RAMAZAN MANİLERİ

RAMAZAN MANİLERİ
 
Ramazan geldi hoş geldi
Türlü türlü aş geldi
Makarnama mantıma
Mudurnu’dan keş geldi.
 
Aşınız tatlı ola
İşiniz mutlu ola
Eşim dostum herkese
Ramazan kutlu ola.
 
Ramazan berekettir
İmana harekettir
Yetim hakkı yiyenin
Ahiri felakettir.
 
Zenginler yer güllacı
Düşünmez yoksul açı
Dostlara iftarım var
Ocağa koydum sacı.
 
Bu akşam ki iftarda
Tatlılardan sütlaç var
Sade kendin düşünme
Çevremizde ne aç var.
 
Çağdaşlık bir yarıştır
Çok yeme az atıştır
Ramazanda boş durma
Küskünleri barıştır.
 
Bak gelince ramazan
Okunur yanık ezan
Hayır hasenat ile
Yoksulun gön’lün kazan.
 
Doğru söze ne denir
İftarda hurma yenir.
Oruç namaz olmazsa
Bereketler tükenir.
 
Kaçan fırsat tutulmaz
Haram lokma yutulmaz
Ramazanda olsa da
Güzeller unutulmaz.
 
Hoca kavuklu olur
Pilav tavuklu olur
İşmar eden o güzel
Benim yavuklu olur.
 
Sahura er kalkmışım
Davulumu çalmışım
Yardan buse kaparak
Bahşişimi almışım.
 
Tereyağ cızır cızır
Sahura aşım hazır
Yaşam bir başka güzel
Bulursa başım huzur.
 
Sallayınca orağı
Yeriz sahur böreği
Bilirsiniz siz dostlar
Oruç nefsin direği.
 
İftarda yedim hindi
Üstüme uyku bindi
Teravih kaçırmışım
Canım sıkıldı şimdi.
 
Uykuya oruç saldım
Akşama dek aç kaldım
İftarda çok yemişim
Teravihe geç kaldım.
 
Davul tokmağı şimşir
Sesi göğe erişir
Benim hercai gönlüm
Her güzele ilişir.
 
Davulcu bahşiş ister
Makarnam da keş ister
Sahurdaki sütlacı
Yemek için diş ister.
 
Helal lokma seçerim
Orucumu açarım
Davulcuya sahurda
Bahşişimi saçarım.
 
Oruçta geldik dörde
İftara pişti zerde
Kaşıksapı korava
Devadır her bir derde.
 
Ramazanım beş oldu
Sabır gön’le eş oldu
Evlerde sofralara
Bereketli aş doldu.
 
Ramazan altı oldu
Sofralar tatlı doldu
Yarim hala gelmedi
Yüreğim dertli oldu.
 
Ramazanda ver zekât
Namaz kıl rekât rekât
Kadir gece sevabı
Başka geceden bin kat.
 
‘Dom dom’ çalar davulum
Uzundur benim yolum
Bayramda evde yokum
Hazırlandı bavulum.
 
Bayramda top patlıyor
Herkes bayram kutluyor
Orucunu tutanlar
Sevabını katlıyor.
 
Abdullah ATAY
 
 Sağlık ve huzurla daha nice ramazanlara….

www.mudurnuhaber.com

 

11 ayın sultanı Ramazan başladı

Ramazan ayının ilk teravih namazı bu akşam kılınacak. Bu gece sahura kalkılacak ve ilk iftarla oruç açılacak.

Ramazan ayı¸ rahmet¸ mağfiret ve kurtuluş ümidinin tazelendiği¸ ibadet ve nefis muhasebesi ile gönüllerin arındığı¸ yardımlaşma¸ dayanışma¸ birlik ve beraberlik ruhunun canlanarak ayrı bir sosyal bütünleşmenin yaşandığı müstesna bir zaman dilimidir. 

Ramazan-ı şerifi, gecelerini kıyamla, gündüzlerini de oruçla geçirirse, Kadir Gecesi’nde vaad edilen ilâhî lütuflar onun için bahis mezvuu olabilir. Dolayısıyla bütün bir seneyi câmî bir mü’min olarak geçirmiş olur ve böyle bir insanın sakatatı da olmaz. Bu da, o insan için bir salih (doğurgan) dairenin teşekkül etmesi demektir ki, böyle bir durumda her hayır başka bir hayrı doğurur ve derken o insan için bir hayırlar dairesi teşekkül eder.

Evet, bir insan gecesiyle gündüzüyle bir Ramazan-ı şerifi ihyâ etmekle  bütün sene hayırlara açık olabilir ve hep hayır yollarında dolaşabilir. Tabiî böyle potansiyel bir lütf-i ilâhî herkes için söz konusudur. Ramazan-ı şerifi tastamam ihyâ eden bir insan için Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem):

“İnanarak ve aynı zamanda sevabını da Allah’tan bekleyerek tutarsa, işlediği bütün günahları Allah (celle celâluhu) affeder.” buyurur. Demek bu türlü mübarek ibadetlerde insanın niyeti, hulûsu, yakîn mülâhazası çok önemli ki, bunların derinliğine göre Allah (celle celâluhu) bazen bire on, bazen yüz ve bazen de milyon veriyor. Tabiî böyle bir sevap katlaması, o insanın ömrünün senelerini aşar.

Bunu küçük bir misalle anlatmak gerekirse, diyelim ki Ramazan-ı şerifte Kadir Gecesi’ni yakaladınız. Bu, bin ay hesabına göre seksen sene yapar. Buna göre, o insan sanki seksen sene yaşamış gibi sevap kazanır; başka bir ifadeyle, bin ay namaz kılmış, bin ay oruç tutmuş gibi olur. 

Bu ise, bir insanın ömrünü aşkın bir şeydir; zira ümmet-i Muhammed’in en uzun yaşayanları bile seksen yaşını biraz aşkın yaşamışlardır/yaşıyorlar. Yine bu öyle bin ay ve öyle seksen sene ki, içinde riya yok, süm’a yok.. meselâ siz namaz kılar, rükua gidersiniz ama içinizden, “Çevredeki insanlar da gördü ki iyi bir rüku çıkardım.” diye geçirseniz; yine secdeye gider, Cenâb-ı Hakk’ın Efendimiz’in secdesini tarif ederken “Secde edenler arasında kıvrım kıvrım halini Allah görüyor..”[1] ifadesinde olduğu gibi, kıvrım kıvrım bir secde eda edersiniz ama aklınızın köşesinden, “Nasıl secde edilirmiş insanlar bir görsün.” diye geçirseniz, sizin bu düşünceniz o secdeyi de, rükuu da ve onların önündeki şeyleri de alır götürür. Sadece yatıp kalkmanız ve bir de yorgunluğunuz yanınıza kâr kalır. 

Ama Kadir Gecesi’nde kazandığınız şey, öyle bir netice verir ki, gecenin bir ânında ve kimsenin olmadığı bir ortamda yaptığınız ibadet ü taati riya, süm’a fırtınaları alıp götürmez. Yine onun içinde başka günahlar da yoktur; meselâ harama bakmamış, yalan söylememiş, din-i mübin-i İslâm’ın esaslarına aykırı hareket etmemişsinizdir

Bir ehl-i tahkikten bu geceyle ilgili şöyle bir değerlendirme duymuştum; bu zat derdi ki, meselâ birinin malını yemişsiniz  birine sövmüşsünüz ya da birinin gıybetini etmiş, çekiştirmişsiniz. Bütün bunların karşılığını ötede sizin sevabınızdan alır, ona verirler. 

Ancak bu verilecek şeyler, sizin yaptığınız şeylerden verilir; fazlî olan, yani Allah’ın (celle celâluhu) size fazlından verdiği şeylerden verilmez. O hâlde, eğer Cenâb-ı Hak bir gecede size seksen senelik bir ecir vermişse, seksen bin adama borcunuz da olsa, eğer sizin sadece o geceniz varsa, o geceniz alınıp onlara taksim edilir ama Allah’ın fazlî surette size verdiği şey, seksen seneye muâdil olarak bitevî size kalır…

Ama Kadir Gecesi’nde kazandığınız şey, öyle bir netice verir ki, gecenin bir ânında ve kimsenin olmadığı bir ortamda yaptığınız ibadet ü taati riya, süm’a fırtınaları alıp götürmez. Yine onun içinde başka günahlar da yoktur; meselâ harama bakmamış, yalan söylememiş, din-i mübin-i İslâm’ın esaslarına aykırı hareket etmemişsinizdir

Bir ehl-i tahkikten bu geceyle ilgili şöyle bir değerlendirme duymuştum; bu zat derdi ki, meselâ birinin malını yemişsiniz  birine sövmüşsünüz ya da birinin gıybetini etmiş, çekiştirmişsiniz. Bütün bunların karşılığını ötede sizin sevabınızdan alır, ona verirler. 

Ancak bu verilecek şeyler, sizin yaptığınız şeylerden verilir; fazlî olan, yani Allah’ın (celle celâluhu) size fazlından verdiği şeylerden verilmez. O hâlde, eğer Cenâb-ı Hak bir gecede size seksen senelik bir ecir vermişse, seksen bin adama borcunuz da olsa, eğer sizin sadece o geceniz varsa, o geceniz alınıp onlara taksim edilir ama Allah’ın fazlî surette size verdiği şey, seksen seneye muâdil olarak bitevî size kalır…

İşte bu durum, İmam Rabbanî Hazretleri’nin dediği, münhasıran bir Ramazan’ı ihyâ etmeyi, onu değerlendirmeyi ve Ramazan’ın değerlendirilmesiyle çok engin, çok geniş hayırlara açılma işini çok çok aşar. Çünkü bu insanlar, göz doldurucu ve çok çalımlı işler yapıyor ve belki şu anda gerçek değeriyle değerlendiremeyeceğimiz şekilde bir tarih yazıyorlar. Bu açıdan da eğer bir Ramazan ayı ihlâslı bir insana seksen senelik ömür kazandırıyorsa  her hâlde onlarınkini hesap etmek mümkün olmayacaktır

Diğer taraftan Ramazan ayı, sadece bir ay gibi kısa bir müddet olmasına rağmen, onbir aylık alışkanlıklarımıza galebe çalar ve onları unutturuverir. Zamanın en değerli dilimi benim der ve üzerimizde onbir aydan daha fazla tesir icra eder. Zamana bütünüyle hükmeder. Onun bu kadar kıymet ve değeri, sadece bu aydaki oruç ve teravihlerden gelmemektedir. Aynı zamanda o bir Kur’ân ayıdır ve bu itibarla Ramazanda Cenâb-ı Hakk’ın farklı bir buudda bize yakınlığı da söz konusudur.

O, gecenin belli bir vaktinde yeryüzü semasına iner ve ‘Yok mu tevbe eden, tevbesini kabul edeyim! Yok mu bir şey isteyen, istediğini vereyim..’ der der ve her gecesinde bize -tasavvufî ifadesiyle- bir kurbet yaşatır. 

Bütün bu haller bizim vicdanımızı, lâtife-i Rabbaniyemizi, his ve şuurumuzu sarar, onları gerçek müşahedeye Rabb’le mülaki olmaya hazırlar.

 

RAMAZAN AYINIZ MÜBAREK OLSUN

 www.mudurnuhaber.com

 

HOŞ GELDİN 11 AYIN SULTANI

HOŞ GELDİN 11 AYIN SULTANI

  Bu ay sevinç günleri ,kederleri bir yana bırakıp mutlu olalım. Ramazan ayını doya,doya yaşayalım. Oruç  İslam ‘ın imanın gereği farzdır. Oruç  hafıza  ,algılama, vücudun savunma sistemi,kanser oluşumu üzerideki etkileriyle insanın vücudu ve ruh sağlığı için çok faydalı bir ibarettir.

Oruç mideyi, bağırsakları ve kalbi dinlendirir. Oruç; ruhun, kalbin ve vücudun devasıdır. Vücuttaki fazlalıkları eritir, zararlı olan gıdaları vücuda almaktan kişiyi alı ko­yar.
“Oruç, İmsak vaktinden gün batıncaya kadar-ibadet niyetiyle-yeme, içme ve cinsî münasebetten vazgeçmektir. Oruç, bütün dinlerde müşterek bir ibâdettir. Nitekim Kur’ân-ı Kerim’de: Ey îman edenler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi, sizin ürerinize de oruç farz kılındı. Ge­rektir ki oruç sayesinde kötülüklerden korunasınız. O size farz kılman oruç sayılı günlerdir. Sizlerden her kim o günlerde hasta veya yolculukta olur da oruç tutamazsa, tutamadığı günler sayısınca, sıhhat bulduğu ve rahat etti­ği başka günlerde oruç tutar. Fazla ihtiyarlık ve devamlı hastalık gibi sebeplerle oruç tutmaya güç yetiremeyenler üzerine bir yoksulu doyuracak kadar fidye vermeleri la­zımdır. (Bakara 183-84J
Peygamber Aleyhis-Selâm da: “Her şeyin bir zekatı vardır, vücudun zekatı ise oruç tutmaktır. Oruç, sabrın yarısıdır demişlerdir.

Eskiden  Mudurnumuz’da Ramazan günler önce gıda, temizlik hazırlıkları ile başlar Ramazan gelmeden önce düğünler yarım kalan işler bitirilir. Ev ekmekleri, katmerliler, ak gözlemeler ,şuruplar, börekler,baklavalar yapılır.Bulgur,pirinç,fasulye ,patates,mevsimsel sebze meyveler kurutulur hazırlanır mutfak kilerlerine depolarında yerini alıridi. Küçük baş hayvanlar kesilir yiyecek hazırlıkları yapılarak ilk günden itibaren komşu hısım akrabalar ihtiyaç sahipleri iftarlara davet edilir,kahveler içilerek sohbetler yapılarak terafi namazlarına gidilir. Tüm ay boyunca Oruç ibadeti Mudurnulular tarafından büyük bir huzur ve zevkle yerine getirilir.Ay boyunca hali vakti yerinde olanlar ihtiyaç sahipleriyle yardımlaşırlar. Zekatlar Fitreler verilerek şeker  bayramı sabahına hazırlanırdı.

Dostlar bir çoğumuz gelişen teknolojiye ve çevresel alışkanlıklarımıza rağmen bu güzel gelenekleri devam ettirmekteyiz..Hepimiz bu ramazanda imkanlarımızca hazırlıklarımızı tamamladık örf ve edetlerimizi  ibadetlerimizi yerine getireceğiz.Siz okuyucularım yaz sıcaklarında serinlemek ve Şehriman tepesinde  yatan dedelerimizin ruhunu şad etmek için  kimliği yaşadığı zaman hakkında kesin bilgisi şuan için bilinmeyen rivayete göre karşısında misafir olmadan yemek yemeyen misafirsiz kalırsa günlerini oruç tutarak geçiren şehriman tepesindeki ermişimiz şeyhül ümran hazretleri ve Filibeli hacı Tevfik efendiyi hatırlayalım, onlarla birlikte ailelerimizi sevindirelim.Davetlerimizi o kutsal mekanda yapalım.Şehriman tepemizin kutsal enerjisini hayrını kazanalım. YARDIMLAŞMA OLGUNLAŞMA AYI MUBAREK RAMAZANI ŞERİF TÜM İSLAM ALEMİNE BİZLERE Bereketli ve Hayırlara vesile olsun.

İslamı doğru anlayıp uygulayan ,kimseye haksızlık ve zulüm yapmayan,sadece Allaha kulluk eden tüm  inananların oruç ve ibadetlerinin kabul olmasını dileyerek cümlemize tekrarının nasip olamasını cenabı haktan niyaz ediyorum.          

   Uğur Türesin        MUDURNU HABER

www.mudurnuhaber.com

 

Kültür Bakanını Sirtaki ile Karşılamak!

               Kültür Bakanını Sirtaki ile Karşılamak!

               Halk arasında gerçek ama “gülmece” gibi bir olay olduğunda tam Aziz Nesinlik deriz. Mudurnu’da yapılan bazı olaylar ve yapılan işler üst üste gelince bunları yazmaya karar verdim. Bu yazıda yapılmak istenen şunu bunu hedef almak değil, bir zihniyetin eleştirisidir. Ayrıca bu yazı biraz sizlerin öneri ve yorumlarınızla şekillenecektir.

            Yıllar önce Kemal Sunal’ın oynadığı ve bir bölümü ilçemizde çekilen ‘Deli deli küpeli’ filmi vardı. Kaymakam olmayan bir ilçeye tımarhaneden kaçan iki “deli”den biri karlar kalkmadan “kaymakam” olur. Yani önümüz kış bize de böyle biri gelir diye korkuyorum. Yorum yazan olur belki, yazan olmadan ben yazayım; aslında bize böyle biri gelse daha iyi olur, hiç değilse kar da geç kalkarsa kaymakamsız kalmamış oluruz. İşin şakası bir yana bir ilçede beş senede sekiz kaymakam ve onun da yarısı ya stajyer ya da vekil. Bir haftalık, üç haftalık, iki aylık beş aylık seç beğen al… Bazı ilçelerdeki adliyeler kaldırılıyor bu arada bizi de ilçe olmaktan çıkarsınlar madem devlet atayacak kaymakam bulamadı böylece bu sorunda ortadan kalkmış olur! 

 

             Yapamadığımız işlerden birisi hatta en önemlisi ilçemize yapacağımız işlerin yapımında ortak karar alamayışımız ve yapılacak işlerde kontrol sürecinde herkesin kendi bildiğini söylemesi. Bu durum böyle giderse maddi ve  manevi çok bedel öderiz. Birincisi herkes aklını başına alsın Mudurnu’da siyaset yapmak mı önemli, geleceğe dönük yaşadığımız çağa dair sorumluluklarımızı yerine getirmek mi? Başbakan geldiği zaman ‘Abant yolu yapılsın’ dedi,  bir bölümü yapılacak oldu eğimi daha da fazlalaştı ve yol yapımından sonra daha çok kaza olmaya başladı. Oysa bilenler bilir, kurt kapanı mevkiinden, Abant’ın tepeye kadar bir eşek yürütüp gittiği yeri işaretleselerdi yolun eğimi daha düzgün olurdu. Bolu yolunda çalışma var umarım kışa sonuçlanır, Nallıhan yolumuz her halde bir kış geçsin diye bekleniyor. Sivil toplumu iş yapım ve kontrol süreçlerinde karar mekanizmasına dahil edemezsek bu sıkıntıları hep yaşarız. Lider ve sözcü bir kişi olur ama kararlar ortak alınamazsa birimiz yapar birimiz bozar dururuz.

              Kaplıca sorununu ve hastane yerini kim çözecek? Kışın “Deli Kaymakam”gelsin çözsün diye mi bekliyoruz.

              Yine yapamadığımız işlerden biri yapılan bir etkinlik sonrası oturup olumlu olumsuz değerlendirmesini yapmıyoruz. Kendi adıma yakın zamanda yaptığımız festivale en kısa sürede katılanlardanım. Festival programı toplantılarından birine ‘Kent Konseyi Başkanı’ olarak davet edildim ve zaman ölçüsünde görüşlerimi söyledim. Festival konusu uzun bir konu ama kısaca bir iki şey yazayım… Birinci görüşüm festivallerde biz kendimiz çalıp kendimiz oynuyoruz. Altı yıldır konakçılık da ”ev sahipliği” yapıyorum, festival zamanı bir Allah’ın kulu arayıp da ‘Siz de kültür festivali varmış geleyim mi?’ demedi. Bu konu araştırmalarıma göre ilçemizde ki konaklama yerleri için de aynı. Ulusal anlamda tanıtım yapamıyoruz çünkü festival çalışması devamlı bir kültür birimi tarafından bir yıl boyunca değil festivale iki ay kala başlanıyor!

               Kültür festivalleri bir ilçenin kültürel ve folklorik zenginliğini göstermek, tanıtmak ve yaşatmak için yapılır. Festivalde ilçemizde geçmişte yapılan el sanatlarından kaçını gösterebildik?  Ya da böyle bir çabamız oldu mu? Kendi kendimize erişte,yufka,dolmamı satıp duracağız?

                Kültür bakanı davet edildi, geldi. Liseli kızlarımız da olmasa bakanı “yeşil ördek” yerine ‘sirtaki’ ile karşılayacaktık. Nerde bizim çiftetelli, melek hanım, meşeli, Mudurnu zeybeğimiz? Bütün ulusların folkloru güzel ve ortak zenginliğimizdir. Buna itizarım yok ama festivale katılan yabancı folklor guruplarına da bizim seyirlik oyunlarını, birikmeleri, ahilik törenini, çiftetellimizi, melek hanımı, meşeliyi, zeybeği izletseydik onlar da bizi davet eder kültürel zenginliğimizi bu vesile ile duyurmuş olurduk.Kendi folklorumuzun tanıtım ve organizasyonunu yapamazsak yurt içi ve yurt dışından getirdiğimiz guruplarla nereye gideceğiz.Yönetimlerin görevi güncel işleri yapmanın yanında kendi kültürünü gelecek kuşaklarla da buluşturmak olmalı.

                Ayrıca gelen protokol konuk olduğu sürece bize tabi olmalı, bunu yapabilmeliyiz. Bunu yapabilirsek kültürel değerlerimizi daha iyi tanıtmış, zenginliklerimizi daha fazla göstermiş oluruz.

           Kısa sürede durduğum festival alanında protokol oturma biçiminde de sıkıntı vardı. İlçenin seçilmiş belediye başkanı nezaketen konuk gelen milletvekiline bakanın yanındaki yerini veriyorsa, bakanın yanında oturması gereken belediye başkanına da kim yer vermesi gerekiyorsa verecek.

               Sivil toplumu esnafı ilçe halkını karar süreçlerine katabilmeliyiz. Yapılan bazı işlerle ilgili kısaca düşüncelerimi yazmaya çalışayım.

                Çarşıda, pazarda, sokakta kaldırımcı dedemin ve daha eskilerinin emeği olan ne kadar taş varsa hepsini ortaya çıkarırdım. Esas zenginliğimiz bunlar! Asfalt, kilit parke ya da andezit taşı değil. Mudurnu’ya gelen andezit taşı, asfalt, kilit parke görmeye gelmez doğal olanı görmeye gelir.

                Çift yol başlangıcından itibaren direklerde ki ışıkları yeşil değil direkteki lamba ışığı tonunda ve amblemin çam değil eski çatı ve baca motiflerini çağrıştırmasını isterdim.

                Kırmızı-beyaz boyanan bordür taşlarının kahverengi-beyaz olması tarihi dokumuza daha uygun olurdu. Zira gelen konuklara girişten itibaren tarihi bir kasabaya geldiklerini hissettirmek çok önemli.

                Ana yurdu demir ağlarla öremedik ama Mudurnu’nun her yerini tellerle ördük. Mezarlıklar vb. çok güzel olan yerler var ancak kasaba girişi ve terminali ferforje ile yapılması daha uygun olurdu.  

               Geçtiğimiz aylarda Dokuder Derneği aracılığı ile kardeş belediye olma ve Eko yaşam alanları, müzeleri ile ilgili kültürel amaçlı ilçemize gelen ve İstanbul platformundaki Mudurnulu gönüllü arkadaşların da desteği ile ağırlanan İtalyan heyeti iadei ziyaret anlamında ilçemiz belediye ve sivil toplum kuruluşu temsilcilerini davet ettiler.  Bu davete sivil toplumun da katılması, kardeş belediye ve kültürel devamlılık sağlanması amacıyla, kent konseyi, Dokuder,  Muktuder adına birer temsilcinin de katılması ve ödenek ayrılması için meclise önerge verdim. Bu ve diğer yapılacak işlerle ilgili görüşmelerde, meclisin sivil topluma, kültürel olaylara ve ilçe için yapılması gereken ve yapılan işlerde daha donanımlı olması gerektiğini düşünüyorum. Yoksa sivil kuruluşlar işin takipçisi olmazsa seçilmişler tekrar seçilemeyince yapılan kültür alışverişi de biter.

             ÇEKÜL (Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma ve Tanıtma Vakfı)geçtiğimiz hafta Çekül vakfı başkanı ve beraberindeki delegasyon davetlisi olarak ilçemize ziyarette bulundu. Çekül vakfının web sayfalarındaki tanıtım yazıları şöyle idi; 

              “Belge bırakarak, üretilen değerleri yaygınlaştırarak, üretirken öğrenerek ve öğreterek, somut ve somut olmayan doğal, tarihsel, kültürel varlıkların kalıcılığını ve sürekliliğini dikkate alarak, ülkeyi dünyanın gündemine taşımayı, dün olduğu gibi bugün de ana hedeflerden biri olarak görüyoruz.”  Prof. Dr. Metin Sözen

Kurulduğu günden bugüne ÇEKÜL Vakfı yaptığı çalışmaları ve bağlı kaldığı ilkeleri kamuoyu ile paylaşmak amacıyla çeşitli yayınlar yapıyor ve etkinlikler düzenliyor. Çalışmalardan edinilen deneyim ve birikimi belgeye dönüştürerek geleceğe kalmasını sağlamak için çaba gösteriyor. Bu kapsamda yapılan çalışmalarda, Anadolu kentleriyle ilgili yapılan belgelemeler, belgesel filmler, kentsel ve kırsal yörelerde yapılan fotoğraf ve kamera çekimleri de arşivlerde yer alıyor. Yayın ve tanıtım etkinlikleri kamuoyunu bilinçlendirmenin yanı sıra, koruma politikalarının oluşmasında ve uygulanmasında etkin rol üstlenen kamu kurumları ile yerel yönetimlerin de yararlanacağı kaynaklar olarak önem taşıyor. Web sayfasına ana ilke olarak bunları yazan Çekül heyetine ilçemize yapmış oldukları gezide Mudurnu’da ve diğer tarihi kasabalarda, taşınmaz kültür varlıklarının nasıl restore edilmesi gerektiğine örnek olan, 1840 lı yıllarda ki yaşanmışlığı günümüze taşıyan “işletmeci” mantığı ile değil ev sahipliği ile Mudurnumuzun geleneksel kültür taşımacılığı ile kültür paylaşımını amaçlayan Hacı Şakirler Konağını gösterebilseydik Çekül’ün ana amaçlarında yazdıkları koruma politikalarının oluşmasına katkı vermiş olurduk.

          Uzun zamandır yazmayı düşündüğüm bir konu daha var; ilçemizde restorasyon adı altında bir sürü yanlışlık yapılıyor. Tamir edeceğiz diye o güzelim işleme dolap kapılarını, konak kapılarını, balkon işlemelerini yok edip yeni ağaçları boyayıp sıvayarak eski yaşanmışlığı yok ediyoruz. Bu işi acil rant işi olmaktan çıkarıp planlanması ve işi bilen uzmanlarca kontrolünün yapılması lazım. Henüz turizm bürosunda görevli bir eleman bulamadık umarım daha fazla bozulma olmadan mimari anlamda geleceğimizi planlayan bir mimar buluruz.

Mehmet Cantürk

17.07.2012

www.mudurnuhaber.com

BAHÇE MANİLERİ

BAHÇE MANİLERİ
 
 Mudurnu 11.İpek Yolu Kültür Sanat ve Turizm Festivali nedeniyle, Mudurnu’daki bahçe yarışmasını değerlendiren saygın jüri üyelerine gösterdiği özverilerinden dolayı teşekkür eder;kendilerine sağlıklı nice yıllar dilerim.
 

Bahçeye geldi bahar
Gelince güldü o yar
Değeri biçilmeyen
Sevgiye olmaz ayar…Bahçelerde bakla var
Sen gönlümü yokla yar
Kondurduğum buseyi
Ömür boyu sakla yar…Bahçelerde patlıcan
Baldan bilem tatlı can
Bir an yari görmesem
Çatır çatır çatlıcam…

Bahçemin var nergisi
Onlar bahar sergisi
Hiç sararıp solmuyor
Bendeki yar sevgisi…

Bahçelerde fesleğen
Yardır gönlü besleyen
Sevgi yüklü bir bakış
Odur ömrü süsleyen…

Şu bahçenin fındığı
Gönlüm sevgi sandığı
Yar dilimden düşmezken
Yok adımı andığı…

Bahçelerde kuyu var
Kuyunun da suyu var
Gül gamzeli yarimin
Meleklerden soyu var…

Bahçelerde kardelen
Mutlu mudur her gülen
Sevdiğim yad ellerde
Odur bana zor gelen…

Bahçelerde üzüm var
Yare bir çift sözüm var
Kınamayın siz dostlar
Her güzelde gözüm var.

Bahçenin önü duvar
Feryadım kurt kuş duyar
Bugün yarın diyerek
Yar beni baştan savar…

 
Bahçe yanı madımak
Ne hoş olur tadı bak
Seveni sevdiğinden
Caiz değil ayırmak…
Doğa yeşil baharda
Artık karakış bitti
Gül kokulu bağlarda
Yar gönlümü hoş etti…Açınca renk renk gülüm
Bağım bahçem şenlenir
Sevda yorgunu gönlüm
Yar gelince dinlenir…
 
Bağda gülün goncası
Burcu burcu kokuyor
Ayrılığın sancısı
Ateş olmuş yakıyor…
 
Gonca gül açmayınca
Garip bülbül figanda
Yar beni seçmeyince
Deli gönül isyanda…Bahçedeki menekşe
İner kökü derine
Yari sarsaydım keşke
Hasretliği yerine…
 
Bahçenin ardı meşe
Sevda geldi bu başa
Aylar oldu nerdesin
Sorarım kurda kuşa…
 
Şu dağların eteği
Yardır gönlün otağı
Dünya malı değil de
Sevgi gönlün katığı…
 
Bahçelerin taşı var
Şu gönlümün eşi var
Yari güzel olanın
Cennette ne işi var…
 
Bağlar başı kar olur
Gurbet bana zor olur
Cennete bile gitsem
Aklımda hep yar olur..Bahçenin özelliği
Lâle nergis güldedir
Türkçenin güzelliği
Sade arı dildedir…
 
Abdullah Atay
 
Gönül bahçenizin bahar canlılığında olması dileklerimle…

GUBUR TEKNİĞİ

GUBUR TEKNİĞİ

Mudurnu Haber Sitesindeki Kötü Koku yazışmalarında fark ettim ki, Mudurnu Haber Sitesini, yazı ve yorum yapmadan takip eden önemli bir okuyucu kitlesi var. Heyecan duydum. İlçemiz için sevindirici. Kendimi, çevre ve çevre bilinci ile ilgili naçizane bilgilerimi paylaşarak bir dizi yazı hazırlamakta görevli kıldım.

Eskiler bilir. Evlerimizin tahta tuvaletleri GUBUR denilen üzeri açık çukurların üzerinde olur idi. Tuvalet atıklarımızın biriktiği bu çukurun üzerine bir dana ciğeri asılır, Güneşte kurtlanan ciğerdeki kurtcuklar GUBUR’a dökülür ve oradaki atıkları iştah ile yiyerek kendi dışkısından toprak gibi çıkartır. Eğer yeni atıklar gelmez ise bakmışınız Gubur daki pislikler yok olup toprak haline dönüşmüş. Kurtçukların havasız kalmayıp canlı kalmaları işlemin sürekliliği açısından önemli. Veya yeni bir dana ciğerini asıp kurtçuk elde ederiz. Bu hayatın bir döngüsü. Bu görevi üstlenen gözle görülmeyen mikroorganizma lar da var. Onlarda bir canlı ve hayatta kalıp  üremeleri için oksijene ihtiyaçları var.

                 

Gubur ve üzerindeki ciğer, sonuçta arıtılmış atık, olağanüstü bir sistem.

Şehirlerin, fabrikaların biyolojik atık dediğimiz kimyasal olmayan atıklarının, sudan arındrılması için yapılan, arıtma tesislerinin çalışma prensibi, işte bu GUBUR TEKNİĞİ nin tamamen aynısıdır.

Arıtma tesisinde atıklar büyük bir havuza boşaltılıyor, bu birinci havuzdaki kurtcuklar, mikroorganizmalar görevlerini yapıyor, atıkları yiyorlar. kirlilik miktarına göre 6-8 saat sonra bu atık su, başka bir havuza alınıp çökeltmeye bırakılıyor. Burada geçen sürede kurtcukların atıkları dibe çöküyor, çökeltme süresine bağlı olarak istediğiniz durulukta su üstte kalıyor. İnanılacak gibi değil ama bu suyu klorlayıp tekrar kullanma, hatta içme imkânınız dahi var.

Havuzların büyüklüğü atık su miktarınıza göre hesaplanıyor. İlk havuzdaki kurtcuk ve mikroorganizmaların yaşayıp üremeleri için bu havuza, tıpkı akvaryuma verilen hava gibi “blower” denilen pompalar ile hava veriliyor veya havuz üzerindeki pervaneler ile su köpürtülüp havalandırılıyor. Buradaki süreç nekadar uzatılırsa, atık, okadar temizlenir. Çökeltme havuzundaki süreç nekadar uzarsa, okadar duru su elde edilir. Birinci havuzdaki suyu havalandırmak için elektrik motorları çalışıyor. Enerji gideri var.

Bu yazıyı okuyanlardan ricam, buraya kadarki bölümü tekrar okumaları ve tam anlamaları.

Arıtma sistemindeki

1- Havuz büyüklükleri atıksu miktarınıza uygun olmaz ise

2- Suyunuzda yeterli mikroorganizma yok ise, yani havalandırma süresini kısaltmış iseniz

3- Çökeltme havuzunda yeterli sürede bekletmez iseniz;

Atık suyunuzu arıtmadan veya eksik arıtıp dereye gönderirsiniz.

Sorumluluk bilinci ve dikkatli takip ile bu süreci, doğru sonlandırırsanız;

Derede yüzebilirsiniz,

Hatta balık yakalayabilirsiniz.

      Atık suyunuzda çok çok miktarda KİMYASAL kirlilik varsa bu sistem işe yaramaz. Kimyasal kirlilik ancak yine kimyasal sistemler ile arıtılabiliyor.  İlçemizde kimyasal tesis yok. Bu sebeple gündemimizde değil.

Allah’ın bize bahşettiği bu güzellikleri yaşatabilmek için, hepimizin çevreye karşı sorumlu ve takipçi olma görevimiz var.

 Nevzat Anlıtan

İnş.Y.Müh..   

www.mudurnuhaber.com

MANİLER (21) Sevgi Gönlün Temeli…

MANİLER (21) Sevgi Gönlün Temeli…
 
Gönül bağımızın gülleri aşkla açar.  Tatlı dil dökülünce beslenir büyür.
Kin,nefret,kibir ateşlerinde de o güller yanar kavrulur.
İhanetin zehirli gözyaşlarıyla da çürür yok olur…

Geldi yine haziran
Festivale hazırlan
Güleç yüz tatlı dille
Önce dostluğu kazan…

Yürekten taşa taşa
Aşk pınarım çağlıyor
Hicran gelince başa
Gönlüm yanıp ağlıyor…Dinle gönül şarkını
Unut sen tasa gamı
Sevmek sevilmektir
Hayatın güzel yanı…

Sevgi gönlün temeli
Sevenler hep gülmeli
Sevmeyi bilmeyene
Bilmem ki ne demeli…

Aşkın yakıp dağlıyor
Sevdan akıp çağlıyor
Yokluğunun resmine
Gönül bakıp ağlıyor…

Bak kışımız yaklaştı
Saçlarımız aklaştı
Sen bende ben olunca
Hüzünler uzaklaştı…

Ömrün kara kışında
Kalbim güzel peşinde
Bu gönül hiç kocamaz
Daha yirmi yaşında…

Seni gördüğüm zaman
Çarpar yüreğim inan
Gözün gözüme değse
Patlar içimde volkan…

Güzümde goncam sensin
Gözümde incim sensin
Yarim benden gideli
Gönlümde sancım sensin…

Bir tatlı söz bir hatır
Ruhumu aydınlatır
Vereceğin bir buse
Beni baştan yaratır…

 

 

Bahar yaz hazan derken
Ömürler girdi kışa
Eller oynar gülerken
Çekmişiz derdi boşa…’Aşkım meleğim’ derken
Ayrılık geldi erken
El elinde bırakma
Beni de al giderken…

Kalbimde sevdan saklı
Başkasına yasaklı
Girsen gönül odama
Allı telli duvaklı…

Sevdan yalnız sözde mi
Yürekte mi gözde mi
Gönül bağım yanıyor
Suç sende mi közde mi…

Bülbüle gülün nazı
Geçti bak ömrün yazı
Beden toprak olsa da
Kapanmaz gönlün gözü…

Sevgide olmaz riya
Seven gönüller derya
Bu alemde sev sevil
Kimseye kalmaz dünya…

Gönle sevgi ekelim
Tatlı diller dökelim
Kin gurur ve riyayı
Taaa kökünden sökelim…

 

Abdullah Atay

Sevginiz hiç solmasın…

www.mudurnuhaber.com

HERKESİN ATASI, HERKESİN BAYRAMI

HERKESİN ATASI, HERKESİN BAYRAMI
Üç gün önce bütün yurdumuzda ve Mudurnu’muzda 19 Mayıs Atatürk’ ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı resmi kurum ve şahıslarımızın imkanları nispetinde mütevazi şekilde kutlandı, anıldı. Haber sitemiz Mudurnu haberin objektifiyle tespit edilen törende koltuk ve sandalyelerin boş oluşu içimizi burktu. Maalesef benzer konuları yurdumuzda zaman zaman görüyor , okuyor , duyuyoruz.
Konuya üç açıdan bakalım.

Her şeyin başı iletişimle birlikte koordine bozukluğu.Bizim bazı siyasilerimizin toplumun değeri, milli ve dini bayramlarını parti programı dışında kendi algılarına görüşlerine göre yönlendirme temennileri.

Vatandaşımızın bayramlara duyarsızlaşması .

İnsanız bazen çabalara rağmen iletişim ve koordine bozukluğu olur diyerek ikinci açı bazı siyasilerimizin ülke ekonomisine çok tatilin zaman kaybettirdiği kutlama maliyetlerinden dolayı tamamen kendi algıları ile bayramlar üzerine topluma etkileri. Çok önemli olan üçüncü açı ise insanımızın ekonomik ve teknoloji yaşam mücadelesi yorgunluğu ile birlikte sanal paylaşımlarının sebebiyle bayramlara duyarsız kalmaları ..

Sanal iletişim sitelerinde ,bazıları cumhuriyet elden gidiyor bayramlar engelleniyor ataya saldırı var diyerek karşı cephe oluşturup siyasi taraf toplamaya çalışmaktadır .

Bu Atamızın, bayramlarımızın adıyla siyaset yapmak isteyerek mevki makam sahibi olmak isteyenlere yaramaktadır.

Kendilerini aydın diye savunan kişilerin ulu önderimizin ismi dışında elinde bu işten başka bir proje malzeme yoktur . Durup durup oradan giriyorlar ve halkı rahatsız ederek kutlamalardan uzaklaştırıyorlar..Atatürk herkesin atasıdır.

Atatürk ‘ü anlamak önemlidir o zamanki günün şartlarıyla ilersini gören Yurtta Sulh Cihanda Sulh diyen ulu önderin sağladığı milli birliği bu günde her konuda sağlamalıyız. Dünyanın değişimine evrensel değerlerle insan olmanın bilinciyle ayak uydurmalı örnek olmalıyız..

Esas ülkemiz insanı ,nasıl yaşar,aile yapısı nasıldır manevi değerleri nedir bunları bilmek yaşatmak lazım. Çanakkale zaferinden sonra tüm dünya Türkleri savaşarak yenemeyiz bunların aile yapısını, inancını ve değerlerini değiştirmeden asla yenemeyiz derken * emperyalist güçlerin işletmeye başladıkları 100 yıl önceki planları bugün uygulamaya devam ettikleri görülmektedir.

Atatürk’ün milli birlik ve dayanışmayı gerçekleştirmek kurtuluş için çıktığı 19 Mayıs 1919 da ki yolculuk, küllenen umutları canlandırmış, Anadolu insanın tek yumruk olmasını sağlamıştır.

Atatürk Türk Milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşaması için giriştiği bu savaşta, tüm gücünü, millete olan inancından ve güveninden almıştır . Güç halktır demokrasi halktır. Bizlere düşen atamıza bayramlarımıza sahip çıkıp her konuda milli beraberlikle çok çalışmak ülke ekonomisini yükseltmek kendimizin efendisi olmaktır.

Bayramlar konusunda milli bilinç tekrar oluşturulup, kutlamaların halkın istediği şekilde yapılması, her meslekten, her yaştan, her siyasi görüşten halk ile birlikte bayramların kutlanması sağlanmalı, aksi bir durum var ise bu durum milletin meselesi olmalı ki, bu ruh ile ancak iç ve dış tehditlere karşı milli bütünlük sağlanabilsin.. 21 mayıs 2012

* Emperyalizim: Emperyalizm veya yayılmacılık, bir devletin veya ulusun başka devlet veya uluslar üzerinde kendi çıkarları doğrultusunda etkide bulunmaya çalışmasıdır.

Uğur Türesin MUDURNU HABER

www.mudurnuhaber.com

Ayıp Olur!

sc lottery

Ayıp Olur!

Uzun zaman önce okumuştum. Kızılderili reisi “beyazın” dalaveresiyle ve hileleriyle baş edemeyip çaresiz Topraklarını devrederken beyaza derki Toprağa tüküren kendine tükürür, tabiat sevgisini, doğada insanoğlundan başka yaşayan canlılara olan sevgiyi, saygıyı bundan daha iyi anlatan bir söz yoktur.

Kültürümüz teknolojik imkânlar ölçüsünde hızla gelişemediğinden ya da insanoğlunun doğal yapısı bu kadar hızı kaldıramadığından karmakarışık, sorumsuz, doğaya, çevreye, hayatı paylaştığımız diğer canlılara saygısız, bir hayat yaşıyoruz.

Geçen gün yolda seyir halindeyken karşıdan gelen bir araçtan yolun kenarına büyük bir çöp torbası fırlatıldı. Bunu görünce o an plakasına bakmaya fırsat olmadan gerçi; plakasını alsam nereye bildirecektim ve ne diyecektim? “Türkiye’de böyle bir merci varmıydı ve sonuç alınırımıydı.”Kızılderili reisinin söylediği sözü hatırlayıp çevreye daha dikkatli bakmaya başladığımda gördüğüm manzara şahit olduğumdan farklı değildi aslında yolun kenarları pet şişe, poşet ve diğer atık maddelerle dolu idi. Adı üstünde doğa insanların takındığı maskeyi takmadığı için kar kalkınca kendisini nasıl kirlettiğimizi olanca çıplaklığıyla gözler önüne seriyordu.

Şimdi nereden başlamalı “temizlik imandan gelir”lafını adım başı kullanıp her yerin çöplük gibi oluşundan mı?

Çoğunluğun koro halinde çoluk çocuk ve onların geleceği için yaşadığını söyleyip; Onlara pislik içinde yaşamaz bir dünya bıraktığımızın farkında olmayışımızdan mı?

Endüstrinin insan yaşamına getirdiği kolaylıklara sevinsek mi hayatımızdan neleri götürdüğüne üzülsek mi?

Bu sorunun çözümünü Anadolu insanı bulmuştu aslında çok değil on beş yirmi yıl önce hiçbir şeyin atığı olmaz her şey doğada yok olacak hale gelinceye kadar kullanılırdı. Karpuz kabuğu doğranıp ineğe, ineğin önünden artan iri saman eşeğe, ekmek yapılmayan kepek köpeğe verilir çöp atık madde bir şey olmazdı.

O zamanlar soba yâda ocak başında komşularla, eş dostla berber yenen kalbur dolusu elma veya muşmulanın tadına doyum olmaz, yapılan sohbetlerde öğrenilen bilgiler, görgüler insani değerler için bu günün arama motorlarından sosyal paylaşım sitelerinin öğretilerinden daha değerli olurdu. Şere gelirken kirlenen ayakkabı oluğun giderinde temizlenir kurdun, kuşun su içmesine önem verilir, yazın karıncalar sıcakta yanmasın diye çimenlere su, kışın kuşlar yiyecek bulamaz diye kar düşmeyen yerlere buğday dökülürdü, Akraba eş dost kim olursa olsun saygıda kusur edilmez israftan davranış biçimlerine kadar her şeye dikkat edilir buna dikkat edilmezse “günahtan” önce ayıp olurdu.

”Ayıp olur”Bütün toplumun sosyal sorumluluğunu, davranış biçimini belirleyen sihirli kelimeydi. Anadolu “Ayıp oluru” unuttukça daha hızlı doğayı kirletmeye ve insani ilişkilerini kaybetmeye başladı.

31.3.2012  Mehmet CANTÜRK MUDURNU HABER

SEBEN’E YENİ GÜN NEVRUZ FESTİVALİNE DAVET

Öncelikle yeni yılınız kutlu olsun diyor ve sözlerime şöyle devam ediyorum. Doğanın yeniden doğuşudur Nevruz…

Bahar doğar Nevruzla yeniden dirilir bütün doğa ve başlar yeni bir yıl. Doğa yeşerir yanan nevruz ateşinin sıcaklığında.

Binbir çeşit renk ve güzellik olur Nevruz.

Açan çiçeklerimizdir Nevruz. Dağlarımızda bahar ovalarımızda hayattır, berekettir Nevruz. Kurumuş topralara suyla gelen candır Nevruz. Çiçek çiçek bahardır Nevruz hem bahar hem de tarihtir Nevruz..

Dövülen demirdir Nevruz. Tarihtir Türkün tarihidir Nevruz. Üç kıtada oynattığımız attır Nevruz, her bir adımımızda götürdüğümüz şereftir Nevruz.

Tarihin içinde hep bir ağızdan söylediğimiz türküdür Nevruz geleneklerin ve tarihin yaşatılmasıdır NevruzSeben Kaymakamlığı ve Belediye Başkanlığı tarafından,her yıl törenlerle kutlanan 21 Mart 2012 tarihinde düzenlenecek olan Nevruz Etkinlikleri, Alpagut Köyümüzde Nevruz Tepesinde yapılacaktır.

TÜRKLÜĞÜN EN BÜYÜK BAYRAMLARINDAN OLAN YENİ GÜN ANLAMINDAKİ NEVRUZ KUTLAMALARINI VAKTİ OLANLARI KOMŞU İLÇEMİZ SEBEN TÜM MUDURNULULARI SEBEN KAYMAKAMI SAYIN ALPER BALCI,SEBEN BELEDİYE BAŞKANI SAYIN SÜLEYMAN ÖZBAĞ DAVET EDİYOR TÜM HALKIMIZI.
PROGRAM:
19:00′ da, Nevruz Tepesine 2 saatlik yürüyüşle çıkılarak, ateş yakılması ile başlayacak olan etkinlikler kapsamında, Yumurta Yarışması, Havai Fişek Gösterileri ve Müzik eşliğinde eğlence yapılacaktır.

Şehir dışından turlar da ziyaretçi katılımı beklediğimiz “Seben Nevruz Günü Kutlamaları” na tüm halkımıza duyurulur.

 Uğur TÜRESİN Mudurnu Haber

www.mudurnuhaber.com

 

MANİLER (19)

MANİLER (19)
 
Dostluklar bir değirmendir.
Taşları iki gönül.
Suyu gözden göze akan bakış
Buğdayı tatlı dilli içtenlik 
Unu ise sevgidir…

 
Ateşin özelliği
Dumandandır közdendir
Kişinin güzelliği
İmandandır özdendir.
 
Damaklara tat olmuş
Mudurnu’nun horozu
Şimdi mazide kalmış
Atayların gazozu.
 
Tüm cihana nam salmış
Mudurnu’nun tavuğu
Sofralarda çıkartır
Padişaha kavuğu.
 

Yarin gözü sürmeli
Kuşağı da sırmalı
O kuşağı çözüp de
İnce belden sarmalı…Bağımda açan gülsün
Başımda esen yelsin
Hüzünler benim olsun
Yeter ki yüzün gülsün…Yarsız gönül nicedir
Bir karanlık gecedir
Yüreğimde sensizlik
Tükenmeyen acıdır…Yar gönülün incisi
Baharın gül goncası
Yari ele gidenin
Dinmez yürek sancısı…

Bahar gelmiş neyleyim
Yar yanımda olmazsa
Nerde gönül eyleyim
Yar bu gece gelmezse…

Gerdanda benin güzel
Mor donda tenin güzel
Ela gözlü sevdiğim
Bu gönül senin güzel…

Gerdanı akça gelin
Gel bize sıkça gelin
Hasretinden üşüyom
Sar beni çokça gelin…

Yoksan sen kıştır yazım
Yürekte keskin sızım
Darağacında bile

Seni görmek son arzum…
Saçlarında yel olsam
Uçlarında gül olsam
Vuslatın ateşinde
Duman olsam kül olsam…
 
 
 

Çayır başı madımak
Ne hoş olur tadı bak
Seveni sevdiğinden
Caiz değil ayırmak…Gönül sevgiyle çağlar
Yar yoksa gönül ağlar
Saçının bir teline
Şu gönül ömür bağlar…Gönlüme yağan karlar
Yar olmazsa dinmiyor
İçimde yanan korlar
Yar gelmezse sönmüyor…Yar halimi bilmezse
Yağmur olur gözyaşım
Gönül yari bulmazsa
Hüzünlerdir yoldaşım…

Gözyaşım nehir olur
Yarimin bin ahında
Az aşım zehir olur
Bu aşkın günahında…

Kah ağladım kah güldüm
Şu kısacık ömrümde
Kah yaşadım kah öldüm
Bir zalimin gönlünde…

Yar açınca peçeyi
Gündüz eder geceyi
Yarim benden gidince
Yürek tattı acıyı…

Yine bu gönül mahsun
Hicran sardı her yanı
Sevdiğim neden yoksun
Neylerim sensiz canı…

 

Abdullah Atay  MUDURNU HABER www.mudurnuhaber.com

TURKCELL,VODAFONE VE AVEA KONTÖRLER MUDURNU FOTOĞRAFÇILIK TA

Birliktelik Sağlanırsa Aday olurum

2004-2009 yıllarında Mudurnu Belediye meclis üyeliği görevini yürüten Mudurnu Esnaflarından  İsmail ATLI  2014 yılında yapılacak olan Belediye Başkanlığı seçimlerinde Aday olabileceğini açıkladı.

Mudurnu Haber ismail ATLI

ATLI, Mudurnu ilçemize hizmet etmek tabiiki çok güzel bir duygu, ama  hizmet etmek için yola çıkacağımız arkadaşlarımız ile birliktelik sağlamamız lazım, eğer böyle bir durum olursa Mudurnu Belediye Başkanlığı için aday olurum dedi.

ATLI,  Atalarımızdan dolayı siyasetin içinde büyüdük, çevremizdeki tanıdık ve eş dost bu işi layıkı ile yaparak ilçemize hizmet edersin diyorlar, şu an değerlendirme içersindeyim, Allah nasip ederse olur dedi.

www.mudurnuhaber.com

ASTARCI rEKLAM