Süt sektörünün geleceği

Tahir Yavuztahir@atafen.com.tr

Süt sektörünün geleceği

Süt sektörünü üretici, sanayici ve tüketici kesimiyle birlikte önümüzdeki yıllarda neler bekliyor? Sektörün aydınlık geleceği için neler yapmalıyız?

Tabii ki öncelikle süt üreten hayvancılık işletmelerinin sürdürülebilirliği sağlanmalıdır.

Zaten bütün konu bunun üzerinde düğümlenmektedir.

Aslında bundan sonra söylenecek olanlar da sürdürülebilir işletmelerin sağlanması ile yakından ilgilidir.

Hayvan sahiplerinin eğitimli, bilgili olmaları şarttır. Şu andaki bilgileri, ne yazık ki, “öyle diyorlar”dan daha fazla değildir. Bilgi sahibi olanlar vardır. Ama çok sayıda değiller.

Bilgisizlik kayıplara yol açmaktadır. Kayıplar ve hastalıklar maliyettir. Çoğunlukla bu maliyetlerin farkına varılamamakta, konu sadece “süt ucuz, yem pahalı” düzeyinde kalmaktadır.

Hayvan sahipleri kendi ellerindeki, kendi kumandalarında olan işlerde daha bilgili, daha dikkatli olmalıdırlar.

Biyogüvenlik, koruyucu hekimlik, sürü yönetimi başta olmak üzere doğru bilgiler hayvan sahiplerine aktarılmalıdır.

Şu anda hayvan sahipleri sürülerini “sokak bilgileri” ile yönetmeye çalışmakta ve kayıplara uğramaktadırlar.

İlk olarak; herkes koruyucu hekimliğin, biyogüvenlik başta olmak üzere, uygun barınak ve konfor, uygun yemleme, uygun boğa sperması seçimi ve uygun aşılama programlarının toplamı olduğunu bilmelidir.

Bir bitkinin nasıl gübreleme, çapalama, ilaçlama gibi yardıma ihtiyacı olduğu biliniyorsa, belli dönemlerde hayvanların da yardıma ihtiyacı olduğu bilinmelidir.

Belli dönemlerde, stres günlerinde, özellikle doğumdan önceki birkaç gün, doğumun olduğu gün, doğumu takip eden birkaç gün ineklerin yardıma gerek duyduklarını aklımızdan çıkarmamalıyız. Bu yardımlar da koruyucu hekimliktir.

Sütün ihracat potansiyeli arttırılmalıdır. İhracatımız vardır ancak yeterince değildir. Bu duruma etki eden süt kalitesi ve fiyat gibi konular gözden geçirilmelidir.

Ülkemizde süt kalitesi yukarıya çekilmelidir. Ülkemizdeki süt kalite değerleri bu işi iyi yapan ülkelerdeki “alt sınırlar” seviyesindedir.

İyi ürün kaliteli sütten elde edilir. Kalite lezzeti ve dayanıklılığı getirir. Kaliteli sütten yapılan ürünlerin raf ömürleri uzun olur.

İhracat potansiyelimizin, rakiplerle karşılaştırılarak, gözden geçirilmesi şarttır. Kalite ileri götürülse bile, maliyet konusunda uygun fiyatlar verebilmeniz mümkün olacak mıdır?

Ülke olarak bruselloz ve tüberküloz gibi sürü hastalıklarının üzerine gitmeliyiz. Hiç olmazsa “Ari işletme” sayımızı arttırmalıyız.

Suni tohumlama yapılmasının ırk ıslahı kadar “koruyucu hekimlik” hizmeti de olduğunun bilincine varmalıyız.

Konya ile büyüklüğündeki” Hollanda’yı iyice inceleyerek, onların doğru yaptıklarını yapmak büyük fayda sağlar.

Bu konu yıllardan beri dilimize dolanan “Konya ili” benzetmesinden öteye taşınmalıdır.

SETBİR böyle bir çalışma yaptı. Haziran ayında Kamuoyuna ve Tarım Bakanlığına konu ile ilgili izlenimleri içeren bir rapor sunuldu.
Ayrıca “politika belgesi” olarak yayınlandı.

Böylece yapılması gerekenler, yapılmaması gerekenler listelenebilir. Yol haritası çıkarılabilir. Yeter ki haritadaki yoldan ayrılmadan üretim yönlendirilsin.

Süt hayvancılığının şu andaki kronik sorunlarının çözümü için adımlar atılmalıdır.

İleriki yıllarda bu sorunlara yenileri de eklenebilir. Zaten var olan çoban, bakıcı, maliyetler, mera ve hastalıklar gibi dertlere başka dertler de eklenmiştir. Kuraklık, yeraltı sularının çekilmesi gibi sorunlar sektörü tedirgin etmektedir.

Diğer sorunlar da sektörün önüne gelecektir. Bunlardan biri “Karbon Emisyonu” konusudur. Geviş getiren hayvanların “metan gazı” üretmeleri sürekli olarak hayvan üreticilerinin “başına kakılan” bir konu olarak gündeme getirilecektir.

Karbon emisyonunu azaltacak etkin önlemlerin araştırılması için projeler yapılmalı, bu projelere kaynak ayrılmalıdır.

Karbon emisyonunun azaltılması ve sahada uygulanabilmesi için “devlet bütçesi” gerekir. Kişilerin kendi inisiyatifleriyle yapacakları katkılar ile yeterli ilerleme sağlanamaz.

Ak süte kara çalanlar” ile baş edebilmek için idari ve bilimsel çalışmalar yapılmalıdır. Bu konunun önemine inanarak hareket edilmelidir.

A1 ve A2 süt konusu sektörde mutlaka yer alacaktır.

Bu konu üreticisiyle, sanayicisiyle ve tüketicisiyle sektörün ilgisini çekecektir. Hazırlıklı ve bilgili olunmalıdır.

Süt sektöründe ileri kabul edilen ülkelerde sütün “kayıt içinde” olduğunu bilinmektedir. Ülkemizde ise sütün bir kısmının “kayıt dışı” süt olarak adlandırılması ilginçtir. Avrupa’da sanayi tarafından alınan ve işlenen sütler toplamın %95’i kadardır. Bazı Avrupa ülkelerinde bu oran %99’dur. Ülkemizde de süt kayıt altındadır. Fakat halen “kayıt dışı” sütten söz edilmektedir.

Teşvik ve desteklerle süt kayıt altında olmakla birlikte halen kayıt dışı süt varsa kayıt altına alınmalıdır.

Kayıtlı süt, kayıt dışı süt kavramlarıyla süt ekonomisi ve süt sektörü önünü göremez.

Sonuç olarak; listelenen bütün konular devlet işidir. Şimdiden çözüm için harekete geçilerek, yapılması gerekenler “devlet politikası şeklinde” ele alınmalı, duraklama olmaksızın takip edilmelidir.

Özet; süt endüstrisinin geleceğini etkileyecek 4 önemli faktör bilgi, süt kalitesi, su ve enerji olacaktır.

Tahir YAVUZ tahir@atafen.com.tr

www.mudurnuhaber.com

İneklerde sinirsel bozukluklar

Tahir Yavuztahir@atafen.com.tr

Tahir Yavuz Kaleminden

İneklerde beyin ve omuriliği etkileyen bazı hastalıklar sinirsel belirtilerle kendini gösterir. İneklerin sinirsel belirti göstermesine sebep olan çok sayıda hastalık söz konusudur.

İneklerde beyin ve omuriliği etkileyen bazı hastalıklar sinirsel belirtilerle kendini gösterir. İneklerin sinirsel belirti göstermesine sebep olan çok sayıda hastalık söz konusudur.


Tüm dünyada sinirsel belirtilerle ortaya çıkan en önemli hastalık kuduzdur. İngiltere ve bazı ülkelerde de sinirsel belirtiler ilk önce deli inek (BSE) hastalığını akla getirir. Ancak; karşımıza sinirsel belirtilerle çıkan hastalıklar, ne yazık ki, bu iki hastalık ile sınırlı değil.


Öncelikle sinirsel belirtilerin neler olduğuna bir göz atalım; kas seğirmeleri, titreme, boynun geriye doğru kasılması

, diş gıcırdatma, koordinasyon bozukluğu, koma hali, felç, yatar pozisyon, ışığa ve dokunmaya karşı aşırı duyarlılık, hırçın davranışlar, çene kilitlenmesi, arka ayakların tutmaması, körlük, şaşılık, kasılmalar, yutma güçlüğü, aşırı salya. Bu belirtiler hastalığa göre değişebilir ve hastalığın diğer belirtileriyle birlikte görülebilir.

Beyin, beyin zarı ve omuriliği etkileyen sinirsel belirtilerle ortaya çıkan hastalıkların sebepleri çok değişiktir. Sebepler arasında bakteri, virüs, mantar, protozoa, riketsiya, parazit gibi etkenlerle birlikte kimyasal etkenler de sayılabilir. Besleme ile ilgili etkenleri de unutmamak gerekir.


Akla gelen 3 önemli hastalık; TEME, Listeriosis ve PEM (CCN)’dir. TEME (Thromboembolic meningoencephalitis) Haemophilus (Histophilus) somnus tarafından oluşturulur. Listeriosis beyne yerleşen bakteri olup, çoğunlukla bozuk silaj verilen hayvanlarda ortaya çıkar.


PEM (Polioencephalomalacia, CCN= Cerebrocortical necrosis) iki önemli sebepten dolayı meydana gelen bir hastalıktır. Birinci sebep thiaminase enzimi içeren ve thiamini (B1 vitamini) yıkımlayan bitkiler yenmesidir. Süpürge çiçeği, at kuyruğu otu, eğrelti otu ve Japon süpürgesi gibi bitkiler thiaminase enzimi içeren bitkilerdir.


İkinci sebep kükürt (sülfür) fazlalığıdır. Hayvanların yedikleriyle içtiklerinin toplamında yüksek kükürt içeriği söz konusu ise beyinde hasarlar ve dolayısıyla PEM şekillenebilir.
Bira fabrikası artıkları, melas, mısır gluteni gibi artıklar fazla verilirse veya hayvanların içtikleri suda bulunan sülfürün miktarı yüksek olup bilinmiyorsa böyle vakalarla karşılaşılabilir.


Çeşitli sebeplerden beyne ulaşan mikroplar sinirsel belirtilerle ortaya çıkan meningoencephalitis veya irinli meningoencephalitise sebep olurlar. Bu bakteriler arasında Trueperella pyogenes, Proteus mirabilis, E. coli sayılabilir. Fırsatçı bakteriler de devreye girebilir.

Baş bölgesindeki yaralar, boynuz kesmeden sonraki komplikasyonlar, kulak yangısı, diş kırılması, sinüzit daha sonra beyin ve beyin zarı yangısına (meningoencephalitis) yol açabilir. Klostridyum enfeksiyonlarından dolayı tetanoz ve botulismus hastalıkları da sinirsel belirtilerle seyrederler.
Parazitik protozoa etkenlerinden toxoplasma, Neospora da sinirsel belirtilere yol açarlar. Hipoderma da (nokra etkeni) larva göçü esnasında beyin ve omurilikte hasar yapar. Kan parazitlerinden babesianın sebep olduğu Babesiosis’te sinirsel belirtiler görülebilir.


Üre zehirlenmelerinde, böbrek fonksiyonu bozukluklarında sinirsel belirtiler söz konusudur. Karaciğer hastalıkları, karaciğer fonksiyonlarını bozan bitkilerle zehirlenme ‘’hepatik encephalomalacia‘’ adı verilen beyin bozukluğuna yol açar. Viral etkenlerden meydana gelen beyin hasarları arasında sığırların öldürücü nezlesi (Koriza, BMCF = Bovine Malignant Catarrhal Fever) hastalığını ve Bovine Herpesvirus 5 tarafından oluşturulan Encephalitis’i sayabiliriz. BHV5 (BoHV5) virüsü sığırlarda solunum ve üreme sisteminde IBR hastalığına sebep olan Bovine Herpesvirus 1 BHV1 (BoHV1) ile akrabadır.


Metabolik hastalıklar da sinirsel belirtilerle birlikte görülürler. Örneğin; Ketosis, doğum felci (süt humması), çayır tetanisi (hipomagnesemi).
Akut laktik asidoz, hızlı sindirilen yüksek proteinli yemler sinirsel sorunlar yaratabilir. Kurşun zehirlenmesi sinirsel sorunlar yaratan hastalıklardan biridir.


Ergotizm (çavdar mahmuzu zehirlenmesi) kimi otlara veya tahıllara yerleşen mantarların yol açtığı, yavru atma ve başka belirtilerle ortaya çıkan bir hastalık olup, sinirsel belirtilere de yol açar.
SBE (sporadik bovine encephalitis) Chlamidia pecorum enfeksiyonudur. Çoğunlukla buzağılarda görülmekle birlikte, akılda tutulması gereken bir sorundur.


Görüldüğü gibi ineklerde sinirsel bozukluklar söz konusu olduğunda birçok hastalık akla gelebilir. Diğer belirtilerle birlikte değerlendirmek doğru teşhis için şarttır. Sadece sinirsel belirtilerle karar vermemek, diğer belirtileri de göz önüne almak gerekir.

Laboratuvar tetkiklerinden yararlanarak doğru teşhis konulursa tedavi şansı artar. O sebeple sinirsel bozukluklara geniş çerçeveden bakmak başlıca koşuldur.
Su tahlili yapılması, hatta işletme kurulurken bu konunun ihmal edilmemesi koruyucu hekimlik için çok önemlidir.


Aşıların ihmal edilmeden eksiksiz yapılması, bozuk silajdan uzak durulması akla gelen doğru koruyucu hekimlik uygulamalarıdır.

Tahir YAVUZ tahir@atafen.com.tr

www.mudurnuhaber.com

İneklerin memelerinde yara

Tahir Yavuztahir@atafen.com.tr

Tahir Yavuz Kaleminden

İneklerin memelerinde yara ile karşımıza çıkan hastalıkların başında Şap hastalığı gelmektedir. Ancak; ineklerin ağız ve ayaklarında da yara yapan bu hastalık zaten hayvan sahipleri tarafından gayet iyi tanınmaktadır.

İneklerin memelerinde yara ile karşımıza çıkan hastalıkların başında Şap hastalığı gelmektedir. Ancak; ineklerin ağız ve ayaklarında da yara yapan bu hastalık zaten hayvan sahipleri tarafından gayet iyi tanınmaktadır. Çiçek ve yalancı çiçek hastalıkları da memede yara ile birlikte görünürler.
Adı geçen virüs etkenli hastalıklardan biri de Mamillitis’tir.

Meme başı derisinin yangısı anlamına gelen bu hastalık çoğunlukla meme başı derisinde, bazen meme derisinde yaralara sebep olur.

Etkeni herpesvirus ailesinden olduğu için Bovine Herpes Mamillitis (BHM), ülserlerle ortaya çıktığı için Bovine Ulceratif Mamillitis olarak adlandırılır.
Mamillitis etkeni virüs BHV2 virüsü olup, IBR etkeni (BHV1) ve insanların uçuk virüsü ile akraba olan bir ailedendir.


Mamillitis çoğunlukla ilk doğumunu yapmış olan düvelerde, doğumu takiben 2-10 gün içerisinde ortaya çıkar. İlk önce küçük, düzensiz kabarcıklar görünür. Sonra kabarcıklar patlar, meme başı derisinde ülserler ve koyu renkli kabuklaşmalar göze çarpar. Ağrılı ve ülserli yaralar dolayısıyla inek kendini sağdırmak istemez. Sağımdaki güçlükler ve yangı sebebiyle süt verimi düşer. İkincil olarak meme yangısı (mastitis) şekillenebilir. Bu arada annelerini emen buzağıların dudaklarında da yaralar görülebilir.


Hastalığın teşhisi patlamış veya patlamamış kabarcıklarla birlikte kabuklanmış yaraların görülmesi ve hayvan sahibinin verdiği ifadeye (anamnez) göre konulur. Kesin teşhis laboratuvar tetkikleriyle olur.
Mamillitis hayvandan hayvana bulaşır. Sinekler de bulaşmada rol oynar. Mamillitisin aşısı yoktur. Özel bir tedavisi de yoktur. İyodoforlu meme daldırma solüsyonları

kamagra oral jelly usa

, iyotlu kremler tedavide kullanılır.


Bazı yazarlar bunlara ek olarak antienflamatuar (yangı giderici), antihistaminik ve antibiyotik kullanılmasını da önermektedirler. Hastalıkta bir komplikasyon gelişmezse, Mamillitis bir ay zarfında iyileşir. Komplikasyonlarla iyileşme süresi uzar.


Mamillitis (BHM) süt azalması ve mastitise yol açma sebebiyle ekonomik kayıplara sebep olan bir hastalıktır. Hastaları sağlamlardan ayırmak, sağımda bir ineğe bir havlu kullanmak, eldiven takmak, iyodoforlu daldırma solüsyonlarını ihmal etmemek, sinek mücadelesi yapmak, stresi önlemek koruyucu hekimlik için akla gelen önlemlerdir.

Tahir YAVUZ tahir@atafen.com.tr

Vet. Hek. Tahir Yavuz’dan “Meslekte 40 yıl” kitabı

Veteriner Hekim ve Atafen AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Tahir S. Yavuz‘un “Meslekte 40. yıl” kitabı Sidas Medya tarafından yayınlandı. Bu yıl mesleğinin 40. yılını tamamlayan Tahir Selçuk Yavuz’un kitabı Veterinerlik ve hayvancılık ile uğraşanlar için başucu kitabı niteliğinde bir eser.


Tahir S. Yavuz, Ekim 2009’da ‘’Meslekte 30 yıl’’ kitabını, sonraki beş yıl içerisinde biriken köşe yazılarını “Meslekte 35 yıl” adı altında kitaplaştırmıştı. Yavuz’un yeni kitabı “Meslekte 40 Yıl” ise okuyucularla buluştu.

Veteriner Hekim Tahir Yavuz: “Kitaptaki tüm yazılarımı

online-pharmacy-uk.com

, deneyimlerim, yurtdışı izlenimlerim ve görüştüğüm uzmanlardan edindiğim bilgiler çerçevesinde derledim diyen Veteriner Hekim Tahir S. Yavuz: “Bilgilerin, yeniliklerin yaygınlaşması, duyurulması, ilgili kamuoyuna ulaşması, çiftlik sahiplerinin ve meslektaşlarımızın her türlü gelişmeden haberdar olması için yazılarım yıllarca sektörel dergiler ve gazetelerde yayınlandı. Yazılarımı anlaşılabilir bir dilde yazmaya çalıştım. Etkin ve kullanılabilir, yaşamaya kolayca aktarabilir bilgileri yazıya dökmeye gayret ettim. Yazdıklarımı açıklamak üzere TV programlarına, her türlü mesleki toplantılara katıldım ve sözlü anlatımla destekledim. Özellikle Sürü Yönetimi ve Koruyucu Hekimliğin önemine değindim.” diye konuştu.

“Meslekte 40. yıl” kitabı veterinerlik, hayvancılıkla ilgilenenler ve bilgi sahibi olmak isteyenler için önemli bir eser ve kaynak niteliğinde hazırlandı. Sade bir ile yazılan kitap 432 sayfadan oluşuyor ve 40 TL den satışa sunuldu.

Kaynak: Çiftlik Dergisi


Kitapla ilgili iletişim için: sidasmedya@gmail.com
Tel: 02324416001

TAHİR YAVUZ MUDURNU HABER DE KÖŞE YAZILARI İLE YAKINDA…

Değerli Hocamız, Üretici dostu Veteriner Hekim Tahir YAVUZ Bolu ve Bölgedeki Üreticiler için Mudurnu Haber sitesinde köşe yazıları ile merak edilenleri aktaracak. Teşekkürler

www.mudurnuhaber.com