8-14 Mart Tuza Dikkat Haftası

Dünya Sağlık Örgütü günlük kişi başı tuz tüketimini 5 gramın altında önermektedir ve bu miktar bir tepeleme bir çay kaşığına (silme bir tatlı kaşığına) denk gelmektedir. Günlük olarak tüketilmesi önerilen bu miktar;  gün içinde tüm besinlerimizle aldığımız tuzu (sodyumu) da kapsamaktadır. Tuz, besinlerin doğal bileşiminde bulunduğu gibi, deniz tuzu (deniz suyunun buharlaştırılması ile elde edilir) ve kaya tuzu (halite, göl yataklarından veya toprak altından elde edilir, kurutulur) olarak da elde edilir. Genel olarak tuz sodyum ve klorürden oluşur. Sodyum klorür içeriği tüm tuzlarda (kaya, deniz, sofra tuzu) yaklaşık olarak aynıdır. Bu nedenle sağlık etkileri de aynı olmaktadır. 

Diyetimizdeki çok fazla tuzun, kan basıncını arttırarak (hipertansiyona neden olarak)  inme ve kalp hastalığı riskini yükselttiğini biliyoruz. İnme ve kalp hastalıkları da dünya çapında en önemli  ölüm ve sakatlık nedenlerinden ikisi olarak gösterilmektedir.

Sağlık Bakanlığı Türkiye Beslenme Rehberi’ ne göre; aşırı tuz (sodyum) tüketimi; kardiyovasküler hastalıklar, böbrek hastalıkları, hipertansiyon, inme, osteoporoz ve bazı kanser türlerinin oluşmasına neden olabilmektedir. Tuz tüketimi 5 gramı (1 tepeleme çay kaşığı veya 1 silme tatlı kaşığı)  aşmamalıdır. Tüketilen tuz iyotlu olmalıdır.

Sağlık Bakanlığı’ nın   Türkiye  Beslenme ve Sağlık Araştırması, 2017 çalışmasına göre  günlük kişi başı tuz tüketiminin 10.2  g/gün olduğu saptanmıştır.  Bu değer Dünya Sağlık Örgütü’ nün önerdiği günlük tüketim miktarının iki katıdır.

Aşırı tuz içeren besinler hangileridir?

  • Hazır soslar (soya, ketçap, barbekü, tartar, salsa, hardal, makarna vb. soslar)
  • Atıştırmalık ürünler (cips, tahıl bazlı bar, meyve bazlı bar, patlamış mısır gibi)
  • Tuzlanmış kuru yemişler (fındık, fıstık, ceviz, badem, leblebi, kavurga, kabak ve ayçiçeği çekirdeği, her türlü çekirdek içi vb.)
  • Turşu ve salamura besinler (siyah ve yeşil zeytin, sebze turşuları), balık konserveleri, tuzlanmış ve/veya salamura edilmiş et ve balık ürünleri
  • Aromalı/aromasız, doğal/doğal olmayan gazlı/gazsız mineralli içecekler
  • Geleneksel olarak evlerde hazırlanan turşu, salça, tarhana, yaprak salamurası vb. besinlerdir.

Aşırı Tuz Tüketimini Azaltmak için Öneriler Nelerdir?

Tuz tüketimi azaltılmalıdır. Bir kişinin günlük olarak kullandığı tuz miktarı 5 gramı (1 tepeleme çay kaşığı veya 1 silme tatlı kaşığı) geçmemeli ve iyotlu tuz kullanılmalıdır.

Besin sanayisinde kullanılan ve genellikle ambalajlı besinlerin besin etiketinde yer alan mono sodyum glutamat, sodyum nitrat, sodyum bikarbonat, sodyum sitrat, sodyum askorbat vb. tüm sodyumlu bileşiklerin tüketimine dikkat edilmelidir. Çünkü bunlar besinin tuz/sodyum içeriğini artırmaktadır.

Yemek hazırlama, pişirme ve tüketim sırasında ilave edilen tuz miktarı azaltılmalıdır. Hatta besinlerin bileşiminde sodyum bulunması nedeniyle hazırlama ve pişirme sırasında mümkünse tuz eklenmemelidir.

 Masada yemeklere tuz ilavesi yapılmamalı ve masadan tuzluk kaldırılmalıdır.

Hazır soslar (soya sosu, ketçap sos, barbekü sos, tartar sos, salsa sos, hardal, makarna sosu gibi), atıştırmalık ürünler (cips, tahıl bazlı bar, meyve bazlı bar, ekstrüde ürünler, patlamış mısır gibi), tuzlanmış kuruyemişler (fındık, fıstık, ceviz, badem, leblebi, kavurga, kabak ve ayçiçeği çekirdeği, her türlü çekirdek içi vb.), turşu ve salamura (siyah ve yeşil zeytin, sebze turşuları), balık konserveleri, tuzlanmış, tütsülenmiş ve/veya salamura edilmiş et ve balık ürünleri ile aromalı/aromasız, doğal/doğal olmayan mineralli içecekler yüksek miktarda tuz içermeleri nedeniyle az tüketilmelidir.

Geleneksel olarak evlerde hazırlanan turşu, salça, tarhana, kurut, yaprak salamurası vb. yiyeceklerin tuz içeriği fazladır. Bu nedenle daha az tüketilmeli ve hazırlarken yüksek miktarda tuz kullanımından kaçınılmalıdır.

Salamura ürünlerin tuz içeriğinin azaltılması için suda yıkama ve bekletme gibi işlemler uygulanabilir.

Satın alınan işlenmiş ürünlerin etiket bilgisi mutlaka okunmalı, tuzsuz ya da tuzu azaltılmış ürünler tercih edilmelidir.

Ambalajlı tüketime sunulan gıdaların içeriği etiket bilgisinden okunmalı ve benzer gıdalarda tuz ve tuz yerine geçen maddelerin miktarları daha düşük olanlar tercih edilmelidir.

Ev dışı beslenmede yemeklerin ve besinlerin içindeki tuz miktarı öğrenilerek mümkünse az tuzlu veya tuzsuz hazırlanması istenmelidir.

Tuz yerine doğal lezzet arttırıcılar (soğan

buykamagrausa.com

, sarımsak, baharatlar, limon, sirke, biber vb.) kullanılmalıdır.

Sağlık Profesyonelleri, ilgili tüm kurum ve kuruluşlar,  gıda ve içecek sektörü,  lokantalar, restoranlar ve hatta bireysel olarak;  besinlerimizin içerdiği yüksek tuz ve bunun sağlığımıza zararlı etkileri konusunda farkındalığımız yüksek olmalıdır. #DahaAzTuz

www.mudurnuhaber.com

SİZDE ÜCRETSİZ CHECK-UP UYGULAMASI YAPTIRABİLİRSİNİZ

SİZDE ÜCRETSİZ CHECK-UP UYGULAMASI YAPTIRABİLİRSİNİZ
Bolu Valisi Aydın Baruş, Sağlık Bakanlığının ülke genelinde başlatmış olduğu ücretsiz check-up uygulamasına dikkat çekmek için Beşkavaklar Aile Sağlığı merkezine giderek sağlık taramasından geçti.
Beşkavaklar Aile Sağlığı Merkezine giden Bolu Valisi Aydın Baruş’u İl Sağlık Müdürü Muhammed Emin Demirkol ile Şube Müdürleri, aile hekimleri ve sağlık çalışanları karşıladı.
Ziyarette Vali Baruş ilk olarak Aile Sağlığı Merkezi’ni gezdi. Yapılan çalışmalarla ilgili sorular soran Vali Baruş, merkezin tüm birimleri ve aile hekimlerini ziyaret ederek kolaylıklar diledi.
Diğer taraftan ise Sağlık Bakanlığının ülke genelinde başlatmış olduğu “Risk Tarama Programı” kapsamında Bolu merkez ve ilçelerindeki Aile Sağlığı ücretsiz check-up uygulamasına dikkat çekmek için Bolu Valisi Aydın Baruş sağlık taramasından geçti.
Aile hekimleri tarafından yapılan tarama hakkında Vali Baruş, Sağlık İl Müdürü Demirkol’dan bilgiler alırken, Bolu’da şu ana kadar ücretsiz check-up uygulamasından yaklaşık 4 bin vatandaşın yararlandığını ve bu yıl sonuna kadar hedeflerinin yaklaşık olarak 37 bin kişinin taramadan geçirilmesi olduğunu kaydetti.
Vali Baruş ziyaretin sonunda ise Dünya Kalp Sağlığı günü kapsamında yapılan çalışmalar hakkında da bilgiler aldı.
ÜCRETSİZ CHECK-UP UYGULAMASI İÇİN NE YAPMALIYIZ?
Bu uygulama ile vatandaşların sağlık durumlarının kontrolü ve muhtemel hastalıklarının ortaya çıkmadan önlenmesi hedefleniyor. Bu tarama programı sayesinde vatandaşlar yaş, cinsiyet ve risk gruplarına göre check-up programlarından yararlanabilecek. Sigara kullanımı sorgulanması, ağırlık, boy, bel çevresi ve kan basıncı ölçümü ile açlık plazma glukozu, trigliserid, HDL, LDL, total kolesterol, kreatinin, TSH, ALT, tam kan, TİT, EKG ve kanser tarama programlarına göre gerekli muayene ve tetkikler yapılacak. İl Sağlık Müdürlüğü’ne bağlı Aile Sağlığı Merkezlerinde başlatılan check-up uygulaması, ücretsiz olarak yapılacak.
Bu hizmetten faydalanmak isteyen vatandaşlar internetten veya 182 numaralı Merkezi Hekim Randevu Sistemi (MHRS) üzerinden aile hekimlerinden randevu alarak, check-up uygulamasından yararlanabilecek.
www.mudurnuhaber.com

Çocuklarınızla TV izlemek yerine, basketbol oynayın, yürüyüşe çıkın

Çocuklarınızla TV izlemek yerine, basketbol oynayın, yürüyüşe çıkın
Obezite; günümüzde hem çocuklar, hem de yetişkinler için endişe verici boyutlara ulaşmış durumda. Şu anda çocuklarımızın %20-25’i obez olarak sınıflandırılıyor. 10 yıl önce diyabet, yüksek tansiyon ve osteoartrit gibi hastalıklar çocuk hastalarda hemen hiç bilinmezken şimdi bunları görüyoruz.

Peki ne yapmalı?

Obezite & Metabolik Cerrah Prof. Dr. Halil Coşkun, çocuklarda obeziteyi önlemek ve tedavi etmek için yapabileceklerimiz hakkında önemli bilgiler verdi.

ÇOCUKLARA DAHA BÜYÜK PORSİYON VERMEYİN

“Son 30 yılda yemek yeme tarzımızdaki önemli değişim çocukların daha büyük porsiyonlar ve atıştırmalık yiyeceklerle şekerli içeceklere daha fazla bağımlı olmasına sebep olmaktadır. Daha sağlıklı ve gerekli besinlerden mahrum ederek daha çok şeker verilen bebeklerde, bu tür gıdalara karşı bir tercih geliştiğini bilmekteyiz.

MEŞRUBATLAR İKRAM OLARAK KALSIN

Oldukça yakın dönemlere kadar nadir birer “ikram” olan meşrubat vs şekerli içecekler, beslenmemizin temel dayanağı haline gelmiştir. Büyük porsiyonlar da ayrı bir problemdir. Daha çok yemek verilen çocuklar, aşırı yemek yemeye eğilim göstermektedir. İyi bir temel kural, porsiyon başına 10 gramdan fazla şeker içeren gıdalardan kaçınmaktır.

TATLI YA DA ATIŞTIRMALIK YERİNE MEYVE VERİN

Beslenme ile ilgili bir diğer müdahale de daha fazla meyve ve sebze yenmesini teşvik etmektir. Meyve kasesinin dolu olduğundan emin olun ve tatlı ya da atıştırma yerine düzenli olarak meyve verin. Buzdolabınızdaki meyve ve sebzelerin hep çocuklarınızın rahat erişebileceği biçimde yer aldığına emin olun.

AİLECEK EGZERSİZ YAPIN

Yaşam tarzımızla ilgili çocukluk obezitesine katkıda bulunan bir başka büyük fark da daha az egzersizdir. Yetişkinler olarak yeterince aktif değiliz. Bir aile olarak egzersiz yapmak ve birlikte oynamak aile bağlarını güçlendirmenin yanında genel aktivite düzeyimizi artırmak için de önemli rol oynamaktadır. Çocuklarınız ile birlikte TV izlemek yerine, birlikte basketbol oynayın, yürüyüşe ya da gezmeye çıkın.

YAŞAM TARZI DEĞİŞMELİ

Çocuğunuz olması gerektiğinden fazla kilolu ise başlamak için en iyi yol, size en yakın çocuk hastanesini arayarak kilolu çocukların tedavisi için mevcut imkanlarını sormaktır. Çocukluk obezitesi problemi yaygın bir hale gelmiş olduğundan, bunu ele alan programlarda da gelişme söz konusudur.

Obeziteyi önlemek ve tedavi etmek için yapabileceğimiz her şeyi yapmak zorundayız. Bu, hepimiz tarafından önemli bir kararlılık ve yaşam tarzı değişiklikleri gerektirmektedir. Ancak çocuklarımız için en iyisi neyse onu isteriz ve bu da bazı seçimler yapmak anlamına gelmektedir. İyi haber, değişimin yalnız çocuklarımız için değil, aynı zamanda bu çocukların yaşamlarında bulunan büyükler için de yarar sağlayacağıdır.”

 

www.mudurnuhaber.com

Erken Doğumla Birlikte Gelen Körlük Tehlikesi!

Erken Doğumla Birlikte Gelen Körlük   Tehlikesi!

Düzensiz beslenme ve stres gibi çevresel faktörler nedeniyle son yıllarda artış gösteren

erken doğum vakaları, bebekler için ciddi sağlık sorunlarını da beraberinde getiriyor.

Özellikle erken doğan bebeklerin gözlerinde kalıcı hasar bırakan prematüre retinopati

(ROP) hastalığına dikkat çeken Dünyagöz Sakarya’dan Doç. Dr. Yıldırım Beyazıt Şakalar “

Erken doğan bir bebekte aileleri en çok telaşlandıran nokta bebeklerinin kalp ve beyin gibi

organlarının sağlığıdır. Oysa erken doğan, düşük tartılı bebeklerde dikkat edilmesi gereken

hastalıkların başında ciddi ve kalıcı görme kaybına neden olan prematüre retinopati de

gelmektedir” diyor.

 

 

Dünya göz

 

 

Genellikle çevresel faktörlere bağlı olarak gelişen erken doğum vakalarının 2015’te yüzde 8

oranında artış gösterdiğini belirten uzmanlar, erken doğumun beraberinde getirdiği risklere

karşı aileleri uyarıyor. Özellikle erken doğan, düşük tartılı bebeklerde sıkça karşılaşılan

prematüre retinopati hastalığının göz sağlığı açısından tehdit oluşturduğunu belirten

Dünyagöz Sakarya’dan Doç. Dr. Yıldırım Beyazıt Şakalar “Erken doğan bebeklerde göz

damarlarının gelişmemesinden kaynaklanan prematüre retinopati, bebeklerde kalıcı görme

kayıplarına ve körlüğe neden olabilen bir hastalıktır. Çok hızlı ilerleyen bu hastalıkta erken

teşhis, tedavinin başarısı açısından çok önemlidir” diyor.

Dünya Göz

Kuvözdeki yoğun oksijen göz damarlarını etkiliyor!

Bebeklerin doğana kadar göz damarlarının geliştiğini söyleyen Doç. Dr. Yıldırım Beyazıt

Şakalar “Erken doğan bebeklerde bu gelişme tamamlanamadığı için doğduktan sonrada

devam eder. Ancak prematüre bebekleri yaşatmak için verilen yüksek konsantrasyonlardaki

oksijen, gözdeki bu damarların anormal bir şekilde gelişmesine neden olur” diyor. Bebeklerin

göz damarlarında meydana gelen bu oluşumların prematüre retinopatiye zemin hazırladığına

dikkat çeken Doç. Dr. Yıldırım Beyazıt Şakalar “Ciddi göz problemlerini de beraberinde

getiren bu yeni damar oluşumları, özellikle retina bölgesinde neden olduğu bozulmalar ve

göz içi kanamaları nedeniyle bebekte körlük gelişmesine sebep olabilir” diyor. Bilhassa 1500

gramın altında doğan bebeklerde prematüre retinopati riskinin çok daha yüksek olduğunu

belirten Doç. Dr. Yıldırım Beyazıt Şakalar “ Bunun nedeni ise bin 500 gramın altındaki

bebeklerde daha yoğun oksijen takviyesi ve daha uzun kuvözde kalma gerekliliğidir” diyor.

Çocuk doktorları ile oftalmologların birlikte çalışması önemli

32. haftadan önce doğmuş tüm bebeklere mutlaka ROP muayenesi yapılması gerektiğini

vurgulayan Doç. Dr. Yıldırım Beyazıt Şakalar “Erken doğan bebeklerde rastlanan akciğer

sorunları, kalp-damar rahatsızlıkları, ağır enfeksiyonlar ve beyinde yaşanabilecek problemler

de ROP riskini artırmaktadır. Bu nedenle erken doğan bebeklerde ROP’un erken tanısı ve

tedavisinin uzmanlaşmış çocuk doktorları ve oftalmologlar tarafından yapılarak, ailenin doğru

yönlendirilmesi son derece önemlidir” diyor.

 

Tedavide başarıyı hastalığın evresi belirliyor!

Hastalığın hafiften ağıra doğru 5 farklı evresinin bulunduğunu belirten Doç. Dr. Yıldırım

Beyazıt Şakalar tedavide başarıyı etkileyen en önemli faktörün teşhis ve tedaviye başlandığı

evre olduğunun altını çiziyor. Hastalığın ilk iki evresinde takibin yeterli olduğunu söyleyen

Doç. Dr. Yıldırım Beyazıt Şakalar “Üçüncü evreden itibaren gerekli enjeksiyon ve lazer

tedavisine başlanması gerekiyor. Çünkü bu hastalık tedaviye en iyi sonucu üçüncü evrede

veriyor. Ancak bu başarı oranı dördüncü ve beşinci evrelerde maalesef düşüş gösteriyor”

diyor. Doç. Dr. Yıldırım Beyazıt Şakalar sadece ROP açısından değil, tüm yeni doğan

bebeklerin 6. ayda göz muayenesinin yapılmasının şaşılık, göz tansiyonu ve göz tembelliği gibi

birçok göz hastalığının teşhis ve tedavisinde büyük önem taşıdığına dikkat çekiyor.

www.mudurnuhaber.com

OMUZ SIKIŞMASI YAŞAMINIZI KISITLAMASIN

OMUZ SIKIŞMASI YAŞAMINIZI KISITLAMASIN

Ağrı ve hareket kısıtlılığı sebebiyle günlük yaşamı olumsuz etkileyen omuz ağrıları, “omuz sıkışması sendromu”na işaret edebiliyor. Genellikle kadın hastaların bluz giyerken ya da mutfak rafından tabak alırken, erkeklerin ise sıklıkla cüzdanın arka cepten çıkarılması veya kolun yükseğe kaldırılması sırasında ağrı ile tanımladığı bu sendrom, modern tanı ve tedavi yöntemleri ile kontrol altına alınabiliyor. Memorial Hizmet Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü’nden Op. Dr. Seçkin Sarı, omuz sıkışması ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi verdi.

Bel ağrılarından sonra ikinci sırada

Bel ağrısından sonra toplumda ikinci sıklıkta görülen omuz ağrılarının en önemli nedeni omuz sıkışması sendromudur. Bu rahatsızlık omzun üzerine yatıldığında, kollar baş üstü seviyesinden yukarı kaldırıldığında ya da arkaya atıldığında ağrı ile kendisini gösterir. Ağrı arttıkça omzun hareket kabiliyeti kişinin de o bölgeyi oynatmama isteğine bağlı olarak kısıtlanmaktadır. Bu durum günlük hayatı zorlaştırmaktadır.

Ev hanımları ve bazı sporcular da risk altında

Omuz hareket ederken doğal bir açıklığa ihtiyaç duyar. Omuz eklemini oluşturan öncelikle kol kemiği ve kürek kemiğinden, omuzun çatısına uzanan “akromion” adı verilen bir kemik vardır. Bu kemiğinin altında omzun hareketi sırasında içeri doğru omuzu oluşturan tendonların kayacağı bir boşluğa ihtiyaç duyulur. Bu boşlukta omuz 90 derecenin üzerine kalktığında bir miktar sıkışır. Ancak arada “bursa” dediğimiz bu sıkışma sırasında o böyleyi rahatlatan bir kesecik bulunmaktadır. Herhangi bir sebepten dolayı burası daraldığında omzun üst tarafını saran tendon yapısı sıkışır ve ödem oluşur. Omuz sıkışması en çok, fazla ev işi yapan kadınlarda, gülle, cirit gibi fırlatma hareketine dayanan sporlarla uğraşan kişilerde, elleri sürekli yukarıda çalışmak zorunda olan boya, tamirat ve cam silme işi ile uğraşanlarda görülür.

Omuz sıkışması birçok nedene bağlı olabilir

Omuz sıkışması sıklıkla, yapısal sebeplerden ve yaşlanma sürecinde oluşmuş osteofit denilen kemik çıkıntının omuz bölgesinde darlığa neden olmasından kaynaklanmaktadır. Sıkışma sonucu oluşan ödem ve şişen kese mevcut boşluğun daralmasına neden olur. Yaşlanma veya fazla kullanıma bağlı olarak da tendonların kırılgan hale gelmesi ile yırtıklar ve şiddetli ağrılar oluşabilir.

Erken dönemde ilaç, enjeksiyon ve egzersizler yararlıdır

Omuz ağrısı şikayetleri geçmediği takdirde mutlaka doktora başvurulmalıdır. Ödem ya da o bölgedeki ağrısı baskılayıcı ilaç tedavisi, bölgenin rahatlatılmasına yönelik çeşitli fizyoterapi uygulamaları ve omzun hareket açıklığını korumaya yönelik egzersizlerin planlaması yapılabilir. Ya da bu bölgeye bazı enjeksiyon uygulamaları ile rahatlama sağlanır. Omuz sıkışmalarında ağrı hafif başladığı için hastalar bu sorunun üzerine gitmeyip ağrılar uykudan uyandıracak kadar dayanılmaz hale geldiğinde doktora başvurmayı tercih etmektedir. Bu seviyeye gelene kadar bölgede ciddi anlamda daralma görülür. Bu durum da hastanın ilaç ya da fizik tedavi şansı kalmadan ameliyat olmasını gerektirebilir. Özellikle kolu baş üstüne kaldırma ya da arkaya doğru götürmede sıkıntı yaşamaya başlanıldığı anda hastaların doktora başvurması, ağrı şikayetlerini önleyecek ve zorlu tedavilerden kişiyi koruyacaktır.

Kapalı cerrahiler ile şikayetler ortadan kaldırılıyor

İlk basamak tedavilerin yetersiz kaldığı durumlarda cerrahi yönteme başvurulur. Cerrahi tedavide artroskopi yöntemiyle küçük kesilerden bölgede dokuların temizliği ve varsa kas yırtıklarının onarımı yapılır. Eğer kemikte bir yapısal gagalaşma veya “osteofit” adı verilen bir çıkıntı söz konusuysa tıraşlama işlemi gerçekleştirilir.

 

www.mudurnuhaber.com