REŞAT EVRAN VEFAT ETTİ

REŞAT EVRAN VEFAT ETTİ

Mudurnu nun REŞAT ı Vefat etti. Bundan kısa bir süre önce  Sitemiz yazarlarından Mehmet CANTÜRK ün  kaleme aldığı yazı yı hatırlatarak, Allah tan Rahmet geride bıraktıklarına Baş sağlığı dileriz.

MUDURNU HABER AİLESİ ADINA

www.mudurnuhaber.com

Aydın ÖZPELİT

Reşat’ı kurtaracak bizim sevgimizdir…..

Bundan önce yazdığım köşe yazılarında kaybettiğimiz somut olan ve olmayan kültürel mirasları, el sanatlarımızı hızla kaybeden bir kasaba olduğumuzdan sıkça bahsettim.

Yaklaşık iki aydır ahaliden bir ses çıkaran olur mu diye bekliyorum. Lafa geldimi deyim yerindeyse mangalda kül bırakmıyoruz.

Lafı uzatıp”lastiklemeye”gerek yok… Manisa derken 1960 lı yıllarda vefat eden tarzanı Ahmet Bedevi akla gelirken bizim yaşayan ve kasabada kimseye zararı olmayan kıyafetiyle ufak tefek “sevimli” arızlar oluştursa da kasabamızın yaşayan değeri REŞAT’ımız yaklaşık dört aydır nerede ne yer ne içer… Ruhu sonsuz özgürlüğe alışmış Reşat’ımız dört duvar arasında nasıl yaşar bunu düşünen Mudurnu’lular varmı…

İkna etmenin zorluğunu biliyorum ama el ele verip Reşat’ın yaşadığı alanın yanına küçük bir Mudurnu evi yapıp orada özgürce yaşamasını sağlayamazmıydık ?

Reşat’ın kime ne zararı vardı… Reşat barınağında olsa idi en azından bu günlerde sokaklarda sıkça karşılaştığımız “uyuz köpeklerden” birçoğu daha sağlıklı olarak sokaklarda dolaşırlardı…..

Türkiye’de 1990 doğumlu gençler yaşam alanlarına sahip çıkmak için iletişim araçlarını, sosyal medyayı ve mizah güçleriyle dünyaya mesaj verdiler….bundan alacağımız bir ders yokmu …şimdiye kadar olduğu gibi bütün değerlerimiz yok olup giderken sessiz,sinmiş kaderine terk edilmiş “bana ne “halimiz bundan sonrada devamı edecek…

Ormanlarımız günden güne yok oluyor ses çıkaran yok..çöplükten pis gaz kokuları geliyor duyan,gören yok,Mudurnu çayı kan revan içinde ses yok…. ne olacak bizim halimiz…bizi kurtarmaya “mehdi” gelsin diyemi bekliyoruz.

Artık el ele verme zamanı geldi ilk işimiz Mudurnu’nun yaşayan simgesi Reşat’ı “uygun bir mekân yaratarak” yeniden hayata döndürmek olsun… Reşatı sağlıklı hale getirecek olan dört duvar arasında kıstırılmış bir “hapislik” değil ..özgür dünyasında bizim vereceğimiz sevgidir.

 

Mehmet Cantürk

25.6.2013

www.mudurnuhaber.com

 

Reşatı kurtaracak bizim sevgimizdir…..

Reşat’ı kurtaracak bizim sevgimizdir…..

Bundan önce yazdığım köşe yazılarında kaybettiğimiz somut olan ve olmayan kültürel mirasları, el sanatlarımızı hızla kaybeden bir kasaba olduğumuzdan sıkça bahsettim.

Yaklaşık iki aydır ahaliden bir ses çıkaran olur mu diye bekliyorum. Lafa geldimi deyim yerindeyse mangalda kül bırakmıyoruz.

Lafı uzatıp”lastiklemeye”gerek yok… Manisa derken 1960 lı yıllarda vefat eden tarzanı Ahmet Bedevi akla gelirken bizim yaşayan ve kasabada kimseye zararı olmayan kıyafetiyle ufak tefek “sevimli” arızlar oluştursa da kasabamızın yaşayan değeri REŞAT’ımız yaklaşık dört aydır nerede ne yer ne içer… Ruhu sonsuz özgürlüğe alışmış Reşat’ımız dört duvar arasında nasıl yaşar bunu düşünen Mudurnu’lular varmı…

İkna etmenin zorluğunu biliyorum ama el ele verip Reşat’ın yaşadığı alanın yanına küçük bir Mudurnu evi yapıp orada özgürce yaşamasını sağlayamazmıydık ?

Reşat’ın kime ne zararı vardı… Reşat barınağında olsa idi en azından bu günlerde sokaklarda sıkça karşılaştığımız “uyuz köpeklerden” birçoğu daha sağlıklı olarak sokaklarda dolaşırlardı…..

Türkiye’de 1990 doğumlu gençler yaşam alanlarına sahip çıkmak için iletişim araçlarını, sosyal medyayı ve mizah güçleriyle dünyaya mesaj verdiler….bundan alacağımız bir ders yokmu …şimdiye kadar olduğu gibi bütün değerlerimiz yok olup giderken sessiz,sinmiş kaderine terk edilmiş “bana ne “halimiz bundan sonrada devamı edecek…

Ormanlarımız günden güne yok oluyor ses çıkaran yok..çöplükten pis gaz kokuları geliyor duyan,gören yok,Mudurnu çayı kan revan içinde ses yok…. ne olacak bizim halimiz…bizi kurtarmaya “mehdi” gelsin diyemi bekliyoruz.

Artık el ele verme zamanı geldi ilk işimiz Mudurnu’nun yaşayan simgesi Reşat’ı “uygun bir mekân yaratarak” yeniden hayata döndürmek olsun… Reşatı sağlıklı hale getirecek olan dört duvar arasında kıstırılmış bir “hapislik” değil ..özgür dünyasında bizim vereceğimiz sevgidir.

 

Mehmet Cantürk

25.6.2013

www.mudurnuhaber.com

Mirasyediler bir “evvel zaman içinde”

Mirasyediler bir “evvel zaman içinde”

 Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde pireler berber iken, develer
kervan iken, meydanlarda tellallar duyan duymayan kalmasın diye bağırırken eski zamanda
ipek ve baharat yolu üzerinde hisar ve kulaklı tepeleri arasına yerleşmiş şirinmi şirin bir
kasaba varmış “masala” göre bu kasaba ormanlarıyla, şifalı sularıyla, ceviz bahçeleri, üzüm
bağları, büyük ve küçükbaş hayvancılığıyla el sanatlarıyla, dericiliği, bakırcılığı, semerciliği,
süpürgeciliği, terziliği, kundura çeşitlerinin her birini üretir, ustaları körüklerde demiri kızdırır
örslerde demir döverler nal, mıh, hatıl, araba tekeri, ok, yay, gazıcak, kürek, kazma sacıcak,
bakır sahanlar, naşırfalar, yedekler, ibrikler, soba, mandız, kama, kılıç, çakı, bıçak, soba
küreği, maşa, kötürüm, tandır imal edilirmiş.
Bu topraklar Bursa tekfurluğuna bağlı iken Bursa tekfuru dillere destan güzellikteki kızı
Matarni’ anısına ve aynı zamanda kasabayı korumak için Anadolu coğrafyasında eşi benzeri
bulunmayan bir kale yaptırıp bu gün bile boşa akıp duran “papazının” kaplıcasından küntlerle
su akıtıp kalede kullanmış. Babas kaya evlerinde altın imalatı, Hıristiyanlık serbest olunca
piskoposluk merkezleri kurulmuş, asar köyde para basılmış. Zaman su gibi akmış orta Asya
steplerine sığamayan atalarımız Anadolu’yu mekân tutmaya başlamış.
Moğol ordularının saldırıları bu süreci hızlandırmış ve hızını alamayan atalarımız
Özbek, Oğuz, Türkmen, Tatar, Yörük gelip bu şirin kasabaya yerleşip daha önceki ev
sahipleri ile beraber yaşarken Bizans’tan; Selçukluya, Selçukludan Bizansa el değiştirmiş
sonunda bu işin böyle olmayacağını söyleyen Osman oğulları buraları kimseye yar etmem
deyip yönetime el koymuş.

Giden gitmiş kalan kalmış,Osman oğullarının bölgede hâkimiyeti
ele geçirmesinde Anadolu da ilk sivil esnaf örgütlenmesi olan ahiliğin çok önemli katkıları
ve destekleri olmuş. Osmanlı beylik beni kesmez büyük devlet olacam deyince Ahilerin
desteği devam etmiş bu desteği unutmayan Osmanlı daha devletleşme sürecini tamamlamadan
hâkimiyeti altındaki geniş arazilere düz ovalara kalıcı eserler yapmadan Mudurnu benim
mayamı tuttuğum yer deyip camii, han, hamam yaptırmış ve güvende gördüğü bu topraklara
devlet adamı yetiştirecek ilim irfan sahibi hocalar gönderip şehzadeler yetiştirmiş.

O zamanki devirlerde sarp dağlar geçit vermez, yollar zorlu iken seyyah ve gezginler
önemli ticaret ve kültür merkezlerine gider oradaki ticari hayatı yaşamı kayıt altına alır
belgelerlermiş. Gezginlerin kayıtlarına göre arasta çarşıda yazıda belirtilen el sanatlarına
ilave olarak Çine, Hinte kadar ünü yayılan su boduçları, iğneler, sepetler, çeşit çeşit oyalar,
danteller işlenir, ipek halılar, kilimler, şallar, kılçanlar dokunmuş, kullep, menteşe, kanca,
burgu, nacak, kapı tokmakları, kilitler imal edilirmiş. O devirlerde dilden dile dolaşan kapı
tokmaklarında başka bir ustalık,nezaket ve incelik varmış. Bu tokmaklardan her evin kapsına
iki tane takılır eve erkek geldimi kalın sesli olana bayan ise ince sesli olana vurulur evin
hanımı kılık kıyafetini ona göre ayarlarmış.
Saray mutfağını süsleyen, tereyağı, peyniri, tavuğu, tatlıları, hamur yemekleri ile
dillere destan olmuş. Memleketin her bir köşesine ve yurtdışına dahi deri gönderilirmiş.
Ticaretten el sanatlarından elde edilen gelirle kasaba yeniden imar edilmiş aile birlik ve
dayanışmasının bir ifadesi olan iki üç katlı evler konaklar yapılmış dededen toruna gelenek,
kültür ve zanaatkârlık devam etmiş gitmiş.
Masal bu ya zaman gelmiş zalim beyler türeyip halka zulüm yapmaya başlamış
buna karşı her devirde zalimlere karşı koyacak yiğitlerde çıkmış Anadolu da yiğitler yiğidi
Köroğlu’da zalim Bolu beyinin üstüne atını sürerken Mudurnulu demirci ustalarının nallatmış
atını deh etmiş zalimlerin üstüne.
Gel zaman git zaman dükkânlarda sanatkârlar, ahi ocaklarında iş ahlakı, birikmelerde,
yaşam biçimi öğretilmiş savaşa gitmeyen oğlunu eve almayan analar, efe olmayan oğlunu
kucaklamayan babalar çıkmış vatan elden gidiyor deyince ilk cepheye koşanlarda Mudurnu
yu geçilmez kale yapanlarda buradanmış.

Olan oldu giden gitti ve geldik bu güne.

Not: Mirasyediler devam edecek…

Mehmet Cantürk
www.mudurnuhaber.com