
Çıtkırıldım narindir.

Kızın adı Eva’dır
O gönlüme revadır.
Yokluğundaki yaşam
İnanın ki havadır.

Kızın adı Belinda
Bülbül şakır dilinde
Onla olduğun zaman
Her şey gider yolunda.

Unutamam Piper’i
O gönlümün dilberi
Kaş göz güzelliğiyle
O gerçekten bir peri.

Alırsanız Feme’yi
Akşam yakar yemeği
Hayırsıza düşenin
Heba olur emeği.

Kızın adı Gala’dır
Fethedilmez kaledir
Gönlünü kazanırsan
O sana kul köledir.

Kızın adı Desire
Sana olur esire
Dört avrat helâl derler
Razı olamam bire(!)

 
Abdullah Atay  www.mudurnuhaber.com  
 
 

KIZIN ADI  (TÜRK AÇILIMI) 

Gider isen yaylaya
Selâm söyle Ayla’ya
Mahallede bayılır
Dedikodu yaymayaAlırsanız Ayça’yı
Demletir size çayı
Yemek vakti gelince
Sallatır hep kalçayı

Unutmadım Emel’i
O’dur gönlün temeli
Sevgi bilmez kalpsize
Bilmem ki ne demeli.

Oy Alkız’ım Alkız’ım
Gönül kapım çalkızım
Yüreğim derya deniz
Hiç bekleme dalkızım.

Kızın adı Makbule
Kendi benzer ak güle
Bir kötüye düşerse
Çeker daha çok çile.

Oy Haskız’ım Haskız’ım
Dedi(ği) m yere bas kızım
Anan bizi görmesin
Şu lâmbayı kıs kızım.

Bakın bir de Havva’ya
Girivermiş havaya
Çok peşinde koşarsan
Emek gider havaya.

Kızın adı İlâyda
Yok ondan bize fayda
Hep günleri geçiyor
Discotek cafe barda.

Alırsanız Pelin’i
Olur evin gelini
Yalnız bir kusuru var
Tutamıyor dilini.

Kızın adı Olgun’dur
Eti budu dolgundur
Peşinde koşanların
Beti benzi solgundur.

Haber saldım Kiraz’a
Gelecekmiş bu yaza
Bu yazda gelmez ise
İşim kaldı niyaza.

Alırsanız dört avrat
Hepsinden ayrı surat
Omuza binen yükten
Geçilir mi şu sırat.

Sarışınlar koşturur
Esmerlerse coşturur
Çok bilmiş güzellerde
İş yapmadan boş durur.

 

Abdullah Atay www.mudurnuhaber.com

Gönlünüzdeki güzellikler daim olsun…

MANİLER (22)’Hazana çeyrek kala’

MANİLER (22)’Hazana çeyrek kala’ 

Gönül derin bir göldür
Girmesin bilmek gerek
Ömür şirin bir güldür
Dermesin bilmek gerek….Hazana çeyrek kala
Yari beklerim hala
Ben nazlımı sarmadan
Girmem kara toprağa…

Gençliğim heder oldu
Ayrılık kader oldu
Sılada ki sevdiğim
Gönlümde tüter oldu…

Yar bağında dikenim
Hasretini çekenim
O güzelin uğruna
Göz yaşımı dökenim…

Senin en şirin yanın
Benle olduğun anın
Terkedersen sen beni
Donar damarda kanım…

Şu dağlarda kurt olur
Kurda dağlar yurt olur
Bir yiğide bir gözel
Vallah billah şart olur…

İki iki kaç olur
Bilmeyene güç olur
Bir kötüye düşersen
Gül yüreğin hiç olur…

Sevgidir işin aslı
Yarsız gönüller yaslı
Gerçek aşkı tattırmış
Kerem’e şirin Aslı…

 
Ateş közdür kömüre
Sevgi özdür gönüle
Yarin güzel olunca
Kışlar yazdır ömüre…Bir zalimin yüzünden
Yürek yanar hüzünden
‘Gelcem’ dedin gelmedin
Bıktım artık nazından…

Yari gördüğüm anda
Coşar kanım damarda
Nice güzel gördüm de
Yine gönül o yarda…

Esince seher yelim
Kokuyor bahar gülüm
Sen bende ben olunca
Uzaktan bakar ölüm…

Ben yare gülüm derdim
Gülüme gönlüm verdim
Baharın leylim vakti
Bağında gülün derdim…

Yayla suyu serindir
Aktığı yer derindir
Viran olmuş bu gönlüm
Yar senin eserindir…

 
Kalınca yardan ırak
Şu gönül susuz kurak
Yar yolunu gözlerim
Karalar bağlayarak…
 
Nazlı yarim olmazsa
Gözler uykuyu neyler
Bülbül güle konmazsa
Güller kokuyu neyler…Gonca gülüm solunca
Ruha hüzün doluyor
O yar benim olunca
Solan yüzüm gülüyor…

 
Abdullah Atay www.mudurnuhaber.com

MANİLER (20)

MANİLER (20)
 
Kışla bahar geçince
Gördüm yazın leyleği
Yarim benden göçünce
Gönlüm hüzün eyleği.

Seninle gönül bağım
Güllerden daha renkli
Dilimde sevda şarkım
Bülbülden de ahenkli…Baharımı süsleyen
Dalımda papatyamsın
Damarımı besleyen
Falımda papatyamsın…

Açarsın kardelenim
Ömrün karakışında
Ben seni yar bilenim
Her yürek atışında…

Menekşe gül ve lale
Baharda geldi dile
Ben gönlümü bağladım
Ahu gözlü güzele…

Can gibi can gördüğüm
Sevda sevda ördüğüm
Hicranın girdabında
Gönül bağım kördüğüm….

Hasretin buram buram
Kanıyor gönül yaram
Cenneti de verseler
Ben sensiz nasıl duram…

Alındaki yazıyı
Artık kimse silemez
Gönüldeki sızıyı
Sevmeyen hiç bilemez…

Ateşte köz eyleşir
Gönülde söz eyleşir
Gizli sevda çekende
Dil susar göz söyleşir…

 
İçin için yakıyor
Ayrılığın sancısı
Buram buram kokuyor
Yar bağının goncası…Dalımda ki filizim
Sevdanla sürgün verir
Çiçeklenmiş her gözüm
Vedanla vurgun görür…

Gönülde kormuş sevda
Ölümden zormuş veda
Yar saçının teline
Bir değil bin can feda…

Yar bağının gülü
Vuslat ile beslenir
Bu benim deli gönlüm
Yar gelince uslanır…

Bülbülün aşkı güldür
Onca döktüğü dildir
Sevenin sevdiğine
Bir gülüşü ödüldür…

Seven gönül zengindir
Derya gibi engindir
Gizli sevda çekenin
Yüreciği yangındır…

Kibir hırs öm’re zarar
Sevgi aşk gön’le yarar
Dünya malın çok ise
El alem seni sorar…

Hazan sonu kış olur
Seven gözde yaş olur
Sevdiğinin koynunda
Ölüm bile hoş olur…

 

Abdullah Atay

www.mudurnuhaber.com

AKŞAM ŞİİRİ BUNLAR

AKŞAM ŞİİRİ BUNLAR

gelin dostlar gelin
akşam şiiri bunlar…

sıcak sıcak
yürek yürek
buram buram sevgi
aşk hasret kokuyor.
el işi gönül işi
kalem işi bunlar…

sözcükleri nakış nakış işli
mısraları motif motif süslü
hasretlerde dile gelmiş şiirlerim var…

mayası sevgi
suyu gözyaşı
aşk ateşinde pişmiş
gönül potasından taşmış
sevgi deryası bunlar
sevdalılar bunu anlar…

anana babana
bacına balana
eşine dostuna
okula giden yavruna
yavukluna daha nice hediyelerim var.

her derde deva
şiir mani rubailerim var.
geçim derdini unutturur
aşk rüyasında uyutturur
gurbete düşmüş sevgilinin
hasretliğini avutturur.

daha neler var daha
sevgiyi bilenlere bedava! ..

manilere de buyrun;

şapkası var hasırdan
yeni gelmiş mısır’dan
sevgisiz taş kalpli o
kalbindeki nasırdan…

yar peçeni aç da gel
al bohçanı kaç da gel
yoluna güller döktüm
gece saat üçde gel…

tabağımda üzüm yok
el kızında gözüm yok
yarim bana darıldı
barışmaya yüzüm yok…

hadi yanaş abim,ablam
söz söz dize dize dolu tablam…

değirmenin arkı yok
hem arkı hem çarkı yok
şu hercai gönlümün
kelebekten farkı yok…

yarim seni sorarım
esen seher yeline
şu gönlümü bağlarım
saçının her teline…

gergef bezeten güzel
gönlüm azıtan güzel
iğnesinin gözünden
beni gözeten güzel…

gerdanı allı güzel
mor donu güllü güzel
döne döne oynuyor
her yanı zilli güzel…

hicranlı sevdalardır yürek yakan
gönül kasırgasından sizlere
sevgi esintileri getirdim
bahar kokan…

sevgiliye sitem şiirlerim var! ..

ben allı morlu güller döktüm yollarına
sense harlı korlu küller döktün kollarıma…

yakmayın siz ağıtı
dinleyin şu beyiti:

fala bakmaz istersen, iç telveli kahveyi
dile düşmek istersen, seç cilveli kahpeyi..

sevda şiirlerime de bir bakın.

kınan oldum parmağına yakıldım.
güzeller içinde sana takıldım
al gül olup bağlarına dikildim.
sulayıp koklayıp sevmen mi dilber?

dağları delerdim tek bir sözünle
yaşamdan bezdirdin bin bir nazınla.
yalanın,riyanla,sahte yüzünle
hicran ateşini sen yakıyorsun.

sevdiğim bakınca sevda gözüyle
dalımda açıyor gülüm yaprağım
dilinden dökülen veda sözüyle
serpilir üstüme ölüm toprağım…

gönül deryasından sevgiler damla damla
dolmasın gönlünüz hicranla gamla…

gelinlere de söylenecek sözlerım var:

gergef işleyen gelin
yari düşleyen gelin
şu garip yüreğime
sevda düşüren gelin…

pınara geldi gelin
el ettim güldü gelin
yari beklediğimi
nasıl da bildi gelin….

badeleri iç gelin
gerdanını aç gelin
bağımdaki gülümsün
kokuları saç gelin…

sevdaya düştü gelin
dağları aştı gelin
ne karaymış yazısı
kötüye düştü gelin…

bağıma geldi gelin
gül verdim aldı gelin
meramı gül değilmiş
benimle kaldı gelin…

delikanlılar var sırada
bu arada:

sevdiğine kul oğlan
çiçeğine dal oğlan
dağlar geçit vermiyor
gece bizde kal oğlan…

bahçası gülsüz oğlan
parasız pulsuz oğlan
yarini alamamış
üst başı çulsuz oğlan…

dağlarda seken oğlan
hasretlik çeken oğlan
gördüğü kurda kuşa
derdini döken oğlan…

saçın uzatan oğlan
bıyık kazıtan oğlan
saçına boncuk dizip
işi azıtan oğlan…

uzaktan bakma teyzecim,amcacığım…
yaşınız ne olursa olsun sizin içinde dörtlüklerim var:

yar saçını taratmış
mevlam neler yaratmış
gönül ferman dinlemez
yaşın olsa da altmış…

yare bal kaymak gitmiş
o da yarime yetmiş
gönüller kocamıyor
yaşlar olsa da yetmiş…

yıllar çabuk geçerken
gül yaprağın dökerken
hayat yine güzeldir
yaşın olsa da seksen…

gönül gözüyle baksan
kalpten kalbe aksan
kış kapıya gelirmiş
yaşlar olunca doksan…

aşığız biz gül yüze
bal damlayan her söze
‘sessiz gemi’ kalkacak
yaşlar gelince yüze…

askere gidecek kınalı yiğitlerimi hiç unutmadım.
alın da astınızı,üstünüzü dostunuzu sevindirin:

davulla zurnayla göreve gider
ana baba eş dost bayramın eder
kışlaya varınca dağılır keder
askerlik andını içer Mehmetçik.

vatan için silah alır eline
yiğitlik türküsü dolar gönlüne
yurduna göz diken hain zalime
namludan kurşunu saçar Mehmetçik.

kimi topçu tankçı kimi piyade
vatanın sevdası yardan ziyade
en ileri safı tutar cephede
çiğneyip düşmanı geçer Mehmetçik.

dinleyin beni
bakın şu dörtlüklerime bir de
her mısrası dermandır derde.:

gurbet elde olunca
zulüme ne gerek var
yardan ayrı kalınca
ölüme ne gerek var…

can kuşun nefesiyle
dirildi bu bedenler
şimdi selâ sesiyle
dönmüyor bu gidenler…

kişi darda kalınca
yakınları el olur
aşkı yarda bulunca
dikenleri gül olur…

eğleşir tanrı kulu
‘iki kapılı handa’
insanlığın yolu
barıştır bu cihanda…

kefesi sevgi dolu
gönüller bir terazi
her insan tanrı kulu
tartma kinle garezi…

gönül denilen kantar
nice sevgiler tartar
cömert ol sen sevgide
sevgi verdikçe artar…

bu gök bu deniz bu yer
yaşamda bir sahneymiş
kürkler kostümler meğer
bu dünyada sahteymiş…

öğretmen ve öğrenci için söylemlerim var:

barışta güvercin savaşta şahin
geçit vermez dağda yoldur öğretmen…

gazimin diktiği ulu çınarda
yaprağa çiçeğe daldır öğretmen…

yunus Veysel gibi çalıp söyleyen
aşığın sazına teldir öğretmen…

kardeşliğe yürüyün
sevgi ile büyüyün
bu günümüzü veren
atamızla öğünün…

senin asil kanın var
şöhretin var şanın var
dünyada hiç olmayan
tek çocuk bayramın var…

büyük kurtarıcımız Gazi Mustafa Kemâl Atatürk için ne dense azdır:

sayesinde yükseldi minareden ezanlar
laikliği bilenler Ata’mı iyi anlar…

mavi gözü dalgalı derin okyanus gibi…
O barışa sevdalı Mevlâna Yunus gibi

namerde aman vermez Ata’mı sen de tanı
dişiyle tırnağıyla kurtardı bu vatanı…

bu vatanın uğruna döküldü nice kanlar
ata’mın değerini yurdunu seven anlar…

şehit kanıyla dolu her karışı bu yurdun
düşmana geçit vermez destanlar yazan ordum.

verdiği ilimlerle karanlığı boğarız
Ata’mızın izinde bir ölür, bin doğarız…

daha bitmedi gönlü sevgi dolu
yolu Atatürk yolu
dostlarım daha bitmedi
yarin yine beklerim..

abdullah atay diyor ki;

kalbimde yeriniz var
dostluğunuz bana kar
yarın yine beklerim
bu günlük de bu kadar…

açma herkese derdini
sırrını kendine sakla
dostlar kalın sağlıcakla…

Not:Bir simitçi çocuktan esinlenerek yazmağa çalıştığım duygularımdı.
 Abdullah ATAY  MUDURNU HABER MUDURNU www.mudurnuhaber.com

İLLERE MANİLER(1)

İLLERE MANİLER(1)
 
Pamuk şehri Adana
Şiir yazsam adına
Şalgam suyun meşhurmuş
Bakabilsem tadına.

Dört mevsimde her zaman
Güzeldir Adıyaman
Yarsız yenen lokmanın
İnanın tadı saman.

Başkentimiz Ankara
Giderim ara sıra
Ondan ayrı olanlar
Düşünür kara kara.

Artvin’in Atabarı
Dağıtıyor efkârı
Gönüllerde han kurmak
Yaşamın asıl kârı.

Sakarya’nın Geyve’si
Tatlı olur meyvesi
Öm’rüme ömür katar
Yarin bana deymesi.

Zonguldağın kömürü
Yar uzatır ömürü
Kırma dostun gönlünü
Gerçekten zor tamiri.

İstanbul’a söz yetmez
Sevda kalpten tez gitmez
Ben yarime ne dedim
Artık bana göz etmez.

Odamın sıvası var
Yurdumun Sivas’ı var
Bugün yarimi gördüm
Bozuk bir havası var.

Ev yapalım tuğladan
Kız kapalım Muğla’dan
İşveli bakışındır
Seni bana bağlatan.

Balıkesir Bandırma
Kız sen beni kandırma
El oğluna varıp da
Yüreciğim yandırma.

Para olunca cepte
Dolaşırız Antep’te
Sinemdeki şu yaram
Geçiversin sen öpte.

Türkiyem’in Urfa’sı
Bereketli sofrası
Çirkin olan kızların
Çekilmiyor tafrası.

Kırşehir Hacı Bektaş
Gönülde yakar ataş
Şimdi artık modadır
Pırlanta yüzük tektaş.

Büyülüyor herkesi
Bitlis’in minaresi
Yarimden haber geldi
Gelecek pazartesi.
 
Eskişehir lülesi
Dosttur gönlün kalesi
Şu yalancı dünyanın
Çekilmiyor çilesi.

Ordu’nun fındiği çok
Zenginin sandığı tok
Yar dilimden düşmezken
O bendiği andığı yok.

Dondurma yazın aşı
Unutmadım Maraşı
Bir güzelin uğruna
Harcadım hep maaşı.

Diyarbakır karpuzu
Yaşım geçti otuzu
Yar bize gelir diye
Beklerim kuzu kuzu.

Temel Fadime Dursun
Yeşil dağlı Giresun
Herkes alsın yarini
Sevenler mutlu olsn.

Türkçe zengin dilimiz
Bartın yeni ilimiz
Atatürk olmasaydı
Ne olurdu halimiz.

Dayan dizlerim dayan
Bak göründü Ardahan
Öyle eser bırak ki
Ansın seni tüm cihan..

Cevap verip çağrıya
Gidelim biz Ağrı’ya
Gönlünüzü hoş tutun
Zarar gelmez doğruya.

Isparta gül diyarım
O yar benim ayarım
Yağla balla değil de
Yar sesiyle doyarım.

Denizli’nin kızları
Top top dokur bezleri
Davul zurna halayla
Karşılarlar bizleri.

İzmit’te pişmaniye
Eşe dosta hediye
Dostça yaşamak varken
Dargınlıklar ne diye.

Düşünme eni konu
Gel gör bir de Afyon’u
Gününüzü gün edin
Ölümdür yolun sonu.

Nevşehir’de Göreme
Merhem olur yarama
Gönül ilacın bende
Başkasında arama.

O Bandırma vapuru
Rota aldı Samsun’u
Atatürk ulu lider
Ben bilmem onu bunu.
 
 
Abant’la meşhur Bolu
Bir de Ayvaz Köroğlu
İşlerin hep rast gider
Kalbin olursa doğru.

Bolu dağın inince
Görülür yeşil Düzce
Bu yazdığım dörtlükler
Yeterli midir sizce.

Dağda kurdun ini var
Kütahya’da çini var
Yarim bize geliyor
Elinde de sini var.

Bağlıdırlar İzmir’e
Ödemiş Foça Tire
Dört hatun bulamadım
Razıyım artık bire.

Deriversem ben gülü
Görüversem Bingöl’ü
Terör töre yüzünden
Ortalıklar kan gölü.

Gelirsin sen kendine
Gidiversen Mardin’e
Haset kibirle dolup
Zarar verme bendine.

Basarsan sen parayı
Bulursun Aksaray’ı
Sarışınlar dururken
Ne yapayım karayı.

Cevap verin soruma
Gittiniz mi Çorum’a
Ben sevdim yaban aldı
O gidiyor zoruma.

Hava böyle yaparsa
Gidemeyiz biz Kars’a
Bu gençlik bu güzellik
Yaşam boyu da sürse.

Mesajını at bana
Biz gidelim Batman’a
Anandan izin çıktı
Benle senin yatmana.

Kolayı sokma zora
Niğde’den sen geç Bor’a
Yari bugün görmedim
Yine yüreğim çıra.

Amasya’nın elması
Bir de yaprak dolması
Ahu gözlü dilberin
Mest ediyor gülmesi.

Elâzığ’da Gakkoşlar
Gelin görün ne hoşlar
O ellerin güzeli
Yüreğimi ataşlar.
 
Abdullah Atay MUDURNU HABER www.mudurnuhaber.com