İşte Düzce ile Mudurnu arasındaki FARK

İşte Düzce ile Mudurnu arasındaki FARK

Ankara Düzceliler Derneği Başkanı Semih Kıbrıs, hızlı trenin Düzce’den geçmesi değil istasyonun Düzce’de olmasının önemli olduğunu söyledi.


Kıbrıs, “Hızlı treni gündeme taşıdığımızda ilk önce güzergahta Düzce yoktu bizler Sakarya’dan Düzce’ye hızlı tren hattı döşenmesini Düzce’nin istasyona sahip olmasını gerekçeleriyle anlatmıştık.

Avan Proje denilen ön etüt projede yeni güzergahın, Ankara, Sincan, Çayırhan, Ayaş, Beypazarı, Nallıhan, Mudurnu, Düzce, Gölyaka Saçmalıpınar, Sakarya, Kocaeli ve İstanbul olduğunu açıkladık.

Bize hayalcisiniz denirken Saçmalıpınar köyümüzden bu hızlı tren hattının geçiyor olması bizleri çok mutlu etti. İşte asıl ilgilendiğimiz gündeme taşımaya çalıştığımız Düzce’den trenin geçmesi değil istasyonun Düzce’de olmasıdır.

Ciddi ve Düzce’miz için çok önemli olan bu konuda isteğimiz açıkça, net bir dille söylemek gerekirse Saçmalıpınar’dan hızlı tren hattı geçiyorsa, bu ister üstten, ister tünelden, isterse yerin altından dahi geçse bile, Ankara’da, İstanbul’da ve yurt dışında çok sayıda örneklerini gördüğümüz yer altı metro istasyonları tarzında yapılabilir diyoruz.

Asıl önemli olan hükümet politikasının da üzerinde devlet politikası olan bu prestij, vip projeler bırakın Düzce’yi, Türkiye’yi çok daha ileri Dünya gözüyle önemli ses getiren Dünyanın dikkatini çeken projelerdir.

Türkiye’mize ilgiyi artıran çok önemli projelerdir. Cumhuriyetin başkenti Ankara’yla, Osmanlı’nın başkenti İstanbul arası 350 km/saat hızla 1 saat 20 dakikada alınacak, insan odaklı, ülke menfaatli bu projede halk, STK’lar, vekillerimiz, belediye başkanlarımız, Düzceli olmayan ama Düzce’ye gönül vermişler el ele olup tasarlanan tek istasyonun Sakarya’da değil Düzce’mizde olmasını sağlamaya çalışmalıyız, buna destek vermeliyiz.

Saçmalıpınar’a değil 1 saatte, 2 saatte gitsek ne olur amaç bizim gitmemiz, Düzce’den istasyona gidecek Düzceli sayısının az olması değil, Ankara’dan ve İstanbul’dan insanların Düzce’ye gelmesini sağlamak, dışarıdan şu anda ekonomimize katkısı olanlara karayoluna alternatif tren yolunu da hizmete sunarak Düzce’mizin fizıbıl olduğunu ispatlamak, yeni gelmeyi düşünenlerin kararlarını etkileyecek önemli bir faktördür” dedi.

Kaynak: İHA

www.mudurnuhaber.com

 

Not: Bu haber İHA kaynaklı bir haber olup , haberde sadece başlık değiştirilmiştir. Haberin diğer kısımlarını  değerli Mudurnu Severlerin ve Okurlarımızın doldurması amacıyla herhangi bir ekleme çıkarma yapmadık. Bilginize. www.mudurnuhaber.com 

ANNE

ANNE

Anneler çilekeşi ömrümüzün… Kahır çekeni, eziyet ve cefa adına yüreği ev
sahibi olanı dünyamızın. Anne bir kutsal sözcük, bir aziz mana, bir umman
yürek…

Cennet annelerin ayakları altındadır ama bizler o ayakları bir gün dahi baş
tacı yapıp taşıyamıyoruz bugün. Belki sadece tabuta girdiğinde kollarımızın
üzerinde taşıyacağız annemizin nazik bedenini. O zaman da çok geç
olacak. Çok geç olacak sarılmamız için, af dilememiz için. Onların 24 saat
dahi hizmetkârı olsak ömrümüzün sonuna değin yine de haklarını vermiş
sayılmayız. Onların kul kölesi olsak dahi ve her an yanlarında dursak dahi
yine de haklarını tam olarak karşılamış sayılmayız. Borçlu gideceğiz hep,
onlara borçlu kalacağız hep.

Dokuz ay on gün bizlere ev sahipliği yapan bedeninde ve ondan sonra
ömrünün ahirine değin yüreğinde bizlere en görkemli koltuğu veren
kadın. Düştüğümüzde bacağı kanayan, ağladığımızda gözleri yaşaran,
güldüğümüzde kahkaha atan, acıktığımızda acıkan kadın. Onun şiirini
kimse yazamaz, onun destanını kimse anlatamaz. Onu kimse ifade
edemez.

Anne sihirli bir kelimedir, bizi bizden alır sıcak ve mesut bir iklime
sürükler. İçimiz ısınır birden, duygularımız yeşerir, renk gelir tenimize.
Daha bir soluklanırız, daha bir canlanırız daha bir havalanırız. Memlekete
bahar gelmiş gibidir annenin yanında durmak. Onun nefesi bir okşayıştır
ruhlarımızı baştanbaşa. Sözleri sihirli bir melodidir kulağımızın içinde
akseden. Dokunuşu ipek bir kumaşa dokunmaktır içinizi titretircesine.

Ömrümüzün moral kaynağı, güç deposu yüreğimizin, trafosu her
şeyimizin. Karanlıkta kalır ama sizi karanlıkta komaz. Aç kalır
ama aç komaz sizi, susuz kalır ama susuz komaz sizi. Üşür ama
üşütmez, ölür ama öldürtmez sizi. Öylesine fedakâr, öylesine cefakâr,
öylesine hürmetkârdır evladına. Başınız ağrıdığında aspirin olur size,
öksürdüğünüzde şurup olur, sinirlendiğinizde sakinleştirici olur; Annesilin
diye bir ilaçtır O! Her derdinize devadır; yaranıza merhem, ateşinize ıslak
mendil, soğuk algınlığınıza sıcak bir çorba.

Yırtık elbisenize yama, kabuk bağlamış yaranıza ipek bir el, kirli saçınıza
yumuşacık bir şampuan, perişan duygunuza sokulacak bir liman… Daha
nen olsun bu hayatta anne? Azrail geldiğinde dahi ömrünü sizin uğrunuza
verecek kadar fedakâr. Bundan ötesi var mıdır? Sevgiliniz mi ömrünü
verecek size? Arkadaşınız mı? Başkaları mı?

Bir anne hikâyesi, anne yüreğidir her ne de olsa!
Gecenin ilerleyen bir saatinde bir anne telefon açar yavrusuna. Gecenin
üçünde. Ve yavrusu hırsla telefonu kaldırır, gecenin üçünde telefon mu
olur diye! Bakar annesidir

“Hayırdır anne!”
“Yok, oğlum yok bir şey, sesini duyayım diye aradım.” der.
“Bu saatte ses mi duyulur, telefon mu olur anne?” der oğlu ve ağzına
geleni sayıp döker annesine. Bir anne düşünün ki yavrusu tarafından
azarlansın.
“Bu saatte arayarak rahatsız mı ettim evladım? Yavrum rahatsız
mı oldun?” der kadın usulca. “Evet!” der çocuk “rahatsız oldum.”
Anne sesini içten gelen bir duygu ritmiyle şöyle tamama erdirir: “Oğlum
sende bundan 25 sene evvel bu saatlerde beni rahatsız etmiştin.
Doğum günün kutlu olsun.”

Bu yazı bir anne hikâyesi yazısıdır. Lütfen yanınızdaysa sarılın hemen
uzağınızda ise koşun yanına. Mesafeler ne olursa olsun aranızda. Bir
dakikalığına da olsa yok sayın yaşadığınız dünyayı. Varsayın ki anneniz
tek dünyanızdır yaşadığınız. Tek ormanınız, tek okyanusunuz, tek
gökyüzünüz.

Yok sayın hastalığınızı, hüznünüzü, yalnızlığınızı. Koşun annenize hemen;
nerede olursa olsun. Uzakta, çok uzakta, hatta atta da dahi olsa…
Can YÜCEL’İN şiiri ile bitireyim bu yazıyı, buyurun lütfen:
“ Nahide Hanım söyledi yine
Neden babama yazmışım da
Anama şiir döktürmemişim
Kaç kere yazdım cebimden uçup gittiler
Ben on yedi yaşında beni yıkayan
Anneme şiir yazacak kadar şair değilim”

Anneleri anlatacak yazı da yazılamaz, yok öyle bir yazar!

Gürhan Gürses
STDM Aktivisti

www.mudurnuhaber.com

 

TOP DİREKTENMİ DÖNDÜ?

TOP DİREKTENMİ DÖNDÜ?

Abant ı Mudurnu Coğrafi sınırları içersinde kalmasında birinci derece de yükümlü olan Mudurnu kaymakamlığına Mudurnu belediye Başkanlığına ve Adalet ve Kalkınma İlçe Başkanlığına 15.02.2012 Tarihinde, Abant Mudurnu İlçe Hudutları İlhaka açıkmı diye bilgi isteyen Demokrat Parti Belediye Meclis Üyesi Mustafa ÖZTÜRK 05.03.2012 itibari ile sadece Mudurnu Kaymakamlığının aşağıda kamuoyu ile paylaştığı cevabı alabildiğini söyledi.

 

NEDEN 17 OCAK 2012 TARİHİNDE ABANT GÖLÜ VE ÇEVRESİ BOLU MÜCAVİR ALAN SINIRINA DAHİL EDİLMEK İSTENİYOR?

Avcı avını, Vurmuşsa o avı ondan almanız hemen, hemen mümkün değildir. Mühim olanı köy sınırlarını, İlçe sınırlarını, İlhaka a kapalı tutmaktır.  (Söylem ile olmaz ) Atalarımızın dediği gibi, At izinin olmadığı yerde, İSMİN,  İsminin Olmadığı yerde de seni tanıyan olmaz. Abant ı bu güne kadar, Mudurnu coğrafi sınırında kalmasını sağlayanlar, Büyük çabalar sarf ettiklerini, Mudurnulu en güzel bayramını bile ABANT ta icra ettiğini, elli yaşlarındaki Mudurnulular bilir.

Bu bayram dahi, bir şekilde yapılamaz kılınmıştır, (Göre bilene)  Abant ta Boğazpınar tarafındaki, Atalarımızın yaptığı MUDURNU BELEDİYE Evini kimler ne amaçla kaldırdı? Neden sorgulanmıyor?

Bizler üzerimize düşen vazifeyi yaptığımıza inanıyor, geri kalanını kamuoyu vicdanına ve ilgili mercilere bırakıyoruz.

www.mudurnuhaber.com