GUBUR TEKNİĞİ

GUBUR TEKNİĞİ

Mudurnu Haber Sitesindeki Kötü Koku yazışmalarında fark ettim ki, Mudurnu Haber Sitesini, yazı ve yorum yapmadan takip eden önemli bir okuyucu kitlesi var. Heyecan duydum. İlçemiz için sevindirici. Kendimi, çevre ve çevre bilinci ile ilgili naçizane bilgilerimi paylaşarak bir dizi yazı hazırlamakta görevli kıldım.

Eskiler bilir. Evlerimizin tahta tuvaletleri GUBUR denilen üzeri açık çukurların üzerinde olur idi. Tuvalet atıklarımızın biriktiği bu çukurun üzerine bir dana ciğeri asılır, Güneşte kurtlanan ciğerdeki kurtcuklar GUBUR’a dökülür ve oradaki atıkları iştah ile yiyerek kendi dışkısından toprak gibi çıkartır. Eğer yeni atıklar gelmez ise bakmışınız Gubur daki pislikler yok olup toprak haline dönüşmüş. Kurtçukların havasız kalmayıp canlı kalmaları işlemin sürekliliği açısından önemli. Veya yeni bir dana ciğerini asıp kurtçuk elde ederiz. Bu hayatın bir döngüsü. Bu görevi üstlenen gözle görülmeyen mikroorganizma lar da var. Onlarda bir canlı ve hayatta kalıp  üremeleri için oksijene ihtiyaçları var.

                 

Gubur ve üzerindeki ciğer, sonuçta arıtılmış atık, olağanüstü bir sistem.

Şehirlerin, fabrikaların biyolojik atık dediğimiz kimyasal olmayan atıklarının, sudan arındrılması için yapılan, arıtma tesislerinin çalışma prensibi, işte bu GUBUR TEKNİĞİ nin tamamen aynısıdır.

Arıtma tesisinde atıklar büyük bir havuza boşaltılıyor, bu birinci havuzdaki kurtcuklar, mikroorganizmalar görevlerini yapıyor, atıkları yiyorlar. kirlilik miktarına göre 6-8 saat sonra bu atık su, başka bir havuza alınıp çökeltmeye bırakılıyor. Burada geçen sürede kurtcukların atıkları dibe çöküyor, çökeltme süresine bağlı olarak istediğiniz durulukta su üstte kalıyor. İnanılacak gibi değil ama bu suyu klorlayıp tekrar kullanma, hatta içme imkânınız dahi var.

Havuzların büyüklüğü atık su miktarınıza göre hesaplanıyor. İlk havuzdaki kurtcuk ve mikroorganizmaların yaşayıp üremeleri için bu havuza, tıpkı akvaryuma verilen hava gibi “blower” denilen pompalar ile hava veriliyor veya havuz üzerindeki pervaneler ile su köpürtülüp havalandırılıyor. Buradaki süreç nekadar uzatılırsa, atık, okadar temizlenir. Çökeltme havuzundaki süreç nekadar uzarsa, okadar duru su elde edilir. Birinci havuzdaki suyu havalandırmak için elektrik motorları çalışıyor. Enerji gideri var.

Bu yazıyı okuyanlardan ricam, buraya kadarki bölümü tekrar okumaları ve tam anlamaları.

Arıtma sistemindeki

1- Havuz büyüklükleri atıksu miktarınıza uygun olmaz ise

2- Suyunuzda yeterli mikroorganizma yok ise, yani havalandırma süresini kısaltmış iseniz

3- Çökeltme havuzunda yeterli sürede bekletmez iseniz;

Atık suyunuzu arıtmadan veya eksik arıtıp dereye gönderirsiniz.

Sorumluluk bilinci ve dikkatli takip ile bu süreci, doğru sonlandırırsanız;

Derede yüzebilirsiniz,

Hatta balık yakalayabilirsiniz.

      Atık suyunuzda çok çok miktarda KİMYASAL kirlilik varsa bu sistem işe yaramaz. Kimyasal kirlilik ancak yine kimyasal sistemler ile arıtılabiliyor.  İlçemizde kimyasal tesis yok. Bu sebeple gündemimizde değil.

Allah’ın bize bahşettiği bu güzellikleri yaşatabilmek için, hepimizin çevreye karşı sorumlu ve takipçi olma görevimiz var.

 Nevzat Anlıtan

İnş.Y.Müh..   

www.mudurnuhaber.com

18 MART ÇANAKKALE ZAFERİ

Saygı değer hemşehrilerim bizler hiçbir zaman boyunduruk altında yaşamamış,özgürlüğüne düşkün,vatan için hiç düşünmeden canını veren ecdadlarımızın evlatları ve torunlarıyız.sülalem de şehitlik mertebesine ulaşmış dedemin babası sayesin de şu an ki yaşamımı ona ve onun gibi şahadet mertebesine erişenlere borçluyum.

 
_ Bayrakları bayrak yapan, üstündeki kandır. Toprak, eğer uğrunda ölen varsa, vatandır. ( M. Cemal Kuntay 
 
işte bu bayrakta bir damla da benim dedemin kanı olan ALBAYRAK sız nasıl yaşayabilirim ki.şu an ülkemiz de alt kimlik,üst kimlik diye bir safsata ve yaygara başını almış gidiyor.hatta ve hatta neymiş TÜRK değil TÜRKİYE yurttaşlığı gibi söylemler ayyuka çıkmış durumdadır.bu tip söylemler bölgesel özerklik isteyenlerin kelimeleriyle eşdeğer değil mi?
 
bizim dedelerimiz eğer bugünlerimizi görselerdi bunlar için değer miydi?demekten kendilerini alamazlardı.ama onlar böyle ufak teferruatlara takılacak basit insanlar değillerdi.ilk TÜRK DEVLETİNİ kuran METE HANIN sözünden bahsetmeden geçemeyeceğim
 
Benden eğerimi isteyiniz vereyim, atımı isteyiniz vereyim. Fakat vatanımdan hiç kimse bir karış toprak istemesin veremem.demiş.
 
ÇANAKKALE DE koyun koyuna yatan her ilden,her milletten her bölgeden şehitlerimize ne yapsak azdır.esirine misafir gibi başka milletlerinin cenazelerine kendi evladı gibi sahip çıkan,hatta aynı durum ULU ÖNDERİMİZ tarafından da vuku bulan ecdadın evlatları olduğumuzu hiçbir zaman unutmamalıyız.
 
 bu şehitlerimiz için resmi anma törenlerinin yanında bol bol KUR’AN,DUALAR VE YASİNLER okuyarak ruhlarına hediye etmeliyiz.
 ÇÜNKÜ BU VATAN BİZLERDEN ÇOK ONLARINDIR!.BİZ BU VATAN DA YAŞIYORSAK ONLAR SAYESİNDEDİR.
 
bizi bizden iyi bilen yabancılardan hamiltonun sözünü aktarmadan edemeyeceğim
 
Türklerden başka dini ve vatanı uğruna canını vermeye hazır asker görmedim.bu sözün üstüne başka bir söz söylemek çok hafif kalır.
 
ayrıca vatanımızın temeline dinamit koymak isteyenlere bir kaç mısra aktarmak istiyorum.
 
TÜRKİYE’YE NEDEN TÜRKİYE DENMİŞ
BU İSİM BU YURDA GÖKTEN Mİ İNMİŞ
DEMEK Kİ APAÇIK BEDEL ÖDENMİŞ.
BU MEMLEKET BİZİM BU VATAN BİZİM

BEDELİ SAYISIZ ŞEHİT OLMUŞ CAN
BEDELİ BAYRAĞI AL EYLEYEN KAN
NE İSTERSE VERDİK BİZDEN VATAN
BU MEMLEKET BİZİM BU VATAN BİZİM
 
LAZ DA BEN,ÇERKEZ DE BEN KÜRT DE BEN
BUNLAR AZA,EL-KOL.TÜRK!TÜRK BEDEN
AĞZI OLAN KONUŞMASIN BİLMEDEN
BU MEMLEKET BİZİM BU VATAN BİZİM
                                
şuna kesinlikle inanın burada kafkaslardan,güneydoğudan yatan şehitler var.bu zamana kadar bizleri bölmek için yapmadıkları kalmadı etrafımızı çember içine aldılar.bunun yanında boş durmadılar.bizlere
-bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasını öğrettiler.
-şimdiler de bizleri uyuşturmak üzereler ve bize elinizden alınsa bile sesimizi çıkarmamayı öğretiyorlar.
-onlar kendilerini efendi olarak görüyorlar,bizleri de onlara köle olarak hizmet ettirmek için zorlayacaklar.

RUHU ŞAD OLSUN RAHMETLİ MEHMET AKİF ERSOY’UN BELİRTTİĞİ GİBİ YÜCE MEVLAM BU MİLLETE BİR DAHA İSTİKLAL MARŞI YAZDIRTMASIN!
BUNDAN SONRA Kİ NESİLLER DE VATANINI SEVEN,MİLLİ DEĞERLERİNE,DİNİNE SAHİP ÇIKAN EVLATLAR BAHŞETSİN!
ÜLKEMİZİN BUNDAN SONRA DAHA ÇOK BİRLİK BERABERLİĞE İHTİYACIMIZ VAR DİYEREK İSTİKLAL MARŞIMIZIN 3.ve 7.KITASIYLA son veriyorum.benim yazımı okuma sabrını gösterdiğiniz için şimdiden sizlere minnetarım.ne yapayım içimdeki vatan sevgisi sizlere bu yazıyı yazmaya sevketti.

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?Şuheda fışkıracak toprağı sıksan, şuheda!Canı, cananı, bütün varımı alsın da hüda,Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda
 
Yusuf TANRIKULU İSTANBUL Mudurnu Haber www.mudurnuhaber.com

MUDURNU DAN 60 KĞ ATIK PİL TOPLANDI

Mudurnu Fotoğrafçılık olarak 2001 yılından bu yana Mudurnu ilçesinde ATIK Piller çevreye zarar vermemesi için MUDURNU FOTOĞRAFÇILIK tarafından   toplanıyor.

MUDURNU FOTO ATIK PİL www.mudurnuhaber.com

Toplanan Piller TAP ( Türkiye Atık Pil ) Derneği tarafından Bertaraf edilmek üzere toplanıyor. Yurdun çeşitli yerlerinde, Okullarda,Resmi Dairelerde ve Marketlerde  toplanan ATIK piller TAP aracılığı ile toplanıyor.

Kocaeli ilinde bulunan Geri Dönüşüm Merkezine MUDURNU FOTOĞRAFÇILIK Mudurnu ilçesinden topladığı 60kğ ATIK Pil’i Bolu Aras Kargo Şubesi aracılığı ile 29 Aralık 2011 tarihinde teslim etti.

Gönüllük esası ile yürütülen bu çalışmaya MUDURNU ilçesinde yaşayan vatandaşlar ve Öğrencilerin getirdikleri ATIK piller MUDURNU FOTOĞRAFÇILIK organizesi ile  www.exitcom.com.tr  ulaştırıldı.

Atık Pillerin Zararları – Atık Pillerin Çevreye Verdiği Zararlar

Pillerin insan sağlığına ve çevreye çok büyük zararları vardır. Piller cıva, kadmiyum, kurşun, çinko, mangan, lityum, demir, nikel, kobalt ve kimyasal maddelerden üretilir. Bu pillerin gelişi güzel çöplere atılması, doğrudan veya dolaylı olarak alıcı ortama verilmesi çevre açısından büyük tehlikeler yaratır.

Metaller toprağa ve oradan da yeraltı sularına karışabilir. En başta toprak kullanılmaz hale gelir ve metallerin yarattığı su kirliliği sudaki ekosistemi alt üst eder. Etkilenen sadece su ekosistemi değil, aslında tüm ekosistemdir. Zaman içerisinde bu etkiler insanlar üzerinde de görülür.

 Atık pillerin sebep olduğu hastalıklar başında, nörolojik bozukluklar, merkezi sinir sistemi hastalıkları, kanser, böbrek ve karaciğer hastalıkları gelir. Pillerin içindeki tüm maddelerin zararı kimi zaman öldürücü boyuta ulaşabilir. Maddeler daha önce de belirtildiği gibi toprağa karışarak hayvanların yediklerinden ya da sulardan insan vücuduna karışır. Ayrıca bir küçük kalem pil 4 metrekare toprak kirletir ve bu toprağı üretim yapamaz hale getirir.

Mesela kadmiyum, insanlarda yüksek tansiyona, kalp hastalıklarına, akciğer kanserine ve kansızlığa neden olur. Kadmiyum;
– İtai – itai ve akciğer hastalıklarına, prostat kanserine, kansızlığa, doku tahribine,
– Anfiyen ve kronik neval tübüler bozukluğa ve böbrek üstü bezlerin tahribineneden olur.

Atık Pillerin Zararları – Atık Pillerin Çevreye Verdiği Zararlar

Kurşunun meydan getirdiği olumsuzluklar vücudun hassaslaşması, kuvvetten düşme, uykusuzluk, kabızlık, zihin bulanıklığı, böbrek hastalıkları ve felç olarak sıralanabilir. Kurşun; işitme bozukluğuna, sinir iletim sisteminde ve hemoglobin bileşiminde düşmeye, kansızlığa, mide ağrısına, böbrek ve beyin iltihaplanmasına, kısırlığa, kansere ve ölüme neden olmaktadır.

Sinir sisteminin cıva bileşiklerine karşı çok yüksek hassasiyeti vardır. Bunun yanında vücuda alınan civanın beyin ve böbrekler üzerinde de ağır tahribatlar yarattığı yapılan çalışmalarla tespit edilmiştir. Bunun yanında cıva konsantrasyonunun vücutta yükselmesi tansiyon yükselmesine, kalp krizine, deride kızarıklık ve yaralar oluşması ile gözlerin zarar görmesine neden olabilir. Cıva doğada bozulmaz. Cıva ve cıva bileşikleri halk ve çevre sağlığı bakımından çok tehlikeli ve toksittir. Akan pildeki cıva hızla deri veya solunum yolu ile vücuda girebilir. Bu maddenin eser miktarda suda bulunması dahi ciddi tehlike oluşturur. İçme suyu veya gıda zinciri yolu ile insan vücuduna giren cıva;

– Parastezi, ataksi, dişartri ve sağırlık gibi nörolojik bozukluklara,
– Merkezi sinir sisteminin tahribine ve kansere,
– Böbrek, karaciğer, beyin dokularının tahribine,
– Kromozomları tahrip edip sakat doğumlara neden olmaktadır.

www.mudurnuhaber.com

 

Tavuk Gübresinden Enerji Üretimi

 
Karbondioksit, metan gazı ve karbondioksitten yirmi kat fazla zehirli olan hidrojen sülfit gazı, emici özelliği olmayan çeltik kabuğunun tavuk gübresi ve dışkısındaki bileşenleri ememiyor olması nedeniyle açığa çıktığı yerde hem doğayı hem de insanları zehirliyor!
Doğaya çöp olarak bırakılan bu bileşenleri Atta Enerji yetkililerinden Onur Orallar ile konuştuk. Atta Enerji tavuk çiftliklerinde tavukların altına serilen ve emici özelliği olmayan çeltik kabuğu yerine emici özelliği olan çam talaşının kullanılması halinde talaşı köylüden geri alarak onu birtakım aşamalardan geçirip hayvansal atıklardan biyogaz elde edeceklerini ve bunun nasıl mümkün olduğunu anlattı bize.

Tavuk gübresi atıklarının çevreye verdiği zarar hakkında ne söylerdiniz?

Tavuk gübresi ekolojik kirlenmeye neden olan etkilerden biridir. Bunun nedenlerini anlatmaya çalışacağım. İlk olarak köylü tavuk gübresini bir yere yığıyor. Üzerine yağmur yağıyor, kar yağıyor. Bu sular sonuçta yeraltına gidiyor, aşağıya yağmur ve kar ile süzülen atıklar yer altı sularını kirletiyor hatta zehirliyor. Açığa çıkan nitrat suda çözünerek yer altı sularına ve doğal olarak da içme sularına karışıyor. Bununla da kalmayıp çevreye atılan gübre atıkları ciddi bir çevre ve açığa çıkardığı koku itibariyle de hava kirliliğine neden oluyor.

İkinci olarak değinmek istediğim konu, tavukçulukta çeltik kabuğunun kullanımıdır. Bu doğada çözülmeyen bir şey, mineralce çok yüksek, erimiyor, yok olmuyor. Çeltik kabuğundan zımpara yapılır. Zımparanın üzerindeki o parlak şeyler çeltik kabuğudur. Ve kesinlikle yanmayan bir özelliği var. Yanmayan bir şey toprağa gübre olarak atılıyor. Bu çeltik toprakta yok olmuyor. Ve bu çeltik kabuğu ile karıştırılmış tavuk gübresi ve atıklarının atıldığı topraklar toprak uzmanları tarafından da ifade edildiği gibi kanserleşiyor. Kanserleşen topraklar böyle oluşuyor. Çünkü o toprakta hiçbir şey yetişmiyor daha sonra. Çünkü toprağın Ph’ı bozuluyor. Çeltikten dolayı asit – baz dengesi bozuluyor.

Üçüncü sorun; işlenmemiş tavuk gübresinin içinde yabancı ot tohumları olur. Bunu tarlanıza attığınızda bu otlar büyür. Ve bunları tekrar yok etmek için ilaç atılır. Örneğin ıspanak ektiniz, içinde yabani otlar çıktı. Bunu ayırmak çok zor ve işçilik gerektirir.

Peki, tavuk gübresinden eneri üreteceksiniz. Biyogazdan ve bunun köylüye getireceği faydalardan bahseder misiniz?

Şimdi biz köylüye çok cüzi bir karla veya kar gözetmeksizin talaş vereceğiz. Daha sonra verdiğimiz bu talaşı onlar tavuğun altına serecekler. Tavuk çişinin, kakasının üstünde 45 gün boyunca yaşıyor. Bu sonuçta üre oluşmasına neden oluyor. Bu oluşan üreyi çeltik kabuğu ememiyor. Oysa çam talaşının emme özelliği çok yüksek. Tavuk kümesine girdiğinizde özellikle sıcak havalarda içerde asidik bir hava olur. Talaş bunu da engeller çünkü emme özelliği var. Üstelik bu durumda % 2 – 3 tavuğun verimi de artar. Biz talaş verdiğimiz üreticilerden ücretsiz olarak veya çok cüzi bir rakam karşılığı bu tavuk pisliğini toplayacağız. Topladıktan sonra tesise getireceğiz. Bunu suyla karıştırıp fermantasyon tankına koyacağız. Ve Ph’ını nötralize edeceğiz, yani 6’ya getireceğiz. 20 – 30 gün içinde bu parçalanacak. Böylece biyogaz elde edeceğiz. Bu biyogazın % 65 – 70’ i metan gazı, kalanı karbondioksit, ayrıca da çürük yumurta kokusuna neden olan hidrojen sülfit gazı var. Bu tüplere, doğal gaz tesisatlarına da basılıyor. Bu çok zehirli bir gaz. Bunu biz filtre edeceğiz. Karbondioksiti tutma şansımız yok ama içerdeki suyu soğutarak aktif karbon filtreden geçirerek yaklaşık % 70’lik bir yanıcı gaz elde edeceğiz. Normal İstanbul – Ankara – Bursa’da kullanılan hattan gelen doğalgaz % 99 saflıkta. Bizimki % 70 saflıkta. Bunu jeneratörde yakıp elektrik üreteceğiz ve daha sonra 65 ton tavuk gübresi işleyeceğiz. 65 tonda artık içindeki gazı alınmış, fermantasyondan geçmiş atık çıkacak. Bu atıktan gene oluşacak olan gazla kazanı ısıtacağız.  Bu bakteri 35 – 36 derecede yaşıyor. Ondan sonra 200 kw’lık sıcak su çıkıyor. Bunu da köy halkına vereceğiz. İster köy meydanını ısıtsın ister evi. Bu ısınmak için kurtarılan yüzlerce ağaç demek, orman tahribatının önlenmesi demek.

Köylüye düşen tek şey sizden talaş almak ve daha sonra onu size geri vermek o halde?

Köylünün yapacağı tek şey bizden talaş almak, bunu tavukların altına koymak ve çıkan atığı bizim geri almamıza izin vermektir. Bu ona enerji olarak geri dönecek ve atığı ne yapacağını düşünmeyecek. Çevre temiz kalacak. Hava ve çevre kirliliği olmayacak. Materyal doğaya zarar vermeksizin bilakis üreticiye fayda sağlayacak şekilde dönerek hem de bizim elektrik enerjisini üretmemizi sağlayacaktır.Bu kadar basit ve net. Öbür türlü köylü 50 binlik tesisi temizletmek için para ödüyor. Küçük çiftlikler de belli bir yere biriktirirse, biz oradan alırız. Biz bunu ücretsiz yapacağız. 50 km’lik çap içindeki herkesi kapsıyoruz.

Atta Enerji olarak bunun deneysel prototipini yaptık. Şimdi de masa büyüklüğünde profesyonel paslanmaz çalışırken görebileceği bir portatif yapacağız. Proje ile ilgili olarak insanlar ikna olsun diye. Biz bu projeyi; yapılması gerekeni, nasıl yapılacağını detaylı olarak isteyene yazılı olarak da verebiliriz.

Tavuk gübresi atıklarından elektrik üretmek! Biraz daha detaylandırırsak!

Bu biyogazı filtre edip belirli bir kaliteye getirdikten sonra bunu içten yanmalı bir motorla yakacağız. Bunu bir arabanın motoru gibi düşünün. O dönen şaftına alternatör bağlayacağız. Ve buradan elektrik üreteceğiz. Bu üreteceğimiz elektrik, Mudurnu’nun bir ilçesini komple çalıştırmaya yetecek kadar güçlü.

Bu içten yanmalı motorlar % 100 verimle hiçbir zaman çalışmaz. % 35 verimle çalışır. Bunun nedeni çok yüksek sıcaklıklarda çalıştığı için havayla soğutulması gerekir. Yoksa motor erir. Otomobilin mesela radyatörü delinsin, hararet yapar. Bu sefer araba conta yakar, su kaynatır. Bizde aynı şekilde motoru soğuttuğumuz, egzoz gazlarını atmosfere vermek yerine bunu bir sıcak su kazanından geçirip 430 derece sıcaklıkla çıkan egzoz gazıyla sıcak su üreteceğiz. Ürettiğimiz bu sıcak suyun yarısını gene kendi tesisimizde metan gazı üretmekte kullanacağız. Kalan yarısını da hiçbir ücret talep etmeden yakındaki köylülere vereceğiz. Böyle bir projemiz var.

Bu halka hizmettir. Enerjiyi dönüştürmektir. Bu güneş enerjisi ile eşdeğer bir proje. Yani tavuk atıkları atılıyor ve atmosfere karışıyor. Ve bu gaz çevreyi kirletiyor. Metan gazı küresel ısınmaya neden oluyor. Çıkan karbondioksit gazına göre 20 kat daha tehlikeli metan gazı. Bizim yaptığımız bu tehlikeli gazlardan üreteceğimiz enerjinin yine halka dönüşümünü sağlamak ve bununla da kalmayıp doğal kirlenmenin önüne geçmektir.

Yazı: Selma Akar, fotoğraf: Mine Öztekin  www.trekking.com.tr

www.mudurnuhaber.com