Yerel de Gazeteci olmak

Yerel de Gazeteci  olmak

Yerelde Gazeteci olmak hakikaten bir ayrıcalıktır. Sebebine gelince  çevrenizdeki insanların size ulaşması kolay olduğundan ikili ilişkiler çok sıcak kanlılıkla geçer. Bir yerde Yangın,Kaza vs olduğu zaman size hemen birileri olayı ihbar eder.  Sizde Haber yaparsınız ve bu haberi varsa Ajansınıza  paslarsınız veya internet sitenizden yayınlayarak vatandaşı bilgilendirirsiniz.

 

Yerelde Gazeteci olmak çok güzeldir, bazı gençler sizi örnek alır, onlara bir şeyler öğretmek istersiniz, fakat işin içine girildiğinde Yerelde Gazetecilik aslında çok basit bir iş gibi gelir amma, iş öyle değildir. Mesela bir haber yaparsınız, haberi Ajansınıza gönderir veya sitenizde yayınlarsınız, bu haber sizin için aslında  öyle normal bir haberdir   , fakat  dışarıdan sizi takip eden diğer Gazeteci arkadaşlarınıza göre   çok farklı bir haber olabilir, bu haber Fotoğrafa bakılarak takla attırılabilir ve Yerel gazetede Manşet’ten bile girilebilir. Ama bu haberi biraz fazla takla attıran diğer meslektaşınız yüzünden   habere konu olan kişi anında kapınızda biter ve yazıklar olsun biz baba dostuyuz diyebilir. Aslında burada sizin hiç bir kabahatiniz olmasa da fotoğraf size ait olduğu için kişi sizi suçlayacaktır.

 

Yerel de gazetecilik yapmak çok güzeldir, ilçe dışına gittiğinizde veya herhangi bir yerde  insanlar sizin yazılarınızdan ve simanızdan alışkın olduklarından size güler yüzle ooooo  gazeteci gelmiş  der ve dertlerini veya sorunlarını açarlar ve sohbet  ortamı sürekli açıktır.

 

 

 

 

Geçenlerde başımdan geçen bir olay beni çok şaşırttı ve halende düşünüyorum.  Sene 1994 te Bolu da Hamza CANBAŞ  ve Oğuz UÇAR Ağabeylerimin  çıkardığı BOLU HEDEF Gazetesi ile başlayan serüvenimizden bu yana yaklaşık 20 yıldır Mudurnu ve çevresinde Yerel gazeteleri Günlük ve Haftalık ücretsiz olarak kahvehanelere ve İş yerlerine dağıtırız. Geçtiğimiz Hafta Göynük ilçemizde bir işimiz icabı giderken yanımda   Bolu Yerel gazetelerinden BOL DETAY ve BOLU GÜNDEM gazetesi götürdüm. Göynük ilçesinde  Çarşı Esnafına Gazeteleri  Kolay gelsin diyerek dağıtıyorum ve bir Esnaf abiye Gazete verdim bana bir tane daha alabilirmiyim dedi. Bende abi bu yerel Gazete ben bu gazeteleri  Göynükteki  hemşerilerimizde faydalansın, Bolu ilinden haberleri olsun diye getirdim, siz aynı gazeteden  iki tanesini ne yapacaksınız diye sorduğumda, Haaaa Yerel gazetemi cevabını alınca şaşırdım. Demek ki GÖYNÜK ilçesine hiç Yerel Gazete gitmediği için vatandaşın özlemi var diye bir yandan düşünürken  diğer yandan da  dükkanda bunlardan iyi paket yapılır düşüncesi de aklıma gelmedi değil hani,,,

 

Yerelde Gazetecilik yapmak güzeldir,  herhangi bir Kamu kurum ve kuruluşu hakkında  haber yaptığınızda  hemen mutlaka bir cevap gelir, Tabiî ki  eksi yönde bir haber yaptığınızda tepki alırsınız.  Hemen onu artı yönüne çevirmek için  sizi telefonda arayan ses sizin haberi yanlış yaptığınıza veya taraflı davrandığınıza ikna etmeye çalışır. Aslında o sesde biliyordur bazı şeylerin yanlış olduğunu fakat kurumun zarar görmemesi ve yukarılardan fırça yenmemesi için bu şarttır. Bunu da en güzel öğrenmenin yolu  ise  telefondaki sesin belirli bir süre sonra Emekliye ayrılması veya kurum değiştirmesi ile ortaya çıkar.

 

Bundan yıllar önce Ömer DURAN Mudurnu Kaymakamlığı görevini yaptığı esnada, Mudurnu Pancar Şirketi depolarında Mudurnu Kızılayına ait 1999 depreminden kalma  Çadır vs gibi eşyaların  gelişi güzel  bir ortamda  içinde Farelerin cirit attığı bir merkez haline geldiğini gözlerimle görmüş ve haber yapmıştım.  Haberimiz üzerine  Kaymakam bey  orada sizin yazdığınız gibi değil diye bize bir sürü baskı yapmasına rağmen bizim elimizdeki video görüntüleri her şeyi ispatlar niteliğinde idi.  EVET, burada Çadır ve benzeri eşyalar  gelişi güzel  Tarım alet ve edavatları hatta Gübre çuvalları ile birlikte duruyordu. Ve   haberimiz üzerine orada yıllardır atıl bir şekilde  duran Çadır ve benzeri ürünler   Kızılay Bölge

deposuna temizlenerek teslim edildi, buda bir gazeteci olarak  vesile olduğumuz için insanın gönlünü hoş ediyor.

 

Gazetecilik Yerelde  güzeldir, açılışlar,seminerler, toplantılar için sizleri davet ederler, sizde gider haber yaparsınız, ama bu davetlerden çıkardığınız haberler bazen Ulusal  gazetelerde bile yayınlanır ve ilçenizin tanıtımına katkıda bulunmuş olursunuz. Fakat biraz önceki  verdiğim örneklerdeki gibi sizi  hiç bir Kamu Kurum ve kuruluşundan bir Allahın kulu arayıp ta  ilçemize verdiğiniz destek için teşekkür ederiz demez. Çünkü orada kendilerinden bir şey yoktur, buda bu işin eksilerinden biridir.

 

Yerelde gazetecilik güzeldir, birisi ilçede faaliyet gösteren  bilmemne Fabrikasından, felan şirket ten , filan  yerden şikayetçidir. Gazeteci olarak derler ki,  şu şirket te böyle bu  fabrika da şöyle  veya ben şundan  şikayetçiyim, ben bundan şikayetçiyim, sizde gazeteci olarak  varmı kanıt , varmı delil dediğinizde  fotoğraf çek yayınla denilir. Peki Fotoğraf karesinde sen bi el uzatsan da şikayetini dile getirsen, yoook benim  orayla şu bağlantım var benim burayla şu bağlantım var. Eeeee biz ne yapacağız şimdi, sen foto çek haberi yap. Bizde derizki çok güzel suya sabuna dokunmadan haber yaptır , ondan sonra da birisi sana da sorduğunda birde bizi kalayladın mı ne ala, ne ala…. Bir deyim ile   saman altından suyu salım üstüne çıkıp oynamak misali…

 

Son yıllarda gelişen internet Medyası ile bir anda binlerce insana ulaşabilir, binlerce takipçi edinebilirsiniz.Ama, yerel İnternet Haber sitesi   sürekli güncel tutulması gerektiği için zor biş iş olup kazanç olarak ta sizleri destekleyen esnaf ve Ticaret erbabı bulmak zordur.

 

Mudurnu ilçemiz yerel medya olarak Bolu ilinin en şanslı ilçelerinden biri diye dışarıdan görünmektedir. Bunun sebebi ise  tatlı bir rekabetten dolayıdır ki, bence gençlerden bazıları daha bu işe sahip çıkmalı  MUDURNU Medya üzerine Bolu da örnek bir ilçe olmalıdır. Bu konu hakkında  her zaman yardımcı olmaya hazırım.

Saygılarımla

Aydın ÖZPELİT

aydinozpelit@mudurnu.com

www.mudurnuhaber.com

 

Anız Yangınları Toprağın Kalitesini Düşürüyor!

Anız Yangınları Toprağın Kalitesini Düşürüyor!

Bolu Orman Bölge Müdürü Yusuf Şahin hasatın ardından geriye kalan ürün atıklarının temizlenmesi için yapılan anız yangınlarının toprağa zarar verdiğini belirtti.

 

Bolu Orman Bölge Müdürü Yusuf Şahin hasadın ardından geriye kalan ürün atıklarının temizlenmesi için yapılan anız yangınlarının toprağa zarar verdiğini belirterek, “Bu yakma esnasında toprakta bulunan faydalı mikro organizmalar zarar görüyor. Hem mikro organizmalar yok oluyor, hem de toprağın kalitesi azalıyor” dedi.

Yusuf Şahin, yaz aylarında etkili olan aşırı sıcaklar nedeniyle meydana gelebilecek olası orman yangınlarına karşı ekiplerin düzenli eğitimden geçirildiğini söyledi. Köylere 70 adet üçer tonluk su tankeri dağıttıklarını belirten Şahin, “Bu tankerler hazır bir şekilde bekliyor. Çıkan orman yangınlarına 15 dakika içerisinde ulaşmayı da hedef olarak belirledik. Şu ana kadar tatbikatlarda ki performansımız 20 dakikadır. Bir yangın ihbarı alındığında bölgemizde hangi noktada olursa olsun ekiplerimiz o bölgeye 20 dakikada ulaşabiliyorlar. Hedefimiz bu süreyi 15 dakikaya indirmek. GöynükSeben, Kıbrıscık ve Mudurnu ilçeleri orman yangınlarına karşı hassas bölgelerimiz. Bu bölgelerde bulunan orman alanları için gerekli olan bütün tedbirleri aldık. Ekiplerimizi orman yangınlarına karşı eğitimlerden geçirdik ve ekipmanlarla donattık. Ekiplerimiz 7 gün 24 saat orman yangını nöbeti tutuyorlar” diye konuştu.

Yaz aylarında araçla hareket halindeyken ormanlık alana sigara atılmaması gerektiğini vurgulayan Şahin, “Orman yangınları konusunda vatandaşlarımız çok dikkatli olmalı. Özellikle seyahat esnasında sigaralarını araçlardan dışarıya atmamalarını, piknik yaparken cam şişeleri kırarak ormanlık ya da kırsal arazilerde dağınık bir pozisyonda bırakmamalarını istiyoruz” dedi.

Şahin anız yangınlarının toprağa hasar verdiğini belirterek, şöyle konuştu:

“Tarımla uğraşan vatandaşlarımızın da özellikle hasattan sonra ürün artıklarını sahadan uzaklaştırma adına yakarak bertaraf etmemelerini istiyoruz. Bu yakma esnasında toprakta bulunan faydalı mikro organizmalar zarar görüyor. Hem mikro organizmalar yok oluyor, hem de toprağın kalitesi azalıyor. Beraberinde de orman yangınlarına neden oluyor.

www.mudurnuhaber.com

 

AV FUARINA MUDURNU OFFROAD GEZİ DÜZENLEDİ

Bursa’da TÜYAP tarafından düzenlenen ‘Doğa Av 2013 Fuarı’ kapılarını açtı.

 

TÜYAP ile Türkiye Atıcılık ve Avcılık Federasyonu iş birliğiyle tertiplenen BursaDoğa Av 2013 Fuarı, av tutkunlarını bir araya getirdi.

Bursa Uluslararası Fuar ve Kongre Merkezi’nde  5 yıldan bu yana yapılan fuara 12 ülkeden 126 firma katıldı. Geçen sene 52 bin ziyaretçi ağırlayan fuarda bu yılki hedef ise 55 bin olarak belirlendi.

Mudurnu ilçesinden MUDURNU OFFROAD Kulübü 20 kişilik  bir ekip ile Fuarı gezdi.

2 Haziran tarihine kadar açık kalacak fuara ilk gün ilginin az olduğu görüldü.

Bursa ilinde Fuar alanında yanımıza kadar gelerek bizlere eşlik eden Mudurnulu Polis Memuru Erol BEY ağabeyimize bizlere Bursa ilinde Ev sahipliği yaptığı için teşekkür ederiz.

 BURSA NIN MEŞHUR İSKENDER KEBABI

Bursa ya gidilirde İskender Kebap yenmezmi? EVET yenir, bizde Otobüs Kaptanımız Sezai bey’in bize yaptığı  Rehberlik ile  Bursa da İSKENDER yedik, çok nefisti. Teşekkürler.

 BURSA ULU CAMİİ

Bursa iline vardığınızda Mutlaka ULU Camiye girip 2 Rekat namaz kılmadan gelmeyin. Burada insan çok huzur buluyor, ortasında  Havuzlu çeşmesinden  Abdest almak için insanlar sıraya giriyor. Cami derneği burada çok farklı bir sistem oluşturmuş. Havuzun etrafındaki dolaplarda Havlular var, bu Havluları ABDEST aldıktan sonra kullanıp Kirli  sepetine atıyorsunuz, bu sistem çok güzel bir şekilde işliyor, her yer Prıl prıl.

 CHP FAALİYET TE

CHP Bursa da Ücretsiz Otopark istemek için imza kampanyası başlatmış.

www.mudurnuhaber.com

Kültür Bakanını Sirtaki ile Karşılamak!

               Kültür Bakanını Sirtaki ile Karşılamak!

               Halk arasında gerçek ama “gülmece” gibi bir olay olduğunda tam Aziz Nesinlik deriz. Mudurnu’da yapılan bazı olaylar ve yapılan işler üst üste gelince bunları yazmaya karar verdim. Bu yazıda yapılmak istenen şunu bunu hedef almak değil, bir zihniyetin eleştirisidir. Ayrıca bu yazı biraz sizlerin öneri ve yorumlarınızla şekillenecektir.

            Yıllar önce Kemal Sunal’ın oynadığı ve bir bölümü ilçemizde çekilen ‘Deli deli küpeli’ filmi vardı. Kaymakam olmayan bir ilçeye tımarhaneden kaçan iki “deli”den biri karlar kalkmadan “kaymakam” olur. Yani önümüz kış bize de böyle biri gelir diye korkuyorum. Yorum yazan olur belki, yazan olmadan ben yazayım; aslında bize böyle biri gelse daha iyi olur, hiç değilse kar da geç kalkarsa kaymakamsız kalmamış oluruz. İşin şakası bir yana bir ilçede beş senede sekiz kaymakam ve onun da yarısı ya stajyer ya da vekil. Bir haftalık, üç haftalık, iki aylık beş aylık seç beğen al… Bazı ilçelerdeki adliyeler kaldırılıyor bu arada bizi de ilçe olmaktan çıkarsınlar madem devlet atayacak kaymakam bulamadı böylece bu sorunda ortadan kalkmış olur! 

 

             Yapamadığımız işlerden birisi hatta en önemlisi ilçemize yapacağımız işlerin yapımında ortak karar alamayışımız ve yapılacak işlerde kontrol sürecinde herkesin kendi bildiğini söylemesi. Bu durum böyle giderse maddi ve  manevi çok bedel öderiz. Birincisi herkes aklını başına alsın Mudurnu’da siyaset yapmak mı önemli, geleceğe dönük yaşadığımız çağa dair sorumluluklarımızı yerine getirmek mi? Başbakan geldiği zaman ‘Abant yolu yapılsın’ dedi,  bir bölümü yapılacak oldu eğimi daha da fazlalaştı ve yol yapımından sonra daha çok kaza olmaya başladı. Oysa bilenler bilir, kurt kapanı mevkiinden, Abant’ın tepeye kadar bir eşek yürütüp gittiği yeri işaretleselerdi yolun eğimi daha düzgün olurdu. Bolu yolunda çalışma var umarım kışa sonuçlanır, Nallıhan yolumuz her halde bir kış geçsin diye bekleniyor. Sivil toplumu iş yapım ve kontrol süreçlerinde karar mekanizmasına dahil edemezsek bu sıkıntıları hep yaşarız. Lider ve sözcü bir kişi olur ama kararlar ortak alınamazsa birimiz yapar birimiz bozar dururuz.

              Kaplıca sorununu ve hastane yerini kim çözecek? Kışın “Deli Kaymakam”gelsin çözsün diye mi bekliyoruz.

              Yine yapamadığımız işlerden biri yapılan bir etkinlik sonrası oturup olumlu olumsuz değerlendirmesini yapmıyoruz. Kendi adıma yakın zamanda yaptığımız festivale en kısa sürede katılanlardanım. Festival programı toplantılarından birine ‘Kent Konseyi Başkanı’ olarak davet edildim ve zaman ölçüsünde görüşlerimi söyledim. Festival konusu uzun bir konu ama kısaca bir iki şey yazayım… Birinci görüşüm festivallerde biz kendimiz çalıp kendimiz oynuyoruz. Altı yıldır konakçılık da ”ev sahipliği” yapıyorum, festival zamanı bir Allah’ın kulu arayıp da ‘Siz de kültür festivali varmış geleyim mi?’ demedi. Bu konu araştırmalarıma göre ilçemizde ki konaklama yerleri için de aynı. Ulusal anlamda tanıtım yapamıyoruz çünkü festival çalışması devamlı bir kültür birimi tarafından bir yıl boyunca değil festivale iki ay kala başlanıyor!

               Kültür festivalleri bir ilçenin kültürel ve folklorik zenginliğini göstermek, tanıtmak ve yaşatmak için yapılır. Festivalde ilçemizde geçmişte yapılan el sanatlarından kaçını gösterebildik?  Ya da böyle bir çabamız oldu mu? Kendi kendimize erişte,yufka,dolmamı satıp duracağız?

                Kültür bakanı davet edildi, geldi. Liseli kızlarımız da olmasa bakanı “yeşil ördek” yerine ‘sirtaki’ ile karşılayacaktık. Nerde bizim çiftetelli, melek hanım, meşeli, Mudurnu zeybeğimiz? Bütün ulusların folkloru güzel ve ortak zenginliğimizdir. Buna itizarım yok ama festivale katılan yabancı folklor guruplarına da bizim seyirlik oyunlarını, birikmeleri, ahilik törenini, çiftetellimizi, melek hanımı, meşeliyi, zeybeği izletseydik onlar da bizi davet eder kültürel zenginliğimizi bu vesile ile duyurmuş olurduk.Kendi folklorumuzun tanıtım ve organizasyonunu yapamazsak yurt içi ve yurt dışından getirdiğimiz guruplarla nereye gideceğiz.Yönetimlerin görevi güncel işleri yapmanın yanında kendi kültürünü gelecek kuşaklarla da buluşturmak olmalı.

                Ayrıca gelen protokol konuk olduğu sürece bize tabi olmalı, bunu yapabilmeliyiz. Bunu yapabilirsek kültürel değerlerimizi daha iyi tanıtmış, zenginliklerimizi daha fazla göstermiş oluruz.

           Kısa sürede durduğum festival alanında protokol oturma biçiminde de sıkıntı vardı. İlçenin seçilmiş belediye başkanı nezaketen konuk gelen milletvekiline bakanın yanındaki yerini veriyorsa, bakanın yanında oturması gereken belediye başkanına da kim yer vermesi gerekiyorsa verecek.

               Sivil toplumu esnafı ilçe halkını karar süreçlerine katabilmeliyiz. Yapılan bazı işlerle ilgili kısaca düşüncelerimi yazmaya çalışayım.

                Çarşıda, pazarda, sokakta kaldırımcı dedemin ve daha eskilerinin emeği olan ne kadar taş varsa hepsini ortaya çıkarırdım. Esas zenginliğimiz bunlar! Asfalt, kilit parke ya da andezit taşı değil. Mudurnu’ya gelen andezit taşı, asfalt, kilit parke görmeye gelmez doğal olanı görmeye gelir.

                Çift yol başlangıcından itibaren direklerde ki ışıkları yeşil değil direkteki lamba ışığı tonunda ve amblemin çam değil eski çatı ve baca motiflerini çağrıştırmasını isterdim.

                Kırmızı-beyaz boyanan bordür taşlarının kahverengi-beyaz olması tarihi dokumuza daha uygun olurdu. Zira gelen konuklara girişten itibaren tarihi bir kasabaya geldiklerini hissettirmek çok önemli.

                Ana yurdu demir ağlarla öremedik ama Mudurnu’nun her yerini tellerle ördük. Mezarlıklar vb. çok güzel olan yerler var ancak kasaba girişi ve terminali ferforje ile yapılması daha uygun olurdu.  

               Geçtiğimiz aylarda Dokuder Derneği aracılığı ile kardeş belediye olma ve Eko yaşam alanları, müzeleri ile ilgili kültürel amaçlı ilçemize gelen ve İstanbul platformundaki Mudurnulu gönüllü arkadaşların da desteği ile ağırlanan İtalyan heyeti iadei ziyaret anlamında ilçemiz belediye ve sivil toplum kuruluşu temsilcilerini davet ettiler.  Bu davete sivil toplumun da katılması, kardeş belediye ve kültürel devamlılık sağlanması amacıyla, kent konseyi, Dokuder,  Muktuder adına birer temsilcinin de katılması ve ödenek ayrılması için meclise önerge verdim. Bu ve diğer yapılacak işlerle ilgili görüşmelerde, meclisin sivil topluma, kültürel olaylara ve ilçe için yapılması gereken ve yapılan işlerde daha donanımlı olması gerektiğini düşünüyorum. Yoksa sivil kuruluşlar işin takipçisi olmazsa seçilmişler tekrar seçilemeyince yapılan kültür alışverişi de biter.

             ÇEKÜL (Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma ve Tanıtma Vakfı)geçtiğimiz hafta Çekül vakfı başkanı ve beraberindeki delegasyon davetlisi olarak ilçemize ziyarette bulundu. Çekül vakfının web sayfalarındaki tanıtım yazıları şöyle idi; 

              “Belge bırakarak, üretilen değerleri yaygınlaştırarak, üretirken öğrenerek ve öğreterek, somut ve somut olmayan doğal, tarihsel, kültürel varlıkların kalıcılığını ve sürekliliğini dikkate alarak, ülkeyi dünyanın gündemine taşımayı, dün olduğu gibi bugün de ana hedeflerden biri olarak görüyoruz.”  Prof. Dr. Metin Sözen

Kurulduğu günden bugüne ÇEKÜL Vakfı yaptığı çalışmaları ve bağlı kaldığı ilkeleri kamuoyu ile paylaşmak amacıyla çeşitli yayınlar yapıyor ve etkinlikler düzenliyor. Çalışmalardan edinilen deneyim ve birikimi belgeye dönüştürerek geleceğe kalmasını sağlamak için çaba gösteriyor. Bu kapsamda yapılan çalışmalarda, Anadolu kentleriyle ilgili yapılan belgelemeler, belgesel filmler, kentsel ve kırsal yörelerde yapılan fotoğraf ve kamera çekimleri de arşivlerde yer alıyor. Yayın ve tanıtım etkinlikleri kamuoyunu bilinçlendirmenin yanı sıra, koruma politikalarının oluşmasında ve uygulanmasında etkin rol üstlenen kamu kurumları ile yerel yönetimlerin de yararlanacağı kaynaklar olarak önem taşıyor. Web sayfasına ana ilke olarak bunları yazan Çekül heyetine ilçemize yapmış oldukları gezide Mudurnu’da ve diğer tarihi kasabalarda, taşınmaz kültür varlıklarının nasıl restore edilmesi gerektiğine örnek olan, 1840 lı yıllarda ki yaşanmışlığı günümüze taşıyan “işletmeci” mantığı ile değil ev sahipliği ile Mudurnumuzun geleneksel kültür taşımacılığı ile kültür paylaşımını amaçlayan Hacı Şakirler Konağını gösterebilseydik Çekül’ün ana amaçlarında yazdıkları koruma politikalarının oluşmasına katkı vermiş olurduk.

          Uzun zamandır yazmayı düşündüğüm bir konu daha var; ilçemizde restorasyon adı altında bir sürü yanlışlık yapılıyor. Tamir edeceğiz diye o güzelim işleme dolap kapılarını, konak kapılarını, balkon işlemelerini yok edip yeni ağaçları boyayıp sıvayarak eski yaşanmışlığı yok ediyoruz. Bu işi acil rant işi olmaktan çıkarıp planlanması ve işi bilen uzmanlarca kontrolünün yapılması lazım. Henüz turizm bürosunda görevli bir eleman bulamadık umarım daha fazla bozulma olmadan mimari anlamda geleceğimizi planlayan bir mimar buluruz.

Mehmet Cantürk

17.07.2012

www.mudurnuhaber.com