MUDURNULU DAHA DUYARLI OLMALIDIR

MUDURNULU DAHA DUYARLI OLMALIDIR

İmkanları nisbetinde yurt içinde ve yurt dışında gezip görenler, yaşanılan mekanlerın insana nasıl huzur verdiğini ve o mekanların o bölgenin doğasının kültürünün tanıtımında nasıl faydalar sağladığını  güzel izler bıraktığını bilirler. Bu anlamda Mudurnu belediyemiz son 15 yıldaki turizm esaslı hizmetlerde her geçen gün etkin olduğunu gösteriyor.

Mudurnuda hizmet eden internet Basın haber sitelerimiz, sanal sayfalarımız ellerinden geldiğince duyarlı bir şekilde daha da ileri hizmetler için tanıtım görevlerini yapmaktadırlar.
” Yanlışa yanlış Doğruya doğru demeli”
mesajıyla Mudurnu haber bizlere tarihi dokumuz konusunda fikirsel paylaşımlarda bulunmamızı sağlıyor.Haberleriylede ilçemiz çalışmalarında dahada dikkatli hizmetler verilmesine sebep oluyorlarlar.
Düşünüyorum ;
İlçemizde köylerimizde yaşayanlar, Mudurnunun suyunu içen,havasını koklayan,ekmeğini yiyen bizler,kent konseyimiz,derneklerimiz ve oda teşkilatlarımız daha güzel Mudurnu için Mudurnululuk görevlemizi yeteri kadar yapabiliyormuyuz yapılacak işleri birlikte planlayabiliyormuyuz belediye projelerine katılım sağlayabiliyormuyuz?
Yoksa şuan mutluyum ne gereği var belediyemiz hizmetleri için çalışanların  canını sıkmayalımmı diyoruz..
Sonra önce kendime soruyorum acaba bende hatamı yapıyorum! Örnek olmak için hizmet edenlerimizide takdir ederek sadece yorumumla faydalı olmaya çalışabileceğimi hissediyorum ve yazıyorum..
Mudurnu belediyemiz çalışmalarında başarılıdır ve her geçen gün güzel hizmetler yapmaktadır. Bugüne kadar emek veren tüm belediye teşkilatlarımıza teşekkür ediyorum.
Habercilerimiz ise halkdan gelen düşüncelere göre haber konusu yapıyorlar. Tarihi evlerimizin görselliğini bozacak şekilde araçların üstlerinin kapatılmasının uygun olmadığını belirtiyorlar.

Önerim tarihi araçların  çay bahçemiz giriş kapısı karşısındaki,Atamızın heykelinin altına yıllarca boş duran depoya alınması yönündedir. Mudurnunun eski tarım aletlerininde otomobillerle bulunacağı bu boş depoda tarihi eserlerinde korunması daha güzel olacaktır.                    

         Gelen turist konuklarımızdan azda olsa 1 tl gibi giriş ücreti alarak TARIM ALETLERİ ,OTOMOBİL müzemiz  faydalı olacaktır . Daha öncede başkanımızla konuyu paylaştığımı görüşümü bildirdiğimi hatırlıyorum.
Tarihi kentimizde ne kadar çok müze aktivitesi olursa turistimiz daha fazla konaklayacağını sokak müzesi olarakta evlerimizin parklarımızın , seyir tepelerimizin yeteceğini düşünüyorum.
Mudurnu belediyemiz özellikle kent konseyimizin ve halkın fikirlerine katılmalıdır,danışmalıdır.
Biz vatandaşlara Mudurnu severlere, kendimizi ifade edebilmek memleketimize fayda sağlamak üzere iyi niyetimizle Mudurnumuz için yorum yazma alışkanlığını kazanmalıyız diyorum. Tekrar teri soğumadan Mudurnumuz için çalışan herkese seçilmiş temsilcilerimize teşekkür ediyorum.
Tüm hemşehrilerimize ,birlik beraberlik içinde HUZURLU SAĞLIKLI VARLIKLI iyi günler temennisiyle saygı sevgi dolu selamlarımı sunuyorum.                    

Uğur Türesin.    MUDURNU HABER

www.mudurnuhaber.com

 

Seyyahın Avrupa Gözlemleri (iki)

          Seyyahın Avrupa Gözlemleri (iki)  

            İlk izlenimlerimi bundan önceki yazımda ifade etmiştim, hafta içi programlarından sonra hafta sonu tarih kenti Salzburg’ga gitmek üzere Augsburgtan,Münihe oradanda trenle üç saatlik yolculuktan sonra  Avusturya Salzbuga ulaştık.

              Üç saat önce başka bir ülke topraklarında üç saat sonra başka bir ülkedeydik. Ne kimlik, ne dil, ne din soran vardı insanların farklılıklarıyla bir arada yaşayabilmesi ne güzel bir şeymiş! Bunu öğrenebilmek ve bir arada yaşayabilmek için kan dökmek mi gerekir diye düşündüm.

             Salzburg ta yeyenim Kenan ve Avusturyalı gelinimiz Andrea ile buluşup soğuk ve kar yağışı eşliğinde Salzbug sokaklarında yürüyerek adını bilemediğim başpiskopos prensin Metresi için yaptırdığı Mirabell şatosunu vardık, şato görülmeye değer! hanımı için yaptırsaydı daha iyiydi ama insana “ne sevgiymiş” dedirtiyor.

             Karşı tepede görünen kaleye doğru yürürken kenti ikiye bölen Salzach nehrinin üzerinde bulunan köprüden geçerken ilk dikkat çeken şey köprünün tel korkuluklarına dilek tutularak kilitlerin takıldığı ve anahtarlarının nehre atıldığını öğrendim.

             Bu durum hemen Anadolu daki dilek tutarak türbeleri ziyaret etme ve ağaçlara çaput bağlama geleneğini hatırlattı. Demek ki insanoğlu her coğrafyada maddi, manevi ihtiyacı olanı keşfediyor.

              Kaleye doğru ilerlerken beş, altı yüz yıllık binaların ara sokaklarından geçerek müzik dâhisi Mozart ın evinin önüne varıyoruz.

Evin önü kalabalık içeri girmeye sıra gelecek gibi değil… Noel ayı nedeniyle sokakta gezen insan kalabalığına göre yerlerin temizliğini görünce ”temizlik hangi imandan gelir” eğitimden mi kurallara göre davranan insan yetiştirmekten mi gelir düşünmeye başladım.

            Burada şunu da yazayım bizim atalarımız yere tükürmeyi “ayıp sayıp” cebinde mendil taşırken, Avrupalı pisliğini camlardan atıyordu.

            Pislikleri de kafalarına geldiği için şemsiyeyi icat etti. Avrupalı nın bir küvette on kişinin elini yüzünü yıkadığı ve kokudan kurtulmak için parfümü icat ettiği dönemde bizde altı yüz elli sene önce han, hamam, imarethane, tuvalet kültürü vardı’ da neden şimdi yol kenarları cam kırığı, poşet, pet şişe piknik alanları pislik içinde,

            Bize göre Ekmek nimetti, yere düşerse öper başımızın üstüne koyar, buğday, fındık tarlasını ziyan olmasın diye “başak” yapardık… Bugün bayram, mevlüt yemeklerimizin yarısı neden çöpe gidiyor düşünmemiz lazım.

            Salzburg kalesine çıkacak kapıya vardığımızda kapıda yoğun bir kalabalık vardı. 150.000 bin nüfusu olan şehre yılda“resmi rakam” 8.000 (Sekiz milyon turist geliyormuş)bu durumu öğrenince içim acıdı! Bizimde kültür varlığımız ve adını aldığımız Mudurnu Kalemiz var… Kalesi gitmiş”kale -cik“ kalmış… Ne olur daha fazla uyumayalım aklımızı başımıza alıp tarihi değerlerimizi kaybolmaktan kurtaralım.

            Bunu başarabilirsek geçmişimize de, geleceğimizde en büyük iyiliği yapmış oluruz.

Mehmet Cantürk

10.12.2012

Augsburg – Almanya

Not: Sonraki yazı, Dachau Nazi toplama kampı izlenimleri     

www.mudurnuhaber.com

       

 

Soğuk değil, tedbirsizlik hasta ediyor

Özellikle kış aylarında çocuklarda sık görülen üst solunum yolu hastalıkları, ebeveynleri endişelendiriyor.

            mudurnu sağlık

Ateş, boğaz ağrısı, burun akıntısı, öksürük, hapşırık gibi belirtilerle kendisini gösteren bu hastalıklar, doğru ve bilinçli tedavi edilmediği takdirde çocuklarda nadir de olsa ciddi rahatsızlıklara davetiye çıkarabiliyor.
Memorial Şişli Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölüm Başkanı Prof. Dr. Metin Karaböcüoğlu, çocuklarda sık görülen üst solunum yolu hastalıklarına karşı alınması gereken önlemler ve tedavi yöntemleri hakkında şu bilgileri verdi: “Üst solunum yolları, bir insana karşıdan bakıldığı zaman burnundan başlayıp göğüs kafesinin girişine kadar olan bölümdür. Soğuk algınlığı, nezle, grip, kulak iltihabı (otit), burun iltihabı (rinit), sinüslerin iltihabı (sinüzit), yutak iltihabı (farenjit), soluk borusu iltihabı (larenjit) ve bademcik iltihabı (tonsilit) gibi rahatsızlıklar, sık rastlanan üst solunum yolu hastalıklarıdır. Anne ve babaların çocuklarını en sık doktora götürdükleri hastalıkların başında üst solunum yolu iltihapları gelmektedir. Sağlıklı çocuklar bir yılda 6, 8 defa üst solunum yolu iltihabı geçirebilir; özellikle yuvaya veya okula ilk başlanan yıllar bu hastalıkların daha sık görüldüğü yıllardır. Üst solunum yolu hastalıkları mevsimine göre farklılık gösterir. Genellikle ilkbaharın ilk yarısı, sonbaharın son yarısı ve kış aylarında üst solunum yolu hastalıklarına çocuklar daha sık yakalanmaktadır; çünkü bu dönemlerde hem havada mikropların oranı daha fazla oluyor hem de insanlar kapalı alanlarda daha fazla vakit geçirip daha iç içe yaşıyorlar” dedi.
Tedavinin yanlış uygulanmasının çocuklarda kalp romatizmasına sebep olabileceğine dikkat çeken Karaböcüoğlu, “Anne veya baba geçmişte alerjik hastalıklar yaşadıysa, çocuklarının bitmek bilmeyen öksürüklerinin nedeni alerjik bir rahatsızlık olabilir. Üst solunum yolu iltihaplarının çok büyük bölümü her ne kadar virüs dediğimiz çok küçük mikroorganizmalarla oluyor ve antibiyotik kullanmak gerekmiyorsa da, halk arasında “Beta” denilen mikrobun yol açtığı bademcik iltihaplarında hastalık başladıktan sonra 9 gün içerisinde doğru antibiyotiği doğru dozda kullanmak gerekir.

Aksi takdirde çocuklarda eklem ve kalp romatizması ortaya çıkabilir. Orta kulak iltihapları tedavi edilmediği zaman da kulak zarının delinip dışarı akma ihtimali vardır. Bazı durumlarda üst solunum yolu iltihabının arkasından alt solunum yolu iltihapları, zatürre ve bronşitler gelişebilir. Bu durumda çocukta; halsizlik, düşmeyen ateş, sık nefes alıp verme ve hışıltı gibi belirtiler görülürse tedbirli olup çocuğu doktora götürmekte fayda vardır” diye konuştu.
 

Karaböcüoğlu, üst solunum yolu hastalıklarında sık yapılan yanlışlar ve çocuklarını korumak için anne ve babalara şu önerilerde bulundu:
 

“Çocukta ateş var diye gereksiz yere antibiyotik verilmemelidir. Bir uzmana danışılmalı ve çocuğun hastalığına göre tedavi uygulanmalıdır.
Üç aydan küçük çocuğun her ateşlenmesinde doktoru haberdar edilmelidir. Üç aydan büyük çocuklarda tüm ateş düşürücülere rağmen 48 saatten fazla uzun süren ateşi varsa, yemek yiyemiyor, kendisini halsiz ve mutsuz hissediyorsa hemen doktora gidilmelidir.
 

Anne ve babalar çocuk hastalandığında gereğinden fazla C vitamini, portakal, mandalina, limon yedirip onu kış boyunca hastalıklardan koruyacaklarına inanırlar. Son yıllarda yapılan araştırmalara göre; sağlıklı bireylerde gereğinden fazla C vitamini almanın hastalıklardan korumakla hiçbir ilgisi olmadığı açıklanmıştır. Anne ve babaların çocuklarına gerektiği kadar vitamin, meyve ve sebze yedirmeleri yeterlidir.
Anne ve babalar mümkün olduğu kadar kapalı ve kalabalık ortamlardan, hasta olduğu bilinen kişilerden çocuklarını uzak tutmalıdırlar.
 

Hastalıklardan koruyuculuğu özelliği kanıtlanmış tek şey anne sütüdür. Anne sütü, çocuğu orta kulak iltihabı ve üst solunum yolu iltihapları dahil olmak üzere pek çok hastalıktan korur. Anneler bebeklerini ilk 6 ay mümkünse tek anne sütü ile beslemeli, 6. aydan sonra da ek gıdalarla birlikte 18-24 aya kadar anne sütü vermelidir.
 

Aileler çocuklarının yanında sigara içmemeli ve içilmesine izin vermemelidirler.
Soğuk her ne kadar tek başına hastalık nedeni değilse de, aileler çocuklarını soğuk havalardan korumaya özen göstermelidir”.

www.mudurnuhaber.com

MUDURNU BERA