ACAİP İŞLER

ACAİP İŞLER

Bolu ve çevresinde son günlerde o kadar hızlı değişiklikler oluyor ki baş dönmemesi mucize olur.

Araplar,ın  Abant,Taşkesti derken şimdi de Mudurnu çevresinde dolaştıkları dedikoduları çoğalmaya başladı.

 

MUDURNU , Marka bir ilçe olduğu için dışarıdan insanların iştahını kabarttığını biliyorum. Ama gel gelelim günlük ilçede Siftah bile dükkanlarını kapayan Esnafların olduğundan  kimsenin haberi yok sanırım, haberi olsada fazla  ses çıkarmıyorlar diye düşünüyorum.

Mudurnulular birileri gelsinde bizi kurtarsın  gözü ile bakarken, bir taraftan da ARAPLAR geliyormuş, yakında köşeyi döneceğiz düşüncesi ile tarla ve arsa fiyatlarında kıpırdanmalar olduğunu net olarak görebiliyoruz.

İlçe dışında yaşayan hemşerilerimiz ise  babadan kalma tarihi  evleri tam satmanın zamanı  diye bir düşünce içersine girdi.

Mudurnu’da başka bir konu ise  Babas kaplıcasında yapılan sondaj çalışmasının sonucunda  Mudurnu’nun ne kazanıp ne kazanamayacağından daha farklı olarak, bu suyu Sarot Termal nereye götürecek ? Nereye götüreceği  bir kesinlik kazansa hiçbir sorun kalmayacak, tüm meraklar sona erecek ama bir türlü kimse öğrenemiyor. Ama tahminler Dolayüz köyü sınırları içersinde satış sözleşmeleri imzalanan arazilere çıkacak suyun taşınacağı tahmin ediliyor.

Eğer Sarot Termal  Babas ta çıkardığı suyu  Dolayüz’e bir taşımaz ise bir sürü vatandaş şoka girecek, demedi demeyin.  

Aslında  çıkan  su fazla uzağa götürülmeden o bölgedeki  devredilecek araziler bulunduğu  ve bu araziler için daha önce pazarlıkların yapıldığı biliniyor,  bu araziler şu an el değiştirmiş gibi görünüyor, bu arazileri alan firma arazileri elden  güzel fiyatlara çıkarıp, buraya yatırım kayabilirmi ? Eğer bu söylediğim olursa şu anki gürültülerinde ben biteceğine inanıyorum.

İlçede siyasi çalışmalar  deseniz o biçim, kim kimin eteğinden tutmuş, kimin kiminle birlikte  hareket ettiği son yapılan KIZILAY seçimleri ile birlikte iyice arap saçına döndü.  Seçimlerde çıkan 2 listeninde AK partili başkan adaylarının olmasından dolayı Listenin birinde ismi bulunan Ak Parti ilçe başkanı’nın listeden ismini sildirmesi ve yaptığı  guruplaşma açıklaması ile seçimlere katılanların akıllarını karıştırdı. İlçe başkanının Listeden isminin silinmesini istemesinin sebebinin her iki başkan adayının da AK partili olduğunu ifade etmesi ile birlikte seçimlere siyasetmi karıştırıldı, sorusu akıllara geldi.

 Mudurnu’da Gündem Ankara Trafiğinden yoğun

 Mudurnu ilçesinde maşallah son günlerde  gündem o kadar hızlı akıyor ki gündemi yakalayabilmek çok zor. Bir bakıyoruz BAL ORMANI toplantısı var deniliyor,Mudurnu Orman işletmesinde yapılacak olan toplantıdan kimsenin haberi yok, son dakikada her kese haber verilmeye çalışılıyor. Sekreterliğin bile bilgisi olmuyor. Demek ki sadece  program gereği Mudurnu’da yapıldı diye not ve mesai alınsa sanırım yeterli oluyor.

Bu kadar işin arasına birde HIZLI TREN girdi.

Son olarak Mudurnu gündeminde bir bu noksandı dedirtecek HIZLI TREN projesi için Çevre ve Şehircilik il Müdürlüğü ve Projeyi yürüten firma yetkilileri Mudurnuluların soruları altından nasıl çıkacaklarını bilemediler.

 4O yıl önce Mudurnu’dan Tren geçeceği belirtilmiş ve o gün bu gün Mudurnu’dan Tren ne zaman geçer diye merak edenler, geçtiğimiz yıl Mudurnu ve çevresinde yollara çizilen  farklı bir işaretleme sistemi ile artık Trenin Mudurnu’dan geçme vaktinin geldiğini anladılar. Ama beklediğimiz TREN in gelmemesi bizleri üzdü. 

 

Aydın ÖZPELİT Mudurnu aydinozpelit@mudurnu.com   Devamı yarın…

DOSTUMUZ FARELER

DOSTUMUZ FARELER

“Benim sadık yarim kara topraktır” diyen Aşık Veysel’in , bunu söylerken gideceğimiz yer karatopraktır amaçlı anlatmadığı belli. Allahın bize bahşettiği toprağımızı işlemek üretmek  gibi ağır bir görevin ve vebalin altındayız.

Senelerdir üretim yaptığım tarlamı busene fırsat bulup işleyemedim, boş bıraktım. Bakalım bunun günahını nasıl ödeyeceğim. Bize emanet edilen topraklarımızı mutlaka işlemeliyiz, yapamıyorsak ta birisine işletmeliyiz. Ürün çıksın. Birilerinin boğazından geçsin. 

Ürettiğimiz tahılın, sebzenin, meyvenin, ağaçların nasıl bir hayatta kalma, üretme  savaşı verdiklerini hiç düşünüyor muyuz. Yol kenarındaki küçücük bir çam fidesi var. o ana kadar nasıl bir mücadele ile toprağa sarılmış, suyunu bulmuş, ezilmekten kurtulmuş, serpilmiş. Gelin  gözlerimizi kapatıp tohumun oraya düşmesinden fide oluncaya kadar neler yaşadığını hayal edelim. Tüylerinizin ürperdiğini göreceksiniz.

Konumuz farelere . Bitkilerin gelişmesi için gerekli olan su, ışık, ısı, topraktaki azot,fosfor,potasyum ve mineraller e ihtiyaç olduğunu her çiftçi bilir. Toprağa attığımız tohum bu şartları görünce kıpırdanır, kabuğundan çıkar, sağa sola kollarını uzatır ve gıdasını almaya uğraşır. Artık onun için yaşam başlamıştır.

Topraktaki gözle göremediğimiz milyarlarca mikroorganizma dediğimiz hareket halindeki canlılar için de yaşam mücadelesi devam etmektedir. Kökler ve mikroorganizmalar.

Mikroorganizmaların görevi , köke uzaktaki gıdaları alıp taşımak , ona satmak karşılığında enzimini alıp gitmek. Müthiş bir ticari alışveriş. Bitki için ışık,su,ısı ve diğerleri nekadar önemli ise, bu mikroorganizmalar da o kadar önemli. Onlar olmadan kökler nasıl gıdasını toplayacak. Yalnızca köke bitişik gıdalar ile yetinecek.

Topraktaki mikrorganizmalar nekadar çok ve semiz olursa, bitki okadar çok serpilip büyür, bol ürün verir. Bunun için toprağa ,müthiş bir mikroorganizma deposu olan yanık hayvan gübresini atıyoruz.

Toprakta zaten var olan ve gübre ile çoğalttığımız bu mikroorganizmalar, bütün canlı yaşamın başlangıç noktasıdır. Onlar olmadan hayat olmaz, bizler de olmayız.

Yüce Allah tarafından bu derece hayati görev verilen mikroorganizmalar ın bizden istediği tek bir şey var.:  Kendilerini rahat bırakmamız.

Onlar diyorlarki ;  gölge etmeyin, bizi öldürmeyin , biz size lazımız , biz sizin için çalışıyoruz.

Mikroorganizmalar toprağın alt ve üst katmanlarına yerleşmişler ısı, nemlilik, beslendikleri diğer mikroorganizmalar, kökler vs ile yaşamlarını sürdürmekteler.

En önemlisi de farelerimizin, köstebeklerimizin, böceklerimizin, yılanlarımızın açtığı tünellerden gelen hava ile oksijenlerini almaktalar. Oh ne rahat bir yaşam .

Onlar, yaşamları için uygun olan derinlikteler. İnsanlarda  kendilerine  uygun olan yerdeler. Bir fil nasıl ki kutupta yaşayamaz ise, kutup ayısını da ekvatorda yaşatamazsınız.

Derken, tarlaya pulluğu sokuyoruz ve toprağın altını üste, üstünü alta çevirmiyor muyuz. Bunu yaparken torağın alt katmanları havalansın, toprak kabarsın diye bilmeden mikroorganizmaların hava alması amacımız var, ama onları da yuvalarından ediyoruz. Bir deprem .evler yuvalar yıkılmış, ölenler var. Yaşamın tekrar normale dönmesi, herkesin kendi vatanına yerleşmesi için zaman gerekiyor. Her şey normale döndüğünde, yani toprak tav a geldiğinde, çalışmalar tekrar başlıyor. Fareler, köstebekler tünellerini açıyor, aşağıyı havalandırıyor. Bedavamı?  Hayır, her şey karşılıklı, onlarda bitki kökleriyle beslenip, nasiplerinde ne varsa onu alıyor.

Bu müthiş düzeni bilinçsizce yok eden, bizler kadar zararlı var mı ? diye ,kendimizi sorgulayalım.

Ne yapmamız lazım ?

1-     Pulluk aletini dünya terk etti. Artık patlatma-çizel diye adlandırdığımız ve toprağı alt-üst yapmadan, mikroorganizmalar için, aşağı katların havalanmasını sağlayan aletleri kullanacağız.

2-     Mikroorganizmaların bitki köklerini beslemekte yetişemediği durumlarda verilmesi gereken sun’i gübreyi bilinçli ve yeterince kullanacağız. Sun’i gübrenin mikroorganizmalara zarar verdiğini ve toprağımızı giderek çoraklaştırdığını kesinlikle unutmayacağız. Sun’i gübre hiç kullanılmasa daha iyi ama, bu insan nüfusunu beslemek için , yüksek verim alıp bazı değerlerimizi feda etme gibi bir mecburiyetimizin olduğunu da kabul etmemiz gerekiyor. Ama ölçüsüz ve bilinçsiz değil.

3-     Tarlamızdaki böceklerin, kuşların, farelerin hepsinin bu yaşamda görevli olduğu bilinci ile onları yok etmeyeceğiz. Kimyasal zehirleri  asla kullanmayacağız. Örnek :Yaprak altındaki pireleri zehirlediğimizde diğer faydalı böcekleri de öldürüyoruz. Pirecikleri iştah ile yiyen ağustos böcekleri bu zehirlere son derece hassas.

4-     Doğada (Doğal yaşamda) her şeyin bir sebebi, her şeyin bir çaresi var.

Sayın okurlardan ricam, yazımı 2 defa daha okuyup çevrelerine aktarmalarıdır.

Nevzat Anlıtan

İnş.Y.Müh.

 www.mudurnuhaber.com