Hamam da Çıkan Yangın korkuttu

MUDURNU’DA TARİHİ ESER HAMAMDA ÇIKAN BACA YANGINI KORKUTTU

Mudurnu ilçesinin Tarihi  Eser  binalarından  en değerli olanı Mudurnu Yıldırım Beyazıt Hamamında akşam saat 19.20 sıralarında çıkan  baca yangını korkuttu.

Mahalle sakinlerinin Mudurnu İtfaiyesine haber vermesi ve itfaiyenin zamanında müdahalesi ile Yanan Baca söndürüldü.

Mudurnu ilçesinin Tarihi yapıtlarından en önemlilerinden biri  olan  Hamam Yıldırım BEYAZIT şehzadeliği  döneminde  M.1382 yılında yapıldığı kapı girişindeki  kitabeden anlaşılmaktadır.

www.mudurnuhaber.com

Tarihi Hamam kurtarılmayı bekliyor

Tarihi Hamam kurtarılmayı bekliyor

Mudurnu ilçesi  Büyükcami mahallesinde bulunan ve yılardır atıl duran Tarihi Yukarı Hamam  tadilat yapılarak Turizme katkı vermeyi bekliyor.

Mudurnu ilçesinde halk arasında Yukarı Hamam diye bilinen ve tarihi özellikleri bulunan Hamamın sahibi Yıldırım AKMAN  burası tarihi bir bina bu güne kadar bir çok yere müracaat etmemize rağmen bir sonuç alamadık, Devletimiz buraya el atarak bu yapıyı  Mudurnu turizmine kazandırmak gerekir, bizim  kendimizin maddi imkanımız buna elverişli değil dedi.

www.mudurnuhaber.com

 

 

MUDURNU ATEŞ ELEKTRİK AÇILDI

MUDURNU ATEŞ ELEKTRİK AÇILDI

Mudurnu da geleneksel Cuma duası ile birlikte ATEŞ ELEKTRİK açıldı.
Serdar ÇELİKATEŞ ve Sedat ÇELİKATEŞ in açtıkları dükkan Mudurnu ilçemize hayırlı olsun.
Her türlü Trafo,Pano,Dinomo, Bağlantıları ve Arızaları ,Seksiyoner ayırıcıları bakım ve arızalarının bakım işleri yapılır.

İrtibat: Seyrancık Mah. Yıldıırm Beyazıt Cad. no:13 MUDURNU/BOLU ( Hamam üzeri) tEL.0374 421 66 44 Gsm : 0537 742 68 22

Haberin diğer fotoları https://www.facebook.com/photo.php?fbid=642106999147819&set=pcb.642110229147496&type=1&theater  SAYFAMIZDA.

www.mduurnuhaber.com

 

MUDURNU YUKARI HAMAM

MUDURNU YUKARI HAMAM

Çocukluğumuzda yıkılan Cumhuriyet İlkokulu bahçesinde top oynarken, topa hızlı
vurup Aşağı Hamam önüne kaçırdığımızda “Haydi yukarı hamam hastane” şeklinde
bağırırdık. O zamanlar faaldi Yukarı Hamam. 1950 li yılların başında Sirkelerin Mustafa amca
çalıştırırdı hamamı. Aşağı Hamamın (Yıldırım Beyazıt Hamamı) kadınlar kısmını teyzem,
erkekler kısmını da eşi Mustafa Kırkık çalıştırırdı. O yıllar evde, ibrikle yüklüklerde yıkanılırdı
ve hamama gitmek başlı başına bir olaydı.

Mudurnu’da küçük yaşlardaki erkek çocukları da kadın hamamlarına alınırdı.
Annelerimizle ya da ninelerimizle giderdik. Göbek taşında keş li cevizli ev makarnası ile turşu
yenirdi. Erik Pestil’ i olmazsa, olmazıydı sofranın.

Rahmetli anneannemin beni bacaklarının arasına sıkıştırıp, sabun kaçan gözlerimin yanmasıyla bastığım nara ya aldırmadan yıkadığı günler ne güzelmiş meğer. Sonraki yıllarda bir gün bir kadının “Kocaman adam olmuş bu, bari babasını da getirseydiniz.”sözleri üzerine büyüdüğümü anlamıştım. Artık terfi etmiş, babamla birlikte erkekler hamamına gitmeye başlamıştım. Allah biliyor ya bu daha zevkli ve daha tantanalıydı. Artık bir tellak tarafından yıkanıyordum. Özel odada soyunup, peştamallarımızı kuşanarak hamama giriyor, göbek taşı üzerinde terleyip, tellak tarafından keseleniyor, daha sonrada kocaman bir tas içinde köpürmüş sabunlu liflerle yıkanıyordum. Şimdi ne annem ne babam nede eski hamamcılar, hiçbiri hayatta değil. Nur içinde yatsınlar.

Geçenlerde İlhami Çetin kardeşimin “Mudurnu Haber “internet sitesine girdiğimde
27.11.2011 tarihli “Mudurnu ilçesindeki Frikyalılar dönemine ait 1800 yıllık tarihi yukarı
Hamam göz göre göre yok ediliyor” başlıklı haberi okumuştum. O zaman bu hamam ve tarihi
ile ilgili bende ki mevcut bilgileri sizinle paylaşmak istedim.

İlçemiz Havlu Mahallesindeki bu hamam, halkımız arasında“Yukarı Hamam” adıyla
bilinir. Yapılış tarihi hakkında kesin bir bilgi yoktur. İlhami Çetin kardeşimin, hamamın
Frikyalılar dönemine ait oluşu ile ilgili bilgiyi nerden aldığını ve doğruluk derecesini
bilmiyorum. Ancak ben 23 Nisan 1953 tarihli Bolu gazetesindeki Hayrettin Arıkana ait bir
yazıdan hamamın Selçuklu dönemine ait olduğu şeklinde kaynak gösterilmeyen bir yazısını
okumuştum. Daha sonra hamamın vakıflar idaresinden sonraki ilk sahibi merhum Mustafa
Eryılmaz’ın kızı Melahat Demirel hanımefendi ile konuşup bilgi almıştım. Öğrendiklerim
yapılış dönemi dışında, gazete haberini doğrular nitelikteydi.

Kastamonu salnameleri incelendiğinde Mudurnu’da 1869 ile 1889 yılları arasındaki
hamam sayısı iki olarak görülüyor ve 1893 tarihinden sonraki salnamelerde sayı üçe çıkıyor.
Kanaatime göre sayımda Yıldırım Beyazıt hamamının erkek ve kadın bölümleri iki ayrı hamam
gibi gösterilmiştir. Bundan da Yukarı Hamamın 1893 tarihinden sonra faaliyete geçtiği
anlaşılıyor.

Yukarı Hamamın yapılış tarihini gösteren bir kitabesi yoktur. Hamam girişindeki
mevcut kitabe tamir kitabesi olup hamamın 1897 tarihinde Çüce oğlu Ali isimli birisi
tarafından tamir edildiğini göstermektedir. Bu kitabe yazısının bir bölümü okunamamış olup,

okunan bölümü şu şekildedir;

“Gel imdi sen ……….li Veli.”

“Tamir eyledi cüce oğlu Ali”1

Sene :1315 (1897)

Rivayete göre, eski devirlerde Mudurnu büyük bir sel felaketine uğramış ve dere
kenarında bulunan bazı yerleşim alanları toprak altında kalmıştır. Yukarı hamamda bunlardan
birisidir. Yıllarca toprak altında kalan Hamam 1890 lı yıllarda Bugünkü Haytalar konağı
bahçesinde oyun oynayan üç genç kız tarafından kubbesi bulunarak tespit edilmiştir.
Bilahare de etraf kazılarak hamamın tamamı gün yüzüne çıkarılmıştır. Hamamın kızlar
tarafından bulunmuş olması sebebiyle hamam çalıştığı sürece genç kızlardan ücret
alınmamıştır. Bu adet 1949 lu yıllara kadar da devam ettirilmiştir.

Tamir kitabesinden anlaşıldığına göre, gerçek olan şu ki, Hamam 1897 tarihinden çok
önce yapılmış olup, yukarıdaki rivayet doğruysa, bu tarihlerde toprak altından çıkarılıp tamir
edilmiş olmalıdır.

Hamam soyunmalık, soğukluk ve sıcaklık bölümleri ile oldukça küçüktür. Soyunmalık
kare planlı, ahşap tavanlıdır. Ortasında fıskiyeli on köşeli bir havuz vardır. Soyunmalığın
güneyindeki dar bir kapıdan uzun bir koridora geçilmekte olup, batısında tuvaletler bulunur.
Güneyindeki bir başka kapıdan da beşik tonozlu dikdörtgen biçimli soğukluğa geçilmektedir.
Sıcaklık hamamın doğusunda bulunmaktadır. Kare planlı olan sıcaklığın üzeri, pandantifli bir
kubbe ile örtülüdür. Sıcaklığın yanında yine kubbeli iki halvet hücresi bulunmaktadır.

Uzun yıllar Vakıflar İdaresi tarafından işletilen Hamam 1949 yılında özelleştirilerek
Mustafa Eryılmaz’a2 (Sirkeler Ailesi) 4000 TL karşılığında satılmıştır. Aynı yıl yeni sahibi
tarafından Bolu’dan getirilen İhsan Taşdelen3 isimli bir ustaya esaslı bir şekilde tamir
ettirilerek faaliyete geçmiştir. Bu tamiratla ilgili kitabesi hamam içinde olup şöyledir.

Cüce oğlu Mehmet Ali 1315 (1899) yılında Bolu İdadisi resim öğretmeni olup Bolu Karaçayır Mahallesindendir.
Babasının taş ustası olması sebebiyle aile lakapları Mimarzade dir. Cüce oğlu Mehmet Ali iyi bir ressam ve hattattı. Bolu Yıldırım Beyazıt camii ile İmaret camiinin hadisi şerifleri onun eseridir. Ayrıca İstanbul Fatih Camisinin müezzin mahfelinde bulunan eşsiz tablo da ona aittir. İstanbul’da “Efkaf İslamiyye Müzesi” Müdürlüğü yapmıştır. Sevr anlaşmasına onay veren son Osmanlı şeyhülislamı Mustafa Sabri Efendi’nin damadıdır. Kayınpederinin Milli Mücadeleye ve Atatürk’e karşı çıkması sebebiyle onunla birlikte yurt dışına kaçmış, Mısır’da geçirdiği bir tramvay kazasında ölmüştür .

(Z.Konropa, Bolu Tarihi,S:583) Mudurnu Yukarı Hamamın kitabesindeki Cüce oğlu Ali’nin bu aile fertlerinden biri olması ihtimal dahilindedir.
2 Merhum Mustafa Eryılmaz Mudurnu Sirkeler ailesindendir. İsmet hanım ile evliliğinden Sebahat, Melahat ve Mehmet isimlerinde üç çocuğu olmuştur.
3 İhsan Taşdelen’e ait kitabenin yazılması ile ilgili olarak Melahat Demirel Hanımefendiden alınan küçük bir Anekdot: İhsan Taşdelen kendisine ait tamir kitabesini yeni harflerle yazması sırasında, tesadüfen bulunan merhum öğretmen Mehmet Vardallı’nın, başlangıçta “hergelen”olarak yazılan kelimenin “Hergele olarak okunabileceğini söyleyerek “her giren” şeklinde düzeltilmesini sağlamıştır.

1

“Şifa bulsun bu hamama her giren”

“Tamir etti Bolulu İhsan Taşdelen.”

1949

Hamam 1957 yılında el değiştirerek Cemal Akman (Çatacıklılar)’a satılmıştır.
Yeni sahipleri tarafından kısa bir süre daha çalıştırılan hamam 1960 lı yılların ortalarında
kapanmış, yüklüklerin banyoya dönüştürülmesi ile de unutulmuştur.

Şimdi giriş bölümü üstü otel şekline dönüştürülerek sahibi tarafından korunmaya
çalışılan hamam, idare veya belediyenin elinde olsaydı, askerlik şubesi veya Cumhuriyet
İlkokulu gibi çoktan tarihe karışmış olurdu şeklinde düşünmekten de kendimi alamıyorum.

Hamam sahibi Yıldırım Akman’ın, kendisiyle röportaj yapan İlhami Çetin’e
söylediği ; “Tarih isteyenlere işte tarih. Gelip görsünler. Buranın çürüyüp yok olmasına göz
yummasınlar.” sözleri çok şey ifade ediyor aslında.

Anlayanlara…!

Güray ÖNAL

www.mudurnuhaber.com

 

Mudurnu Beypazarı Gezisi 2

Mudurnu Beypazarı Gezisi 2

( Geçen yazının devamı)

Beypazarı ilçesindeki gezimiz Fatma Teyze nin yerinde yaptığımız kahvaltıdan sonra devam ediyor.

Yıllar önce tanıştığımız Beypazarı Aşığı Turizmci Harun DEMİR ağabeyime bir gün önce telefon ediyorum ve neler yapmamız gerektiğini soruyorum. Bunun üzerine Harun ağabeyin işletmeye yeni açtıkları Hamam Müze yi ziyaret ediyoruz.

Hamam Müze de bize Rehber Arkadaşımız eşlik ediyor, Müze aslına uygun olarak tadilat yapılmış ve muhteşem bir şekilde her şey olduğu gibi sergileniyor, Hamam’ı gezerken adeta o eski günleri yaşıyorsunuz. Camekan içersinde sergilenen Hamam malzemeleri gelen Turistlerin çok ilgisini çekiyor. Tabiî ki Hamamı gezerken oradaki Rehber arkadaşımız Hamam hakkında bilmemiz gerekenleri bizlere aktarıyor.

Hamam Müze çıkışında sabahın erken  saatlerinde insanların Beypazarı’na adeta akın ettiğini görüyoruz , yöresel ürünler satan teyzeler , amcalar tezgahlarının başında müşterileri ile diyalog kuruyorlar ve  sorulara cevap verip  satış yapıyorlar.

Hamam Müze ziyaretimizden sonra Beypazarı sokaklarında ilerleyerek Harun DEMİR Ağabeyimizin bulunduğu YAŞAYAN MÜZE Konağına varıyoruz. Konak girişinde Taş oyunu Osman KARACA Arkadaşımızın çok ilgisini çekiyor.

Konak girişinde Oğlunu kaybetmiş Beypazarı Yöresel Kıyafetli bir teyze bize Oğlunu görüp görmediğimizi ve birde Sini nin kayıp olduğunu söylüyor ve başlıyor anlatmaya…

Meğer bu bir Masal imiş…

Tüm Misafirleri Konak girişinde bu şekilde karşılayan BEYPAZARI giysili Konak çalışanı, sanki gerçekmiş gibi bir karşılama ile misafirleri karşıladıktan sonra Yaşayan Müzeyi anlatıyor ve Müze de geziye başlıyoruz.

Gezi öncesinde Yaşayan Müze Bahçesinde Harun DEMİR Ağabeyimiz ile bir Çay molası vererek biraz  sohbet ediyoruz.  Harun Abi,  asıl Mesleğinin Matbaacılık olduğunu , eşi  Dr. Sema DEMİR in vesilesi ile Turizmciliğe adım attığını ifade ediyor.

Beypazarında ( Yaşayan Müze ) ve ( Hamam Müze ) nin  Proje Koordinatörü  ve Kurucu Müdürlüğü nü Harun DEMİR in eşi Gazi Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi Dr. Sema DEMİR  üstlenmiş.

Müze girişinde Boya Baskılar yapan mı istersiniz, Kurşun Dökme mi istersiniz, olmasa kendiniz burada EBRU yapabilirsiniz.

Konağın ikinci katında ise Hacivat ve Karagöz perdesi var ve burada çeşitli sunumlar misafirlerin beğenisine sunuluyor. Bizde Hacı Abdullahlar Konağı İşletmecisi Osman KARACA ile birlikte Hacivat, Karagöz tiplemesini canlandırmaya çalıştık, fakat biz sahneye geçince nedense odada kimse kalmadı, buda tecrübeden olsa gerek.

Diğer bir odada ise birbirinden güzel Masallar anlatan Müze çalışanı, Masallar içersinde sorduğu sorulara cevap verenlere çeşitli hediyeler vererek, Beypazarı ilçesini ziyaret edenlerin akıllarında kalmayı başarmışlar.

Müze dışında küçük bir Atölye kuran Harun DEMİR Bey, Ekolojik ve Tarihi oyunları ve oyuncakları üreterek satışa sunuyor. Bu oyunların çoğu zekâ oyunu olduğu için dikkatleri çekiyor.

Yaşayan Müze ziyaretimizin ardından hemen yanı başında bulunan Beypazarı Hâkim Evi, Abbaslar’ın Konağı’nı ziyaret ediyoruz. Bize burada arkadaşlar çok sevecen ve samimi olarak yaklaşıyor. Mudurnu dan geldiğimizi ve Konağı gezmek istediğimizi söylüyoruz. Arkadaşlar odalarda temizlik olduğunu ama gezmek istersek gezdirebileceklerini ifade ettiler. Konak ta gezi ye başladık, odaları çok güzel dizayn edilmiş, Tarih resmen yaşatılıyor, hele hele , Konağın en  üstte bulunan Kuşluk kısmı bir harika, bakıyoruz her yerde elemanlar temizlik yapıyor, soruyoruz yanımızda bize rehberlik yapan arkadaşa , burada sistem nasıl işliyor diye,  oda burada çalışan personelin hepsinin Ankara   Üniversitesinin Öğrencileri olduğunu ve burada  uygulama yapıldığını ifade ediyor.

Konak gezimizin ardından, Konak Müdiresi Hanımefendi ile odasında sohbet ediyoruz. Müdire hanım dan da aynı ilgiyi görüyoruz, Mudurnu yu anlatıyoruz, bakıyoruz ki Müdire hanım zaten Mudurnu’yu çok iyi biliyor ve takip ettiğini belirtiyor. Bize burada anlatamayacağım bazı eksilerimizi söylüyor ve diyor ki, Tv programlarında reklâm amaçlı Mudurnu’nun her şeyini apaçık gösterelim derken hatalar yapılıyor, dikkat edin, biz notumuzu Osman bey Özgür Kardeşim ve ben alıyoruz, ilgililere iletmek üzere.

Ve ziyaretimizde Mudurnu ya geri dönüş yolculuğu başlıyor ve aracımızın yanına geri döndüğümüzde Çarşıların Kilitler ile kilitlendiğini görüyoruz. Buraya geldiğimizde aracımızı bırakırken, bir tabela gördük, saat 10.00 da bu bölgenin kilitleneceği ve Trafiğe kapatılacağı yazıyordu. Denemek her zaman iyidir. Biraz bekledikten sonra görevli gelerek bizim yolumuzu açıyor ve Beypazarı’ndan Mudurnu istikametine doğru yola koyuluyoruz.

Yol üzerinde Ankara nın Denizi olarak nitelendirilen ÇAYIRHAN Beldesine uğruyor ve göl kenarında biraz hava alıyoruz. Burada Mesire yerleri oluşturulmuş ve örnek alınması gereken bir çalışma yapılmış, her yer cıvıl cıvıl insan sesleri ile dolup taşıyor.

Güzergahımızda Nallıhan İlçesi var, ve burada Tarihi Camide ikindi namazı ve ardından Çarşı merkezinde Tost evinde Tostlarımızı yedikten sonra Mudurnu ya hareket ediyoruz. Aynalı kaya ya geldiğimizde Mudurnu yu görüyor ve şehir merkezinde günü değerlendirdikten sonra başka bir gezide beraber olmak üzere ayrılıyoruz.

Not: Gezip, görmek çok güzel bir şey olmak ile birlikte, yaşayan her insan için Elektrik boşalmasına ihtiyaç vardır. Bu tip gezilerde, hem yeni insanlar ile tanışırken, ticari olarak kazanımlarda olabilmektedir. Akıl, akıldan üstündür mantığı ile yola çıkıldığında, hiç kimse her şeyi sadece kendisinin bilebildiğini söyleyemez. Mutlaka bizim ve sizinde bilmediğiniz ve başkalarından öğrenebileceğiniz çok şeyler vardır.

Mudurnu ilçemizde eğerki Turizm yapılacak ise,  mutlaka örneklere bakılmalı ve buna göre hareket edilmelidir. Mudurnu aslında eşi benzeri bulunmayan çok zengin ve tarihi Milattan öncelere dayanan bir ilçe olmasına rağmen bir türlü Kabuğundan çıkamamasının ve üretememesinin sebeplerinden en güçlüsü birlik ve beraberliği yakalayamaması olduğu bir gerçektir. Beypazarı gezimizde  her yerde üreten insanlar ve Ortaklıklar gördük,  örnek olarak verilecek olursa, Beypazarı Kuru su, Beypazarı Tatlı  çeşitleri, Lokum ve Şekerleme çeşitleri, hediyelik eşya çeşitleri, aynı şeyler bizim Mudurnu’muzda da var, fakat bir farkımız var, biz Beypazarı ve Safranbolu dan alıp Mudurnu diye satıyoruz, onlar ise ürünleri ortaklaşa kendileri üretiyor. Mudurnu Kazanacak ise Mutlaka kendi hediyeliklerini üretmelidir.  Genç girişimci arkadaşlarımız , birlikte hareket ederek güçlerini birleştirmeli, küçük çapta çeşitli hediyelik ürünler ve gıda üreterek , fason üretim bile başarı getirecektir.

 HER ŞEY MUDURNU İÇİN…

Aydın ÖZPELİT MUDURNU HABER www.mudurnuhaber.com

Bu Yolculuğumuzda bize sponsorluk eden Osman KARACA ya teşekkür ederiz.

www.mudurnuhaber.com

          

 

Bedevi kafasıyla Teknoloji ile buluşmak!

Bedevi kafasıyla Teknoloji ile buluşmak!
Yazacak konu çok hangi birini yazsam diye düşünürken… Nasihatten anlamak için
musibet gerekmez ama sokakta beklerken yanımdan geçen iki gençten biri içtiği sigarayı,
üstelik söndürmeden yere attı ve yürümeye devam etti. Arkasından seslenip ‘amcası bir
şey düşürdün’ dedim. Bana bakarak düşürmedim dedi, attığı sigarayı yerden alıp hemen
yakındaki çöp konteynırına attıktan sonra ben sana söylüyorum, senin yanında da başkası
atarsa sen de ona söylersin dedim. IQ seviyesi yeterli olmadığından yapılan davranışı
anlamayıp, ‘ben neden başkasına söyleyecekmişim?’ diye söylenerek gitti. İçinden de
başka şeyler homurdandığı kesin. Benim ne düşündüğüme gelince; kendi kültürünü
geleneğini aile değerlerini “modernlik”adı altında pervasızca tüketen bir toplum seksen
dokuz yılda kendi vatandaşını yaratamamış bir rejim ve liderlerinin birbirlerini çölde
kutup ayısına kovalattıkları bir acayip memleket.

Geçmişte atalarımızın yaşam ve davranış biçimine ait bize örnek olacak birçok
konu var tabi. Bir iki tanesini hatırlatmak isterim; atalarımız cebinde mendil taşıyıp yere
tükürmediği ve ayıp karşıladığı zamanlarda o günün Avrupalısı bırakın tükürmeyi, başka
pisliklerini camlardan aşağı attığı için şemsiyeyi icat etti. Atalarımız han, hamam, tuvalet
yaparken aynı küvette on kişi yıkanan Avrupalı pis kokudan kurtulmak için parfümü icat
etti. Yazının tam başlığı ‘Bedevi kafası ve kıl çadır kültürüyle teknolojiyle buluşmak’
olacaktı ancak bizim dağda gezen, yaşayan yörüğümüzün, çobanımızın doğaya saygıdan
yaktığı ateşin yeri bile belli olmazdı, onlara saygısızlık etmiş olurum diye yazamadım.

Mevzu uzun yaz yaz bitmez değerlerimizi yitire yitire geldik bu güne… Yere
tükürmeyi ayıp sayan atalarımız dünyayı yönetirken bu gün elinde ne varsa doğaya atan,
geri dönüşümü bilmeyen, okumayan, doğayı gözlemlemeyen, kan vermeyen, organ
bağışlamayan, sivil oluşumlara ilgi göstermeyen hakkını, hukukunu gerçeklere göre değil,
işine geldiği davranan aklını fikrini başkalarına ipotek etmiş bisiklet tamir edemeyecek
alet edevatı üretemeyen bir toplumun ipleri Hans ve Coninin elinde olur. İstedikleri zaman
da işlerine nasıl geliyorsa Karagöz Hacivat gibi oynatırlar.

Yukarıdaki yazımı yazma nedenim, her an her yerde karşılaştığımız olumsuzluklara
karşı bir nebze olsun katkım olabilir diye düşünmemdir.
Bu vesile ile son günlerde sosyal medyada paylaşılan Ahmet beyin ve Ayşe hanımın
günlük yaşamından kısadan hisse…

Ahmet Bey, sabah saat 7.00’de
*Casio** masa saatinin alarmıyla gözlerini açtı.
*Puffy** yorganını kaldırdı.
*Hugo Boss** pijamalarını çıkarıp
*Adidas** terliklerini giydi.
*WC** ‘ye uğradıktan sonra banyoya geçti.
*Clear** şampuan ve
*Protex** sabunuyla duşunu aldı.
*Colgate** ile dişlerini fırçaladı.
*BRAUN** ile saçlarını kuruttu.
*Bill’s** gömleğini ve
*Pierre Cardin** takımını giydi.
*Lipton** çayını içti.

*Sony** televizyonda medya özetlerini ve
*flash** haberleri izledi. *
*Citizen** kol saatine baktı. Aile fertlerine
*’BYE’** deyip
*Peogeot** otomobiline bindi.
*Blaupunkt** radyosunu açarak,
*rock** müziği buldu. Ağzına bir
*Polo** şeker attı. Şehrin göbeğindeki
*Mega Center** ‘daki ofisine varınca,
*Toshiba** bilgisayarını çalıştırdı.
*Microsoft Excel’e** girdi.
*Ofisboy** ‘dan
*Nescafe** ‘sini istedi. Saat 10.00’a doğru açlığını
yatıştırmak için
*Grissini **yedi. Öglen
*Wimpy’s Fast Food** kafeteryaya gitti. Ayaküstü,
*Coca Cola** ve **hamburgeri **mideye indirdi.
*Camel** sigarasını yakıp
*Star** gazetesini karıştırdı. Akşamüzeri iş çıkışı
*Image Bar’** a uğrayıp
*JB’** sini yudumladı, sonra köşedeki
*Shopping Center** ‘a uğradı. Eşinin sipariş ettiği
*Ariel** deterjan,
*Ace** çamaşır suyu,
*Palmolive** şampuan,
*Gala** tuvalet kağıdı,
*Sprite **gazoz ve
*Johnson** kolonyayı alarak kasaya yanaştı.
*Bonus** kartıyla ödemeyi yaptı.
Hafta sonu eşi Münevver’le
*Galleria** ‘ya giden Ahmet Bey,
*Showroom** ‘ları dolaşıp
*Converse** ayakkabı, *
*Lee Cooper blue jean** satın aldı.
Akşam evde bir gazetenin verdiği

*TV Guide** ‘a göz atan Ahmet Bey, kanallar arasında
*zapping** yaparak,
*First Class** ,
*Top Secret** ,
*Paparazzi** gibi programlar izledi. Aynı anda
*Outdoor** dergisini karıştırdı.
Uykusu gelen Ahmet Bey, televizyonu kapatıp yatak odasına geçerken, kendini mutlu hissetti.
** ‘Ne mutlu Türk’üm diyene!’** diye gerindi ve uyudu.
*Hâlâ da uyuyor. Ne zaman uyanacağı da belli değil.

Mehmet Cantürk
10 Kasım 2012

www.mudurnuhaber.com