8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın vefatının üzerinden 26 yıl geçti.

8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın vefatının üzerinden 26 yıl geçti.

Türkiye’nin demokratikleşmesi ve ülkede sivil siyasetin yerleşmesi için çaba harcayan, Türk siyasetinin renkli isimlerinden 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın vefatının üzerinden 26 yıl geçti.

Türkiye’nin demokratikleşmesi ve ülkede sivil siyasetin yerleşmesi için çaba harcayan, Türk siyasetinin renkli isimlerinden 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın vefatının üzerinden 26 yıl geçti.

AA muhabirinin derlediği bilgilere göre, bankacı bir baba ve öğretmen bir annenin çocuğu olarak Malatya’da 1927’de dünyaya gelen Özal, babasının mesleği nedeniyle ilk, orta ve lise eğitimini farklı şehirlerde tamamladı.

İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliği bölümünü 1950’de tamamlayan Özal, Elektrik İşleri Etüd İdaresinde çalışmaya başladı.

ABD’de, “mühendislik ekonomisi” alanında uzmanlık eğitimi gören Özal, Türkiye’ye döndükten sonra Elektrik İşleri Etüd İdaresi Genel Müdür Yardımcılığı görevini üstlendi.

Bu süreçte, 1954’te Semra Özal ile evlenen Turgut Özal’ın üç çocuğu oldu.

Askerlik hizmetini, Milli Savunma Bakanlığı Bilimsel Danışma Kurulu Üyesi olarak 1961-1962 yılları arasında yapan Özal, Devlet Planlama Teşkilatının kurulmasına önemli katkılar sağladı.

Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı görevini 1967-1971 yılları arasında yapan Özal, Ekonomik Koordinasyon Kurulu, Para ve Kredi Kurulu, RCD Koordinasyon Kurulu ve AET Koordinasyon Kurulu başkanlıklarında bulundu.

Özal’ın ölümünün üzerinden 26 yıl geçti

Dünya Bankasında 1971-1973 yıllarında danışman olan Özal, Türkiye’ye döndükten sonra çeşitli sanayi kuruluşlarında çalıştı ve Madeni Eşya Sanayii Sendikası başkanlığı yaptı.

“Sandalyesiz bakan” deniyordu

Sonrasında siyasete atılan Özal, ilk adımı 1977 genel seçimlerinde Milli Selamet Partisinden İzmir Milletvekili adayı olarak attı. Özal, bu denemesinde milletvekili seçilemedi.

Turgut Özal, 1979 sonlarına doğru Başbakanlık Müsteşarı olarak atandı. Aynı dönemde Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) Müsteşarlığı görevini de vekaleten yürüten Özal, bu özelliğiyle hem DPT Müsteşarlığı hem de Başbakanlık Müsteşarlığı yapmış Türkiye’nin tek başbakanı ve cumhurbaşkanı oldu.

Türkiye ekonomisini liberalleştirmeyi hedefleyen ve “24 Ocak Kararları” olarak bilinen geniş çaplı programın hazırlanmasında önemli rol oynayan Özal, o dönemde gösterdiği etkinlik nedeniyle “sandalyesiz bakan” sıfatını aldı.

Özal, 12 Eylül 1980 askeri müdahalesinden sonra kurulan hükümete Ekonomik İşlerden Sorumlu Başbakan Yardımcısı olarak atandı. Özal, bu tercihi, “Gelen yönetim 24 Ocak Kararları ile başladığımız işe devam etmemi istedi. Zannediyorum bugün Türkiye’de varılan noktanın ana sebeplerinden biri bu kararın verilmiş olmasıdır.” sözleriyle değerlendirdi.

Türkiye’ye kredi imkanının ve ihracatta başarının sağlandığı bu dönemde Özal, izlenen para politikası konusunda hükümetle anlaşmazlığa düşerek Başbakan Yardımcılığı görevinden 1982’de istifa etti.

Anavatan Partisini kurdu

Bu süreçte 20 Mayıs 1983’te Anavatan Partisini kuran Özal, aynı yıl yapılan genel seçimde partisinin birinci gelmesi üzerine 45. Hükümeti kurmakla görevlendirildi. 1983’ten 1991’e kadar aralıksız olarak tek başına iktidarda kalmayı başaran Anavatan Partisi, 1996 ile 2002 yılları arasında da çeşitli koalisyon hükümetlerinin içinde yer aldı.

Çeşitli siyasi eğilimleri birleştirme iddiasıyla ortaya çıkan ve iktisadi konulara ağırlık veren Anavatan Partisi, 1987’deki genel seçimden tekrar birinci parti olarak çıktı ve Özal, Başbakanlık koltuğuna korudu.

Özal, bu dönemde kitlelere ulaşmak için “orta direk” temasını kullandı. İlk olarak ekonomiye yönelik adımlar atan Özal, bu alandaki sınırlamaları kaldırmaya odaklandı.

Silahlı saldırıya uğradı

Bu dönemde yaptığı reformlarla adından söz ettiren Özal’ın 1988’de uğradığı silahlı saldırı Türkiye’nin gündemi oldu.

Anavatan Partisinin 18 Haziran’da Ankara Atatürk Spor Salonu’nda düzenlenen 2. Olağan Kongresi’nde yaptığı konuşma sırasında silahlı saldırıya uğrayan Özal, sağ elinden yaralandı. Yaralı halde kürsüye çıkan Özal, “Bilhassa belirtmek istiyorum, Allah’ın verdiği ömrü, O’nun isteğinden başka alacak yoktur, biz de O’na teslim olmuşuzdur.” ifadelerini kullandı.

Suikastı düzenleyen Kartal Demirağ, saldırı sonrasında yakalandı ve yargılama sonucunda idama mahkum edildi. Daha sonra cezası 20 yıl hapse çevrilen Demirağ, 4 yıl hapis yattıktan sonra Turgut Özal tarafından 1992’de affedildi.

Ekonomik ve sosyal gelişime katkı

Özal, döneminin sorunlarına farklı bakış açılarıyla yaklaşarak Türkiye’nin ekonomik ve sosyal gelişimine önemli katkılar sağladı.

Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin su ve toprak kaynaklarının geliştirilmesini amaçlayan “Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP)”, 1989’da hazırlanan “Master Plan” ile tarım, sanayi, ulaştırma, eğitim, sağlık, kırsal ve kentsel alt yapı yatırımlarını da içine alan bir bölgesel kalkınma projesine dönüştü.

Özal’ın ayrı bir önem verdiği bu proje ile bölge halkının gelir düzeyinin artırılması, yaşam şartlarının iyileştirilmesi ve bölgesel gelişmişlik farklarının giderilmesi amaçlandı.

Sivil inisiyatif devrede

Siyasi kariyerinde yaptığı çalışmalarıyla adından söz ettiren Özal, TBMM tarafından, 31 Ekim 1989’da Türkiye Cumhuriyeti’nin 8. Cumhurbaşkanı seçildi.

Turgut Özal, 9 Kasım 1989’da başladığı bu görevde, ekonomik alanda attığı önemli adımların yanı sıra dönemin büyük sorunları arasında yer alan terörle mücadele konusunda da farklı bir strateji izledi.

İlk kez sivil inisiyatifi devreye sokan Özal, sorunun çözümü için pek çok görüşme gerçekleştirdi ve rapor hazırlattı.

Çankaya Köşkü’nde 12 Mart 1991’de Celal Talabani ile görüşen Özal, terör olaylarının ve “Kürt sorununun” çözümü için çaba harcadı. Görüşmeden kısa süre sonra 26 Mart 1991’de Der Spiegel dergisine bir açıklama yapan Talabani, Özal’ın “Kürtlere özerklik vereceğini” söylediğini iddia etti.

Turgut Özal, 1992’nin Mart ayında DEP milletvekilleri Ahmet Türk, Sırrı Sakık ve Orhan Doğan’ı Köşk’te kabul ederek, onlarla da bir görüşme gerçekleştirdi. Sırrı Sakık, görüşmenin ardından Özal’ın kendilerine “Genel af çıkarıp, sorunu kökünden çözeceğini” belirttiğini açıkladı.

“Kesin ölüm nedeni tespit edilemedi”

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kaya Toperi ve Başyaveri Kurmay Albay Arslan Güner’e 10 sayfalık bir Kürt raporu hazırlatan Özal, ANAP Milletvekili Adnan Kahveci’yi bu konuda yeni bir rapor hazırlamak üzere görevlendirdi. Kahveci, Güneydoğu’da bir süre inceleme yaptıktan sonra, “Kürt sorunu nasıl çözülmez” başlıklı bir rapor hazırladı. Özal, bu raporu o dönem MGK toplantısında tartışmaya açtı.

Turgut Özal’ın, sorunun çözümüne ilişkin çabaları, 17 Nisan 1993’te vefat etmesiyle sonuca ulaşamadı.

Ölümünden 19 yıl sonra 2012’de “cinayet sonucu öldüğü” yönündeki iddialar nedeniyle otopsi yapılması için Özal’ın mezarı açıldı.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, otopsi raporuna göre, mevcut bilgi ve bulgularla Özal’ın kesin ölüm sebebinin tespit edilemediğini bildirdi.   Kamudan Haber

 

www.mudurnuhaber.com

 

82 milyon beyin fırtınası yapacak

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı: 82 milyon beyin fırtınası yapacak

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, vatandaşların öneri ve fikirlerini ilgili kamu kurumlarına doğrudan aktarabilmeleri ve hayata geçirebilmeleri amacıyla “2019’da Ülkem İçin Bir Fikrim Var” projesini başlattı.

“2019’da Ülkem İçin Bir Fikrim Var” projesi ile politika ya da mevcut işleyişlerin geliştirilmesine ilişkin fikirlerin toplanacağı platformun ilham verici fikirlerin hayata geçirilmesinde bir kanal olması amaçlanıyor. Projeyle ilgili açıklama yapan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun, “2019’da Ülkem İçin Bir Fikrim Var Projesi, milletimizin aklına, duygusuna, vicdanına, samimiyetine, ferasetine ve ülkemizin ilerleyişine yapacağı katkıya olan inancımız sonucu ortaya çıktı” dedi.

Türkiye’nin son yıllarda karşı karşıya kaldığı her sınamada koşulsuz en büyük desteği veren milleti şimdi ülke için düşünmeye davet ettiklerini belirten Altun, “Çünkü biliyoruz ki aile ve arkadaş sohbetlerinde zikredilen, lise ve üniversite kantinlerinde konuşulan, çocukların temiz ve berrak zihinlerinden geçen çok güzel fikirler var. Ben, 2019’u 82 milyonun ülkemiz için beyin fırtınası yaptığı ve fikirlerini devletimizin birimleri ile doğrudan paylaşabildiği bir yıl olarak hayal ediyorum” diye konuştu.

Altun, bu amaçla ülkenin her köşesinden doğrudan kendilerine ulaşılabilmesi için yenilenen web siteleri “iletisim.gov.tr” üzerinden oluşturdukları “2019’da Ülkem İçin Bir Fikrim Var” platformunu 28 Ocak’ta faaliyete geçirdiklerinin bilgisini verdi.

“Her yaştan fikir geliyor”

Bir hafta gibi kısa bir sürede çevre, sağlık, kültür, tanıtım, yönetim, iletişim, enerji, eğitim ve adalet gibi farklı alanlarda fikirlerin geldiğini görmenin kendilerini çok mutlu ettiğini belirten Altun, şunları kaydetti:

“Çeşitliliğin görülebilmesi için gelen fikirlerden birkaç örnek vermek istiyorum. Yaya geçidi kullanım kültürünün oluşmasına yönelik yaya geçitlerine mavi trafik lambası konulması, ülkemiz için bir devlet arması tasarlanması, hasta ve sağlık personelinde olumsuz algı oluşturduğu için hastane yerine şifahane isminin kullanılması, hem trafiğin akışını bozmayacak hem de çöp konteynırlarından yayılacak kimyasal kokuları engelleyecek akıllı çöp kamyonları tasarımı ve kullanımı, sokak hayvanları için hazine arazilerinde yaşam alanları oluşturması ve şehir merkezlerine yaprak dökmeyen ağaçları dikilerek yaprakların rögar kapaklarını tıkamasının engellenmesi gibi yüzlerce fikirden bahsediyoruz. Sevindirici olansa her yaştan önerilerin geliyor olması. Örneğin devlet arması önerisi 16 yaşında bir gencimize ait. Şu ana dek gelen fikirlere baktığımızda yaş aralığının 16-69 şeklinde gerçekleştiğini ve Türkiye’nin her bölgesinden geldiğini görüyoruz.”

“Talep, şikayet ve destek uygulamalarından farklı”

Prof. Dr. Fahrettin Altun, sürecin nasıl işleyeceğine ilişkin şu bilgileri verdi:

“Başkanlığımıza ulaşan fikirler bir ön değerlendirmeye tabi tutuluyor. Ardından konu ve uygulama alanına göre devletimizin ilgili birimleri ile paylaşılıyor. Bakanlıklarımız ve başkanlıklarımızda bu projenin temsilcileri bulunuyor ve orada detaylı bir şekilde ele alınıyor. Sonrasında ise uygulama kararı alınan fikirlerin sahipleri ile iletişim kurularak derinlemesine görüşmeler yapılması ve fikrin hayata geçirilmesi planlanıyor.”

“Ülkem için Bir Fikrim Var” platformunun istek, talep ve şikayet uygulamaları ya da proje destek süreçlerinden ayrıldığını vurgulayan Altun, “Buradaki amaç, ‘ülkem için çok güzel bir fikrim var ama kimseye iletemiyorum’ diyen, ülkesi için derdi olan insanların yönetim süreçlerine doğrudan dahil olmasını sağlamak ve ülkemizin 2023, 2053 ve 2071 hedeflerine doğru yürüyüşünü hızlandırmak” dedi.

Altun, “Küresel mücadelenin her alanda ilerlemeyi zorunlu kıldığı bu zorlu dönemde bize milletçe daha çok düşünmek, fikir üretmek ve işimizi en iyi yapmak görevleri düşüyor. Bu düşüncelerle 2019 yılı boyunca sürecek olacak projemize yenilikçi bakış açıları, hayat tecrübeleri ve bilgi birikimleri ile katkı sağlayacak herkese şimdiden teşekkür ediyorum” dedi.

2019’da Ülkem İçin Bir Fikrim Var Projesi için https://www.iletisim.gov.tr/turkce/ulkem linkinden başvuru yapılabiliyor.

İHA

Kaynak: Kamudan Haber

www.mudurnuhaber.com

Vali ve kaymakamlar Cumhurbaşkanını temsil edecek

Vali ve kaymakamlar Cumhurbaşkanını temsil edecek

Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren yönetmelik değişikliğine göre valiler ilde, kaymakamlar da ilçede Cumhurbaşkanının temsilcisi ve idari yürütme vasıtası olacak.

Vali ve kaymakamlar Cumhurbaşkanını temsil edecek

ANKARA

Valiler ilde, kaymakamlar da ilçede Cumhurbaşkanının temsilcisi ve idari yürütme vasıtası olarak görev yapacak.

Valilik ve Kaymakamlık Birimleri Teşkilat, Görev ve Çalışma Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik, bugünkü Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Değişiklikle yönetmeliğe “Temsil” başlıklı “Vali ilde devletin ve Cumhurbaşkanının temsilcisi ve idari yürütme vasıtası; kaymakam ilçede Cumhurbaşkanının temsilcisi ve idari yürütme vasıtasıdır.” maddesi eklendi.

www.mudurnuhaber.com

Erdoğan’dan öğrencilere iş müjdesi

Erdoğan’dan öğrencilere iş müjdesi

Cumhurbaşkanı Erdoğan Trabzon mitinginde, “100 bin gencimize eğitimlerini sürdürdükleri şehirde üç aylık dönemde asgari ücret karşılığında sosyal çalışma imkanı getiriyoruz” diye konuştu.

Erdoğan’ın konuşmasından satır başları şöyle

Sizleri gönülden selamlıyorum Trabzon. Mübarek Ramazan-ı Şerif’in son 2 günündeyiz. Şimdiden Ramazan bayramınızı tebrik ediyorum.Trabzonlu adamın hasını iyi bilir, siyasetçinin hasını da iyi bilir. Kim memlekete hizmet etmiş Trabzonlu bunu çok iyi bilir. Biz Trabzon’un karşısına Cumhur ittifakı ile geliyoruz. Peki onlar kimle geliyor? Yanlarında kimler var? Bunlar siyaseti rezil ettiler, mahvettiler. Bunlar milletin oyunu siyaset mühendisliği masalarında meze yapacak kadar demokrasiyi kirlettiler. Peki Trabzon milli iradeye nasıl sahip çıkılacak gösterecek mi? Trabzon tercihini bir kez daha hizmet siyasetinden yana kullanıyor mu?

TÜRKİYE ŞAHLANACAK

Seçimlere ülkücüler ve merhum Yazıcıoğlu’nun mirası BBP ile giriyoruz. Trabzon, vakit Trabzon vakti, vakit Türkiye vakti diyor muyuz? İnşallah sizlerin desteği ile irade, erdem ve cesaretle Türkiye şahlanacak. Kardeşlerim biz hizmet siyaseti derken bunun sadece lafını etmiyoruz. Yaptığımız projelerle ülkemizi 2023’e hazırlıyoruz. Son 16 yılda Trabzon’a 28 katrilyon yatırım yaptık. Laf değil icraat, icraat. Trabzon’da 2.devlet üniversitesini kurduk. 8880 kişilik yurt binaları yaptık.

KIRAATHANEDEN BUNLAR KUMARHANE ANLIYOR

Bu muhalefet benim kıraathane lafımdan bir şey anlamadı. Kıraathaneden bunlar kumarhane anlıyor. Kıraathane okuma evi demek. Millet olunca milletin okuma yeri demek. Bundan sonra gençlerimizi biz medeniyetimizin asli unsuru olan okuma kültürüne adapte edeceğiz. Ben kek diyorum bunlar keklik anlıyor. Çocuklarımız elden gidiyor ya, onları kurtarmak için bu tür millet kıraathaneleri yapacağız. Yakışır değil mi? Trabzon’a da yakışır. İnşallah öğrencilerimiz başarıdan başarıya yürüsünler. Sağlıkta biri 400 yataklı, 16’sı hastaneden oluşan 45 sağlık tesisi yaptık. 5 adet sağlık tesisinin çalışmaları devam ediyoruz. Trabzon’a yeni şehir hastanesi kazandırıyoruz.

HASTANELER, KÖPRÜLER NE İLE YAPILIYOR ?

Bunlar büyümeden anlamıyor, şuanda Türkiye, Hindistan’dan sonra G-20 ülkeri arasında 2.sırada. Bay Kemal diyor ki bu büyümeden sizin cebinize bir şey girdi mi diyor ? Hastaneler, köprüler ne ile yapılıyor ? Kasası büyüyen milli bütçeden yapılıyor. 16 senedir biz kaynakları öyle çeşitlendirdik ki öyle buralara geldik. Trabzon’a 16 yolda 140 km bölünmüş yol yaptık. İşte bu büyüyen Türkiye’nin alameti.

DEV PROJE AÇILIYOR

Maliyeti 4,2 katrilyon tl olan 20 adet yol projemiz devam ediyor. Bunların tamamı da 2 yıla kadar tamamlanıyor. Buradan çıkıp Ovit’e geçeceğim. Dev projenin açılışını yapacağız. Hızlı tren olur da Trabzon’dan mahrum bırakır mıyız? Erzincan-Trabzon arasında yüksek hızlı tren planlıyoruz.Trabzon’da çiftçiye 1,7 katrilyon destek verdik. Bay Kemal ne diyor, çiftçi aç diyor. Trabzon’a bir teknokent kurduk. Seçimin ardından fındıkla ilgili üreticilerimizi mağdur etmeyecek bir çözüm bulacağız.

BUNLAR YIKIM EKİBİ

Birileri meydan meydan gezip turist sayısını arttıracağız diyor ama yeni havalimanına karşı çıkıyorlar. Bay Muharrem böyle. Aynı kişiler oteller, tesisler yapılmasına da karşı çıkıyor. Turistleri atla, eşekle mi taşıyacaksınız? Ülkeye gelen turistleri sokakta mı yatacaksınız? Turistlere hangi imkanı tanıyacaksınız? Biz latife olsun diye bir şey söylüyoruz, meydan meydan gezip konuşuyorlar. Bunlar yıkım ekibi. Trabzon’a sesleniyorum, bu yıkım ekibinin gölgesini 24 Haziran’da yok ediyor muyuz?

DÜRÜST OL DÜRÜST

Biz kırtasiye dükkanlarının önünde bir hafta beklediğimiz günleri biliriz. Üst sınıflardaki abilerimizden teksir kağıtlarını bile para verip alamazdık. Şimdi kitaplarımızı ücretsiz alıyor muyuz? Bunları yapan biziz. Ben 75 kişilik sınıfta okudum. Şimdi 35 kişinin üstünde sınıf kalmadı. Bay Muharrem öğretmenlik yaptım diyor. O dönemden haberin yok mu? Dürüst ol. Geçmişte üniversitelerde gençleri birbirine kırdırmaktan başka ne yapmış bu CHP zihniyeti.

EDİRNEDEKİ TERÖRİSTLERİN DESTEKLEDİĞİ ADAMI ZİYARET ETTİ

Adaylığı açıklandı, beyefendi Edirnedeki teröristlerin desteklediği adamı ziyaret etti. Bunlar Kürt kardeşlerimi sokağa davet etti, 53 Kürt kardeşim hayatını kaybetti. Bana göre Trabzon bunlara gerekli dersi 24 Haziran’da verecektir. Ama suç onların mıydı? Suç şu anda aday olan kişinin davetiydi. Onlar davet ettiler ve 53 Kürt kardeşimiz orada öldürüldü. 15 yaşında Yasin Börü kardeşimiz orada öldürüldü. Söylediği laf şu, ‘Cumhurbaşkanı adayı ya, bırak.’ Ne demek cumhurbaşkanı adayı ya bırak. Cumhurbaşkanı adayı olmanın şartları olması lazım. Bana göre bu yanlış bir gelişme. Tutukluluğun nedeni çok önemli. Trabzon’un 24 Haziran’da bunlara gereken dersi vereceğine inanıyorum.

100 BİN ÖĞRENCİYE ÇALIŞMA İMKANI

100 bin gencimize eğitimlerini sürdürdükleri şehirde üç aylık dönemde asgari ücret karşılığında sosyal çalışma imkanı getiriyoruz.

www.mudurnuhaber.com

İsmailağa Vakfı: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı destekleyeceğiz

İsmailağa Vakfı: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı destekleyeceğiz

ismailağa Camii İlim ve Hizmet Vakfı, 24 Haziran seçimlerinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı destekleyeceklerini açıkladı. Resmi internet sayfasından yapılan açıklamada “Yeni yönetim modelinde hak, hakikat, hukuk, adalet ve liyakat şartlarını haiz bir yönetim inşa edeceğine inandığımız ve beklediğimiz, istikrarın teminatı gördüğümüz Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarını tercih ettiğimizi kardeşlerimiz ve milletimizle paylaşıyoruz” ifadelerine yer verildi.

İsmailağa Camii İlim ve Hizmet Vakfı, 24 Haziran seçimlerinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı destekleme kararı aldı. Vakfın internet sayfasında yer alan açıklamada “İstikrarın teminatı gördüğümüz Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarını tercih ettiğimizi kardeşlerimiz ve milletimizle paylaşıyoruz” denildi.

Vakfın açıklamasının tamamı şöyle:

  • “Başta Kudüs olmak üzere, İslam coğrafyalarının maddi-manevi, alenen ve pervasızca işgal edildiği, bölünüp parçalandığı, terör ve kaosla istikrarsızlaştırıldığı bugün, ümmetin ve milletin yegane ümidi haline gelmiş ülkemize ve liderine de her gün değişen yöntem ve vasıtalarla saldırılar devam etmektedir.
  • “Tehdit ve tuzaklar henüz sona ermiş değildir”
  • Cenâb-ı Hakk’a hamdolsun; millet ve devlet olarak, çok yakın tarihlerde ülkemize, insanımıza, dinimize, diyanetimize, tarihimize ve değerlerimize üst üste yapılan saldırılar, ihanetler ve kurulan tuzaklardan, Allâh’ın inayeti, müminlerin feraseti, büyüklerimizin duası, milletimizin direnişi ve liderlerimizin hak ve hakikat davasındaki kararlı duruşu ile kurtulmuş bulunuyoruz. Tehditler ve tuzaklar henüz sona ermiş değildir. Bugünlerde değişen usul ve vasıtalarla sürdürdükleri düşmanlıklar da Allâh’ın izniyle netice vermeyecektir.
  • Bugün ülkemizde yeni bir idari tercih mükellefiyeti ile karşı karşıya bulunuyoruz.
  • “Cumhurbaşkanı Erdoğan ve arkadaşlarını destekliyoruz”
  • Sömürgeci zihniyetlerin mutlaklaştırdıkları idare şekillerini değil; insanlığın barış ve huzurunu, izzet ve şerefini tekeffül eden sistem ve idare ruhuna daha yakın bulduğumuz Cumhurbaşkanlığı Yönetim Modelinin, insanımız ve ülkemiz için hayırlara vesile olmasını diliyoruz.
  • Bu yeni yönetim modelinde hak, hakikat, hukuk, adalet ve liyakat şartlarını haiz bir yönetim inşa edeceğine inandığımız ve beklediğimiz, istikrarın teminatı gördüğümüz Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarını tercih ettiğimizi kardeşlerimiz ve milletimizle paylaşıyoruz.
  • Nihai olarak, Efendi Hazretlerimizin ikaz buyurdukları, cemaatimizle alakası bulunmayan, cemaatimizin hassasiyetleri ve ruhuna aykırı telkinlere, fitne ve fesat faaliyetlerine karşı duyarlı ve sorumlu davranmamız gerektiğini hatırlatır, Mevlâ Te’âlâ’dan, başta memleket idarecileri olmak üzere, hepimizi üstün ahlak, hidayet ve istikamet üzere sabit kılmasını niyaz ediyoruz.
  • Allâh’a emanet olunuz”

Kaynaklar: Karar, Yenişafak

www.mudurnuhaber.com

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN BOLU DA

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN BOLU DA

AK Parti Bolu İl Başkanlığı 6. Olağan Kongresine katılmak üzere ilimize gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan, kongre salonunda partililerle buluştu. Erdoğan, konuşmasında önemli mesajlar vererek, “Bolu’dan beklentimiz daha büyük” dedi. 

 

 

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Bolu İl Başkanlığı 6. Olağan Kongresine katılmak üzere Bolu’ya geldi. Erdoğan, kongre öncesi salon önünde Bolulu vatandaşlara hitap etti.

Partisinin 6. Olağan İl Kongresine katılmak üzere Bolu’ya gelen Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, kongreye geçmeden önce salon önünde toplanan binlerce Bolulu vatandaşa hitap etti. Konuşmasına Boluluları selamlayarak başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, gördüğü kalabalık ve coşku karşısında, “Dün Mersin böyleydi, Antalya böyleydi, bugün Bolu böyle. İnanıyorum ki şu an Sakarya da böyledir” dedi. En son 2009 yılında Bolu’ya gelmiş olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan konuşmasının devamında, “

Uzun bir ayrılığımız oldu, uzun bir zaman gelemdik. Heralde bizi bağışladınız. Yoğunlukları biliyorsunuz” ifadelerini kullandı. Çok hareketli bir dönemde kongreleri yaptıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasında önce çıkan açıklamaları ise şu şekilde:

  “Hani Yahya Kemal diyor ya: ‘Şu kopan fırtına Türk ordusudur yâ Rabbi”
“Mehmetçiklerimiz terör örgütlerine karşı adeta bir savaş icra ediyorlar. Bugün itibariyle 3300 teröristi etkisiz hale getirdik. Hani Yahya Kemal diyor ya: ‘Şu kopan fırtına Türk ordusudur yâ Rabbi. Senin uğrunda ölen ordu, budur yâ Rabbi. Tâ ki yükselsin ezanlarla müeyyednâmın. Galip et; çünkü bu son ordusudur İslâm’ın’ Şimdi de Mehmedimiz öyle yürüyor. Bıkmadan, usanmadan, kar fırtına demeden, dağ taş demeden yürüyorlar. Allah yolunda öldürülenlere de ölü demeyin. Onlar diridir ama siz anlamazsınız. Bunu bildikleri için de şehadete yürüyorlar, Özgür Suriye Ordusu ile birlikte yürüyorlar.”

 “Şöyle hep beraber bir söyleyin bakayım, şu Bolu’nun dağları bir inlesin”

“Kardeşlerim sizden isteğim şu: Her şeyden önce bir olacağız, beraber olacağız, iri olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız. Ve bizim Rabiamızı unutmayın. Rabiamızda ne var: Tek millet var, 81 milyon tek milletiz. İki, tek bayrak, işte bayrağımız. Üç, tek vatan. Dört, tek devlet. Şöyle hep beraber bir söyleyin bakayım, şu Bolu’nun dağları bir inlesin. Rabbim bu bütünlüğümüzü, bu beraberliğimizi daim kılsın, kardeşliğimizi daim kılsın”

  “2019’da kaleleri içerden fethetmeye hazır mıyız?”

“Ama şimdi bir şey istiyorum sizden. Mart 2019 için hazır mıyız? Kapı kapı dolaşmaya hazır mıyız? Hanım kardeşlerim hazır mı? Kaleleri içerden fethetmeye hazır mı? Ana kademe hazır mı, gençler hazır mı? Ve bizler hiçbir zaman uzaklaştırıcı olmayacağız, kucaklayıcı olacağız. Hepiniz inşallah bu yoldaki dayanışmanızda inanıyorum ki Mart 2019’daki yerel seçimlerde, Kasım 2019’daki Parlemento ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi seçimlerind,  Allah’ın izniyle bayrağımızı yine buraya dikeceğiz.”

 “Bolu, 16 Nisan’da yüzde 62 ile Türkiye ortalamasının üzerinde bir sonuç elde etti”     

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti 6. Olağan Bolu İl Kongresinde konuştu. Salona girişiyle birlikte büyük bir coşku ve sevgi gösterisiyle karşılaşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına Boluluları, partisinin kuruluşundan bugüne kadar teşkilatlarında görev yapmış olan dava arkadaşlarını selamlayarak başladı. “Kongremizin Bolu’yla birlikte ülkemiz, milletimiz ve demokrasimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum” sözleriyle konuşmasına devam eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Bolu, 16 Nisan’da yüzde 62 ile Türkiye ortalamasının üzerinde bir sonuç elde etti. Cumhurbaşkanlığı seçiminde de yüzde 66’lık bir destekle aramızda yer almıştı. Bolulu tüm kardeşlerime özellikle teşekkür ediyorum. Bizim Bolu’dan beklentimiz daha büyük. 2019 yerel ve hükümet sistemi seçimlerine Bolu’yu çok daha üst sıralarda görmek istiyoruz. Köroğlu’nun ahfadına, Tokad-i Hayrettin’in, Akşemsettin’in, Ümmi Kemal’in yoldaşlarına böylesi yakışır. Şimdi öyle bir ses verin ki Bolu Dağı’nın zirvesinde direksiyon sallayan kamyoncu kardeşim de, Bolu tünelinden geçen otobüs şoförü kardeşim de duysun. Öyle bir ses verin ki yuvaları Bolu’da olan, ama şu anda Afrin’de operasyon yürüten komandolarımız dahi duysun” ifadelerini  kullandı.

Konuşmasının devamında AK Partililere 2019 seçimlerine hazır olun mesajı veren Erdoğan, salondan yükselen coşkulu ses karşısında, “İşte özlediğimiz, görmek istediğimiz Bolu budur. Maşallah, sizlerin desteği, Allah’ın yardımıyla 2019’da ülkemizi hem yeni yönetim sistemine geçirecek hem de 2023 hedeflerine bir adım daha yaklaştıracağız” diye konuştu.

 “Biz bu dağı deleriz dedik, deldik”

“AK Parti milletimize aşık. AK Parti bu vatana aşık” diyerek sözlerine devam eden Cumhurbaşkanı Erdoğan ayrıca, Bolu Dağı’nda yaptıkları çalışmaya değinerek şunları söyledi: “Biz bu aşkla, bu heyecanla Ferhat olduk, milletimiz Şirin. Ve dağları deldik, dağları delerek Şirin’e ulaştık. Bolu Dağını kimse delemiyordu, ama biz deldik. Ve onlar ne diyorlardı: ‘Burayı patates deposu mu yapsak, yoksa buraya doğalgaz mı pompalasak?’ ‘Siz ne diyorsunuz’ dedik. Patates deposunu her yerde bulursun. Doğalgaz, onu da depolarız her yerde. Ama biz bu Bolu Dağındaki kazaları unutmuyoruz. Buralardaki trafik kazaları ile nice canlar gitti. Biz bu dağı deleriz dedik, deldik. Şimdi elhamdülillah oralardan bir ucundan girip bir ucundan geçiyor, öbür tarafta Şirine ulaşıyoruz.”

“Geçtiğimiz 15 yılda Bolu’ya da 11 katrilyon yatırım yaptık”

Bolu’ya yapılan yatırımlardan da bahseden Cumhurbaşkanı, “Geçtiğimiz 15 yılda Bolu’ya da 11 katrilyon yatırım yaptık Bolu’ya. Toplu konutta 5 bin 441 konutla şehrin çehresini değiştirdik. Bölünmüş yol uzunluğunu 300 kilometreye çıkardık. Tekke Barajı ile 3 barajın inşası da sürüyor. Dedeler ve Hasanlar Barajlarının inşasına da yakında başlıyoruz. Durmak yok, yola devam” şeklinde konuştu.

 Cumhurbaşkanı’na savaş uçakları eşlik etti 

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Bolu 6. İl teşkilatının olağan genel kuruluna katıldı. Cumhurbaşkanının Bolu’ya helikopterle gelişi sırasında savaş uçakları ile polis helikopterleri eşlik etti. Savaş uçakları Cumhurbaşkanının helikopterinin inişine kadar havada dakikalarca tur attı.

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Bolu’ya gelişinden bir gün önce emniyet önlemleri kırmızı alarma geçirildi. Karaçayır Spor Salonu çevresi ile Valilik Binası önünde kongre sonuna kadar kuş uçurtulmadı. Cumhurbaşkanı Erdoğan Bolu’ya helikopterle geldi. Bu gelişi havadan polis helikopterleri ve savaş uçakları da havadan destek verdi. Bölgedeki evlerin balkonlarına ve çatılarına özel harekat timleri yerleştirildi. Belediye Temizlik İşlerinde çalışan personel çevre temizliği yaptı.

 Bin 500 polis görev yaptı 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yıllar sonra Bolu’ya gelişi, büyük heyecan yarattı. İlçelerden vatandaşlar akın akın kongreye geldi. Emniyet tedbirleri için 10 ilden ilimize yaklaşık Bin 500 sivil ve resmi polis geldi. Cumhurbaşkanının özel korumaları hem seçim otobüsünde hem de seçim otobüsünün çevresinde kuş uçurtulmadı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kapalı spor salonuna gelmeden önce seçim otobüsünü durdurarak küçük çocuklara çeşitli hediyeler dağıttı.

 

Ak Parti Bolu İl Teşkilatı Yönetim Kurulu Listesi şöyle oluştu;

İl Başkanı Nurettin Doğanay

Yönetim Kurulu

1.    Mazhar Bozoğlu

2.    Suat Güner

3.    Hasan Kanca

4.    Cemil Akay

5.    Sinan Seymen

6.    İbrahim Yılmaz

7.    Emine Aydemir

8.    Oğuzhan Özçelik

9.    Salih Aziz Ardıhan

10.    Özgür Arı

11.    Zerrin Yavuz Açıkalın

12.    Nuri Teke

13.    Ramazan Zengin

14.    Hakan Özsoy

15.    Selma Ünal

16.    Taha Furkan Sönmezel

17.    Nuray Malkoç.

18.    Duran Bayrak

19.    Ahmet Uzunoğlan

20.    Faruk Gören

21.    Sabri Gökdemir

22.    Yakup Cüneyt Koparan

23.    Zühtü Böçgün

24.    Ali İmran Çatana

25.    Hatice Dinç

26.    Mustafa Nuri Gürsoy

27.    Kamil Özkan

28.    Zeynep Karavaş

29.    Nur Kübra Hendekcigil

Disiplin Kurulu Üyeler

1.    Kenan Bulut

2.    Kemal Aydınöz

3.    Mehtap Demirses Burku

4.    İsmail Erkoç

5.    Durmuş Tunç

Demokrasi Hakem Kurulu

1.    Mehmet Arıkan

2.    Hüsniye Bayram

3.    Nigar Öztürk

Büyük Kongre Delegeleri

1.    Nurettin Doğanay

2.    Alaaddin Yılmaz

3.    Arzu Aydın

4.    Samet Kocadağ

5.    Yaşar Yüceer

6.    Ahmet Eker

 

Kaynak: Bolunun sesi

www.mudurnuhaber.com

Cumhurbaşkanı Erdoğan uyardı: Telefonlar kapalı olmayacak.

Cumhurbaşkanı Erdoğan uyardı: Telefonlar kapalı olmayacak.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde düzenlenen Kaymakamlar Toplantısı’nda konuştu. Erdoğan, “Vali, kaymakam gibi yöneticilerin mesai mefhumu olamaz. Benimde de olamaz. Telefonlar kapalı olmayacak” dedi. Öte yandan Türkiye ve İslam coğrafyasına yönelik tehlikeye dikkat çeken Erdoğan, “Önümüzdeki dönemde milletimin birliğine ve beraberliğine yönelik saldırıların artması muhtemeldir. Mezhebi yapılanmayı şiddetle yürütenler var.” ifadelerine yer verdi.

Sözlerine Şehit Kaymakam Muhammed Fatih Safitürk’ü anarak başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Görevleri başına hayatlarını kaybeden tüm kaymakamlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Mekanları cennet olsun İnşallah.” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü;

Tek parti döneminde ceberut devlet anlayışı yüzünden vatandaş adata yaka silkmiştir. Bugünkü İlçelerimizin sınırlarının çoğu Osmanlı’dan devralınmıştır. Kanuna göre Kaymakamlar her yıl ilçenin tüm bucaklarıyla köylerin en az yarısını teftiş etmekle mükelleftir. Unutmayınız, her kaymakam ilçesinde devletin en üst yöneticisi olarak bizim gören gözümüz uzanan elimizdir. Ülkemizde devlet vatandaş ilişkileri her zaman bugünkü gibi sıcak olmadı. Halk için halka rağmen zihniyetiyle bu milletin tarihine hatta bizatihi kendisine savaş açanların direnişini birer birer kırarak buralara ulaştık.

“TELEFON KAPALI OLMAYACAK”

Vali, kaymakam gibi yöneticilerin mesai mefhumu olamaz. Benimde de olamaz. Telefon kapalı olmayacak. Günün 24 saati yılın 365 günü hizmete hazır olmak zorundayız. Biz bu ülkeyi ayağa kaldıracağız bu ülke 2023’te ilk yirminin değil ilk 10’un içine girecek.

“KABUL EDİLEBİLİR BİR DURUM DEĞİLDİR”

Hiçbir kaymakamımızın, emri altında çalışanlardan daha düşük maaş alıyor olması kabul edilebilir bir durum değildir. Bu konuda bir çalışmanın yapılarak tüm meslek grupları açısından hakkaniyete dayalı bir ücret dengesinin en genç 2019 yılında kurulacağına inanıyorum.

“BÖYLE BİR YANLIŞ YAPAN OLURSA KARŞISINDA ÖNCE BİZİ BULUR”

Eğer Türkiye 3 bin 500 dolar kişi başına milli gelirden 11 bin dolara ulaşmışsa, eğitim düzeyi bu derece yükselmişse artık burada devletle vatandaşın ilişkisinin eski düzeyde yürümesi mümkün değildir. Böyle bir yanlış yapan olursa karşısında önce bizi bulur. Kaymakam arkadaşlarımızın bu konuda azami dikkati gösterdiğini biliyorum. Yine de bazen vatandaşlarımızdan şikayetler aldığım oluyor. Her şikayet doğru ve haklı olacak diye bir şey elbette ama haklı şikayetleri tespit edersek gereğini yapmaktan da asla çekinmeyiz.

“ALLAH RAZI OLSUN SÖZÜNDEN KIYMETLİ HEDİYE YOK”

Siz insanların gönlüne girerseniz gerçek anlamda şehirlere nüfus etmiş olursunuz. Aldığınız Allah razı olsun sözünden daha kıymetli bir hediye olamaz.

ERDOĞAN’DAN UYARI: MEZHEBİ YAPILANMAYI ŞİDDETLE YÜRÜTENLER VAR!

Bu yıldan başlayarak önümüzdeki dönemde milletimizin birliğine, beraberliğine, kardeşliğine yönelik saldırların katlanarak artması kuvvetle muhtemeldir. Kimi zaman inanç, kimi zaman mezhep… En büyük tehlike bu, onu da söyleyeyim. Şu anda mezhebi noktada bir yapılanmayı şiddetle yürütenler de var. Bunu özellikle bilmenizi istiyorum. Etnik unsurları şu anda egemen kılamayanlar şimdi mezhebi olarak bu işi yürütmenin gayreti içindeler.

Kaynak: A haber

www.mudurnuhaber.com

Cumhurbaşkanı Kaymakamlara seslendi, Tayyip Erdoğan için el,göz,kulak,ayak sizsiniz.

https://youtu.be/WnV_zBVvoNM
Cumhurbaşkanı Kaymakamlara seslendi, Tayyip Erdoğan için el,göz,kulak,ayak sizsiniz.

Ankara da kaymakamlar ile bir toplantı yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN, Kaymakamlara seslendi, öncelikle hiç bir Terör örgütüne karşı en küçük bir müsamaha göstermeyeceğiz.

Mülki idare Amirlerimiz her ilimizde, her ilçemizde isim,isim, ev,ev,bina,bina,sokak,sokak, mahalle,mahalle, her şeye hakim olmalıdır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kaymakamlara bir defa emriniz altındaki Muhtarlar ile çok iyi diyalog kurup, onlarla birlikte bu çalışmaları, çok hassas yürütmelisiniz. Muhtarları asla ihmal etmeyiniz, Muhtarlar sizin için adeta Uç beyi gibidir, zira sizler oraları onlar kadar iyi tanımayabilirsiniz , ama onları siz yanınıza aldığınız çektiğiniz zaman çok şey, değişebilir.

Kaymakamlara seslenen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN sizlerden de görev yaptığınız yerlerde, çok yönlü başarılı hikayeleri ortaya koymanızı bekliyorum. Bir yandan Terör örgütlerine nefes aldırmazken, bir yandan Asayişi sıkı tutmanız , aynı zamanda fakir,fukarayı sahipsiz bırakmamanız, bununla birlikte ilçenizin,şehriniz, geleceği için, önemli yatırımları takip etmeniz mümkündür.

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN DAN VALİ YARDIMCILARINA VE KAYMAKAMLARA TAVSİYE

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında burada ben Vali yardımcılarına ve Kaymakam Kardeşlerime bir tavsiyede bulunacağım dedi. Şu anda Kış mevsimindeyiz, yeri geldiği zaman icabında, Kömür ihtiyacı olanlarmı var, sizler şoförün yanına oturmalısınız , onunla beraber Kömür ihtiyacı olanlara adeta Kamyon ve Kamyonet ile Kömürü bizzat kendiniz götürüp teslim etmelisiniz, gıda ihtiyacı olanlarmı var, gidip bizzat kendiniz teslim etmelisiniz, bununla sizler bir Hazreti Ömer misali o kapıları çalıp Kaymakam filanca geldi , duydumki Kömür ihtiyacınız var,Gıda ihtiyacınız var, çocukların giyecek ihtiyacı var giyeceğinizi getirdim demelisiniz. İşte bu Kaymakam sevgili kardeşlerim unutulmaz ve hep birliktede bu işleri takip etmek durumundayız dedi.

 

Cumhurbaşkanı Recep tayyip Erdoğan ın Külliyede Kaymakamlara yönelik yaptığı toplantıya Mudurnu Kaymakamı Efecan ŞAHİN de katıldı.
www.mudurnuhaber.com

Zaferle değil seferle emrolunduk

Zaferle değil seferle emrolunduk

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün açılış töreninde, “Bu millet neye layıksa hepsi olacak. Zira muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkmak öyle lafla olmuyor icraatla oluyor” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün açılış töreninde, “Bu millet neye layıksa hepsi olacak. Zira muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkmak öyle lafla olmuyor icraatla oluyor” dedi.

 

YAPIMINA üç yıl önce başlanan Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün açılışı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım, TBMM Başkanı İsmail Kahraman, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eski başbakan Ahmet Davutoğlu’nun yaptığı konuşmalarla açıldı.

SEFERLE EMROLDUK

Köprünün 31 Ağustos gecesine kadar ücretsiz olacağını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Unutmayın güzel bir kelam vardır. Biz seferle emrolduk, zaferle değil, biz seferdeyiz, zafer Allah’a aittir” dedi ve ekledi: Dalgalarını geçenler oldu, yaptırmayacağız diyenler oldu. Ama biz dedik ki bu yoldan dönmek yok. Yapacağız dedik ve Allah’a hamdolsun, işte Halep oradaysa arşın burada. Siz tankların topların F-16’ların önünde duran bir milletsiniz, siz onlara prim vermediniz. Size de bu eserler yakışırdı. Kardeşlerim, bu millet neye layıksa olacak. Bunları yapacağız zira muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkmak lafla olmuyor.


İNSAN ÖLÜR KALIR ESERİ

“Bizim üzerimizde bir görev var, bu görevi yapıyoruz ve yapacağız” diyen Erdoğan, Kanal İstanbul projesinin ve Çanakkale Köprüsü’nün de hazırlıklarının sürdüğünü belirtti. Cumhurbaşkanı, sözlerini şu şekilde tamamladı: Eşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri. Biz bunlarla anılacağız. Bu yola bunlarla devam edeceğiz. Birliğimizi, beraberliğimizi bozmak için, milletimizin arasına her dönem farklı fitne tohumları ekilmek istenmiştir. Kimi zaman bu Alevi-Sünni fitnesi olmuştur. Kimi zaman Türk-Kürt fitnesi, kimi zaman ilerici-gerici fitnesi, kimi zaman sağcı-solcu fitnesi olmuştur. Kavramlar değişmiştir ama amaç hep aynı olmuştur.

İLKLERİN KÖPRÜSÜ

Dünyanın en geniş köprüsü unvanını alacak Yavuz Sultan Selim Köprüsü, 148 km uzunluğundaki Odayeri-Paşaköy kesmi üzerinde yer alıyor. Köprünün, gidiş ve geliş istikametlerinde dörder kara yolu şeridi ile ortada 2 demir yolu şeridi olmak üzere toplam 10 ulaşım şeridi olacak. Köprü, raylı geçiş sisteminin aynı tabliyede olması nedeniyle de dünyada ilk olacak. Genişliği 59 metre, kule yüksekliği 322 metre olan köprü, bu konuda da bir rekor kıracak. Bin 408 metre açıklığa sahip ve toplam uzunluğu 2 bin 164 metre olan köprü, bu özelliğiyle de “üzerinde raylı sistem bulunan dünyanın en uzun asma köprüsü” unvanını alacak.


GEÇİŞ ÜCRETİ 9 LİRA 90 KURUŞ

Köprü geçiş ücretleri, Avrupa’dan Asya’ya geçişte otomobillerde 9,90 lira, aks aralığı ve sayısına göre ağır tonajlı araçlarda 13,20 liradan başlayacak. Asya’dan Avrupa’ya geçişler ise ücretsiz olacak. Ücretler, 2 Ocak 2017’ye kadar geçerli olacak. Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nde OGS ve HGS’nin yanı sıra nakit para ile geçiş imkanı da sunulacak. Ayrıca köprü ağır vasıtalara zorunlu olacak.

TÜRKİYE EBEDİ VATANIMIZDIR

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin teröre ve teröriste asla boyun eğmeyeceğini vurguladı ve şu ifadeleri kullandı: Bizim dinimiz bir barış dinidir. Bunlar bizim dinimize gölge düşürdüler. Biz şehitlerimizin tümüne Allah’tan rahmet diliyorum. Bu ülke bizim vatanımızdır. Türkiye Cumhuriyeti son ve inşallah ebedi vatanımızdır. Bu sabah Cizre’deki saldırıda şehadete eren tüm şehitlerimize rahmet diliyorum.


DÜNYA LİDERLERİ AÇILIŞTA

Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve Kuzey Çevre Otoyolu’nun açılış törenine Bahreyn Kralı Hamed bin İsa Al Halife, Bosna Hersek Başkanlık Konseyi Başkanı Bakir İzzetbegoviç, Makedonya Cumhurbaşkanı Gjorge Ivanov, KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov, Pakistan Pencap Eyaleti Başbakanı Şahbaz Şerif, Sırbistan Başbakan Yardımcısı Rasim Ljajic, Gürcistan Başbakan Birinci Yardımcısı Dimitri Kumsisihvili’nin yanısıra çok sayıda ülkenin ulaştırma ve ekonomi bakanları da katıldı.

 

KAYNAK: YURDUM HABERLERİ

www.mudurnuhaber.com

DARBE

DARBE !

15 Temmuz 2016 gecesi Türkiye tarihinin  unutamayacağı gecelerden biri olarak akıllara kazındı.

O gece İstanbul ve Ankara da yaşayanlar olaylara en yakın olanlardı. Kimse gece geç saatlere kadar ne olup bittiğini anlayamadı. İstanbul da   Tanklar  Köprüde ulaşımı durdurdu.

 

DIŞARIDAN SALDIRI VAR  ZANNETTİK , MEĞER PROBLEM İÇİMİZDEYMİŞ

Geçtiğimiz aylarda İstanbul da  Canlı bomba  ile saldırılar yapıldığı için, her vatandaşın aklına yine İstanbul da  bir problem var diye geldi. Bazıları  Köprünün kapatılmasında  değişik senaryolar yazarken esas gerçek ilerleyen saatlerde Köprü üzerindeki Tanklar ve Askerlerin  masum halkın üzerine ateş açması ile anlaşıldı.  DARBE  GİRİŞİMİ

 

TÜRKİYE İÇİN KARA BİR GÜN

15 Temmuz  2016 gecesi yaşananlar Türkiye tarihine kara bir gün olarak geçti,  Askeriye DARBE girişiminde bulunarak Ülke yönetimini ele geçirmeye  çalıştı. Tüm bu olan biteni vatandaşlar ilk saatlerde Televizyonlar dan Amerikan filmi seyreder gibi izledi. Devlet Televizyonu TRT yi ele geçiren teröristler  zorla spikere  DARBE metnini okuttu.

 

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN HALKI SOKAĞA DAVET ETTİ

Hain planda ilk hedef Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip ERDOĞAN dı,  Erdoğan ı öldürmek için  harekete geçen Tim  vatandaşın verdiği  Vergiler ile alınan Helikopter ve mühimmat ile   Cumhurbaşkanımızın kaldığı yere saldırı düzenledir. Nasıl bir akıldır ki bu kadar organizeli bir şekilde Ülke nin  yönetimini ele geçirmeye çalışıyorlar?

 

VATANDAŞ SOKAĞA ÇIKARAK DESTEK VERDİ

Cumhurbaşkanı  Recep Tayyip ERDOĞAN  ın Cep telefonu ile Tv ye bağlanarak halkı sokağa davet etmesi büyük bir destek buldu. Eline Türk bayraklarını alanlar  sokaklara hareket etti, Türkiye nin Tüm illerinde sokaklar doldu taştı, Ezanlar okundu destek Selaları verildi. Verilen bu Sela ve Ezanlar birlik ve beraberlik çağrısıydı, çoğu kişi Bayraklarını alıp çoluk, çocuk meydanlara koşarken Ezan ve Sela dan rahatsız olup gece yarısı nedir bu gürültü yatın uyuyun diyenlerde vardı.  Bazı kişiler, sosyal medya üzerinden algı operasyonu yapıp oturun evinizde , dışarı çıkıpta ne yapacaksınız, zaten ortalık karışık diye arkadaşlarını ve çevrelerini engellemeye çalıştılar.

 

 ALLAH YAR VE YARDIMCIMIZ OLSUN

15 Temmuz gecesi yaşananların ardından Ülkemizde  çoğu şeyler değişti,  aslında  Türkiye neyi nasıl üretirimi düşünmesi gerekirken içine düştüğü bu felaketten  halkımızın duaları ile inşaallah en kısa zamanda kurtulacaktır. Allah yar ve yardımcımız olsun.

 

       Aydın ÖZPELİT

www.mudurnuhaber.com

 

 

 

 

Türkiye darbe girişimine karşı sokağa döküldü

Türkiye darbe girişimine karşı sokağa döküldü

BOLU’DA DA BİNLERCE VATANSEVER NÖBET TUTUYOR

Vatandaşlar darbe girişimine karşı Türkiye’nin çeşitli yerlerinde sokakları doldurdu.

Bolu’da askeri darbe girişimine tepki gösteren binlerce kişi sokaklara çıkarken, 20 bin kişi Bolu Belediye Meydanı’nda toplandı.
AK Parti Bolu İl Binası önünde toplandıktan sonra Bolu Belediyesi Meydanı’na yürüyen vatandaşlar gecenin ilerleyen saatlerinde 20 bin kişiye ulaştılar.

Çoluk çocuk demeden Türk bayraklarıyla Belediye Meydanı’nda toplanan vatandaşlar FETÖ terör örgütüne tepki gösterdiler. “Dik dur eğilme Bolu seninle” ve “Recep Tayyip Erdoğan” sloganları atan vatandaşlara sürücüler korna çalarak destek verdiler.

www.mudurnuhaber.com

 

 

Volkswagen üzerinden İslam dünyasına oynanan büyük oyun

Volkswagen üzerinden İslam dünyasına oynanan büyük oyun

Haberseyret.com yazarı Bi Simit, İslam coğrafyası üzerinde oynanan oyunlara ve bu oyunlara karşı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın verdiği savaşa dair çarpıcı bir yazı kaleme aldı.

zuntikamin-silahi-erdogan

İşte o yazı:

Yazmak kanımı kaynatmıyor artık. Yazmak bana keyif vermiyor. Sadece canımı acıtıyor yazmak. Öfkemi kabartıyor. Gözlerim yaşarıyor kalem tuttuğumda. Eksik olan bir şeyler olduğunu hissediyorum. Bir yandan da yazmak zorunda olduğumu. Çünkü her taraftan saldırıyorlar. Çünkü her taraftan gedik açıyorlar. Ellerimizde kum, toprak, su niyetine harfler ve cümleler. Birileri bu devletin planlarını ve öngörüsünü yazmalı. Birileri bu milleti belkilerden ve ihtimallerden kurtarmalı. Milletin planları ve olanları bilmesini yıllar boyunca tehlike olarak görenler yüzünden asıldı Menderes. Bu yüzden zehirlendi Özal. Şimdi yine ne olduğunu bilmeyen. Ne olacağını kestiremeyen bir millet ve bütün şer odaklarına karşı savaşan bir lider. Bu millet bu liderin arkasında dursun evet. Ama ne olur birileri bu millete neler olup bittiğini de anlatsın.

Küçükken okula gittiğimde, medreseye giden abimin yol parası olmadığı için haftada bir defa gelmek yerine ayda bir defa da olsa eve gelişlerini özledim. Her geldiğinde getirdiği ezgi kasetlerini. Babam’ın 28 Şubat gecesi sobada yaktığı arapça kitapları ve kürtçe beyit kasetlerini özledim. Medresede diz çöktüğümde küçük olduğum için anlamadığım halde ezberlediğim nasara-yensuruları, darabe zeydun amran örneklerini, Şule Yüksel’in Huzur Sokağı kitabında Bilal’in dünyevi aşkına kavuşamayışı oldu beni sevindiren. Grup Maveranın “Adınla büyü bebeğim, adın şehadet” dediği her saniyeyi, her saliseyi zerre zerre oksijen gibi içime çekerek Çeçen dağlarında Şamil Basayev’i, Mashadov’u, Salman Raduyev’i düşündüğüm günleri özledim. Yavuz Bahadıroğlu’nun kitaplarını. Temürmelik’i özledim. Harzemşah Celaleddini. Sunguroğlu’nu. Çağrı filmini izlerken Hz. Hamza birkaç adım attıktan sonra düştüğünde ağlamayı. “Hz. Vahşi’ye kin besleme sakın, o da bir sahabe” diyerek duygularımı dengelemeye çalışan Babamın uyarısını. Erbakan’ın kendine özgü zafer işaretini yaparken kalbime anlam veremediğim o sıcaklığın düştüğü günleri.

Belki de Endülüs’e veda etmemeliydi Yavuz Bahadıroğlu. O kitabı yazması için ona gerekçe veren tarihi olaylar hiç olmamalıydı. Müslümanların fethi unutup tembelliği, zevk-ü sefayı, şehveti ve keyfiyeti el üstünde tuttuğu andan itibaren ellerinden kayıp giden Endülüs’ü anlatan o kitabı yazdırmamalıydı Endülüs’ün sultanları. Ama şehadetin tadını çoktan unutmuşlardı. Tarık Bin Ziyad’ın gemileri neden yaktırdığını unutmuşlardı. Çünkü ellerinde hikâyeleri kalmamıştı. Kahramanları kalmamıştı. Tükenmişlerdi. Tıpkı elimizden Mevdudi’nin, Malcolm X’in, Seyyid Kutup’un, Ömer Muhtar’ın, Aliya’nın, Hasan El Benna’nın, İkbal’in, Hattab’ın, Dudayev’in gidişi gibi. Elimizde hiçbir şey bırakmamıştı modernizm. Çok güzel anlatıyordu Aliya İzzetbegoviç çağı kaybetmiş Müslümanları. “En kötü birleşim: Boş bir ruh ve dolu bir mide!” diyordu Aliya. Evet, birçok konuda rebeze çölünün kırık kanadı Ebuzer el-Gıfari’ye (r.a.) katılmak zorunda kalsam da bir konuda ona hak veremedim. “Evinde yiyecek ekmeği olmadığı halde kınından ayrılmış bir kılıç gibi isyan etmeyene şaşarım” diyen Ebuzer’e bu konuda hak veremiyordum. Bizler karnımız açken çok daha Müslüman olduğumuzu biliyorum çünkü. Güçsüzken aslında çok daha güçlü olduğumuzu biliyorum. Elimizden başörtümüz alındığında mesela, elimizden ezan alındığında, elimizden kutsallarımız alındığında bizler bugün olduğundan çok daha erkektik, bunu biliyorum.

Ortalık yine çok karışık. Cizre’yi filan yazmayacağım. Diyarbakır’ı da. Hakkâri ya da Dağlıca’yı da. Buralar bizim. Bizim olana yoğunlaşmak, bizim olupta elimizden almak istedikleri başka yerleri ihmal etmemize neden oluyor. Bizler Halep’i konuşurken, Musul’u ve Kerkük’ü konuşurken Türkiye’nin medyası bütün dikkatleri Cizre’ye çekiyor. Bizim cenahın medyası da maalesef öyle. Salak diyorum kusura bakmasınlar. Salaksınız oğlum işte. Hepiniz salaksınız. Erdoğan’a yardım mı etmek istiyorsunuz? Doğan medyası gibi siz de saldırın en azından ki hangi tarafta olduğunuz netleşsin. Bu milletin size harcadığı paraya yazık ulan. Bütün dünyanın peşinde olduğu Cumhurbaşkanı Erdoğan daha geçen gün yine bizim cenahtan bir kanalda canlı yayına çıkıyor. Sunucu’nun sorduğu soruyu aktarıyorum aynen : “Cumhurbaşkanım şu anda Reisçilik ve Hocacılık diye kavramlar var. Ne düşünüyorsunuz?”

Şimdi diyorum ya. Bütün dünyanın peşinde olduğu Erdoğan tutup Ümmete faydası olsun diye senin kanalında, senin programında canlı yayına çıkıyor ve sen tutup Erdoğan’a bu soruyu soruyorsun. Milllet Halep’i sormanı bekliyor, Suriye’deki mücahitleri sormanı bekliyor, İran açık bir şekilde generallerini Esed ve PKK komutanlarına destek olsun diye gönderip fotoğrafları medyaya servis ederken Türkiye neden generallerini Suriye’de Ahraru Şam ya da Peşmerge’nin yanına göndermiyor? Türkiye neden generallerini Çeçen mücahitlerin yanına gönderip fotoğraflar servis etmiyor. Millet sunucudan kana kan, dişe diş sorular beklerken bizim geri zekâlı sunucu tutup Hocacı mı yoksa Reisci mi diye bir soru ile Erdoğan’ı dumura uğratıyor.

Kardeşlerim ben mi abartıyorum? Ya ben bu dünyadan değilim ya da bizim en kaliteli gazeteci diye ekrana koyduklarımız aslında bir ahmaktan ibaret.

Dikkatinizi Cizre’ye, Dağlıca’ya vermeyin. Hepsi birer yem. Gözünüzü dışarıya dikin. Gözünüzü Suriye’den, Yemen’den, Mısır’dan ayırmayın.

Sizlere yazacağım ve sizinle paylaşacağım çok şey varken üç-dört ayda bir yazı yazmamın sebebi de bütün bunları biliyor olmanın verdiği ızdırap değil mi? Hadi kabul edin artık. Biz en zayıf olduğumuz günlerde kazandık. En güçlü olduğumuz dönemde kaybettik. Bu tıpkı Osmanlı Devleti’nin gerileme dönemine benziyor. Cennet mekân Kanuni Sultan Süleyman için Osmanlı Devleti’nin en yüce Sultanı derler. Osmanlı Devletinin en başarılı, ufukları en çok arşınlamış komutanı. Oysa benim için Cennetmekân Kanuni Sultan Süleyman Osmanlı Devleti duraklama devrinin ilk padişahıdır. Çünkü tarihi tersten okuduğunuz zaman en son planlı ve düzenli fetihler onun zamanında gerçekleşmişse de Osmanlı Devletinin çöküşünü hızlandıran ilk Viyana kuşatması da bu Padişah zamanında başarısızlığa uğramıştı. Onu suçlamıyorum. Sadece tarih kalbimden geçen verileri doğrular nitelikte. Osmanlı Devleti’nin en güçlü olduğu, en zengin olduğu, halk arasında hiç aç olmadığı, herkesin refah yaşadığı, vergilerin fazla geldiği, bunun üzerine bazı ülkelerden Osmanlı Devletinin vergi almamaya başladığı (kapitülasyonlar) bir dönemden bahsediyorum. Acı ve sıkıntı olmayınca zaferlerin sona erdiği tezini en çok Kanuni Sultan Süleyman devri doğruluyor. Yanlış anlaşılmasın. Cennetmekân bir Sultanı yermek benim haddime değil. Sadece tarihi tespitler üzerinden değerlendiriyorum ve bu değerlendirmeyi de en güzel Kanuni üzerinden anlatabileceğimi düşündüm. Bu yüzden bana göre Osmanlı Devleti’nin en zayıf Sultanı Kanuni’ydi. Çünkü karnı toktu. Çünkü zengindi. Çünkü kudretliydi. Çünkü psikolojik sınırlara ulaşmıştı. Çünkü artık herkesin gözünde yenilmezdi. Peki, yenilmez olanı yenersen ne olur? Yani birine yenilmez dedikten sonra, o kişi 1.Viyana kuşatmasında olduğu gibi başarısız olursa ne olur? Önce psikolojik olarak kalplerde daha sonra da somut olarak sahada galip olursun. İşte Avrupa Kanuni’ye bu kötülüğü yaptı. Onu yenilmez olarak nitelendirdi. Ona bütün yüce sıfatları yakıştırdı. Onu Osmanlı Devleti’nin kudreti ile eş tuttu. Ve daha sonra Viyana kapılarında onu durdurdu. Ve kendi halkına “İşte yenilmez olanı, durdurulamaz olanı durdurduk, şimdi yok etme zamanı” diyerek Osmanlı’ya karşı bir eylem başlattı.

Biz tok günlerin adamı değiliz dostlar. Steve Jobs’ın bir üniversitenin mezuniyet balosunda yaptığı konuşmanın milyonlarca defa youtube’da tıklanıyor olmasının sebebi o adamın yüzde yüz haklı olması değil mi? “Aç kal, budala kal” diyordu Steve Jobs. Çünkü sen aç kaldığın müddetçe gözlerin, ellerin, kalbin ve beynin yeni arayışlara yönelecek. Tok olduğun müddetçe, yani derdin ve tasan olmadığı müddetçe dünya hayatı senin için bir eğlence merkezinden ibaret olacak. Bilmiyorum yeterli mi bu kadar örnek. Fark ettiyseniz tek bir şey anlatmaya çalıştım ey Ümmet. Tek bir soru sormaya çalıştım. DERDİN VAR MI? HEDEFİN VAR MI? AMACIN VAR MI?

Hadi modernizmin rüzgârında savrulan kardeşlerime onların anlayacağı tarzda, cafcaflı bir iş başvurusu stilinde sorayım bu soruyu. 10 yıl sonra ÜMMETİ nerede görüyorsunuz? Ya da 100 yıl sonra?

Neyse konuya gireyim artık. Evet, daha başlamadım. Ne yapayım. Ben de içimi dökmeden yazamıyorum işte. Sizi kardeşim gibi gördüğüm için aklıma ne gelirse sıraya koymadan diziyorum. Eski yazılarımı okuyan kardeşlerim bu yazdıklarımı çok rahat anlayacaklardır. Bu yazdıklarımı bütünleştiremeyen dostlarımdan ricam da eski yazılarımı mutlaka okumalarıdır.

Bağlantı kurmayı seviyorum. Resimlere bakmayı, denklemleri birbirine bağlamayı. Ortada televizyon varsa kumandayı aramak aptallık değil. Ortada bilgisayar varsa gözün hemen Mouse’u da arıyor ister istemez. Gelelim meseleler zincirine. Kâbe’de bir kaza oluyor. Kazanın sebebi komik bir ihmal. Müsebbibi ise Bin Ladin Şirketler Grubu. Bin Ladin şirketler grubu Suudi Arabistan kurulduğu günden itibaren (kuruluşundan sonra yaklaşık 15 yıl içerisinde) Bin Ladin ailesinin kurduğu bir holding yapılanması. Suudi Arabistan ile beraber küçülüp, Suudi Arabistan ile beraber büyüyen bir şirket. O kadar ironik ki Suud’da bir kral düşse, ya da kral değişse zaman zaman bu şirkette de kayıplar ve yönetimsel değişiklikler oluyor. Yani Suudi’yi yöneten eller, Bin Ladin şirketler grubunu da yönetiyor. Bu şirket isimlerini unutmayın.

Hac esnasında kaza oluyor. Sebebi yine komik. İki çapraz sokaktan gelen hacıların kontrolsüz bir şekilde ortada buluşması ile birbirini ezmesi ve yaklaşık 500 şehit. Sokak dediysek sanmayın gerçek sokak. Sokak dedikleri tel örgüler ya da bariyerlerle suni bir şekilde yapılmış geçiş yolları. Yani iki çapraz geçiş yolu kasıtlı bir şekilde yapılıyor ki gelenler birbiri ile çarpışsın. Bunu yapan da G4S güvenlik şirketi. Patronu ise daha önce British Gas PLC şirketinin de kurucularından Güney Afrika Asıllı Ashley Martin Almanza isimli şahıs. Kendisi aslen finansçı. Londra eğitimli. İngiliz güdümlü. Güney Afrikalı dediysem siyahi biri sanmayın. Bir eroin kadar beyaz. Evet şeker ya da un gibi kutsal nimetlere benzetmek istemedim kendisini. BİR EROİN KADAR BEYAZ. Tekrar ediyorum; bu bahsettiğim şirketleri ve isimleri sakın unutmayın. Az sonra hepsi lazım olacak.

Bu iki olay daha sıcaklığını korurken Amerika’da yaşayan 29 yaşındaki Prens Macid Abdülaziz el-Suudi Beverly Hills’teki milyon dolarlık malikânesinde bir kadın çalışanı taciz ettiği iddiasıyla tutuklanıyor. Yanlış anlamayın. Prensi savunmuyorum. Hepsi bu dünyada yaşadığı lüksün cezasını ahirette ödeyecek. Bu konulara girip dikkatinizi dağıtmak istemiyorum. Daha sonra Prens Üç Yüz Bin dolar kefaretle serbest bırakılıyor. Tabi sözde. Arka planda ABD devleti Suudi’den ne aldı bilmiyoruz. Bildiğimiz tek şey bu Prens’in şu anki Kral Selman’a yakın biri olduğu. Aslında olay bu bile değil. İşin içinde 3 tane temizlikçi kadın var. 3’ü de aynı anda şikâyetçi oluyor. Yani Prens 3’üne aynı anda taciz etmiş olamaz. 3’ü de bir yerlerden direktif alıyor ancak zamanlama hatası yapıyorlar. Yani aynı anda saldırdığını iddia ediyorlar. Bu olayı da ellerine gözlerine bulaştırıyorlar.

Yine ne hikmetse aynı bölgede; yani Beverly Hills’de Katarlı bir prens aşırı hızdan dolayı polis tarafından tutuklanıyor. Prens Hamid bin Hamad ailesinden. Bu olaylar hep aynı haftada oluyor. Yine aleyhte suçlamalar ve işlemler gerçekleştiriliyor.

Bir iki gün sonra İran medyasından haberler yayılıyor. Kabe’de şehit olan hacıların sayısının 5000 olduğu; ancak Suudi’n bunu sakladığı iddia ediliyor. İran medyası ortaya öyle bir yem atıyor ki bizim Türkiye’deki medya bile bu habere balıklama atlayıp İran’ın reklamını yapıyor. Türkiye’deki medya dediysem yanlış anlamayın. Doğan ya da Paralel medyası değil ha ! Hani bize ait olduğunu sandığımız, Müslümanlara çalıştığını sandığımız beş para etmez, canlı yayında başörtülü birinin kıçını göstererek, bir erkek sunucunun eli ile yine bu bayanın beline masaj yaptırarak bunu yayınlayan rezil bir televizyon kanalının haber sitesinden bahsediyorum. Anladınız siz o yeteneksiz, kabiliyetsiz ahmakları. İşte stratejik hamlelerden habersiz, kopyala-yapıştır haberlerle hayatını idame ettiren bu tür yayın organları tutup İran medyasının borazanlığını yapıyor. Bilerek mi? Tabi ki hayır. Bunların bunu bilerek yapacak kadar bile zeki olmadığı aşikâr. Neyse devam edelim.

Olaylar zinciri devam ediyor. İngiliz The Guardian gazetesinde bir röportaj yayınlanıyor. Güya Suud ailesinden bir başka Prens The Guardian kâfirine demeç veriyor. Kral Selman’ın ülkeyi iyi yönetemediğini ve bu yüzden Suudi’n geleceğinin karanlık olduğunu söylüyor. Bununla da yetinmeyip Suud ailesinin bütün büyüklerine mektup yazdığını ve Selman’ı azletmeleri gerektiğini ifade ediyor. Ne hikmetse bu Prensler, bu röportajlar, bu demeçler hep The Guardian’ı buluyor. Eeee, adamlar adil ne de olsa, güvenilir ne de olsa. Hem Arabistan yarımadasını Osmanlı’dan alıp onlara teslim eden de İngiliz The Guardian’ı kuranların ataları değil miydi?

Bu kadar mı? Değil tabi. Bütün bu olaylardan sonra finans baronları yaygarayı koparıyor. Suudi Arabistan’ın petrol fiyatlarındaki düşüş ve Yemen’deki operasyonları bahane ederek uluslararası piyasalardan 70 milyar dolarını geri çektiğini salya sümük haber yaptılar. Bu haberi de Kral Selman’ın fotoğrafı ile yaptılar. Evet, burada YEMEN bahanesini sakın es geçmeyin.

Şimdi fotoğrafları birleştiriyorum. Fırtına burada kopuyor. Beverly Hills’deki otellerin de, Kabe’nin güvenliğinden sorumlu GS4 şirketinin de ve en önemlisi bu çok dikkat edin İran’ın dini lideri Ayetullah Hamaney’in 100 milyar dolardan fazla servetini de, durun daha bitmedi, Türkiye’de 17 Aralık darbesini gerçekleştirip İran’daki gibi devrim yapmak isteyen ancak beceremeyen Fethullah Gülen’in şirketlerinin kazançlarını da yöneten Blackrock ve Legal and General finans şirketleri. Eee? Yetmediyse bir bomba daha patlatalım. Suudi Arabistanın piyasadan çektiği 70 milyar dolarlık fonun da aynı zamanda yöneticisi olan Blackrock ve Legal and General şirketlerinden bahsediyorum. Şimdi oturuyor mu taşlar yerine? Biliyorum çoğunuz bu makaleyi dinleyecek; ancak aradaki bağıntıları iyi kurmanız için makaleyi ayrıca okumanızı da tavsiye ediyorum.

Dostlar bu kâfirler o kadar koldan saldırıyorlar ki.

Şimdi çok gerilere gidelim. “Ses Kayıtları Gerçek Ama” başlıklı bir yazı yazmıştım. 2014 yılında. Arap şeyhlerin paralarını Avrupa ve Amerika’dan çekerek Türkiye’ye yatırdığını ve Erdoğan önderliğinde yeni bir dünya düzenine hazırlanmak istediklerini söylemiştim. Erdoğan’ın Türkiye’de son bir kale oluşturmaya çalıştığını ve bunun farkında olanlarla Türkiye’yi güçlendirerek Ümmetin bütün Dünya’ya buradan meydan okuyacağını söylemiştim. İşte Kral Selman başa geçtiği günden beri Avrupa ve Amerika’dan sistemli bir şekilde parasını çekerek Türkiye’ye aktarıyor. Dolar 3 TL’yi görmüş de TÜSİAD ve diğer şer odakları şikâyetçi oluyormuş. Ulan hedefleri sadece 2014 yılının başında 5 TL’yi görmesiydi. Yani 2 ay içerisinde dolar üzerinden Türkiye’yi yıkmak isteyenler 2 yıl sonra bile Dolar’ın 3 TL’de kalmasına kuduruyor. Bunun sebebi Türkiye’nin doğru ekonomi politikaları diyerek kimseyi kandırmak istemiyorum. Senin ekonomik politikan ne kadar doğru olursa olsun kilon belli, ağırlığın belli. Her şey bilimsel. Ekonomide mucize denen bir şey yoktur. Hele hele SSCB’nin dağılmasından sonra kurulan yeni finans sistemi hiçbir şansa veya ihtimale dayalı bir model değil. Ne zaman nerden ne kazanacağını çok iyi bilenlerin satranç tahtasının her iki tarafında olduğu bir oyun bu. Yani hiçbir zaman kaybetmedikleri bir oyun. İşte bu oyunun tek kuralı yıkılmamak için daha güçlü olmak. Ya da rahmetli Erbakan’ın yapmaya çalıştığı gibi kendi sistemini kurmak.

Yazdıklarım çok karışık değil. Sadece konudan konuya atlıyorum. Atlamak zorundayım. Türkiye’yi sarmaladıkları ağ bir yönden saldırmıyor. Her yönden saldırıyor. Bu yüzden her tarafta bir gedik açıyorlar. Bu yüzden her tarafa bir cümle yetiştirmek, her taraftan bir örnek vermek, her açıdan fotoğrafı size göstermek zorundayım.

Artık şunu aklınızdan çıkarmayın. Türkiye IMF’ye borcunu ödediği gün Batı’nın müttefiki olmaktan da çıktı. Ortadoğu’da Batı’nın gözbebeği saman altından su yürüten ve o güne dek Batı’nın Ortadoğu’daki eli ve ayağı olan; ancak bunu aşikâr bir şekilde yapmaktan çok İsrail’i her dakika tehdit etme kisvesi altında saklayarak yapan İran’a bütün haritalar teslim edildi. Buna Mekke ve Medine’de dâhil. Bunun farkında olan Kral Selman Yemen politikası ile İran’ı oyalamaya çalışırken Ortadoğu’da Türkiye’nin daha rahat oynayabilmesi için de maddi yardım yapmaya devam ediyor.

İsrail de bu günlerde boşu boşuna Mescidi Aksaya yüklenmiyor. Hatırlıyor musunuz bilmiyorum Erdoğan konu ile ilgili şu açıklamayı yapmıştı: “İsrail bence ateşle oynuyor, yanlış adım atıyor. Bugüne kadar Mescidi Aksa ile ilgili attığı adım, yani bir taraftan zaman, bir taraftan mekân itibarıyla bir bölme harekâtını gerçekleştirmektir ama ne onu, ne onu Allah’ın izniyle gerçekleştiremeyecek. Çünkü buradaki atılan adım karşısında, tabii başta ülkemiz olmak üzere, biz tüm İslam Dünyası olarak bir defa bir dayanışma içerisindeyiz. Bununla ilgili bazı çalışmalar var”

İşte Erdoğan’ın bu açıklamasının altında aslında çok farklı mesajlar vardı. Erdoğan İslam İşbirliği Teşkilatı içinde Katar, Suud, Bahreyn gibi ülkelerle aslında Yemen ve Suriye merkezli Ortadoğu karışıklıklarına karşı kendilerinin de bir planı olduğunu ima ediyor ve İsrail üzerinden Batı’yı uyarıyordu.

Sadede gel Bisimit diyorsunuz. Geleyim. Suud’un Yemen politikası ve her fırsatta çelme çaktıkları Türkiye’ye yaptığı yardımı kesmesi için Batı son uyarılarını yapıyor. Yemen’in bileti kesildi ve İran’a teslim edildi. Düşünsenize İran artık Suudi Arabistan’a komşu oldu. Bu İran’ın Mekke ve Medine’yi istilası için atılan ilk adımdı.

Kral Selman’ın kendi ülkesindeki istihbarat teşkilatını baştan sona yenilemesi, bütün parasını Batı’dan çekmeye temayül etmesi, Erdoğan’ın İsrail’e karşı mesajları ve daha neler neler.

Daha neler neler Bisimit?

Volkswagen dırdırı var ya hani bu aralar. Batı kendi kendini yiyip bitirir mi diye bir soru geldi mi hiç aklınıza? Volkswagen batağı aslında Katar’a atılan bir çelmeydi. Volkswagen’deki en büyük yatırımcılardan biri Katar’dır. Katar Volkswagen üzerinden öyle bir tehdit yedi ki sadece 2 hafta içerisinde Katar’a ait Volkswagen’deki hisseler 5 milyar dolar kaybetti ve kaybetmeye de devam edecek. Peki, birileri 5 milyar dolar kaybederken, birilerinin de kazanması lazım değil mi? Kazananları söylememe gerek var mı?

Çok şeyler dönüyor. Allah rızası için yalvarıyorum size. Volkswagen battı diye sevinenler var, onlara da gülüyorum. Almanya’nın kim olduğunu bilmeyenlerin yaptığı bir yorumdur bu. Almanya dünyada kurulu bu sistemin ana taşıyıcılarından. Bu sistem kendi ayağına sıkar mı sanıyorsunuz? Bu projede yine en büyük kaybı Ortadoğu’da ABD ve İngiltere önderliğindeki Batı hegemonyasına kafa tutan Erdoğan’a destek veren Suudi ve Katar yedi. Olay sadece Volkswagen değil çünkü yine Arapların sermayelerinin olduğu Audi, Porsche, Skoda gibi birçok marka ve model.

Tekrar Suriye’ye geçiyorum. Suriye’de devletimizin çabalarını özellikle son birkaç ay içerisinde ağlayarak izledim. Hiçbir gücü olmayan, Dünya’da son 100 senedir ismi bile olmayan bir devlet tutup oyun kuranlara çatıyor, muhalifleri örgütlüyor, İngiltere, İran ve İsrail’in planlarını bozuyor. Ben neden Şam’da Cuma kılmadık diyen hainlerin, geri zekâlıların aksine şu anda Suriye’deki Cihat’ın hala devam ediyor olmasına şükrediyorum. Buna vesile olan da hiç şüphesiz yine Erdoğan’dır. Hem de kendini Müslüman olarak lanse eden İran’ın bütün kahpeliğine rağmen. Erdoğan’ın Esedli veya Esedsiz geçiş süreci açıklaması Erdoğan’ın daha önce hem Rusya hem de ABD üzerinden oynadığı oyunun son sahnesiydi aslında. Rusya ve Amerika İran üzerinde anlaşarak Türkiye’yi saf dışı bıraktılar. Bu Erdoğan’ın olmasa da benim beklediğim bir hamleydi. Çünkü bizim kâfirlerle ittifak yapmamız Ümmete yapacağımız abiliği lekeleyecekti. Hz. Allah plan yapanlara karşı Türkiye’yi tertemiz bir şekilde hazırlıyorken bizim bu tür açıklamaların arka planında art-niyet aramak yerine strateji geliştirmemiz gerektiği aşikâr. Erdoğan’ın son açıklama ile beraber Suriye’de muhaliflere desteği arttıracağı ve Halep’e kadar sınırları genişleteceğine artık kesin gözü ile bakıyorum. Karşımıza çok badire çıkacak. Belki çok canımız yanacak ama kâfirlerin planlarını Allah’ın izni ile yine bozacağız. Bu planları bozarken kafama takılan en büyük engel milletimizin şehitleri gördükçe salya sümük olup “terör bitsin” bahanesi ile devlet üzerinde baskı kurup aslında terörün değil, savaşın bitmesini istiyor olmaları. Ahmaklar sürüsü. Savaş Habil ile Kabil’den beri var ve kıyamete kadar da var olacak. Hz. Allah’ın peygamberi Hz. Musa’yı ve ümmetini savaş ile sınadığını unutan ahmaklar; savaş yapmayan ülkeler yok olmaya mahkûmdur. Savaşmayan ülkeler köpekleşmeye, köleleşmeye mahkûmdur. Savaşmayan ülkeler Mısır olmaya, Suriye olmaya, Irak olmaya mahkûmdur. Bu ülke Halep’i, Musul’u, Kerkük’ü alana dek savaşmayacak. Bu ülke bu dünyaya adalet gelene kadar savaşacak. Bunu siz kabul etmezseniz bu kutsal vazife Türklerden alınır bir başka millete verilir. Emanet emniyet ehline verilir. Eğer emin olunanlardan olmazsak ve bu emanet bizden alınırsa artık bu ülke ayağa kalkamaz. Artık bu ülke bir daha iflah olmaz.

İran her gün Suriye’de onlarca askerini kaybederken, Lübnan’da ve Irak’ta onlarca askerini kaybederken, Yemen’de onlarca askerini kaybederken ki belki de her gün en az 100 askeri İran sınırları dışında hayatını kaybederken sizin hem Türkiye’nin büyümesini hem de şehitlerin olmamasını istemeniz ahmaklık değil mi?

Sözüm okurlarıma değil, sözüm şehitleri bahane eden ya da gerçekten davayı anlamamış, sindirememiş kalpleredir.

Devletimiz ne yapıyor biliyor musunuz? Suriye ve Irak’ın kuzeyini tekrar topraklarımıza katmak için Türk halkından umudunu kesti. Şu anda Hatay’da muhacirler ordusu kuruluyor. Yani Suriye’den gelen, Kuzey Afrika’dan gelen Arap, Kürt ve Magripli kardeşlerimizden müteşekkil bir muhacir ordusu. Yani bu fetihler olduğu zaman bu ümmetin lideri Erdoğan’la gurur duyabilirsiniz ama Türkiye ile asla. Bunu henüz hak etmiyoruz. Biz her gün 100 şehit sadece ülke sınırları dışında verdiğimiz zaman belki Erdoğan ya da Davutoğlu’na hesap sorma hakkımızı kendimizde bulacağız. Ama bugün sınırlar dâhilinde 10 şehide tahammülü olmayanlarla bu gemi yürümez. Bunu aramızdaki hainler çok iyi biliyor ve bu zaafımız üzerinden ellerini ovuşturuyorlar. Uyanın, şehitlerinizle gurur duyun. Şehit olduğu günlerin değil, şehit olmayan günlerin hesabını sorun bu devletten. Çünkü iyi bilin ki şehit olmayan bir günümüz boş geçmiş bir gündür. Devletin uyuduğu gündür o gün. Erdoğan’ın ve Davutoğlu’nun hesap vermesi gereken gündür şehit vermediğimiz gün.

Hep İran, hep İran değil mi?

İran veya Şiiler kimdir sorusunu soruyor birçoğunuz. Şiiler Hz. Hüseyin’i Küfe ‘ye davet edip ona sahip çıkmayan daha sonra da Hz. Hüseyin şehit edildikten sonra Hz. Hüseyin için ağıt yakan ve ihanetini unutturmaya çalışanlardır. Bugün Hz. Hüseyin’i sahiplenenler aslında tarihte ona ihanet edenlerdir.

Tıpkı Yasin Boru’yu şehit ettikten sonra suçu Devlet’e atanlar gibi. Tıpkı Cizre’de küçük çocukların buzdolabına koyup daha sonra Devlet katletti diyenler gibi. Tıpkı 13 yaşındaki kızları zorla evlerinden alarak dağa kaldırıp hem tecavüz eden, hem de suçlusu Devlettir diyenler gibi. Tıpkı Irak’ta 3 milyon Müslümanı öldürüp buna rağmen terör algısını Müslümanlar üzerine oynayanlar gibi. Tıpkı Filistinlilerin ülkelerini işgal edip daha sonra Hitlerin sahte soykırımı üzerinden bütün dünyaya timsah gözyaşı dökenler gibi.

İşte size Şiiler kimdir sorusunun cevabı.

Dikkat ederseniz Hz. Hüseyin, Hz. Zeynep, Hz. Zehra, Hz. Fatıma, Hz. Ali’ye mersiyeleri hep Şiiler yazar. Dualarda dövünürler. Kendilerini keserler. Sanmayın ki bu aşklarındandır. Bu aslında bir pişmanlıktır. Bu Hüseyni tek başına Kerbela’da zalimlere yem etmenin verdiği pişmanlıktır. Bu günahı ataları 1450 yıl önce işlemiştir ama öyle bir lanettir ki, öyle bir kancıklıktır ki, öyle bir pişmanlıktır ki bu nesilden nesle sirayet etmiştir ve kıyamete kadar da edecektir.

Onlar TEK MİLLETTİR. PKK gibi, YPG gibi, İran gibi, ABD gibi, İngiltere gibi, İsrail gibi, Çin gibi, Rusya gibi. Ve benim merak ettiğim soru. Bunlar bu kadar çirkef, namussuz olmalarına rağmen onlarca askerini batıl olan davaları uğruna feda ederken, bizim suskun kalmamız ve iki üç şehit verdiğimizde kadınlar gibi ağlıyor olmamız ne demek oluyor? Onların davası daha mı ikna edici? Böyle düşünen varsa buyursun o dava için savaşsın o zaman?

Dostlar bu sorular, bu kızgınlıklar size değil. Bu soruların adresi bellidir. Onlar kendilerini çok iyi biliyorlar. Kâfirlerin yaptığı planların geri tepmesini istiyorsak devletimize güvenmenin dışında elimizi farklı şekillerde taşın altına koymamız lazım. Görüyorsunuz ya adamlar en küçük kıvılcımdan yangın çıkarmayı beceriyor. Her türlü saldırıyorlar. Yahu Volkswagen üzerinden Türkiye’yi destekleyen Arapları zarar ettirmek ne demek? Bu kadar köpekler işte. Hiçbir şeyi es geçmiyorlar. Bütün sinsilikleri deniyor ve deneyecekler. Bunlar daha başlangıç. Çok şeyler olacak. Sakın ola tembellik etmeyin. Devletinizin planlara karşı plan yapması için önümüzdeki seçimlerde tek başına iktidar olması şart. AK parti teşkilatlarına kaldıysak 1 Kasım seçimlerini kaybettik demektir. Sakın teşkilatlardan bir şey beklemeyin. Rahmetli Erbakan’ın yaptığı gibi gerekirse siz kapı kapı dolaşın. Allah’a yemin ediyorum ki Ak Parti de bu büyük sistemin denkleminde sıkışmış bir partiden ibaret. Ak parti umurumda bile değil. Ama bu ümmetin salahiyeti için Erdoğan’ın ve Davutoğlu’nun başımızda olması şart. Yoksa Türkiye değil, ümmet kaybedecek. Tek düşündüğüm Suriye’deki, Irak’taki, Doğu Türkistan’daki, Kuzey Afrika’daki, Mısır’daki, Myanmar’daki, Keşmir’deki, Afganistan ve Filistin’deki Müslümanlar.

Yazımın en başında özlediklerimden bahsettim. Evet, o ruhu özledim. Filistin, Afganistan, Çeçenistan’da savaşan, her an patlamaya hazır bomba olan Müslümanları özledim. Ne olduysa bir gün Harun Yahya diye biri çıktı ve “Bu dünyada bütün sistemi Siyonizm yönetiyor. Boşuna uğraşmayın. Büyük bir akıl var ve siz o akla asla galip gelemezsiniz. O aklı sadece mehdi yenebilir.” diyerek mücadele etmek isteyen Müslümanları da tembelliğe sevk etti. Artık çekirdek çitileterek mehdi bekler olduk. Bir yandan zulüm bitsin derken, diğer yandan şehitler olmasın der olduk. Aramızdan birisi dünyaya meydan okurken, biz elimizin tersi ile onu kenara itip “Mehdi’yi bekle” der olduk.

Mehdi de aramızda, Şeytan da. Deccal da aramızda, İsa da. Artık uyanın bre sahip çıkın bu devlete. Kıçını koltuğa dayayıp Halep’i hayal edenlere sesleniyorum. Sizi İstanbul’da bile yaşatmayacaklar.

Son sözüm, son çağrım; intikam istemiyor musunuz ey Müslümanlar? Allah’ın zuntikam olduğunu unuttunuz mu ey Müslümanlar?

Ve en önemli soru; Allah intikam alırken sizleri silah olarak kullansın istemiyor musunuz?

Ve sahibimiz son noktayı Âli İmran’da koyuyor : “De ki ey kâfirler yenileceksiniz ve cehenneme sürüleceksiniz”

 

Kaynak: www.bisimit.com  www.yeniakit.com.tr

Cumhurbaşkanımızla gurur duyuyoruz

Cumhurbaşkanımızla gurur duyuyoruz

Ercoşkun, TRT Haber’de G20 Zirvesi’ni değerlendirdi:“Cumhurbaşkanımızla gurur duyuyoruz”

       AK Parti Bolu Milletvekili Ali Ercoşkun, TRT Haber’de canlı yayın konuğu olarak yaptığı açıklamada, “Cumhurbaşkanımız, sadece ülke menfaatleri anlamında değil, tüm dünyada eşitliğe ve adalete dayalı bir sistemi savunan o dirayetli duruşunu, o vakarını, Türkiye’nin ev sahipliğindeki G20 Zirvesi’nde de ortaya koydu. Cumhurbaşkanımızla gurur duyuyoruz” dedi. Ercoşkun ekranda ayrıca, TBMM’nin yeni dönem çalışma mesaisi için, “Asgari ücrete ve emekli aylıklarına zammı öngören vaatlerimizin büyük çoğunluğunu 3 ay içerisinde gerçekleştireceğimizi öngörüyorum” diye konuştu.

Akdeniz İçin Birlik ve Parlamenter Asamblesi (AİBPA) Ekonomi Komite Başkanı ve AK Parti Bolu Milletvekili Ali Ercoşkun, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) bahçesinde yemin töreni öncesi TRT Haber’in canlı yayın konuğu oldu.

Programda, “1 Kasım sonrası Meclis’te nasıl bir tablo oluştu?” sorusuna yanıt veren Ercoşkun, şöyle konuştu: “Seçim öncesi Bolu’nun her köşesinde çalışmalarımızı gerçekleştirirken, ülkemizin ve milletimizin, birliğine, beraberliğine ve bütünlüğüne vesile olması dileğiyle vatandaşımızla buluşmuştuk. Vatanın, milletin birliği ve beraberliği üzerine kurduğumuz bu seçim sürecinin, sadece AK Parti’ye oy verenlerin değil, aslında tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının kazandığı bir netice ortaya koyduğunu düşünüyorum. Sadece AK Partililer değil, Türkiye kazandı. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının tamamı kazandı. Seçim sonrası yaptığım teşekkür ziyaretlerinde şunu keyifle gördüm ki; Bu neticeden tüm siyasi partilere oy veren vatandaşlarımızda memnun.

7 Haziran sonrası yaşanan ortamda karşılaşılan sıkıntıların ne anlama geldiğini ve bu sıkıntıların bertaraf edilebilmesi için ülkenin ve milletin istikrara ihtiyacı olduğunu gördüğü için zaten vatandaşımız 1 Kasım’da çok ciddi manada bir değişiklik ortaya koydu. Ülkemizin, milletimizin, gönül coğrafyamızın geleceğine dair ümitlerin arttığını düşünüyorum. Hayırlı uğurlu olsun!”

“VAATLERİMİZİN BÜYÜK ÇOĞUNLUĞUNU 3 AY İÇERİSİNDE GERÇEKLEŞTİRECEĞİZ”

Ercoşkun, canlı yayının devamında, “Yeni dönemde AK Parti olarak öncelikleriniz nelerdir?” sorusunu yanıtladı. Ercoşkun, şunları söyledi: “Bizim için en önemli konu, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğü. 7 Haziran sonrası meydana gelen terör olayları bu manada aslında önemli gelişmeler içeriyor. Vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğüne yönelik kasıtlar, gerek içerideki vatan hainleri tarafından, gerekse dışarıda bunları kullanan örgütler anlamında, hep birlikte bir duruş sergilememiz gerektiğini gösterdi bize. Bizim en önemli meselemiz, terörle mücadeleyi sonuna kadar devam ettirmek. Sayın Başbakanımız Grup Toplantısı’nda da bunu belirtti. Bu noktadaki tavrımız ve tutumumuz, bir tek terörist kalmayıncaya dek, bir tek silah ortada kalmayıncaya dek, silahlar gömülüp üzerlerine beton dökülünceye kadar, teröristlerin tamamı temizleninceye veya tabiri caizse ülkeden defolup gidinceye kadar bu mücadele sürecek. Yeri gelir bu millet bir kuru ekmeğe, bir soğana razı olur ama vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünden taviz vermez. Dolayısıyla birinci öncelik bu.

7 Haziran seçimlerinden aldığımız dersler var ve yaptığımız analizlerle 1 Kasım öncesi seçmenlerimizin karşısına çıktık. Vatandaşımıza taahhüt ettiğimiz asgari ücrette ve emekli maaşlarına yapılacak zamlar, diğer sosyal aktiviteler noktasında acil bir süreci başlatmamız gerekiyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde şu an en önemli gündem maddesi bütçe görüşmeleri. Bütçe olmadan bunların hiçbirini yapmak mümkün değil. Önce bütçeyi oluşturacağız ve ardından da vaatlerimizin büyük bir kısmını 3 ay içerisinde gerçekleştirebileceğimizi düşünüyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki bizim en önemli görevimiz yasama faaliyetleridir. Bu yasama faaliyetlerinde de, gencinden yaşlısına, işçisinden emeklisine, toplumun farklı kesimlerine yönelik yasama faaliyetlerimizi gerçekleştireceğiz. Tahminim, büyük bir kısmını 3 ay içerisinde çalışmalarla belirli bir noktaya getireceğiz. 2016 yılı Haziran ayına kadar da bu yapısal değişikliklerle alakalı vaatlerimizi gerçekleştireceğiz. Sayın Başbakanımızın Grup Toplantısı’nda ortaya koyduğu kararlılığı da bizi bu noktada ümitlendiriyor.”

“CUMHURBAŞKANIMIZLA GURUR DUYUYORUZ”

TBMM’yi temsilen AİBPA Ekonomi Komite Başkanlığı görevini de yürüten Ercoşkun, Türkiye’nin ev sahipliğinde dünya liderlerinin buluştuğu G20 Liderler Zirvesi’ni de canlı yayında değerlendirdi. Türkiye’nin ev sahipliğinde, mükemmel bir organizasyonla dünya liderlerinin buluştuğunu belirten Ercoşkun, “Türkiye’nin yalnızlaştığını iddia eden yerli ve yabancı odaklara Türkiye’de düzenlenen G20 Zirvesi en güzel cevabı verdi. G20 Zirvesi’nde bizleri temsilen eden Cumhurbaşkanımızla da apayrı gurur duyuyoruz. Cumhurbaşkanımız, AK Parti’nin kuruluşundan ve Başbakanlığından itibaren o dirayetli duruşunu, o vakarını ve meselelere bakışını, sadece ülke menfaatleri anlamında değil, tüm dünyada eşitliğe ve adalete dayalı bir sistemi savunan o duruşunu G20 Zirvesi’nde de ortaya koydu. Bundan dolayı Cumhurbaşkanımızla gurur duyuyoruz” dedi.

“YÜZLERCE YIL ORTA DOĞU’YU SÖMÜREN ÜLKELERİN MÜLTECİ SORUNUNA KAYITSIZ KALMASI YALNIŞ”

Ercoşkun, açıklamalarının devamında, AİBPA’da geçtiğimiz yıllarda ‘mülteci sorunu’ ile ilgili yaptığı çalışmaları anlattı ve G20 Liderler Zirvesi’nin bu başlıklı toplantılarını yorumladı. Ercoşkun, şu ifadeleri kullandı: “Akdeniz İçin Birlik ve Parlamenter Asamblesi’nde mülteci sorununu çok önceden gündeme getirmiştik. Bu meseleye kayıtsız kalınmasının gelecekte çok ciddi etkiler ortaya koyabileceğini ifade ettik. Bununla alakalı raporlar çıkardık. Avrupa Birliği Genel Kurulu’nda da raporlarımızı onaylattık. Seçimlerin ardından 5-6 Kasım’da İtalya’nın başkenti Roma’da düzenlenen toplantıda, diğer ülkelerin parlamenterleri bizlerin mülteciler konusundaki öngörülerimizde ne denli haklı olduğumuzu ortaya koydular. Görünen köy kılavuz istemez. Hemen yanı başınızda bir yangın varsa, bu yangının size sirayet etmeyeceğini düşünmek açıkçası saflık olur. Bütün düzenini sömürü üzerine kuran ve maalesef çifte standartlarla bu adımları atan Avrupa Birliği ülkelerinin bu duruma da kayıtsız kalmalarını da çok da garipsemiyorum.

Fas’taki bir toplantıda, Fas nüfusunun yüzde 50’ye yakının okuma yazma bilmediklerini öğrendik. Fas’taki bütün tabelalarda Arapça ifadeler varken, Fransızca da bunların desteklendiklerini gördük. Ve oradaki genel kurulda şu konuşmayı yaptım; ‘Fas, Tunus, Cezayir, Libya, Suriye, Irak, Afganistan’ı son 200 yılda ciddi bir etkiyle her türlü ekonomik kaynaklarını sömüren, her türlü ekonomik kaynakları kendi ülkelerinin menfaatine kullanan ama bunun yanında kültürel olarak da bu ülkelerin gelişimine etki eden, kendi kültürlerini bu ülkelere empoze eden ülkeler nasıl oluyor da bugün bu meselelere kayıt sız kalabiliyor? O zaman burada bir yanlışlık var ve bizler bu yanlışlığı düzeltmekle sorumluyuz. G20 Zirvesi’nde de buna ilişkin önemli kararlar alındı.”

“ÜLKEMİZİN BUGÜNE DEK ELDE ETTİĞİ KAZANIMLAR BU DÖNEM DAHA DA İLERİ GÖTÜRÜLECEK”

Ercoşkun, programın sonunda, TBMM’deki yeni çalışma dönemine ilişkin mesajlar vererek, “Bu dönem, ülkemizin bugüne dek elde ettiği kazanımların daha da ileri götürülebilmesi açısından, toplumsal uzlaşmanın, toplumun tüm yapı taşında hem sosyal, hem kültürel, hem de ekonomik anlamda en üst seviyede olacağı süreçlere vesile olmasını temenni ediyorum. Sadece Türkiye’nin değil, yani Balkanlar’dan Orta Doğu’ya kadar gönül coğrafyamızın, dünyada ezilen halklarla birlikte çok farklı süreçlere vesile olmasını temenni ediyorum. Cenabı Hak bizleri utandırmasın. İktidarıyla, muhalefetiyle, hep birlikte hayırlı hizmetler yapmayı bizlere nasip etsin inşallah. Bu milletin iradesiyle, sağduyusuyla vermiş olduğu desteğin hakkını layıkıyla verebilmeyi bizlere nasip etsin. İktidarıyla, muhalefetiyle, tüm milletvekili arkadaşlarımızın bu sorumluluk bilinci içerisinde hareket etmeleri halinde Türkiye’nin geçmişinden, tarihinden aldığı güçle geleceğe çok daha kuvvetli bir başlangıç yapacağını görüyorum. Aziz milletimize sağduyulu desteklerinden dolayı bir kez daha şahsım ve AK Parti ailesi adına şükranlarımı arz ediyorum” diye konuştu.

Ercoşkun, TRT Haber’deki bu açıklamaları sonrası yemin törenine katılmak üzere TBMM Genel Kurulu’na geçti.

 

Haber Merkezi

 

www.mudurnuhaber.com