HAYATIN ŞİFRELERİNDEN “ZAMAN “

HAYATIN ŞİFRELERİNDEN    “ZAMAN “

Sizler in  bir  dakika ZAMAN’ ını almak istiyorum.

Konu Tanrı nın  tüm canlı cansız varlıklara bahşettiği  ZAMAN .

Hepimiz ZAMAN gelince her  şey,  her isteğimiz olur deriz.

Mutluluğumuz için ZAMAN ın değerini biliriz, bilemeyiz  .

Her şey ZAMAN ın içinde  saklı .

 ZAMAN  algısını nasıl  hissetmeliyiz nasıl  kontrolümüz altına almalıyız.

 ZAMAN   algısını yaşadığımız  tecrübelerle  düşünerek elde edebiliriz.

 Önümüzdeki aylar seçim geçim ZAMANI Şimdi düşünme ZAMANI.

 Atalarımız  boşuna   dememiş “ Sakla samanı gelir ZAMANI”.

Samanın yurt dışından ithal edildiği bugünlerde,Hayırların fethi için, kötülüklerin deffi için  bir dahaki zamanda  buluşmak üzere mutlu ZAMAN lar da kalın.

                                                               UĞUR  TÜRESİN    MUDURNU  Haber

BEYAZ ET FESTİVALİ VE BOLU

BEYAZ ET FESTİVALİ VE BOLU

Aylar öncesinden Bolu nun tanıtımının yapılması için düzenlenmeye çalışılan Bolu Beyaz Et Festivali ni geride bıraktık.

Beyaz Et Festivali bir taraftan çok fazla heyecan ile yapmak isteyenler var iken, her zaman olduğu gibi diğer yandan da şiddetle yapılmaması yönünde çalışanlar yine vardı.

Anlaması çok zor bir durum, neden Bolu nun tanıtılmaması için bu kadar çaba sarf ediliyor ki!  Arkadaşlar, Aynı çabanın daha azını Bolu nun tanıtılması için harcasalar daha faydalı olurlar diye düşünüyorum.

BOLU BEYAZ ET Festivali beklenenin altında bir ziyaretçi ve etkinlik ile bitti. Festival’e ramak kala, Afyon ilimizdeki Patlama ve Şehitlerimizin acı haberleri üzerine hemen insanlar tepkiler vermeye ve birileride hazır bu fırsat deyip siyaset yapmaya başladı. Bu gibi durumlardan faydalanarak siyaset yapmak artık Türkiye de alışıla gelmiş bir politika oldu.

BOLU BEYAZ ET Festivali için bir Festival Komitesi kurulmalıdır. EVET Komite vardır, fakat o kadar paralar harcanmasına ve sanatçılar gelmesine rağmen tam bir organizenin yapılamadığı görünüyor. Festival Komitesi içersinde her kesimden insanların mutlaka olması ve Komite içersinde üst gurubun alt gurupları yönlendirmesi ile birlikte aylar öncesinden hatta ve hatta şimdiden çalışmalar yapılmalıdır.

Festivalin 6. yılında ilçelerden gelen tanıtım reyonlarının yeterince olmadığı ve ANIT park ın içine sıkıştırıldığı gözlendi. Festival etkinliklerinde mutlaka BASIN ve YAYIN kuruluşlarından arkadaşlarımız katkıda bulunmalı ve Organizasyonlarda yer almalıdır.  Böylelikle olaya daha sıkı sarılınmış olur.

Festival Programında Bolu Beyaz Et üreticileri daha profesyonelce hazırlanmalı ve daha zengin sunumlar yapılarak vatandaşların ilgisi çekilerek, yerel ve ulusal Medya ya çıkacak haberler ile daha fazla Bolu tanıtılmalıdır. Bolu dan  kazanım sağlayan her kes, her Esnaf bu Festivalin bir yerlerinden mutlaka tutmalıdır, artık bu Festival Bolu nun ve Boluluların Festivalidir.

7. Beyaz Et Festivalinde buluşmak umudu ile…….

Saygılarımla

Aydın ÖZPELİT

www.mudurnuhaber.com

 

MANİLER (22)’Hazana çeyrek kala’

MANİLER (22)’Hazana çeyrek kala’ 

Gönül derin bir göldür
Girmesin bilmek gerek
Ömür şirin bir güldür
Dermesin bilmek gerek….Hazana çeyrek kala
Yari beklerim hala
Ben nazlımı sarmadan
Girmem kara toprağa…

Gençliğim heder oldu
Ayrılık kader oldu
Sılada ki sevdiğim
Gönlümde tüter oldu…

Yar bağında dikenim
Hasretini çekenim
O güzelin uğruna
Göz yaşımı dökenim…

Senin en şirin yanın
Benle olduğun anın
Terkedersen sen beni
Donar damarda kanım…

Şu dağlarda kurt olur
Kurda dağlar yurt olur
Bir yiğide bir gözel
Vallah billah şart olur…

İki iki kaç olur
Bilmeyene güç olur
Bir kötüye düşersen
Gül yüreğin hiç olur…

Sevgidir işin aslı
Yarsız gönüller yaslı
Gerçek aşkı tattırmış
Kerem’e şirin Aslı…

 
Ateş közdür kömüre
Sevgi özdür gönüle
Yarin güzel olunca
Kışlar yazdır ömüre…Bir zalimin yüzünden
Yürek yanar hüzünden
‘Gelcem’ dedin gelmedin
Bıktım artık nazından…

Yari gördüğüm anda
Coşar kanım damarda
Nice güzel gördüm de
Yine gönül o yarda…

Esince seher yelim
Kokuyor bahar gülüm
Sen bende ben olunca
Uzaktan bakar ölüm…

Ben yare gülüm derdim
Gülüme gönlüm verdim
Baharın leylim vakti
Bağında gülün derdim…

Yayla suyu serindir
Aktığı yer derindir
Viran olmuş bu gönlüm
Yar senin eserindir…

 
Kalınca yardan ırak
Şu gönül susuz kurak
Yar yolunu gözlerim
Karalar bağlayarak…
 
Nazlı yarim olmazsa
Gözler uykuyu neyler
Bülbül güle konmazsa
Güller kokuyu neyler…Gonca gülüm solunca
Ruha hüzün doluyor
O yar benim olunca
Solan yüzüm gülüyor…

 
Abdullah Atay www.mudurnuhaber.com

Ramazan Bayramımız Mübarek olsun

Ramazan Bayramımız Mübarek olsun

 Çok kıymetli Dostlar,  bir Ramazan Bayramına daha erişmenin sevinci ile sizlere bu sayfalar aracılığı ile sesleniyorum.

 Bayramlar, Uzaklardaki yakınlarımız ile Aile ve Dostluk bağlarımızı kuvvetlendiren en güzel günlerdir. O günlerden birini daha hep birlikte yaşıyoruz. Ama ne yazıkki, Bayram dönüşlerinde birçok insanımız Trafik kazalarında can ve Mal kaybı ile karşılaşmaktadırlar. Bu kazaların oluş nedenlerinden biri dikkatsiz araç kullanmak ve aşırı hız nedeni ile direksiyon hâkimiyetini kaybetmektir. Siz siz olun, gideceğiniz yere sağ salim varabilmek ve mutlu bayramlar geçirmek için Trafik kurallarına uyunuz.

  Trafik kuralları deyince aklıma sürekli gelen bir hususuda hatırlatmadan edemeyeceğim, Mudurnu girişinde son günlerde yaşanan Trafik kazalarında ölümcül olmasa da maddi hasarlı kazalar gerçekleşmiştir. Mudurnu girişinde gerekli sinyalizasyon çalışmaları ve gerekli Trafik tedbirleri bir can’a mal olmadan alınmalıdır.

 Mudurnu İlçesindeki termal Canlılık

Evet, Mudurnu ilçemizde yılan hikâyesine dönen ve Su akar Türk bakar mantığı artık kırılmalıdır. Mudurnu ilçemiz Taşkesti beldesi sınırlarında faaliyete geçen Sarot Termal Bölgede bacasız bir fabrika görevi görmekte ve bölge halkı buradan maddi gelir elde etmektedir.

Neden Mudurnu ilçesindeki Babas suyu Mudurnu ekonomisine değer katmasın?

 Neredeyse 30 yıllık mazisi olan Babas kaplıcası hala sürüncemede…

İnşallah siyasiler ve idareciler bir an önce Mudurnu Ekonomisinin canlanarak ilçenin gelir düzeyinin yükselmesi için Kaplıca Turizmine yatırım yapacak olan yatırımcıların önlerini açarlar.

Her Şey MUDURNU muz için

Bizim yaptığımız haberlerden, yazdığımız köşe yazılarından rahatsız olanlar olduğunu çok iyi biliyoruz, ama bunun tek bir sebebi var, oda Memleket aşkıdır.  Yoksa, kimse kusura bakmasın Türkiye da kaç tane bizim Mudurnu gibi ilçe var ve orada Bayramlarda gazete çıkıyor bir takip edin. Bunun sonucunda biz Madalya veya Plaket istemiyoruz, ama gölge etmeyin başka bir şey istemem, her kes görevini yapmalıdır. Basın temsilcileri aksaklıkları hataları görür ve yazar, bunuda onaracak ve tamir edecek konu ile ilgili yetkililer ve kurumlardır.  Yapılan haberler hiçbir zaman açık aramak değil Mudurnu ilçesinin daha yaşanabilir ve insanların daha mutlu olması ve sorunların çözülmesidir. Bakınız, Küçük bir not; Mudurnu Demirciler çarşısı girişi açık çıkışı ise Trafiğe kapalıdır,  bu sebepten dolayı çarşıya günde en az 10 araç yanlış giriş yapmakta ve geri, geri giderken araçlara ve çevreye maddi zarar verilmektedir. Bu konuyu  www.mudurnuhaber.com sitemizde birkaç kez dile getirmemize rağmen henüz çarşı girişine bir uyarıcı levha dikilmemiştir,  ilçemizi gezmeye ve tanımaya gelen Misafirlerimiz Türkiye nin başka hiçbir yerinde böyle bir uygulama yok, diye hem gülüyor hemde tepki göstermektedir. Küçük sinek mide bulandırdığı gibi bu tip çalışmalar Turizme köstek vurur, Bilginize…

Mutlu Bayramlar

Aydın ÖZPELİT

e-mail: aydinozpelit@mudurnu.com

 

HOŞGELDİN HASİME MELTEM BEBEK

Dostlar değerli okuyucularım Allaha hamdüsenalar olsun, yaşadığımız mübarek günlerde baba oldum.53 yaşımda şahsıma ve tüm ailemize destek bereket mutluluk getireceğine inandığım ikinci Kızım Hasime Meltem dünyaya geldi. Kıymetli oğlum İlker kıymetli kızım İdilden ve 23 yıl aradan sonra bir evlat daha dünyaya gelmesine vesile olan eşim Özlem hanıma teşekkür ,muhteşem duyguyu sağlayan Rabbime şükür ediyorum.

İlerleyen yaşım, yaşadığım yorgunluklarımla birlikte günümüzde çocuk yetiştirmenin zorluğunu düşünerek, baba olmaya gönüllü değilken, Allahın takdiri  vefalı kaderime razı olarak  doğum gerçekleşti. Şükür olsun ki hem anne hem kızım sağlıklı. Bebeğin iki ismi eşimin isteği üzerine annemin ismi” HASİME” ve  kardeş kadar yakın aile dostumuz iş ortağım Umut Duran kardeşimin değerli eşi ismi “MELTEM” adı verildi.

Hayatımda hissettiğim güzelliklerle birlikte kaygılarımın da doğal olduğunu,bu bilincimle bundan sonraki hayata bakış değişimimle zorlu durumları rahatlıkla baş edeceğimi şuandan itibaren hissetmeye başladım.

Allah tüm ailelere çocuklarımıza evlat bereketi mutluluğu versin. Allah devletimizi ,girişimcilerimizi, iş adamlarımızı doktorlarımızı başımızdan eksik etmesin .Bolu da seçkin kadrosu 5 yıldızlı otel konforu yeterli tıp teknoloji bebek doğum servisi ile hizmet veren Çağsu hastanesinden eş dostlarla birlikte sayın Arzu Dede doktorumuz  sayesinde iki günlük bakım tedavi doğum hizmetiyle mutlu ayrıldık.

  Her vatandaşın istifadesine sunulan, olması gereken özel hastane imkanlarından eşimin devlet sosyal güvenlik anlaşması (sigortalı oluşu ) gereği ekonomik şekilde faydalandık. Hastanedeki tüm çalışanlara doktorlarımıza teşekkürü borç biliyorum.

Duyan tebrik için gelen gelemeyen tüm arkadaşlarıma,akrabalarıma,hemşehrilerime teşekkür ederek Rabbime bizlere bu mutluluğu yaşattığı için bir kez daha şükürler olsun diyorum.    

 Uğur Türesin  MUDURNU HABER

www.mudurnuhaber.com

  ARAMIZA HOŞ GELDİN   HASİME MELTEM HANIMEFENDİ

Mudurnu Haber sitemiz Köşe yazarlarından Uğur ve Özlem  TÜRESİN  Çiftinin bu mutluluğunu paylaşır, Allah sağlık,sıhhat ve huzur dolu bir ömür geçirmelerini temenni ederiz.

MUDURNU HABER AİLESİ

………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………

Mesut ŞENER Mudurnu Haber de

    MESUT ŞENER

1946 yılında Ankara’nın Nallıhan ilçesinin Nallıdere Köyü’nde doğdu. Çiftçilikle uğraşan ailenin üç erkek çocuğundan en küçükleri. İlkokulu köyünde, ortaokulu Nallıhan’da, liseyi İstanbul Haydarpaşa Lisesinde okudu. 1964 yılında Nallıhan’ın Belenören Köyü’nde beş ay vekil öğretmenliği yaptı.

1969’da Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Antropoloji Bölümünü bitirdi. Askerliğini yedeksubay olarak Urfa’da yaptı. Bir yıl çiftçilikle uğraştıktan sonra İş ve İşçi Bulma Kurumunda memuriyete girdi.

1974 yılında TRT’ye geçip Ankara Televizyonunda yirmi yıl kurgucu olarak çalıştı. 1994’ten itibaren on beş yıl bilgi yarışması programı yapıp yönetti.

1968 yılında ODTÜ Keban Kurtarma projesinde görev aldı, araştırması ODTÜ’ce yayınlandı.

Nallıhan hakkında yazdığı NALLIHAN adlı kitabının ilk baskısı 1998, ikinci baskısı 2001 yılında yayınlandı.

Nallıhan hakkında 2006 yılında çektiği Nallıhan’ı tanıtıcı belgesel TRT televizyonu kanallarında gösterildi.

Nallıhan hakkında yazdığı makaleler Nallıhan Vakfı Yıllıklarında yayınlandı.

Yayın hayatına yaptığı katkılardan dolayı sürekli Sarı Basın Kartı sahibi.

Evli, iki çocuğu var.

…………………………………………………………………………………………………………………………………

Nallıhan kitabı yazarı Mesut Şener’in

“Mudurnu’ya komşu ilçe Nallıhan” adlı yazısı

Mudurnu’ya komşu ilçe NALLIHAN

Bir zamanlar pirinci ve tiftiği ile ünlü iken günümüzde ise domatesi ve ipek iğne oyaları ile ün salan Nallıhan, Karadeniz Bölgesinin Batı Karadeniz Bölümünde yer alır. Çok yakınından geçip Sakarya Nehrine dökülen Nallı Çayı vadisinde, doğu ve kuzeyi yüksek dağlarla çevrili çukur bir alanda kurulmuştur. İlçe merkezinin deniz seviyesinden yüksekliği 625 m, yüzölçümü 1978 km² dir.

2 beldesi ve 75 köyü olan Nallıhan Ankara’nın en uzaktaki ilçesidir. Ankara-Eskişehir-Bolu üçgeninin ortasında kalan Nallıhan; Ankara’ya 160 km, Bolu’ya 100 km, Eskişehir’e 130 km uzaklıktadır.

Ankara’yı İstanbul’a bağlayan ipek yolu üzerinde yer alan Taraklı-Göynük-Mudurnu-Nallıhan-Beypazarı-Ayaş gibi tarihi ilçeler son yıllarda kendilerini tanıtmaya, turizm pastasından pay almaya çalışmaktadırlar. Beypazarı bunu başardı, sıra diğerlerinde. Nallıhan’da bunlardan biri.

Nallıhan;

Dünyaca ünlü halk ozanımız Yunus Emre’nin hocası Taptuk Emre’nin yaşadığı topraklardır.

Yunus’un hocası Taptuk Emre’nin türbesi bu ilçededir.

Nallıhan;

Ülkemizde ilk hidroelektrik santralinin (Sarıyar Barajı) yapıldığı yerdir.

Nallıhan;

Ankara Tiftik keçisinin bir zamanlar en çok yetiştirildiği ve keçilerin en iyi elyaf verdiği yerdir.

Nallıhan;

Türkiye’de iğne oyaların ipek böceği kozasından elde edilen iple yapıldığı yerlerin başında gelmektedir. İpek iğne oyaları ile ünü her geçen gün artmaktadır.

Nallıhan;

Tarımsal üretimde çeltiğin yerini alan “domates”le de İstanbul pazarında ünlenmektedir.

Nallıhan;

Orman içi köylerinde başlayan döviz getirici yaban domuzu avcılığı ve yaban koyunu koruma sahası ile de ilgi çekmekte, yayla turizmine kucak açmaktadır.

Nallıhan’da;

İçinde Kara leyleğin de olduğu 168 kuş türünün yaşadığı Nallıhan Kuş Cenneti Milli Parkı görülmeye değer yerlerin başında gelmektedir.

Adını ilçeye veren tarihi Kocahan, yaşları iki bin yıl olduğu sanılan ardıç ağaçlarıyla kaplı Hoşebe dinlenme alanı ve Uyuz Suyu Şelalesi diğer görülmesi gereken yerlerdir.

 Mesut ŞENER   Mudurnu HABER  Ankara

www.mesutsener.com.tr   www.mudurnuhaber.com

 

 

 

RAMAZAN MANİLERİ

RAMAZAN MANİLERİ
 
Ramazan geldi hoş geldi
Türlü türlü aş geldi
Makarnama mantıma
Mudurnu’dan keş geldi.
 
Aşınız tatlı ola
İşiniz mutlu ola
Eşim dostum herkese
Ramazan kutlu ola.
 
Ramazan berekettir
İmana harekettir
Yetim hakkı yiyenin
Ahiri felakettir.
 
Zenginler yer güllacı
Düşünmez yoksul açı
Dostlara iftarım var
Ocağa koydum sacı.
 
Bu akşam ki iftarda
Tatlılardan sütlaç var
Sade kendin düşünme
Çevremizde ne aç var.
 
Çağdaşlık bir yarıştır
Çok yeme az atıştır
Ramazanda boş durma
Küskünleri barıştır.
 
Bak gelince ramazan
Okunur yanık ezan
Hayır hasenat ile
Yoksulun gön’lün kazan.
 
Doğru söze ne denir
İftarda hurma yenir.
Oruç namaz olmazsa
Bereketler tükenir.
 
Kaçan fırsat tutulmaz
Haram lokma yutulmaz
Ramazanda olsa da
Güzeller unutulmaz.
 
Hoca kavuklu olur
Pilav tavuklu olur
İşmar eden o güzel
Benim yavuklu olur.
 
Sahura er kalkmışım
Davulumu çalmışım
Yardan buse kaparak
Bahşişimi almışım.
 
Tereyağ cızır cızır
Sahura aşım hazır
Yaşam bir başka güzel
Bulursa başım huzur.
 
Sallayınca orağı
Yeriz sahur böreği
Bilirsiniz siz dostlar
Oruç nefsin direği.
 
İftarda yedim hindi
Üstüme uyku bindi
Teravih kaçırmışım
Canım sıkıldı şimdi.
 
Uykuya oruç saldım
Akşama dek aç kaldım
İftarda çok yemişim
Teravihe geç kaldım.
 
Davul tokmağı şimşir
Sesi göğe erişir
Benim hercai gönlüm
Her güzele ilişir.
 
Davulcu bahşiş ister
Makarnam da keş ister
Sahurdaki sütlacı
Yemek için diş ister.
 
Helal lokma seçerim
Orucumu açarım
Davulcuya sahurda
Bahşişimi saçarım.
 
Oruçta geldik dörde
İftara pişti zerde
Kaşıksapı korava
Devadır her bir derde.
 
Ramazanım beş oldu
Sabır gön’le eş oldu
Evlerde sofralara
Bereketli aş doldu.
 
Ramazan altı oldu
Sofralar tatlı doldu
Yarim hala gelmedi
Yüreğim dertli oldu.
 
Ramazanda ver zekât
Namaz kıl rekât rekât
Kadir gece sevabı
Başka geceden bin kat.
 
‘Dom dom’ çalar davulum
Uzundur benim yolum
Bayramda evde yokum
Hazırlandı bavulum.
 
Bayramda top patlıyor
Herkes bayram kutluyor
Orucunu tutanlar
Sevabını katlıyor.
 
Abdullah ATAY
 
 Sağlık ve huzurla daha nice ramazanlara….

www.mudurnuhaber.com

 

HOŞ GELDİN 11 AYIN SULTANI

HOŞ GELDİN 11 AYIN SULTANI

  Bu ay sevinç günleri ,kederleri bir yana bırakıp mutlu olalım. Ramazan ayını doya,doya yaşayalım. Oruç  İslam ‘ın imanın gereği farzdır. Oruç  hafıza  ,algılama, vücudun savunma sistemi,kanser oluşumu üzerideki etkileriyle insanın vücudu ve ruh sağlığı için çok faydalı bir ibarettir.

Oruç mideyi, bağırsakları ve kalbi dinlendirir. Oruç; ruhun, kalbin ve vücudun devasıdır. Vücuttaki fazlalıkları eritir, zararlı olan gıdaları vücuda almaktan kişiyi alı ko­yar.
“Oruç, İmsak vaktinden gün batıncaya kadar-ibadet niyetiyle-yeme, içme ve cinsî münasebetten vazgeçmektir. Oruç, bütün dinlerde müşterek bir ibâdettir. Nitekim Kur’ân-ı Kerim’de: Ey îman edenler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi, sizin ürerinize de oruç farz kılındı. Ge­rektir ki oruç sayesinde kötülüklerden korunasınız. O size farz kılman oruç sayılı günlerdir. Sizlerden her kim o günlerde hasta veya yolculukta olur da oruç tutamazsa, tutamadığı günler sayısınca, sıhhat bulduğu ve rahat etti­ği başka günlerde oruç tutar. Fazla ihtiyarlık ve devamlı hastalık gibi sebeplerle oruç tutmaya güç yetiremeyenler üzerine bir yoksulu doyuracak kadar fidye vermeleri la­zımdır. (Bakara 183-84J
Peygamber Aleyhis-Selâm da: “Her şeyin bir zekatı vardır, vücudun zekatı ise oruç tutmaktır. Oruç, sabrın yarısıdır demişlerdir.

Eskiden  Mudurnumuz’da Ramazan günler önce gıda, temizlik hazırlıkları ile başlar Ramazan gelmeden önce düğünler yarım kalan işler bitirilir. Ev ekmekleri, katmerliler, ak gözlemeler ,şuruplar, börekler,baklavalar yapılır.Bulgur,pirinç,fasulye ,patates,mevsimsel sebze meyveler kurutulur hazırlanır mutfak kilerlerine depolarında yerini alıridi. Küçük baş hayvanlar kesilir yiyecek hazırlıkları yapılarak ilk günden itibaren komşu hısım akrabalar ihtiyaç sahipleri iftarlara davet edilir,kahveler içilerek sohbetler yapılarak terafi namazlarına gidilir. Tüm ay boyunca Oruç ibadeti Mudurnulular tarafından büyük bir huzur ve zevkle yerine getirilir.Ay boyunca hali vakti yerinde olanlar ihtiyaç sahipleriyle yardımlaşırlar. Zekatlar Fitreler verilerek şeker  bayramı sabahına hazırlanırdı.

Dostlar bir çoğumuz gelişen teknolojiye ve çevresel alışkanlıklarımıza rağmen bu güzel gelenekleri devam ettirmekteyiz..Hepimiz bu ramazanda imkanlarımızca hazırlıklarımızı tamamladık örf ve edetlerimizi  ibadetlerimizi yerine getireceğiz.Siz okuyucularım yaz sıcaklarında serinlemek ve Şehriman tepesinde  yatan dedelerimizin ruhunu şad etmek için  kimliği yaşadığı zaman hakkında kesin bilgisi şuan için bilinmeyen rivayete göre karşısında misafir olmadan yemek yemeyen misafirsiz kalırsa günlerini oruç tutarak geçiren şehriman tepesindeki ermişimiz şeyhül ümran hazretleri ve Filibeli hacı Tevfik efendiyi hatırlayalım, onlarla birlikte ailelerimizi sevindirelim.Davetlerimizi o kutsal mekanda yapalım.Şehriman tepemizin kutsal enerjisini hayrını kazanalım. YARDIMLAŞMA OLGUNLAŞMA AYI MUBAREK RAMAZANI ŞERİF TÜM İSLAM ALEMİNE BİZLERE Bereketli ve Hayırlara vesile olsun.

İslamı doğru anlayıp uygulayan ,kimseye haksızlık ve zulüm yapmayan,sadece Allaha kulluk eden tüm  inananların oruç ve ibadetlerinin kabul olmasını dileyerek cümlemize tekrarının nasip olamasını cenabı haktan niyaz ediyorum.          

   Uğur Türesin        MUDURNU HABER

www.mudurnuhaber.com

 

Kültür Bakanını Sirtaki ile Karşılamak!

               Kültür Bakanını Sirtaki ile Karşılamak!

               Halk arasında gerçek ama “gülmece” gibi bir olay olduğunda tam Aziz Nesinlik deriz. Mudurnu’da yapılan bazı olaylar ve yapılan işler üst üste gelince bunları yazmaya karar verdim. Bu yazıda yapılmak istenen şunu bunu hedef almak değil, bir zihniyetin eleştirisidir. Ayrıca bu yazı biraz sizlerin öneri ve yorumlarınızla şekillenecektir.

            Yıllar önce Kemal Sunal’ın oynadığı ve bir bölümü ilçemizde çekilen ‘Deli deli küpeli’ filmi vardı. Kaymakam olmayan bir ilçeye tımarhaneden kaçan iki “deli”den biri karlar kalkmadan “kaymakam” olur. Yani önümüz kış bize de böyle biri gelir diye korkuyorum. Yorum yazan olur belki, yazan olmadan ben yazayım; aslında bize böyle biri gelse daha iyi olur, hiç değilse kar da geç kalkarsa kaymakamsız kalmamış oluruz. İşin şakası bir yana bir ilçede beş senede sekiz kaymakam ve onun da yarısı ya stajyer ya da vekil. Bir haftalık, üç haftalık, iki aylık beş aylık seç beğen al… Bazı ilçelerdeki adliyeler kaldırılıyor bu arada bizi de ilçe olmaktan çıkarsınlar madem devlet atayacak kaymakam bulamadı böylece bu sorunda ortadan kalkmış olur! 

 

             Yapamadığımız işlerden birisi hatta en önemlisi ilçemize yapacağımız işlerin yapımında ortak karar alamayışımız ve yapılacak işlerde kontrol sürecinde herkesin kendi bildiğini söylemesi. Bu durum böyle giderse maddi ve  manevi çok bedel öderiz. Birincisi herkes aklını başına alsın Mudurnu’da siyaset yapmak mı önemli, geleceğe dönük yaşadığımız çağa dair sorumluluklarımızı yerine getirmek mi? Başbakan geldiği zaman ‘Abant yolu yapılsın’ dedi,  bir bölümü yapılacak oldu eğimi daha da fazlalaştı ve yol yapımından sonra daha çok kaza olmaya başladı. Oysa bilenler bilir, kurt kapanı mevkiinden, Abant’ın tepeye kadar bir eşek yürütüp gittiği yeri işaretleselerdi yolun eğimi daha düzgün olurdu. Bolu yolunda çalışma var umarım kışa sonuçlanır, Nallıhan yolumuz her halde bir kış geçsin diye bekleniyor. Sivil toplumu iş yapım ve kontrol süreçlerinde karar mekanizmasına dahil edemezsek bu sıkıntıları hep yaşarız. Lider ve sözcü bir kişi olur ama kararlar ortak alınamazsa birimiz yapar birimiz bozar dururuz.

              Kaplıca sorununu ve hastane yerini kim çözecek? Kışın “Deli Kaymakam”gelsin çözsün diye mi bekliyoruz.

              Yine yapamadığımız işlerden biri yapılan bir etkinlik sonrası oturup olumlu olumsuz değerlendirmesini yapmıyoruz. Kendi adıma yakın zamanda yaptığımız festivale en kısa sürede katılanlardanım. Festival programı toplantılarından birine ‘Kent Konseyi Başkanı’ olarak davet edildim ve zaman ölçüsünde görüşlerimi söyledim. Festival konusu uzun bir konu ama kısaca bir iki şey yazayım… Birinci görüşüm festivallerde biz kendimiz çalıp kendimiz oynuyoruz. Altı yıldır konakçılık da ”ev sahipliği” yapıyorum, festival zamanı bir Allah’ın kulu arayıp da ‘Siz de kültür festivali varmış geleyim mi?’ demedi. Bu konu araştırmalarıma göre ilçemizde ki konaklama yerleri için de aynı. Ulusal anlamda tanıtım yapamıyoruz çünkü festival çalışması devamlı bir kültür birimi tarafından bir yıl boyunca değil festivale iki ay kala başlanıyor!

               Kültür festivalleri bir ilçenin kültürel ve folklorik zenginliğini göstermek, tanıtmak ve yaşatmak için yapılır. Festivalde ilçemizde geçmişte yapılan el sanatlarından kaçını gösterebildik?  Ya da böyle bir çabamız oldu mu? Kendi kendimize erişte,yufka,dolmamı satıp duracağız?

                Kültür bakanı davet edildi, geldi. Liseli kızlarımız da olmasa bakanı “yeşil ördek” yerine ‘sirtaki’ ile karşılayacaktık. Nerde bizim çiftetelli, melek hanım, meşeli, Mudurnu zeybeğimiz? Bütün ulusların folkloru güzel ve ortak zenginliğimizdir. Buna itizarım yok ama festivale katılan yabancı folklor guruplarına da bizim seyirlik oyunlarını, birikmeleri, ahilik törenini, çiftetellimizi, melek hanımı, meşeliyi, zeybeği izletseydik onlar da bizi davet eder kültürel zenginliğimizi bu vesile ile duyurmuş olurduk.Kendi folklorumuzun tanıtım ve organizasyonunu yapamazsak yurt içi ve yurt dışından getirdiğimiz guruplarla nereye gideceğiz.Yönetimlerin görevi güncel işleri yapmanın yanında kendi kültürünü gelecek kuşaklarla da buluşturmak olmalı.

                Ayrıca gelen protokol konuk olduğu sürece bize tabi olmalı, bunu yapabilmeliyiz. Bunu yapabilirsek kültürel değerlerimizi daha iyi tanıtmış, zenginliklerimizi daha fazla göstermiş oluruz.

           Kısa sürede durduğum festival alanında protokol oturma biçiminde de sıkıntı vardı. İlçenin seçilmiş belediye başkanı nezaketen konuk gelen milletvekiline bakanın yanındaki yerini veriyorsa, bakanın yanında oturması gereken belediye başkanına da kim yer vermesi gerekiyorsa verecek.

               Sivil toplumu esnafı ilçe halkını karar süreçlerine katabilmeliyiz. Yapılan bazı işlerle ilgili kısaca düşüncelerimi yazmaya çalışayım.

                Çarşıda, pazarda, sokakta kaldırımcı dedemin ve daha eskilerinin emeği olan ne kadar taş varsa hepsini ortaya çıkarırdım. Esas zenginliğimiz bunlar! Asfalt, kilit parke ya da andezit taşı değil. Mudurnu’ya gelen andezit taşı, asfalt, kilit parke görmeye gelmez doğal olanı görmeye gelir.

                Çift yol başlangıcından itibaren direklerde ki ışıkları yeşil değil direkteki lamba ışığı tonunda ve amblemin çam değil eski çatı ve baca motiflerini çağrıştırmasını isterdim.

                Kırmızı-beyaz boyanan bordür taşlarının kahverengi-beyaz olması tarihi dokumuza daha uygun olurdu. Zira gelen konuklara girişten itibaren tarihi bir kasabaya geldiklerini hissettirmek çok önemli.

                Ana yurdu demir ağlarla öremedik ama Mudurnu’nun her yerini tellerle ördük. Mezarlıklar vb. çok güzel olan yerler var ancak kasaba girişi ve terminali ferforje ile yapılması daha uygun olurdu.  

               Geçtiğimiz aylarda Dokuder Derneği aracılığı ile kardeş belediye olma ve Eko yaşam alanları, müzeleri ile ilgili kültürel amaçlı ilçemize gelen ve İstanbul platformundaki Mudurnulu gönüllü arkadaşların da desteği ile ağırlanan İtalyan heyeti iadei ziyaret anlamında ilçemiz belediye ve sivil toplum kuruluşu temsilcilerini davet ettiler.  Bu davete sivil toplumun da katılması, kardeş belediye ve kültürel devamlılık sağlanması amacıyla, kent konseyi, Dokuder,  Muktuder adına birer temsilcinin de katılması ve ödenek ayrılması için meclise önerge verdim. Bu ve diğer yapılacak işlerle ilgili görüşmelerde, meclisin sivil topluma, kültürel olaylara ve ilçe için yapılması gereken ve yapılan işlerde daha donanımlı olması gerektiğini düşünüyorum. Yoksa sivil kuruluşlar işin takipçisi olmazsa seçilmişler tekrar seçilemeyince yapılan kültür alışverişi de biter.

             ÇEKÜL (Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma ve Tanıtma Vakfı)geçtiğimiz hafta Çekül vakfı başkanı ve beraberindeki delegasyon davetlisi olarak ilçemize ziyarette bulundu. Çekül vakfının web sayfalarındaki tanıtım yazıları şöyle idi; 

              “Belge bırakarak, üretilen değerleri yaygınlaştırarak, üretirken öğrenerek ve öğreterek, somut ve somut olmayan doğal, tarihsel, kültürel varlıkların kalıcılığını ve sürekliliğini dikkate alarak, ülkeyi dünyanın gündemine taşımayı, dün olduğu gibi bugün de ana hedeflerden biri olarak görüyoruz.”  Prof. Dr. Metin Sözen

Kurulduğu günden bugüne ÇEKÜL Vakfı yaptığı çalışmaları ve bağlı kaldığı ilkeleri kamuoyu ile paylaşmak amacıyla çeşitli yayınlar yapıyor ve etkinlikler düzenliyor. Çalışmalardan edinilen deneyim ve birikimi belgeye dönüştürerek geleceğe kalmasını sağlamak için çaba gösteriyor. Bu kapsamda yapılan çalışmalarda, Anadolu kentleriyle ilgili yapılan belgelemeler, belgesel filmler, kentsel ve kırsal yörelerde yapılan fotoğraf ve kamera çekimleri de arşivlerde yer alıyor. Yayın ve tanıtım etkinlikleri kamuoyunu bilinçlendirmenin yanı sıra, koruma politikalarının oluşmasında ve uygulanmasında etkin rol üstlenen kamu kurumları ile yerel yönetimlerin de yararlanacağı kaynaklar olarak önem taşıyor. Web sayfasına ana ilke olarak bunları yazan Çekül heyetine ilçemize yapmış oldukları gezide Mudurnu’da ve diğer tarihi kasabalarda, taşınmaz kültür varlıklarının nasıl restore edilmesi gerektiğine örnek olan, 1840 lı yıllarda ki yaşanmışlığı günümüze taşıyan “işletmeci” mantığı ile değil ev sahipliği ile Mudurnumuzun geleneksel kültür taşımacılığı ile kültür paylaşımını amaçlayan Hacı Şakirler Konağını gösterebilseydik Çekül’ün ana amaçlarında yazdıkları koruma politikalarının oluşmasına katkı vermiş olurduk.

          Uzun zamandır yazmayı düşündüğüm bir konu daha var; ilçemizde restorasyon adı altında bir sürü yanlışlık yapılıyor. Tamir edeceğiz diye o güzelim işleme dolap kapılarını, konak kapılarını, balkon işlemelerini yok edip yeni ağaçları boyayıp sıvayarak eski yaşanmışlığı yok ediyoruz. Bu işi acil rant işi olmaktan çıkarıp planlanması ve işi bilen uzmanlarca kontrolünün yapılması lazım. Henüz turizm bürosunda görevli bir eleman bulamadık umarım daha fazla bozulma olmadan mimari anlamda geleceğimizi planlayan bir mimar buluruz.

Mehmet Cantürk

17.07.2012

www.mudurnuhaber.com

BAHÇE MANİLERİ

BAHÇE MANİLERİ
 
 Mudurnu 11.İpek Yolu Kültür Sanat ve Turizm Festivali nedeniyle, Mudurnu’daki bahçe yarışmasını değerlendiren saygın jüri üyelerine gösterdiği özverilerinden dolayı teşekkür eder;kendilerine sağlıklı nice yıllar dilerim.
 

Bahçeye geldi bahar
Gelince güldü o yar
Değeri biçilmeyen
Sevgiye olmaz ayar…Bahçelerde bakla var
Sen gönlümü yokla yar
Kondurduğum buseyi
Ömür boyu sakla yar…Bahçelerde patlıcan
Baldan bilem tatlı can
Bir an yari görmesem
Çatır çatır çatlıcam…

Bahçemin var nergisi
Onlar bahar sergisi
Hiç sararıp solmuyor
Bendeki yar sevgisi…

Bahçelerde fesleğen
Yardır gönlü besleyen
Sevgi yüklü bir bakış
Odur ömrü süsleyen…

Şu bahçenin fındığı
Gönlüm sevgi sandığı
Yar dilimden düşmezken
Yok adımı andığı…

Bahçelerde kuyu var
Kuyunun da suyu var
Gül gamzeli yarimin
Meleklerden soyu var…

Bahçelerde kardelen
Mutlu mudur her gülen
Sevdiğim yad ellerde
Odur bana zor gelen…

Bahçelerde üzüm var
Yare bir çift sözüm var
Kınamayın siz dostlar
Her güzelde gözüm var.

Bahçenin önü duvar
Feryadım kurt kuş duyar
Bugün yarın diyerek
Yar beni baştan savar…

 
Bahçe yanı madımak
Ne hoş olur tadı bak
Seveni sevdiğinden
Caiz değil ayırmak…
Doğa yeşil baharda
Artık karakış bitti
Gül kokulu bağlarda
Yar gönlümü hoş etti…Açınca renk renk gülüm
Bağım bahçem şenlenir
Sevda yorgunu gönlüm
Yar gelince dinlenir…
 
Bağda gülün goncası
Burcu burcu kokuyor
Ayrılığın sancısı
Ateş olmuş yakıyor…
 
Gonca gül açmayınca
Garip bülbül figanda
Yar beni seçmeyince
Deli gönül isyanda…Bahçedeki menekşe
İner kökü derine
Yari sarsaydım keşke
Hasretliği yerine…
 
Bahçenin ardı meşe
Sevda geldi bu başa
Aylar oldu nerdesin
Sorarım kurda kuşa…
 
Şu dağların eteği
Yardır gönlün otağı
Dünya malı değil de
Sevgi gönlün katığı…
 
Bahçelerin taşı var
Şu gönlümün eşi var
Yari güzel olanın
Cennette ne işi var…
 
Bağlar başı kar olur
Gurbet bana zor olur
Cennete bile gitsem
Aklımda hep yar olur..Bahçenin özelliği
Lâle nergis güldedir
Türkçenin güzelliği
Sade arı dildedir…
 
Abdullah Atay
 
Gönül bahçenizin bahar canlılığında olması dileklerimle…

NAZIM HİKMET MEZARI MUDURNUYA GELİRMİ ?

Birbirimizin siyasi görüşlerine karşı olsak da Mudurnu da birbirimizi sayar severiz.Vatanımızı ve insanımızı  daha çok korumak sevmek için bir yerden başlanmalıysa ülkemizde Mudurnu dan başlayabiliriz. Duygu düşünce ,görüşü,özel hayatı ile ilgili  birçok siyasi ideolün ,vatan hainliği ile suçladığı veya sahip çıktığı ve eleştirdiğini geçmişe bırakarak günümüzde geliştirilmeye çalışılan demokrasi ve özgürlükler adına Nazımı  tanımak için biyografisini incelersek,

Nazım Hikmet 15 ocak 1902 de Selanikte doğar. Babası  Hikmet bey Matbuat umum müdürlüğü ve Hamburg konsolosluğu  Selanik de Hariciye Nezaretinde (Dışişleri Bakanlığında) çalışan memurdur. Diyarbakır,Halep ,Konya ve Sivasta valilikler yapmış olan Nazım Paşanın oğludur Mevlevi tarikatından olan Nazım paşa Selanik’in son valisidir.Hikmet bey Nazımın çocukluğunda memuriyet den ayrılır ve ailece Halep’e Nazımın dedesine giderler.Oradan da İstanbul a gelirler.

Nazım Hikmet İstanbul da Heybeli Ada Bahriye Mektebini bitirir.Hamidiye Kruvazörü’nde güverte subayı iken,sağlık nedeniyle zatülcenp hastalığı nedeniyle askerlikten ayrılır.1920 yılının son günlerinde yazdığı  İstanbul işgal altındayken Nazım Hikmet coşkun bir vatan sevgisini yansıtan Gençlik adlı şiiriyle gençleri ülkenin kurtuluşu için savaşmaya çağırmaktaydı.Yazdığı şiirle ortalığı karıştıran yetenekli şairi  1921 başlarında Kurtuluş Savaşına katılmak için Anadolu ya geçer.

Bolu da öğretmen olarak görevlendirilir. Bolu’da ağır ceza mahkeme reis vekili Ziya Hilmi ,eşrafın din adamlarının daha baştan benimsemedikleri ,kalpak giyen ,camiye gitmiyen  genç öğretmeni korur fakat Bolu’daki tutucu çevrelerin  baskısına ,gizli polis örgütünün güvensizlik belirten  davranışlarıda eklenince  Bolu’da barınamayacaklarını anlayan Nazım Hikmet ve Vala Nurettin dünyada olup bitenleri anlamak,iyi bir öğrenim görmek için  Paris mi Berlin mi diyerek düşünürken Ziya Hilmi ‘nin etkisiyle  Batum  üzerinden Moskova’ya giderek Doğu Emekçileri Komünüst  Üniversitesi’ne yazılır. Burada siyasal bilimler iktisat okur. 1924 ‘te yurda döner.

Aydınlık gazetesinde yayınlanan yazı ve şiirleri yüzünden on beş yıl hapsi istenince  yeniden Sovyetler birliğine gider.1928 af kanunundan yararlanıp tekrar yurda döner.Yazı ve çalışmalarından dolayı 1932 de yeniden dört yıl hapse mahkum olur bu kez onuncu yıl affından yararlanır.1938 de orduyu donanmayı isyana teşvik ettiği iddiasıyla 28 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırılır.1950 Demokrat partinin çıkardığı bağışlama yasası ile de özgürlüğüne kavuşturulduysa da sürekli olarak izlenmekten kurtulamaz.Kitaplarını yayınlatma ,oyunlarını  oynatma olanağı bulamaz.Kalbinden ciğerlerinden hasta olduğu raporlarını sunduğu halde asker alınması kararlaştırılınca tekrar  Moskova ya gider.1951 de T.C vatandaşlığından çıkarılır.

On dört yaşından beri şairlik yazarlık yapan” kimi insan otların ,kimi insan balıkların çeşidini bilir ,ben ayrılıkların ,kimi insan ezbere sayar yıldızların adını, ben hasretlerin” diyerek çektiği acıları hasretleri  yazıya döken ,yazılarım otuz kırk dilde basılır Türkiyem’de Türkçemle yasak diyen 1965 te kitapları ülkemizde basılabilen ,tüm dünyanın eserleriyle dünyada bilinen Türk şair ve oyun yazarı  Moskova dan 1955 ‘te Helsinki’de yapılan Dünya barış toplantısında 2000 delege içinde  Türk delege olarak söz aldı.Propaganda amaçlı değil içtenlikle duygularını ifade eden bir şair olarak görüldü.Moskova’da  Sıtalin döneminin ağır   baskısını eleştiren  Nazım bu durumdan  rahatsız oldu.1956 yılında geçirdiği ağır zatürree nedeniyle Çekoslovakya Yasenik  sanatoryum ‘unda tedeavi olduktan sonra  Sovyetler birliğnde uzun süren tiyatro oyunlarını ,şiir ve romanlarını gerçekleştirdi Hayatı olumlu olumsuz birçok evliliğe sahne olan Nazım Hikmet 3 HAZİRAN 1963 te   kalp kırizi neticesinde hayata gözlerini kapadı.  Moskovada yazarlar birliğinin düzenlediği bir törenle Novadeviçiy mezarlığına gömüldü.

 

Yurt dışına kaçması ve  düşünceleri  yüzünden 1951yılında Türk vatandaşlığından çıkarılan Nazım Hikmetin  yeniden Türk vatandaşı olmasına ilişkin öneri 5 ocak 2009 yılında Adalet ve Kalkınma Partisi Hükümeti bakanlar kurulu kararınca kabul edilerek 58 yıl sonra yeniden Türk vatandaşı oldu.

Ulu önderimiz Atatürk’ünde  şairi  istemediğini ,daha sonralarıda politik yönden Rusya adına vatana ihanet ettiğini söyleyenler olmasına rağmen o günler geride kalmıştır. Demokrasi adına yapılan iadeyi itibar özgürlükler adına doğru bir adımdır .İnsanın fikir ve düşüncelerini özgürce ifade edebilmelidir ki toplum çağdaşlaşsın gelişsin.Konu  politik siyasi fanatizm haline getirilmemeli ,birlik beraberliği bozulmamalıdır.

Önemli olan hatasıyla sevabıyla   Nazımın sözü gibi  güzel güneşli günleri görmeyi temenni etmektir.Konuyu kültür ve turizmle beraber bir insanın kendi düşünce ve duygularını yaşadığı dönem şartlarına göre değerlendirilmeli diyerek eleştirimizi yapmalıyız diye düşünüyorum.Şairimizde neticede insandır hataları olabilir.Kanımca sorun Nazımın o dönemdeki  şartların  politik  sorunlarıdır o dönemde olması gerekenler olmuş yaşanmıştır.

Şairimizin günümüzde okunan  içten duygu dolu şiir ve romanları,birçok eserleri dünyada ilgi ile  anılıyor okunuyor saygı ile anılıyor.Bizlere düşen onun insani duyguları fikirlerini yaşatmak. Vatan hasretiyle rahmete kavuşan ve vasiyet adlı şirindeki isteği.

 “YOLDAŞLAR NASİP OLMAZSA GÖRMEK O GÜNÜ ,ÖLÜRSEM KURTULUŞTAN ÖNCE YANİ, ALIP GÖTÜRÜN,ANADOLUDA  BİR KÖY MEZARLIĞINA GÖMÜN BENİ” ,  Şöylede biter;  YOLDAŞLAR, ÖLÜRSEM O GÜNDEN ÖNCE YANİ ,ÖYLECE GİBİDE GÖRÜNÜYOR, ANADOLUDA BİR KÖY MEZARLIĞINA GÖMÜN BENİ,VE DE UYARINA GELİRSE ,TEPEMDE BİR ÇINAR OLURSA,TAŞ MAŞ DA İSTEMEZ HANİ ..

Nazım hikmetin arzusu  ve mezarının Türkiye’ye getirilmesi  için  bugüne kadar birçok ilçede toplanan imza kampanyaları ,kurulan komisyonlar  gibi , uygun görürlerise kalan oğlu  ailesi e ikna edilerek Mudurnu’da kendilerine oturma imkanı sağlanıp ve gerekli makamlardan izin alarak ,Mudurnu  Musalla mahallemizdeki ulu çınar ağacımızın altına yakışmaz mı?

Maktuder derneğimizin kurduğu, Mudurnumuzun kültürüyle birlikte,müze tanıtımları ile yaşattığı, Türk  halk edebiyatı  folklörü araştırma konusunda dünya çapında uzman olan çocukluğu Mudurnu ‘muz da geçen  PERTEV  NAİLİ  BORATAV büyüğümüzde olduğu gibi  Mudurnu yu dünyada turizm kültür anlamında yüceltecek Nazımın mezarının getirilmesi projesini , NAZIM HİKMETİN hasretini yerine getirmeyi , NAZIM  HİKMETLE  İLGİLİ  ESERLERİN FİLİMLERİN OLACAĞI BİR MÜZE KAZANDIRABİLİRİZ DİYE DÜŞÜNÜYORUM DOSTLARIM.

EN AZINDAN YUNUS EMRENİN ÜLKEMİZDE  BİRÇOK MEZARI OLDUĞU GİBİ ŞAHSIMINDA İLGİSİYLE  TURİZİM BAKANIMIZ ERTUĞRUL GÜNAY BEYİN DE MUDURNUDAKİ ULU ÇINARIN ALTINA SICAK BAKABİLECEĞİ GERKÇELERİMİZE  DESTEK OLACAKLARDIR. EN AZINDAN BELEDİYEMİZ YAKIŞAN SEMBOLİK BİR ANITLA YAŞATMALIDIR ŞAİRİ MUSALA DAKİ ULU ÇINAR ALTINDA

Mudurnu’muzu  elbirliğimizle  şairler, edebiyatçıların eserlerinden aldığımız feyz, ilhamla, sevgi dolu bir ilçe yapmalıyız sevgi deresini oluşturmalıyız fanatik siyaset yapmadan .En samimi arzu dileklerimle.                       

  UĞUR TÜRESİN    MUDURNU HABER

www.mudurnuhaber.com

MUDURNU MARKALARINDAN MERAM RESTAURANT TARİHİ VE MİSYONU

Doğa, kültür, sağlık kenti  ,canlı tarih Mudurnnun simgelerindendir Meram Restaurant.  İlçemizin değerli   ailelerinden Nizamsalilerden  Haydar oğlu ALİ HAYDAR  PEKEL  tarafından  demirciler çarşısı girişi eski PTT müdürlüğü(şimdiki belediye düğün salonu) karşısında  Rum sitili Keyvanlara ait  taş binada 1967  yılında  kurulmuştur. Sayın Haydar Pekel   kunduracılık, hamamcılık,manavcılık gibi birçok meslekte iştigal ettiğinden  kültürel  yapısı ,  ahilik destur örf gelenek  bilgisiyle,  mutfak hizmet sanatlarının titizliği ile ,memleketine sosyallik kazandırmak üzere Mudurnu da içkili köfteci dükkanı eksikliğini görür.   Kendi formülü  ile hazırladığı dana erkeç keçi eti karışımlı ev usulü köfte ve güveç ızgara, piyaz çeşitleri ağırlıklı İşletmesinin  kuruluşunu tamamlar .

Dükkanının isim arayışında o dönemin Mudurnu kaymakamı sayın Cemal Barutcu beye  giderek  “lokanta açıyorum ismi ne olsun” diyerek  meramını anlatır danışır. Kaymakam bey de sen meramını anlattın ismi  sen koy der Ali Haydar Pekel de  MERAM LOKANTASI OLSUN der ruhsatı kaymakamlıktan alır. Mekanın yerli yabancı müdavimleri   müşterileriyle  yeme içme kültürü gelişir ,dışarıda kadeh,şişe,duble diye geçen içki  sipariş şekli Mudurnu da  miktarını bilerek içki tüketilmesi için camdan uzun bardak şeklinde  derece ile gıramına göre servis yapılan 50gr dan başlayan 500gr la biten  ünlü tarifname yazılır. Ulusal basında yer alır.

Yıllar sonra  1970 li yıllarda yer küçüklüğünden şimdiki Atatürk heykelinin yerindeki  görünüm ve konumuyla Mudurnuya gelen herkese hoş geldin diyen büyük dükkana oğul BİROL PEKEL arkadaşımla birlikte   taşınır. Mudurnu Meram restaurantda ilk balık her gün Adapazarından taze getirilerek servis edilir.Türkiyede televizyon ilk yayına başladığında Ali Haydar Pekel Mudurnunun en yüksek tepesine 450 metre kablo çekerek  halka televizyon yayınları ile tanıştırır.Mekan birçok memleket yararına ticari siyasi görüşmelere anlaşmalara sebep olur . Mekanda  girişimcilerle işler geliştirilir ,tecrübeler aktarılır, Sorunu derdi olan vatandaşın sorunları Meramda çözülür,Meram  bayramlarda eş dost buluşma noktası olur ,Meram ilçenin eğlence dinlence kültür hizmet noktası olarak unutulmaz anılar hatıralar yaşanır.Dargınlar küskünler barıştırılıp  dostluklar oluşturulur.Bütün bu güzelliklere Meram resaurant şahit olur.Ali Haydar PEKEL büyüğümüz  her birimizin ihtiyacı olan Mudurnuda sevginin paylaşımın dostlukların  büyümesine önemli bir misyon üstlenir, meşhur Meram  lokantası  ünvanını alır köfte yemek için sıra beklenen,randevu ile yemek yenir hale gelir.. Mudurnu’nun  marka kent oluşum sürecine katkılar sağlar. Kendileride mekanıda unutulmaz marka olur.

İlçenin sosyal kültür  ve masa adabı  öğretisi ,eğitim yeri olan MERAM RESTAURANT 1970 yıllarında meydanın  genişletilmesi sebebi ile bina yıkılır şuan ki çay bahçesine taşınır. Ali Haydar beyin meşhur köftelerini yıllarca birlikte hazırladığı sağ kolu değerli eşi Mediha  hanımın rahmete kavuşmasıyla 2000 li yııllarda çay bahçesinin o günkü belediye düzenlemeleri  ve Meram restaurant ruhuna aykırı ,etik olmayan istisnai durumlardan  dolayı HAYDAR PEKEL MESLEĞİNİ  bırakarak emekliye ayrılır.

Şuanda  MERAM RESTAURANT İSMİ beyaz et  yerel yemekler ağırlıklı menülerle çarşı merkezinde , işletmeci  Mustafa Kocasoy tarafından yaşatılmaya çalışılıyor. ilçenin sosyal ve  turizm hizmetlerine  imkanları nispetinde katkılarda bulunmaya devam ediliyor..

Gönlü memleket ve insan  sevgi saygı hasretiyle dolu birçok Mudurnulunun hatıraları  ve öğreti noktası TARİHİ  MERAM RESTAURANTI kazandıran,  kurduğu  sevgi bahçesi çay bahçemizde de yine gönül dostlarını buluşturmaya sebeb olan  ,HAYDAR PEKEL AİLESİNE,  can arkadaşım  Birol Pekele  ,Meram restaurantta çalışıp hizmet eden  tüm çalışanlara , emeği  geçen herkese teşekkürlerimiz ile saygı ile anarak eski hatıraların tekrar canlanması arzusuyla Mudurnumuzda yeni girişimcilerimizinde Meram restaurant ve Ali Haydar Pekel  büyüğümüzün  ilkelerinde Meram resaurant misyonunda Bolumuz ve ilçelerinde de  nice marka olmaya aday faydalı  işletmeler dilerim..   

Uğur Türesin

MUDURNU HABER         

www.mudurnuhaber.com

                                                                                                                  

MANİLER (21) Sevgi Gönlün Temeli…

MANİLER (21) Sevgi Gönlün Temeli…
 
Gönül bağımızın gülleri aşkla açar.  Tatlı dil dökülünce beslenir büyür.
Kin,nefret,kibir ateşlerinde de o güller yanar kavrulur.
İhanetin zehirli gözyaşlarıyla da çürür yok olur…

Geldi yine haziran
Festivale hazırlan
Güleç yüz tatlı dille
Önce dostluğu kazan…

Yürekten taşa taşa
Aşk pınarım çağlıyor
Hicran gelince başa
Gönlüm yanıp ağlıyor…Dinle gönül şarkını
Unut sen tasa gamı
Sevmek sevilmektir
Hayatın güzel yanı…

Sevgi gönlün temeli
Sevenler hep gülmeli
Sevmeyi bilmeyene
Bilmem ki ne demeli…

Aşkın yakıp dağlıyor
Sevdan akıp çağlıyor
Yokluğunun resmine
Gönül bakıp ağlıyor…

Bak kışımız yaklaştı
Saçlarımız aklaştı
Sen bende ben olunca
Hüzünler uzaklaştı…

Ömrün kara kışında
Kalbim güzel peşinde
Bu gönül hiç kocamaz
Daha yirmi yaşında…

Seni gördüğüm zaman
Çarpar yüreğim inan
Gözün gözüme değse
Patlar içimde volkan…

Güzümde goncam sensin
Gözümde incim sensin
Yarim benden gideli
Gönlümde sancım sensin…

Bir tatlı söz bir hatır
Ruhumu aydınlatır
Vereceğin bir buse
Beni baştan yaratır…

 

 

Bahar yaz hazan derken
Ömürler girdi kışa
Eller oynar gülerken
Çekmişiz derdi boşa…’Aşkım meleğim’ derken
Ayrılık geldi erken
El elinde bırakma
Beni de al giderken…

Kalbimde sevdan saklı
Başkasına yasaklı
Girsen gönül odama
Allı telli duvaklı…

Sevdan yalnız sözde mi
Yürekte mi gözde mi
Gönül bağım yanıyor
Suç sende mi közde mi…

Bülbüle gülün nazı
Geçti bak ömrün yazı
Beden toprak olsa da
Kapanmaz gönlün gözü…

Sevgide olmaz riya
Seven gönüller derya
Bu alemde sev sevil
Kimseye kalmaz dünya…

Gönle sevgi ekelim
Tatlı diller dökelim
Kin gurur ve riyayı
Taaa kökünden sökelim…

 

Abdullah Atay

Sevginiz hiç solmasın…

www.mudurnuhaber.com

Göynük ve Mudurnu notları

Göynük ve Mudurnu notları

 Geçtiğimiz Pazar günü Göynük ilçemizdeki Akşemsettin Hazretleri anma gününden ve Mudurnu ilçemizdeki durumlardan bu hafta notlar aktarmak istiyorum.

 Ben Akşemsettin Hz. Anma gününe daha önceki yıllarda hiç katılma fırsatım olmamıştı. Bu yıl oradaki kalabalığı gördüğümde çok sevindiğimi ifade etmeden geçemeyeceğim. Bazı kişiler diyor ki, daha bu sene az insan geldi, yağmur yağacak vs sebeplerden biraz azdı diyorlar.

 Göynük merkezindeki Mehteran Yürüyüşü sırasında İstanbul dan gelen arkadaşım Mesut IŞIKAY bize ev sahipliği yapıyor ve yanımızdaki Değerli Bolu Basınının kalemlerinden akrabamız, Mustafa COP ağabeyimizle birlikte Göynük  Ziraat Bankası karşısında  yeni açılan LALEZAR Kafe ye giriyor 5 dakika Çay molası veriyoruz.

 Molanın ardından Belediye meydanından gelen Mehter Seslerinin olduğu alana gidiyor ve programı takip ediyoruz. Mehter Anında meydanda biriken vatandaşlar Protokol konuşmaları başlayıp biraz ilerleyince meydanı boşaltmaya başlıyor.         

                                   ANMA GÜNÜNDE SİYASET YAPILMAMALI

Akşemsettin Hz. Anma gününde Belediye Başkanı Kemal KAZAN Göynük ü ve yapılanları kısa anlatmasının ardından, Kaymakam Bey in anlamlı konuşmasının ardından yapılan konuşmaların Göynük vatandaşlarını sıktığına şahit oldum.

Göynüklüler yapılan her şeyin farkında olduklarını öğle sıcağında siyasetçiler tarafından Göynük e yapılan işlerin anlatılmasından sıkılarak alandan ayrıldıklarını gördüm.  Bunun yerine kısa ve öz olarak Akşemsettin Hz. İle ilgili sözlerden bahsedilse idi daha iyi olurdu diye düşünüyorum. Anma gününde Göynük-Mudurnu yolunun yapılmasını anlatmak belki bir siyasetçi için fırsat olabilir, amma velâkin vatandaş eski vatandaş değil. 2000 yılından bu yana artık benim köylüm, Benim Çiftçim, Benim Esnafım, Benim memurum işini bilir diye kimse diyemiyor. Çünkü her kes yapılan işleri takip ediyor ve bunun için oy oranları yükselerek iktidar partisi yönetime devam ediyor.

Mudurnu da ASAYİŞ Kemal mi?

Gelelim, Göynük notlarından sonra Mudurnu ilçemize…

Konuştuğum ve sohbet ettiğim her kes Mudurnu da son günlerde nelerin olduğunu merak ettiklerini belirtiyor.  Bir gün duyuyorsunuz çarşının orta yerinde Bir eve Hırsız veya Hırsızlar elini kolunu sallayıp eve girip, Hemde Mudurnu Pazarının olduğu Cumartesi günü, vatandaşın evindeki Ziynet eşyalarını alıp gidiyor ve kimse görmüyor.

Mudurnu Demirciler Çarşısı Esnaflarından Değerli büyüğümüz Ahi BABA nın Dükkânından bir miktar parası çalınıyor.

Aradan kısa bir süre sonra yine çarşının orta yerine bir İmam Hatip arkadaşımıza saldırıda bulunuluyor ve bu olayıda  kimse görmüyor.  Geçtiğimiz aylar içersinde Üniversite öğrencilerininde dövüldüğünü duymuş fakat olayın neden kaynaklandığını anlayamamıştık.

Gelelim sonuca, Mudurnu’da neler oluyor,  ilçe ortasında gelişen olaylarda Mudurnu Emniyet Amirliğindeki Monitörler çalışmıyor mu?  Veya çalışıyor da görüntü kalitesindemi noksan var.

Mudurnu Esnaf odasının katkısı ile ilçeye kurulan Kamera sisteminden neden verim alınamıyor? Vatandaşlar bu konuları kendi aralarında soruyor. Bizde buradan konuyu dile getirmeye çalışıyoruz. İnşallah bundan sonraki günlerde ASAYİŞ daha sakin geçer ve kimsenin malına ve kendine bir zarar gelmez. Mudurnu ilçesinde yaşayan bizler çoğumuzun birbirimiz ile Aile bağlarımız vardır. İnşallah güzel bir MUDURNU ilçesinde yaşamak ve faydalı işlere imza atmak, kötü haberlerin yerine mutlu ve bereket dolu haberler yapmak nasip olur. Saygılarımla

Aydın ÖZPELİT  Mudurnu  Haber

e-mail: aydinozpelit@mudurnu.com

Gelenekler unutulmamalı

Gelenek ve görenekler son yıllarda  teknolojiye yenik düşsede, Mudurnu ilçesinde yinede yaşatılmaya çalışılıyor.

Bu geleneklerden bir taneside Regaip Kandili  günü öğle namazı öncesindeki Lokma ikramıdır.

Öğle namazı öncesinde Demirciler çarşısı esnafında tatlı bir heyecan başlar. Her yıl olduğu gibi bu yılda  eş dost ve çevredekiler, evlerinde hazırlanan lokmalar ve yanında kimin gönlünden ne koptu ise alır gelir.

Mudurnu Demirciler çarşısı  İrfan ve İsmail ATLI nın ve Ahi Baba nın dükkanının önüne  bir masa  kurulur.

Evlerden getirilen Lokma ve ikramlar sofraya konulduktan sonra buyur edilir. Bu gelenekte kimse, kimseyi davet etmez. Yıllardan beri gelen bir gelenek olduğundan bu gün ve bu saatte burada bu programın yapılacağı bellidir.

Lokma ve tatlılar kurulan sofrada birlik ve beraberlik içersinde hoş sohbet içersinde tüketilir ve çevreden geçen misafirlerde davet edilir.

Lokma lar yendikten sonra bir dua ile program son bulur.

Afiyet olsun.

www.mudurnuhaber.com