Cantürk,ün Ankara konuşması

Sevgili okurlar,

 

Bolu Kalkınma ve Tanıtma Vakfı Ankara Şubesi organizasyonu ile 20 Kasım 2013 tarihinde Mudurnu tanıtım toplantısı yapıldı. Kent Konseyi Başkanı olarak bende toplantıya davet edildim. Toplantıda yaptığım konuşma metni aşağıdadır.

a)     Yazıda ifadesini bulan eleştiriler, düşünceler sadece bu döneme ait değildir.

b)     Buraya yazmasam olmaz özellikle bu dönem kamu ve yerel yönetim başında olan yetkililer kaymakamız Sn. Kerem Süleyman Yüksel ve Belediye Başkanımız Mehmet İnegöl ayrı ayırı tebrik etmişlerdir.

    b-1)Amacımız kimseyi kırmak, dökmek değil ilçemizde şimdiye kadar yapılan yanlışları dile getirmektir. Eleştiri olmasa kurumlar ve kişiler her şeyi doğru yaptığını düşünür.

   b-2)Bu güne kadar mevcut durumu korunsaydı arayış, eleştiri, icatlar olmasaydı bu gün işimize eşekle, haberleşmeyi de dumanla yapıyor olurduk.

   c)Bir insanın hayatını anlatmak sayfalara sığmazken,Mudurnu gibi bir deryayı birkaç sayfaya sığdırmak imkansız..

   d)Konuşmamda zaman sorunu nedeniyle söyleyemediklerim, Kurumlar kalıcı, yöneticiler değişkendir, kurumlarımızda tabiî ki bir kurumsallık var ama her yönetici değiştiğinde her proje yöneticinin iradesine bağlı başlıyor ya da bitiyor. Kurumlarımızın çok köklü geçmişi var peki 1923 ten önceki kökümüz bilgileri nerede 1307–1324 Bursa yönetimi 1324–1811 Bolu ya bağlı Voyvodalık 1811–1865 Bolu ya bağlı Ayanlık 1865–1923 Bolu mutasarrıflığı dönemi kayıtlarını araştırıp kayıt altına almak için hiçbir dönemde tarihimizi güncelleyerek kayıt altına alma çalışması yapılmadı. Türbelerimizle ilgili elimizde gerçeğe yakın ne kadar bilgi var. Üniversitelerimize ciddi anlamda böyle bir talepte bulunulmadı. Mudurnu da bu araştırmaları yapabilecek çok değerli insanlar varken hiç birine destekleyici olunmadı. Mudurnu da 1970 li yıllarda çekilen siyah beyaz filmlerden bu güne kadar Tv.ler için çekilen belgesel,tanıtım programı basılan kitapçık, broşür,vb. hiç birinden kurumlarımızda demirbaş kaydı,düzenli bir arşiv yoktur.1920’li yıllardan itibaren Ahmet İzzet Bengiboz  büyüğümüzün bize miras bıraktığı  Mudurnu  mirası olan 1500 ad. Cam film tabletleri kimler ne yaptı. Pertev Naili Boratav hocamızın Mudurnu da 1927 lerde başlayan derlemeleri arşivleyip 1960 li yıllarda Paris ten gönderdiği Mudurnu belleği olan makara filmler nerede? Bunları koruyamayanları bu güne kadar böyle çalışma yapmayanları uyarmasak hesap sormazsak bundan sonra yok olup gideceklere seyirci kalırız.

e)Yukarıda sıralamaya çalıştığım konularla ilgili elinde yetki ve etki olan kurumlar bir an önce çalışmaya başlamalıdır. Şu an elimizde olan belge bilgi ve varsa kamuda, yerel yönetimde kayıt altına alınmalı, zimmetlenmeli, kurum idarecileri değişken olduğu için mutlaka sivil toplumda bir kopyası bulunmalı ve sivil toplumun bir güç olması desteklenmelidir.

e-1)Sivil gönüllüler kendi imkanlarıyla sözlü kültürü kayıt altına almaya belge,bilgi,obje toplamaya çalışıyor, destek verilmezse Mudurnu’nun merkez ve  73 köyü var..hangi birine ulaşabiliriz.Merkez ve köyler tek tek taranmalı obje,sözlü kültür kayıt altına alınmalıdır.

f)Hepimizin atası dedesi bir büyük bedeller ödediği için bu günleri yaşıyoruz. Büyük dedem 37 yaşında Sarıkamış ta soğukta donarak öldüğü için dedem on yaşına kadar giyecek don bulmadı ama vefatına kadar “şu memleket bi kurtulsun derdi” Bu gün kurumlarda kravatı takıp bir masa başına oturan idarecisinden çalışanına bunları unutmadan çalışması lazım.

g)Konuşma sonunda katılımcılardan kutlayanlara, telefonla tebriklerini bildirenlere Mudurnu ya dair elimizdeki bilgi ve belgeleri paylaşmaya hazırız diyenlere teşekkür ediyorum.

“Konuşma metni”

Saygıdeğer katılımcılar,

 

Konuşmama başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum..

 

Benden önceki konuşmacılar Mudurnu’nun tarihi, kültürü ve doğası hakkında düşüncelerini aktardılar.

 

Ben de tarihten günümüze birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan Anadolu’nun kültür mirasını, ortak hafızasını, günümüze taşıyan ve gelecek kuşaklara bu hafızayı taşıyacak olan Mudurnu’muzun turizm potansiyelini, eksileri ve artıları ile değerlendirerek katkıda bulunmak istiyorum.

 

Değerli katılımcılar,

Tarihte saray sofralarını süsleyen Mudurnu tavuğu 1960’ lı yıllardan 2000’li yıllara kadar entegre tesis haline gelip adını dünyaya duyurmuştur.

Yöre halkının ekonomik girdisini büyük oranda tavukçuluk sektörü karşıladığından bu tarihlerde dünyada ve ülkemizin belli bölgelerinde planlanmaya başlayan altenatif tatil ihtiyacının farkına varamadık. Tavukçuluk sektörünün 2000’ li yıllarda ekonomik krize girmesiyle biraz da zorunluluktan arayışlarımız başladı.

 

Mudurnu yüzlerce yıllık  doğal miraslarımız olan % 66 sı ormanlarımız, göllerimiz, yaban hayatımız, flora ve fauna çeşitliliğimiz, yaylalarımız, termal kaynaklarımız, taşınmaz kültür varlıklarımız, somut olan ve olmayan kültürümüz, ahilik, birikme, orta oyunları, köy seyirlik oyunları, el sanatlarımız, manilerimiz, türkülerimiz, oyamız, nakışımız, bayramlarımız, düğünlerimiz, efsanelerimiz, yemeklerimiz, Bizans’tan devraldığımız kalemiz, arkeolojik eserlerimiz, Sosyal hayat ifadesi olan saat kulemiz, anıt ağaçlarımız.. Anadolu’nun hiçbir yerinde olmayan Osmanlı erken dönem mimarisine ait üç kültüre ait en yenisi 150–200 yıllık ahşap ve taş evlerimizle günümüzde ihtiyaç duyulan doğa yürüyüşünden, bisiklet parkurlarına, hava sporlarına, inanç turizmi de dâhil her türlü talebe cevap verebilecek potansiyele sahibiz.

Kısaca sıralamaya çalıştığım bu zenginliklere sahipken maalesef yeterli mesafeyi kat edemedik. Termal kaynaklarımızı zamanında aktif hale getiremedik. Ulaşımda yollarımız yeterli seviyeye getirilemedi. Alt yapıda trafikten, kablo, tabela kirliliği ve daha birçok örnek gösterebiliriz.1995 li yıllarda tümü sit alanı ilan edilmiş kasabamızda tarihi binalarımızı bakımsızlıktan, yıkılmaktan, ek müştemilatlardan teneke çatılardan, yıkık bacalardan kurtaramadık.

Radikal kararlar alıp geleceği iyi planlayamadık. Yeri geldi tarihi dokunun ortasına camdan bina yaptık yeri geldi hatır için üzeri brandalı garajlara izin verdik. Yirmi yıl önce sit alanı ilan edilen Mudurnu da belediye bünyesinde işinin ehli bir mimar istihdam edemedik. Zar zor restorasyonuna yardım aldığımız konutların doğal özellikleri koruyarak tamir edemedik. Rant kapısı olmaktan kurtaramadık. Tarihi korumayı becerebilen ülkeler ağaçtaki çürüyen budağı onarmaya çalışırken biz atalarımızın yaptığı o güzel camları, kapıları söküp, plastikle ve estetikten uzak şekli ile sözde yeniledik. O objelerin yaşanmışlığına saygı duymadan yaktık, kırdık…

Dünyada ve ülkemizde yapılaşma ve binalar orada yaşayan toplumun hafızası ve belleğidir. Maalesef bu bellek günden güne kaybolurken hükümet ve il yöneticilerinden yeterli desteği alamadık. Örneğin bu güne kadar il bünyesinde tarihi binaları korumak ve onarmak için alınan emlak katkı paylarından yararlandırılmadık. Kamu yönetiminde son sekiz yılda neredeyse on yönetici değişti. Bu durumda eğitimden sağlığa geleceği planlayamamız  da önemli etken oldu. Bu güne kadar geçmişte ekonomimizin can damarını oluşturun el sanatlarımız günden güne yok olmakta ve unutulmaktadır. Bunların hiç birine patent alamadık. Bu ürünlerin örneğini bize yaptıran birçok yer, el sanatlarımızı takı tasarım haline getirerek ve güncelleyerek marka tescili yaptırdılar.

Bize mal olmuş el sanatlarımızı sosyal fonlarla, projelerle destekleyerek yeniden gelecek kuşaklarla buluşturmamız gerekmektedir.

Mudurnu’nun coğrafi sınırlarında bulunan dünya markası doğa harikası Abant Mudurnu’ ya 16 km mesafededir. Bu durumu Mudurnu’ yu tanıtmak için kullanmadığımız gibi, ilimiz yerel yönetimleri tarafından Ali Cengiz oyunlarıyla elimizden alınmaya çalışılmaktadır.

Anadolu’da ”delikli taş yerde kalmaz” diye bir tabir vardır. Biz malımıza sahip çıkamazsak sahip çıkan birileri bulunur. Türkiye’de ender şifalı sulardan biri olan Babas suyuna 25 yıldır çözüm bulamazken kimseye kızmaya hakkımız yok diye düşünüyorum. Bu ve benzeri hatalarımızla geçmişten günümüze yüzleşmemiz sen, ben kavgası yapmadan yeni hedefleri planlamalıyız.

 

Saygıdeğer konuklar,

Değerlerimizi sıraladıktan sonra, bazı olumsuzlukları da aktarmaya çalıştım. Bu güne kadar yaptığımız hatalar, yanlışlar düzeltilemez değildir. Önce kendimize sonra birbirimize güvenirsek her sorunun altından kalkabiliriz. Bin yıllık tarihi ipek ve baharat yolunun kültürel birikimi, ahilik ve imece kültürü, Anadolu’da eskiden var olan ve sosyal yaşamı düzenleyen “ayıp olur ” kültürünü, iletişim çağının imkânlarıyla harmanlayabilirsek başarabiliriz.

 

Değerli konuklar,

Konuşmada ki amacım sadece sızlanmak şikâyet etmek değildir. Bu güne kadar yaptığımız hatalardan ders almazsak, Birinci dünya savaşında, kurtuluş savaşında dedelerimizi cepheye gönderen tarihi askerlik şubesinin yok oluşuna, babalarımızın okuduğu Cumhuriyet İlkokulunun yok oluşuna seyirci kaldığımız gibi bundan sonra da yok olacaklara sesimizi çıkaramayız. Bu nadide eserler sapasağlamken neden yıkıldı gitti?

 

Değerli katılımcılar,

 

Çağımız iletişim, ortak akıl ve bilgi çağı. Kamu yönetimi bürokrasiden ve sık değişkenlikten kurtulmalı, yerel yönetim Tokiye muhasebecilik yapmaktan daha çok tarihi eserlerin kurtarılması ile ilgilenmeli, siyaset benim adamım senin adamın kirliliğinden kurtulup,  sivil toplum da güç olabilirse geleceğimizi iyi planlar,  gelecek kuşaklara karşı sorumluluğumuzu yerine getirmiş oluruz.

 

Bizim birlikte yapamadığımızı özel girişimciler yatırımlarla yaptı, yapmaya çalışıyor,  peki yönetimler ve bizler ne yaptık?  Bu yatırımlarla ilçemizde oluşacak nüfus yoğunluğuna, ulaşımda, sağlıkta, eğitimde, endüstriyel kirliliğin çevresel faktörleri konusunda, ilimiz sınırlarında yapılacak termik santrallerin etkileri konusunda, coğrafi sınırlarımızdan geçecek olan hızlı tren projesi ve istasyon hattı konusunda yeterli kamuoyu yaratabildik mi?

 

Şu an halkın en temel ihtiyacı olan sağlık ocağı ile on kişiye hizmet vermekte zorlanırken,  oluşacak nüfus yoğunluğuna karşı ödeneği çıkmış hastaneyi yaptırmayanların utançları ve veballerini hatırlatmak isterim.

 

Saygıdeğer katılımcılar,

Ana metropollerde yaşanan endüstriyel yaşam biçimi insanlarımızı; demir, beton, cam plaza binalarda artı bir konutlarla Avm. Kültürü ile bireyselleştirip, bencilleştirmekte,  insanı insan yapan değerleri unutturarak birbirine güvensiz stres dolu bir hayata mahkûm etmektedir.

İnsan sadece tüketerek değil özüne dönerek mutlu olur. Bazı olumsuzlukları dile getirsek de bu öz bizde korunmaktadır.

Mudurnu’da

Çocuklarımızın güvenle oynayabildiği sokaklar, samimiyetle birbirine selam veren insanlar, bahçesinden meyve alabileceğiniz ağaçlar, kapısı kilitlenmemiş evler, sokaklarda su içebileceğiniz çeşmeler, bayramlaşmayı facebook’la,twitir ve sms yerine  ziyaretlerle hal hatır sorarak yapanlar vardır.

İnsan genetiğini bozan hormonlu gıdalar yerine yerel tohumları ve temel gıda maddelerini bulabileceğiniz yerel pazarlar vardır.

 

Saygıdeğer katılımcılar,

Mudurnu biz istesek de istemesek de tarihi, kültürü, doğası, termal kaynakları ile cazibe merkezi olacak. Bugün ve ileride oluşacak talebe göre hareket edip halkı bilinçlendirmeli, çevre duyarlılığı artırılmalı, endüstriyel kirlilik minimuma indirilmelidir.

Taşınmaz kültür varlıkları için devlet daha fazla bütçe ayırmalı, sahipsiz bırakılan evler için miras hukuku düzenlenip yeni yaptırımlar getirilmeli. Somut olan ve olmayan sözlü kültür miraslarımız kayıt altına alınmalıdır.

Son olarak iş yaşamı nedeniyle Mudurnu’ dan ayrılmış olan hemşerilerime seslenmek istiyorum : Biz hemşerilerimizi sadece , cenazelerde, bayramlarda değil  her zaman aramızda görmek istiyoruz.  Yatırım için toki tabutluklarına duydukları ilgiyi yıkılmakta olan dedelerinin, ninelerinin evlerine de duymalarını isterim.

 

Saygıdeğer katılımcılar,

Başta kentler ve binalar o toplumun belleği ve hafıza kartıdır demiştim… Gelin hep beraber bu belleğin kaybolmasına izin vermeyelim ve bu hafızayı gelecek kuşaklara taşımanın onurunu yaşayalım.

Bu gün kullandığımız sinema, televizyon, bilgisayar, internet hepsi yazılı kültür altyapısına sahip insanlığın icatları… Dipte, kökte, mayada olanları çocuklarımızla buluşturmazsak kültürünü geleceğe aktaranların kölesi oluruz.

Saygılarımla..

20.11.2013

Mehmet CANTÜRK MUDURNU

www.mudurnuhaber.com

 

“Cantürk,ün Ankara konuşması” için 3 yanıt

  1. değerli MEHMET ABİ aktarmış anektod çok dikkatimi çekti.özellikle dikkatimi çeken kısım ise PERTEV NAİLİ BORATAV hocanın rulo halindeki göndermiş olduğu filmlerin nerede olduğu.

    bizler özellikle MUDURNU da yaşayanlarımız maalesef yaşadığımız yerin değerini hiç bilmediğimiz gibi birbirimizle itişmekten de vazgeçemiyoruz.birisi ortaya bir fikir attığı vakit hemen tabiri caizse hemen saldırıya geçiyoruz.

    -kaçımız MUDURNU nun kaç köyü olduğunu biliyoruz.
    -kaçımız ABANTIN MUDURNU sınırları içinde olduğunu biliyoruz.
    -içinizde hangi kültürleri taşıdığımızı bileniniz var mı?
    -içinizde kaç kişi hangi kökten olduğunu bilen var mı?
    -içiniz de kaç kişi şehit torunu olduğunu biliyor?

    değerli MEHMET abicim bu yazıyı yayınlarken eksik tarafınız olduğunu hatırlatmak isterim.daha önceki yazılarınızı takip edenlerdenim.hatırladığım kadarıyla SEBENLE ilgili bir köşe yazınız vardı.o yazıda SEBEN gezinizi o kadar güzel anlatmışsınız ki hala belleğim de yer tutuyor.fakat MUDURNUYA gelince MUDURNUNUN kuzeyin de yer alan ABANT dibi köyleri ilgili ve ABANTLA ilgili bir tek yazınıza rastlayamadım.eğer yanlışım varsa düzeltmenizi isterim.

    kent konseyi başkanı olarak yaptığınız gezi ve davetteki konuşmalarınıza tamamen katıldığımı belirtirim.konsey başkanı olarak da MUDURNU da ki özellikle cumartesi günleri ile ilgili trafik sorunu hakkında tam olarak tatmin edici önerilerinize rastlayamadım.

    -siz öneri verip de sizin önerilerinize katılmayanlar mı var?

    ben acizhane derim ki bir TC vatandaşı ve MUDURNUlu bir birey olarak öncelikle kendi sorunlarımızı dışarlarda konuşup anlatacağımıza ilk önce çareyi kendimiz üretip çözüme ulaştırdığımız sorunları örnek olarak dışarlarda anlatalım.halka inelim yazdığımız kadarıyla halkla konuşarak onların fikirlerini alarak sorunlara ortak çözüm yollarını araştırıp bulalım.

    halktan biri olaraktan eksik tarafımızı yazmadan da geçemeyeceğim.bizler okuma özürlü olduğumuz gibi anlama özürlülüğümüz de var.kendimizin anlamak istediği anlıyoruz.hep kulaktan dolma bilgileri veyahutta başkalarından duyduklarımızı da sanki kendimizin fikriymiş gibi iddaa etmemiz.bu yazıya kendimde dahil olduğumu özellikle belirtmek isterim.

    MUDURNU da ki sorunları halletmek çok kolay yeter ki yolunda bulunalım.bana sorarsanız koltuk mu MUDURNU mu? ben önce MUDURNU diyenlerdenim.

    sürç-ü lisan ettiysem af ola!DARICA dan saygı ve selamlarımı iletirim.
    HOŞÇAKALINIZ!…

  2. MUDURNU kent konseyi başkanı olarak yaptığın konuşmadan dolayı teşekkürler, CANTÜRK kardeşim, sana yakışanı mükemmel vaziyette hazırlayıp sunmuşun, MUDURNUDA mudurnuyu canla başla, binde bir oranında olsa da, HAK ve HALK için yazıp söyleyenleri görüp duyup da sessiz kalmak vicdanımı kanatır. CANTÜRK kardeşim senin senin de bildiğin ve gördüğün gibi MUDURNUDA oturduğun her yerde bu şehre sözde hizmet etmeyen kalmamış, ahmet öyle mehmet böyle hizmetinden konuşandan geçilmiyor. ESASA YAPILANLARA baktığında * ayna gibi itiraz karşına dikiliyor. 22 mart 1984 den buğüne kadar 30 senedir kaplıca dagelinen nokta izah etmeye kalksam dilim yorulur , kalemim isyan eder, MUDURNU suya muhtaç acilen su lazım dediğinde herkes taraf, tarafına mazeret bulmaya girişiyor, şehirde su pazarı kurulmuş bu pazara katılmayan esnaf kalmamış, taşkesti 50 sene sonrasını düşünerek suyunu temin etmiş, MUDURNU satın alma suyu içmeye TALİP. MUDURNUYA su getireceğim diye yazıp söyleyerek oy alanlardan hesap sorulmayınca* yerel seçimlerde herkes aday bulamazken olamazken. MUDURNUDA SIKINTI oluyor mu . olmaz. ABANTTA bu yaz göle balık atmaya gelen gelen bakanı karşılamaya giden mudurnululara bolu merkez ilçe seçilmişleri bizlere mudurnulular hoşgeldiniz demenize gerek yok abant bizim bolunundur burada mudurnulular misafir sayılır cümlesine cevap veren çıkmayıp üstesine canım abant gitmiş ne yapalım veya da kaplıcanın tapusu verilmiş vermişler ne yapılabilirki . meradan22000 m2 yer verilmiş tabuda şerh düşülmemiş bu yer ihtiyaçdan dolayı mudurnu belediyesince bedelsiz verildiğinden başkasına satılamaz verilemez şerhi konmadığından. bugün bu yeri almaya güç yetmiyor, ata mirası yer geri getirilemiyor adamlar yurt dışından gelip mülk alırken biz ata mirası yerimizi meccane verilen arsayı geriye alınamayacak vaziyette verenler veya yandaşları verilmiş gitmiş ne yapalım dendiginde vicdan isyanı başlıyor cantürk kardeşim, vicdanı hür olarak VATAN benim ATAMIN mirasıdır diyebilenlerin meselesidir, hızlı tirenden istasyon hattı almak., VEBALİ çıkarlarının yanında kaybedenlere . HASTANEYİ yaptırmayanların utançlarını hatırlatman .manidar ,anlayana, isteklerinin esiri hırslarıyle kaplıca kapatılan şehirde yaşamak kolay olmuyor CANTÜRK KARDEŞİM AĞZİNA SAĞLIK.

  3. yaptığım yorumlardan sonra örnek alabileceğim ve onların tecrübelerinden yararlanabileceğim çok değerli abilerim ve arkadaşlarımla tanışmak nasip oldu.

    bu büyüklerimden MEHMET CANTÜRK ABİ yazılarıyla ve MUSTAFA ÖZTÜRK abi de yorumlarıyla zaman zaman ortaya çıkıp bizleri bilgilendiriyorlar.bu yorumları ve yorumlarımı yayınlayan değerli arkadaşım AYDIN ÖZPELİT arkadaşıma da çok minnettarım.

    daha önceleri her ne kadar MEHMET CANTÜRK ABİMİ eleştirmiş olsam da amacım bağcıyı dövmek değil bağdan üzüm yemektir.MEHMETabim her ne kadar kendi dünya görüşü,ideoloji ve duygularını yansıtmış olsa da okuyuculara da çok güzel araştırmalarını ve birikimlerini bizlere aktarmaktadır.

    benim yegane amacım;bizlere miras bırakılmış olan cennetten bir köşe olan MUDURNUZUZA ve MUDURNUMUZUN geleceğine sahip çıkmak.MUDURNUNUN ismini kullanarak rant yapmak ve peşkef çekenlere engel olmak ve onları deşifre etmek en büyük hedefimiz olmalı.

    üstünde elbise olup da içinde insan olmayan,cebinde parası olup da ingilizler olduğu
    gibi kendini LORD tabakasından görenlere hafifçe gülümsediğim gibi onların bu hallerini de acıdığımı belirtmek istiyorum.

    -MUDURNU sevdası öyle bir sevdadır ki onu anlamak herkese nasip olmaz.
    -MUDURNU sevdası öyle bir sevdadır ki iki dere arasında oturup da 3 km güneyinde söz ve hakkı kullanım başkalarına verilmiş yıllardır siyasete alet olmuş KAPLICA sorununun halledilmemesi değildir.
    -MUDURNU sevdası öyle bir sevdadır ki 18 km kuzeyinde aç kurtlar gibi avını avlamak için bekleyen BOLU BELEDİYESİ ve yıllardır kendi sınırları içinde olması hayalini taşıyan ve mücadelesini veren düzceye,ben sahip çıkmadım veya acizliğimden dolayı sahip çıkamadım gel ABANT sizlerin olsun beklentisi ve umudunu başkalarına ikram etmek değildir.
    -MUDURNU sevdası öyle bir sevdadır ki hastalarımızı yıllardır BOLU yollarında harap ve bitap düşürmek değildir.hastane yapma işini bile siyasete alet etmek değildir.
    -MUDURNU sevdası öyle bir sevdadır ki yerin üstü kaldırım taşlarıyla çok güzel görünüyor ne işim var yerin altında küflü su borularından evlerimize taşınan su borularını değiştirmeye ne gerek var ki demek değildir.

    MUDURNU sevdası öyle bir sevdadır ki gelecek adına mücadele vermeden anlaşılmaz.YÜCE MEVLADAN TEK dileğim VATANINI VE MUDURNUSUNU BAŞKANI BİZLERE NASİP EYLESİN!!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir