Yavuz Sultan Selim’in İhanete Cevabı…..

Yavuz Sultan Selim’in İhanete Cevabı…..

Bir Gün Padişah Yavuz Sultan Selim pazarda gezerken keklik satılan bir tezgah görür ve keklik satılan tezgaha yönelir. Bütün keklikler 1 altındır fakat bir tanesi ayrı bir kafes içinde ve 100 altındır.
Yavuz Sultan Selim sorar:
-Bunlar 1 altın da bu neden 100 altın?
Satıcı:

-Hünkarım 100 altınlık olan ötüşüyle diğer keklikleri kendine çeker ve yakalanmalarını sağlar.
Yavuz Sultan Selim 100 altını çıkarıp adama verir ve

-Ver o kekliği bana! der.

Herkes şaşkınlık içinde napacak acaba koca Padişah bir kekliği diye düşünürken Yavuz Sultan Selim kekliğin kafasını tuttuğu gibi gövdesinden ayırıverir ve der ki:
-KENDİ IRKINA İHANET EDENİN SONU BUDUR!!!

Kaynak :Çiftlik Dergisi www.ciftlikdergisi.com.tr

www.mudurnuhaber.com

 

Çanakkale’yi geçilmez yapan Mudurnu lu kınalı kuzular

            Çanakkale’yi geçilmez yapan Mudurnu lu kınalı kuzular

            Bu gün Çanakkale Deniz Zaferi’nin 98 yıldönümü törenlerle, panallerle, mevlitlerle kutlanıp gelecek yıldönümüne kadar unutulacak.

            Peki, ne yapacağız başta yaptığımız işleri geçmişi unutmadan, geleceği düşünerek “adam gibi yapacağız ”hiçbir ırkı, dili, dini, düşman görmeyeceğiz… Çalışmadan, üretmeden herkes bize düşman gözü ile bakarsak, bilimi, ilimi, teknolojiyi, sevgiyi, saygıyı, vefayı es geçersek “papazı” imam yaparlar farkına varmayız.

            Doksan sekiz yıl önce atalarımız düşmana geçit vermedi ama biz üç tarafı denizlerle çevrili memleketimizde yeterli deniz taşımacılığı yapamadığımız gibi kişi başı balık tüketimi Japonya’ya oranla 50 kat daha az. Japonya’da yılda kişi başına 500 kilonun üzerinde, Norveç’te 445 kilo, Danimarka’da 230 kilo ve Fransa’da ise 21 kilo balık tüketiliyor.

           Atalarımız düşmanı boğaza gömdü biz  “Kazdağlarında” altın arasınlar diye teslim ettik. Siyanürle beynimize, angusla midemize, gdo lu mısır, fasulye, hormonlu tohumlarla

Genlerimize yerleştiler…

           O zaman ne yapalım; cemaate, tarikata bir gönüllü, partimize bir oy, sendikaya bir üye, başını açıp yâda kapatacak birini aramak yerine kendi işimizde olsa devlet işi de olsa bindiğimiz arabada oturduğumuz koltukta bu yurdun hatta dünyanın, insanlığın bu günlere nasıl geldiğini düşünerek hareket edelim. Makam, mevki, unvanımız ile değil, insanlık için ne üretiyoruz ne gibi katkıda bulunuyoruz onunla övünelim. Kişiliğimizi mal, mülk, makamlar değil, hayata kattığımız değerler belirlesin… Yoksa mal, mülk. Makam elden gidince kişiliğimizde gider.  

           Yanımızda “biat” eden boş kalabalıklar olacağına yazı yazdığımız tükenmez kalem “Faber Casteli, Bic” tükenmez kalemi biz neden icat edemiyoruz diye sorgulayan insanlar olursa işte o zaman tekrar Çanakkale yi geçilmez yaparız.

           Bir çift ayakkabıyı iki kişi giyen Mudurnulu Gaziler,

           Mudurnulu kınalı kuzuların hikâyesini yazmadan yukarıda satırları yazmamın nedeni kimseye ders verme değil kendimizle yüzleşme isteği…

           Musalla Mahallesinden Caferoğlu Abdullah ve Karapınar kavağı köyünden Hasan oğlu Hüseyin 1885 doğumludur 2 Ağustos 1914 tarihinde Harbiye Nezaretince genel seferberlik ilan edilir. O dönem Osmanlının Yemen, Hicaz, Asir, Şam, Arap yarımadasında birlikleri vardır.

            Seferberlik ilanında 29,30 yaşlarında olan Mudurnulu gençler hareket planına göre ikinci bölge “Obüs bölgesi”diye bilinen ve 8. Ağır Topçu Alayı, Bağımsız Ağır Numune Topçu Taburu, 1 ışıldak. Görevi: Giriş bölgesinden geçen düşman donanmasının, Merkez Tabyalarının büyük toplarının ateşlerinden etkilenmeden “İntepe”Erenköy Koyunda demirlemesi veya burasını üs yapacak girişimlerde bulunmasını önlemektir.

            Mudurnulu kınalı kuzular ve mehmetcik arkadaşları canları, Hüseyin dede sağ ayağını, Abdullah dede sol ayağını vererek düşmanın boğazı geçmesine izin vermezler. İki ayakla gittikleri memleketlerine gazi olarak birer ayakla dönerler. Soy ismi kanunu çıktığında Cafer oğlu Abdullah’a bir ayağını kaybettiği İntepe soyadı Hasan oğlu Hüseyin’e Çanakkale’de kaybedilen binlerce fidanların anısına Fidan soyadı verilir.

            İki arkadaşın askerden geldikten sonrada dostlukları devam eder… İsraf olmasın diye bir çitf ayakkabı alıp biri sol ayağına biri sağ ayağına giyer.

           Vatan. Millet, Müslümanlık naralarından geçilmeyip günde altı milyon, yılda iki milyar ekmeğin çöpe gittiği güzel yurdumda bize örnek ve önder olmaya devam ediyorlar.

Mehmet Cantürk

18 Mart 2013

www.mudurnuhaber.com    

 

Açıklama; Abdullah İntepe Musalla mah.Mehmet Yozgatlı  (Cek dayının dedesi)fotoğraf Mehmet Yozgatlı arşivinden alınmıştır.

                  Hüseyin Fidan Karapınar kavağı köyünden Şenol Fidan’ın dedesi

 Fotoğrafta ortada oturan Mudurnu esnaflarından(merhum) Ahmet İğneci’nin kayınpederi

BAYRAM OLA

BAYRAM OLA

Bu gün Kurban Bayramı. Dün sabah namazından itibaren başlayıp, bayramın dördüncü günü ikindi vaktine kadar farz namazlardan sonra kadın-erkek herkese vacip olan ‘Teşrik Tekbirleri’nin inananların dudaklarından döküldüğü, duaların ve özellikle hacıların dillerine pelesenk ettikleri ‘Lebbeyk nidalarının ufuk ufuk kainatı kapladığı, gönülleri fethettiği, mukaddes mekanları gergef gibi işlediği, buram buram müstesna zamanları mübarekleştirdiği, nakış nakış atmosferimizi güzelleştirdiği Bayram günleri… Nemlenen gözlerden yanaklara süzülen damlaların hüzün mecrasında, buruk dillerin titrek dudaklarından dökülen ‘Allahu Ekber, Allahu Ekber, Bismillahi Allahu Ekber’ tekbiriyle kesilen kurbanlıkların maddesi değil, yalnız niyetlerin, ihlasların, duaların ve takvaların helezon bir aşkla arzdan arşa ulaştığı Bayram günleri…

Kurban: sözlükte, yaklaşmak, kişiyi Alah’a yakın olmasına vesile kılan  şey anlamlarına gelir. Dini terim olarak kurban: ibadet maksadıyla belirli vakitte belli nitelikleri taşıyan hayvanı usulüne uygun kesmektir. Buna Arapçada udhiyye denir. 

Kur’an’da geçen İbrahim peygamber ve oğlu İsmail ile ilgili kıssadan yola çıkarak, kurban kavramı, çok daha genel bir adanmışlığı, Allah için bireyin her şeyini feda edebilecek olmasını, Allah’a teslimiyeti ve ona karşı şükür içinde olmayı ifade etmektedir.

Günümüzde herkes bir şekilde kendini sevdiğine kurban ediyor. Kimi kara sevdasına kimi bir başka şeye kurban oluyor. En kıymetli sermaye olan ömür, hep süfli şeylere kurban ediliyor. İşte İbrahim ve İsmail, insanın adi şeyler uğruna harcanmaması için en yüce değer uğruna adamanın ve adanmanın yolunu gösterdi. Kurbanın sembolize ettiği derin hakikat budur. Bu hakikati anlamayan için kurban bir “hayvan”, kurban bayramı da “et festivali”dir.

Kurban ilk insandan itibaren âdemoğluna Yüce Rabbimizin emrettiği çok önemli bir ibadettir. Malum Hazreti Adem’in oğulları Habil ile Kabil Allah’a Kurban sunmuşlar ve Yüce Mevla tam bir teslimiyet ve Allah’a saygı içinde sunulan Habil’in kurbanını kabul edip diğerinin kurbanını kabul etmemiştir. O günden bu güne kadar bütün inananlara Cenabı Hak şükür ve yakınlaşma aracı olarak kurban kesmeyi emretmiş ve bu günü de mü’minler için bir bayram günü ilan etmiştir.

Allah’a yaklaşma vesilesi olduğu gibi aynı zamanda insanların gönüllerinin birbirlerine yaklaşmasına da vesiledir kurban. Dünya üzerinde her gün milyonlarca hayvan boğazlanmakta fakat cebinde parası olan sadece bu etlerden alabilmektedir. Kesilen Kurban ve dağıtılan etlerle kişi bir anlamda diğergamlığını ve aynı zamanda Müslüman kardeşine karşı isar görevini yerine getirmektedir.

Kurban Bayramı, insani duyguların ön plana çıktığı fakir fukaranın farkına varıldığı, paylaşım duygusunun verildiği manevi hissiyatın yaşandığı mübarek bir bayramdır. Yüce Rabbimizin bizim kestiğimiz kurbanlara ihtiyacı yoktur. Rabbimiz biz insanlara bu vesile ile bir kez daha birlikteliğin, paylaşımın fakirin, yoksulu kardeşçe kucaklamamız gerektiğini hatırlattığı kutsal bir Bayram.

Kültürümüzde bayramlar kaynaşma vesilesidir. Bu özel günlerde büyükler ziyaret edilerek elleri öpülür. Hastalar ziyaret edilerek hâl hatırları sorulur. Eş-dost ve akrabalarla hediyeleşerek gönülleri alınır. Böylece bayramların gerçek gayesi olan sıla-i rahim ve yakınlaşma gerçekleştirilir. Fakat günümüzde ne yazık ki bu saydıklarımızın çoğu yapılmıyor. Bu çağ birçok şeyi yozlaştırdı. Bayramlarımız da bu yozlaşmadan nasibini aldı. Bayram deyince işten kaytarma ve tatil akla geliyor. Bayramlar tatillere vesile kılınıyor. Turizm şirketlerinin organizasyonları ile aileler soluğu bir tatil beldesinde alıyor. Büyüklerin bayramları ancak telefon aracılığıyla kutlanıyor. Bu durum, dedeyle torunun kaynaşmasını engelliyor. Zamanla sevgi bağları da çözülüyor.

Kurban biz Müslümanlar için bir şiardır, semboldür. Müslümanlarının teker teker şiarlarını kaybettiği günümüzde bir şiarı yaşatmanın ne derece zor ve de sevaba mazhar olacağı kuşkusuzdur. Şiarımızı koruyamazsak her şeyimizi kaybederiz.

            Bu duygu ve düşüncelerle dünyanın dört bir tarafında bir şekilde zulüm gören Müslüman kardeşlerimiz başta olmak üzere bütün sıkıntı içerisinde olan kardeşlerimizin bu bayram vesilesiyle sıkıntılarını aşmalarını Yüce Mevladan niyaz ediyorum. Kadirşinas milletimizin de bayramını en kalbi duygularla kutlar tüm insanlığa barış huzur ve emniyet getirmesi dilerim.

 

        Adnan BALTACI

 Mudurnu Müftü Vekili

Mudurnu ve Mudurnu Haber

Mudurnu ve Mudurnu Haber

Değerli okurlarımız, Mudurnu ilçesinde 1993 yılında başladığımız Habercilik serüveni 2000 yılından bu yana çok Aktif bir şekilde devam ediyor.

Hedefimiz, Mudurnu nun ve Mudurnulu nun sesini duyurmak ve ilçedeki gelişmeleri Dünya üzerindeki Hemşerilerimize ve bizleri seven ve takip eden insanlara duyurmaktır.

Tabiî ki, bunu yaparken zaman, zaman topluma faydası olacak şekilde eleştiriler haberlerde yapmamız gerektiğinin farkındalığı ile birlikte üzerimize düşen görevi yapıyoruz.

Tabiî ki  bu durum bazen en sevdiğimiz insanların bile bize cephe almasına sebep oluyor. Bunun nedeni ile tamamen çıkar ilişkiliği olduğunu söylememe gerek yok sanırım. Hani, bir Atasözümüz var, Yılan kimi sokarsa soksun, Umurumda değil yeterki bana bir şey yapmasın, deriz yaaa…

Ama, aynı Yılan gelip bizi öpse bile, ortalığa bizi Yılan soktu diye avazımızın çıktığı kadar  ses çıkararak taraftar toplamayı düşünürüz. Bu insanoğlunun genlerinde olan bir mekanizmadır.

Mudurnu ve Mudurnu Haber denildiğinde kimileri der, yanlı, kimileri der, yansız, kimileri ise ben bilmem deyip geçiverir. Ama durum bu şekilde olmamalıdır,  Mudurnu da yanlı yansız olmamalıdır. Biz elimizden geldiği kadarı ile yansız davranmaya gayret ediyoruz. Bunuda köşe yazarlarımız ve yazılarından anlamanız çok fazla zor olmasa gerek…

Yanlı, demek sürekli kötü veya sürekli iyileri yansıtmak demek olmamalıdır. Haberine göre zamanı geldiğinde okurlara iyi ve kötü haberleri yansıtmak zorundayız.

Mesela, geçtiğimiz günlerde Okullardaki öğrencilerin sigara içme alışkanlığında çoğalmalar olduğunu haber yaptık. Eğerki Sigara iyi bir şey ise herkes içsin. Ama Mudurnu ilçemizde bile özenti ile Sigaraya başlamış ve Kolları bacakları kesilerek ızdıraplar içersinde ölüm döşeklerinde aylarca bekleyerek vefat edenler geçmişte hatırlıyorum. Bu toplum haberidir, isterdim ki bu haberin altına Eğitimciler, öğrenciler ve Veliler yorumlar ile doldursun ve gelecek nesil in sadece bir özenti şeklinde başladığı illet olan Sigara bağımlısı olacak gençlere yardımcı olunsun.

Ama gördüm ki, sadece okuyup geçmişiz. Okullar da Sigara içen ve Sigara içmeye özenen Kız veya Erkek evlatlarımızı Rehber öğretmenler daha fazla vakit ayırıp mutlaka zararlarını anlatmalıdırlar. Ama işin birde şu yönü var. Eğer Öğretmen arkadaşımda sabahtan akşama kadar Teneffüsleri bir fırsat bilip Öğrencilerin karşısında Sigara içiyorsa, diyecek hiçbir şeyim yok, Çözümü kendiniz bulun. Ben diyeceğimi dedim. Hiç olmasa ilerde ben hatırlatmış ve elimden geleni yapmıştım derim.

Bazı arkadaşlar ise sitedeki bazı haberlerin altına ısrarla değişik isimler ile yorum gönderip, efendim Mudurnu da habermi bulamıyorsunuz da bu haberi yaptınız gibi kelimler sarf ediyorlar. Mudurnu, inanın Bolu ilinin Haber yönünden en zengin ilçelerinden ilk birinci sıradadır. Mesela Nüfusu kalabalık olmasına rağmen bir Gerede bizim kadar gerek yerelde, gerekse ulusalda ismini duyuramaz. Hal böyle olunca da Mudurnu internet ortamında çok reklamı yapılan bir yerdir. Zaman, zaman kötü haberlerde aksetse de, Mudurnu yazdığınızda binlerce fotoğraf ve Binlerce Haber ve yüzlerce videoya rastlarsınız.  Bunda yerel gazeteciler olarak bizlerin rolü çok yüksek. İster, şucu ister bucu, olsun. Mudurnu için çalışıyoruz, her kesin görüşüne sahip çıkılması taraftarıyım.

Gelelim Mudurnu ve Mudurnu spor’a

Geçtiğimiz günlerde yaşanan ve haber yapmamızdan dolayı çok tepki aldığımız bir konuya gelelim. Arkadaşlar, yapılan iş yanlıştır.  Mudurnu Spor u ben hepinizden çok severim ve sürekli takip eder, haberlerini duyurmaya çalışırım. Ama kimse kusura bakmasın, insanlara zorla Bilet satılması ve üstüne üstlük 5tl 10 tl fazla para alınması yanlıştır dedik. Mudurnu Spor a yardım mı lazım?

Evet…

 O zaman yönetimdeki arkadaşlar ellerine makbuzlarını alırlar ve ileri gelenler ve yöneticiler ile, Fabrika ziyaretleri, iş yeri ziyaretleri yapılır, bunun 100 misli daha fazlası toplanacağına eminim.  Ayrıca, bunun değişik yolları daha bulunur. Bunları illaki burdan saymamız gerekmez.

Yok para toplayamayız, olmaz diyenler çıkabilir. Ama , bende derimki işinize geldiği zaman nasıl toplarsınız, bu tip davranışlardan bazen çok moralim bozuluyor. İçimde şöyle bir duygu geçiyor. Mudurnu da hareketlilik olsun diyemi bu tip işler yapılıyor, ve bunları Habere taşıtmak için hususimi yapılıyor diye aklımdan geçmiyor değil haniii…

Mudurnu’da hakikaten Maddi ve Manevi hareketlilik isteniyorsa , her kes birlikte taşın altına elini sokmalıdır. Her  taşın altına elimizi sokturup, ondan sonrada  uzaktan bakılması, bu Dünya için hoş olabilir, ama ben bu işin Ahiret ayağı ile daha çok ilgileniyorum, bilesiniz…

Bilet satışı konusunda, Burada ben kimseyi suçlamak istemem, iyi niyetli bir davranış olabilir, ama yapılış tarzı yanlıştır. Mudurnu’ya 8000 adep Boluspor bileti gelmiş bu biletler 10 tl yerine 15 ve 20 tl den satılıp , üstü Mudurnu Spor a yardım olsun.Peki, bilet alanların hepsi biliyor mu? Karşılığında makbuz… Aynı şekilde ben insanlardan zorla, para toplasam ve karşılığında herhangi bir makbuz vs kesmesem, benim başıma gelecekleri düşünemiyorum bile…

 www.mudurnuhaber.com

Devamı Haftaya > > > > >>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>

*Mudurnu Esnafı ve Mühürlemeler

*Mudurnu Haber ve Siyaset

*Mudurnu Haber ve Turizm

*Mudurnu Haber ve Hedefimiz

www.mudurnuhaber.com

SÖMESTR Tatili için geldi Sünnet Gölünde KAR Banyosu yaptı

Bolu nun  Göynük ilçesi hudutlarında bulunan Sünnet Gölü Doğal Yaşam merkezine İstanbul dan Ailesi ile birlikte Sömestr tatili için  gelen Emre KIRAPLIOĞLU ( 6 )  Kar banyosu yaptı.

 Mudurnu haber  Sünnet Gölünde KAR Banyosu www.mudurnuhaber.com

 Görenlerin hayranlıkla kendisini seyir ettiğinin farkına varan Emre KAR lar altında çocukluğunun tadını çıkardı. 

Mudurnu Sünnet Gölü www.mudurnuhaber.com

 Baba Mehmet KIRAPLIOĞLU Oğlumuz buranın doğal görüntüsünü çok sevdi, birde KAR lar ile kaplı olası onun heyecanını iyice artırdı, KAR banyosu yaptı, bir haftalık tatilimiz nasıl geçti anlayamadık dedi.

www.mudurnuhaber.com

Günün sözü: Herkes tarafından doğru kabul edilen şeyler büyük olasılıkla yanlıştır.

Paul Valery

 

Bunları Biliyormusunuz? Büyük Tarihçi ve muhaddis ibn-i Asakir (rh.) in vefatı (1176)

Karlofça Antlaşması(1699) Televizyon icadı (1926)

 

Mudurnu Reyon

Mudurnu’da Yaşam

Mudurnu’da Yaşam

 Mudurnu Bolu ilinin küçük bir kasabasıdır. Genellikle nüfusun büyük bir bölümü bir biri ile Akrabadır. Ama genel olarak baktığımızda Mudurnu ilçemizde Genç Nüfusun kalmadığını görüyoruz.

 Bunun sebeplerinden biri Eğitim, diğeride Ticaret tir. Burada vatandaş arasında sürekli konuşulan bir kelime vardır, Mudurnu’dan giden paça yı düzer diye…

 Mudurnu’muzda onlarca değişik maden olmasına ve Doğal zenginliğimizin olmasına rağmen, bizim işimiz Hala mezarlıkları kazmak olmamalıdır.

 Mudurnu bir Üretim merkezi olmaya aday bir yerdir. Marka olarak MUDURNU denilince müşterilerin güvenli yaklaştığı araştırmalardan bilinmektedir.

 Yazımın başında da dediğim gibi hepimiz bir birimiz ile Akraba olmamızdan kaynaklanan bir hastalık dolayısı ile bir türlü maddi mutluluğu yakalayamıyoruz.

 Bazı kişiler memleketim ile ilgili güzel işler yapayım derken, Memleketin son 100 yılını bilmeden bitiriyor. Mudurnu ilçesine mutlaka herkes hizmet etmek ister, fakat görev başında olanlar mutlaka memleket ile ilgili yapılacak olan işlerde istişare etmelidir.

 Biraz önce yazımda Mudurnu’dan dışarıya sürekli göç verdiğimizi Genç Nüfusun burada kalmak istemediğini belirtmiştim, Genç arkadaşlarım ile sohbetlerimizde sürekli şunu vurguluyorlar. Biz burada bir iş yapacak olsak ilk önce çevremizdekiler engel olur, yıllardır sürekli Projeler yaparız, ama bir türlü faaliyete geçiremiyoruz diye sitem ediyorlar.

 Bende bu söylenenlere katılıyorum, fakat bazı şeyleri aşmak lazım, buda birlikte hareket etmekten gelir. Birbirimizi tutmak ile bazı sorunları çözebiliriz. Ama bana ne şuna ne olursa olsun denirse her kes sapından çıkmış tokmak gibi dolaşır durur, memlekette iş de olmaz icraat da olmaz.

 Gerek Ticari gerek de Siyasi destek mutlak şarttır. Örneği kendi üzerime getirmekte fayda var. Bana bir büyüğüm diyor ki,  gaşım sen Esnaf sın şu siyaset işlerini bırak, Neden? Ben her görüşten insanla alışveriş yaparım, herkesin dükkânına girerim. Beni bağlamaz arkadaşın, sağcı solcu olması, benim için siyaset zamanı vardır, oda seçim zamanlarıdır.

 Gelecek yazımız da  ( Gençlerin Önünü Açın )

 Devam edecek….