Nalıncı Baba’nın ibretlik kıssası!

Nalıncı Baba’nın ibretlik kıssası!

Türbesi Unkapanı’nda bulunan Nalıncı Baba’nın ibretlik kıssasını bilir misiniz? Onu bizzat Padişah yıkayıp defnetmiştir.

 

Baba adı ile bilinir. Asıl adı Muhammed Mimi Efendi’dir. Bergamalıdır. 1592 yılında vefat etti.
Cenaze hizmetlerini bizzat padişah gördü. Kabri üzerine bir kubbe, içine bir çeşme koydurdu. Dahası bir tekke ile yaşattı adını. Türbesi Unkapanı’nda, Cibali Tütün Fabrikası’nın arkasında, Harabzade Camii karşısındadır.

 

İşte o Nalıncı Baba’nın ibretlik kıssası;

 

nalıncı-babaSultan Murat Han, o gün bir hoştur. Telaşeli görünür. Sanki bir şeyler söylemek ister sonra vazgeçer. Neşe ile üzüntü arasında gidip gelmektedir. Veziriazam Siyavuş Paşa sorar:

 

Sultan Murat Han tarafından yaptırılan türbe Unkapanı’nda bulunuyor.
– Hayrola efendim, canınızı sıkan bir şey mi var?

– Akşam garip bir rüya gördüm.

– Hayırdır inşallah?

– İnşallah hayrolur, öğreneceğiz.

– Nasıl yani?

– Hazırlan, dışarı çıkıyoruz.

Padişah ve vezir, derviş kılığında çıkarlar yola. Görünen o ki padişah hâlâ gördüğü rüyanın tesirindedir ve gideceği yeri iyi bilir. Seri, kararlı adımlarla Beyazıt’a çıkar, döner Vefa’ya, Zeyrek’ten aşağılara sallanır. Unkapanı civarında soluklanır. Etrafına daha bir dikkatle bakınır

NALINCI BABA TÜRBESİ Sultan Murat Han tarafından yaptırılan türbe Unkapanı'nda bulunuyor.

NALINCI BABA TÜRBESİ
Sultan Murat Han tarafından yaptırılan türbe Unkapanı’nda bulunuyor.

MAHALLELİNİN ÖFKESİ

 

İşte tam o sırada gözüne yerde yatan bir ceset ilişir. Hemen sorar:

– Kimdir bu?

Ahali:

– Aman hocam hiç bulaşma, derler. Ayyaşın, serhoşun biri işte!..

– Nerden biliyorsunuz?

– Müsaade et de bilelim yani. Kırk yıllık komşumuz!
AYYAŞ VE MİMLİ KADIN DÜŞKÜNÜ
Bir başkası tafsilata girer:

– Biliyor musunuz, der. Aslında iyi sanatkârdır. Azaplar Çarşısı’nda çalışır. Nalının hasını yapar… Ancak kazandıklarını içkiye, fuhşa harcar. Hem şişe şişe şarap taşır evine, hem de nerede mimli bir kadın varsa takar peşine.

Hele yaşlının biri çok öfkelidir:

– İsterseniz komşulara sorun, der. Sorun bakalım onu bir cemaatte gören olmuş mu?

Hâsılı, mahalleli döner ardını gider. Tam vezir de toparlanıyordur ki padişah merakla sorar:

– Hayırdır, sen nereye?

– Bilmem, bu adamdan uzak durmak istersiniz sandım.

– Millet bu, çeker gider. Kimseye bir şey diyemem… Ama biz gidemeyiz; adam ne olursa olsun bizim teb’amızdır. Defin işini halletmek gerek.

Bir nurdur aydınlanır alnında
CENAZEYİ BİZ KALDIRALIM
Vezir hemen bir çare önerir:

– İyi ya, saraydan birkaç hoca yollar kurtuluruz vebalden.

– Olmaz, rüyadaki hikmeti çözemedik daha.

– Doğru ya! Peki, ne yapmamı emir buyurursunuz?

– Dervişliğe devam edeceğiz bir süre daha! Naaşı kaldırmalıyız en azından.

– Aman efendim, nasıl kaldırırız?

– Basbayağı kaldırırız işte.

– Yapmayın etmeyin sultanım, bunun yıkanması paklanması var. Tekfini, telkini…

– Merak etme ben beceririm. Ama önce bir gasilhane bulmalıyız.

– Şurada bir mahalle mescidi var, ama…

– Olmaz, vefat eden sen olsaydın nereden kalkmak isterdin?

– Ne bileyim, Ayasofya’dan, Süleymaniye’den, en azından Fatih Camii’nden…

– Ayasofya ile Süleymaniye’de devlet erkânı çoktur. Orada bizi tanıyanlar çıkar. Ama Fatih Camii’ni iyi dedin. Hadi yüklenelim…
PADİŞAH NAAŞI YIKAR KEFENLER
Ve gelirler camiye. Vezir sağa sola koşturur, kefen tabut bulur. Padişah, bakır kazanları vurur ocağa… Usulü erkânınca bir güzel yıkarlar ki naaş ayan beyan güzelleşir sanki. Bir nurdur aydınlanır alnında. Yüzünde bir beşâşet hâsıl olur. Hem manalı bir tebessüm okunur dudaklarında. Padişahın da, vezirin de kanı ısınmıştır bu adama. Meçhul nalıncıyı kefenler, tabutlar, musalla taşına yatırırlar. Ama namaz vaktine de bir hayli vardır. Bir ara vezir, sıkıntılı sıkıntılı yaklaşır ve:

– Sultanım, der. Yanlış yapıyoruz galiba…

– Neden, ne yaptık ki?

– Heyecana kapıldık, sorup soruşturmadan buraya getirdik cenazeyi. Kim bilir belki hanımı vardır, belki de yetimleri?

– Doğru dedin. Öyleyse sen başını bekle, ben mahalleyi dolanıp geleyim.

Vezir cüzüne, tespihine döner, padişah garip maceranın başladığı noktaya koşar. Nitekim sorar soruşturur. Nalıncının evini bulur. Kapıyı yaşlı bir kadın açar. Hadiseyi metanetle dinler. Sanki bu vefatı bekler gibidir.

– Hakkını helal et evladım, der. Belli ki çok yorulmuşsun. Sonra eşiğe çöker, ellerini yumruk yapar, şakaklarına dayar. Neden sonra silkinip konuşmaya başlar:

– Biliyor musun oğlum? diye dertli dertli söylenir… Bizim efendi bir âlemdi, vesselam… Akşamlara kadar nalın yapardı. Ama birinin elinde şarap şişesi görmesin; elindekini avucundakini verir satın alırdı. Sonra getirip dökerdi helaya!

– Niye?

– Ümmet-i Muhammed içmesin diye…

– Fesübhânallah!..

– Sonra, malum kadınların ücretlerini öder, eve getirirdi. Ben sizin zamanınızı satın aldım mı, aldım, derdi. Öyleyse şimdi dinleyin bakalım… O çeker gider, ben menkıbeler anlatırdım onlara.. Mızraklı İlmihal, Hüccet-i İslam okurdum…

– Allah Allah! Millet ne sanıyor hâlbuki…

Padişahın işi ne?

– Milletin ne sandığı umurunda değildi. Hoş, o hep uzak mescitlere giderdi. Öyle bir imamın arkasında durmalı ki, derdi; tekbir alırken Kâbe’yi görmeli…

– Öyle imam kaç tane kaldı şimdi?

– İşte bu yüzden Nişancı’ya, Sofulara uzanırdı ya… Hatta bir gün:

– Bak efendi, dedim. Sen böyle böyle yapıyorsun ama komşular kötü belleyecek. İnan cenazen kalacak ortada…

– Ne dedi peki?

– Kimseye zahmetim olmasın, deyip mezarını kendi kazdı bahçeye. Ama ben üsteledim. İş mezarla bitiyor mu, dedim. Seni kim yıkasın, kim kaldırsın?

– Merak ettim şimdi cevabını!

– Önce uzun uzun güldü, sonra;

– Allah büyüktür hatun, dedi. Hem padişahın işi ne?

Kaynak: Çiftlik Dergisi www.ciftlikdergisi.com.tr

www.mudurnuhaber.com

İşte Düzce ile Mudurnu arasındaki FARK

İşte Düzce ile Mudurnu arasındaki FARK

Ankara Düzceliler Derneği Başkanı Semih Kıbrıs, hızlı trenin Düzce’den geçmesi değil istasyonun Düzce’de olmasının önemli olduğunu söyledi.


Kıbrıs, “Hızlı treni gündeme taşıdığımızda ilk önce güzergahta Düzce yoktu bizler Sakarya’dan Düzce’ye hızlı tren hattı döşenmesini Düzce’nin istasyona sahip olmasını gerekçeleriyle anlatmıştık.

Avan Proje denilen ön etüt projede yeni güzergahın, Ankara, Sincan, Çayırhan, Ayaş, Beypazarı, Nallıhan, Mudurnu, Düzce, Gölyaka Saçmalıpınar, Sakarya, Kocaeli ve İstanbul olduğunu açıkladık.

Bize hayalcisiniz denirken Saçmalıpınar köyümüzden bu hızlı tren hattının geçiyor olması bizleri çok mutlu etti. İşte asıl ilgilendiğimiz gündeme taşımaya çalıştığımız Düzce’den trenin geçmesi değil istasyonun Düzce’de olmasıdır.

Ciddi ve Düzce’miz için çok önemli olan bu konuda isteğimiz açıkça, net bir dille söylemek gerekirse Saçmalıpınar’dan hızlı tren hattı geçiyorsa, bu ister üstten, ister tünelden, isterse yerin altından dahi geçse bile, Ankara’da, İstanbul’da ve yurt dışında çok sayıda örneklerini gördüğümüz yer altı metro istasyonları tarzında yapılabilir diyoruz.

Asıl önemli olan hükümet politikasının da üzerinde devlet politikası olan bu prestij, vip projeler bırakın Düzce’yi, Türkiye’yi çok daha ileri Dünya gözüyle önemli ses getiren Dünyanın dikkatini çeken projelerdir.

Türkiye’mize ilgiyi artıran çok önemli projelerdir. Cumhuriyetin başkenti Ankara’yla, Osmanlı’nın başkenti İstanbul arası 350 km/saat hızla 1 saat 20 dakikada alınacak, insan odaklı, ülke menfaatli bu projede halk, STK’lar, vekillerimiz, belediye başkanlarımız, Düzceli olmayan ama Düzce’ye gönül vermişler el ele olup tasarlanan tek istasyonun Sakarya’da değil Düzce’mizde olmasını sağlamaya çalışmalıyız, buna destek vermeliyiz.

Saçmalıpınar’a değil 1 saatte, 2 saatte gitsek ne olur amaç bizim gitmemiz, Düzce’den istasyona gidecek Düzceli sayısının az olması değil, Ankara’dan ve İstanbul’dan insanların Düzce’ye gelmesini sağlamak, dışarıdan şu anda ekonomimize katkısı olanlara karayoluna alternatif tren yolunu da hizmete sunarak Düzce’mizin fizıbıl olduğunu ispatlamak, yeni gelmeyi düşünenlerin kararlarını etkileyecek önemli bir faktördür” dedi.

Kaynak: İHA

www.mudurnuhaber.com

 

Not: Bu haber İHA kaynaklı bir haber olup , haberde sadece başlık değiştirilmiştir. Haberin diğer kısımlarını  değerli Mudurnu Severlerin ve Okurlarımızın doldurması amacıyla herhangi bir ekleme çıkarma yapmadık. Bilginize. www.mudurnuhaber.com 

Mudurnu ya Bir Oto Yıka Matik daha

Mudurnu ya Bir Oto  Yıka Matik daha

 

Mudurnu  Kaygana Mahallesi Yarışkaşı mevkiinde faaliyet Gösteren Cebecioğlu Petrol tesisleri de Oto Yıka Matik servisini hizmete geçirdi.

Konu ile ilgili Lütfü CEBECİOĞLU ,  halkımıza hizmet etmek amacı ile   Hem Petrol Marketimizi hemde Oto Yıkamatik sistemini hizmete geçirdik  dedi.

Cebecioğlu,  Oto Yıka Matik te  Köpükte 3 dakika Suda ise 5 dakika olarak ayarlama yapıldığı bilgisini verdi.

Araçlarını gece gündüz 24  Saat  Her hizmet karşılığında 1 tl karşılığında ister yıkayabilir,İster süpürebilir isterseniz  Köpük kullanabilirsiniz.

www.mudurnuhaber.com

 

Mudurnu’da Yaşam

Mudurnu’da Yaşam

 Mudurnu Bolu ilinin küçük bir kasabasıdır. Genellikle nüfusun büyük bir bölümü bir biri ile Akrabadır. Ama genel olarak baktığımızda Mudurnu ilçemizde Genç Nüfusun kalmadığını görüyoruz.

 Bunun sebeplerinden biri Eğitim, diğeride Ticaret tir. Burada vatandaş arasında sürekli konuşulan bir kelime vardır, Mudurnu’dan giden paça yı düzer diye…

 Mudurnu’muzda onlarca değişik maden olmasına ve Doğal zenginliğimizin olmasına rağmen, bizim işimiz Hala mezarlıkları kazmak olmamalıdır.

 Mudurnu bir Üretim merkezi olmaya aday bir yerdir. Marka olarak MUDURNU denilince müşterilerin güvenli yaklaştığı araştırmalardan bilinmektedir.

 Yazımın başında da dediğim gibi hepimiz bir birimiz ile Akraba olmamızdan kaynaklanan bir hastalık dolayısı ile bir türlü maddi mutluluğu yakalayamıyoruz.

 Bazı kişiler memleketim ile ilgili güzel işler yapayım derken, Memleketin son 100 yılını bilmeden bitiriyor. Mudurnu ilçesine mutlaka herkes hizmet etmek ister, fakat görev başında olanlar mutlaka memleket ile ilgili yapılacak olan işlerde istişare etmelidir.

 Biraz önce yazımda Mudurnu’dan dışarıya sürekli göç verdiğimizi Genç Nüfusun burada kalmak istemediğini belirtmiştim, Genç arkadaşlarım ile sohbetlerimizde sürekli şunu vurguluyorlar. Biz burada bir iş yapacak olsak ilk önce çevremizdekiler engel olur, yıllardır sürekli Projeler yaparız, ama bir türlü faaliyete geçiremiyoruz diye sitem ediyorlar.

 Bende bu söylenenlere katılıyorum, fakat bazı şeyleri aşmak lazım, buda birlikte hareket etmekten gelir. Birbirimizi tutmak ile bazı sorunları çözebiliriz. Ama bana ne şuna ne olursa olsun denirse her kes sapından çıkmış tokmak gibi dolaşır durur, memlekette iş de olmaz icraat da olmaz.

 Gerek Ticari gerek de Siyasi destek mutlak şarttır. Örneği kendi üzerime getirmekte fayda var. Bana bir büyüğüm diyor ki,  gaşım sen Esnaf sın şu siyaset işlerini bırak, Neden? Ben her görüşten insanla alışveriş yaparım, herkesin dükkânına girerim. Beni bağlamaz arkadaşın, sağcı solcu olması, benim için siyaset zamanı vardır, oda seçim zamanlarıdır.

 Gelecek yazımız da  ( Gençlerin Önünü Açın )

 Devam edecek….